Harper Lee - Bülbülü Öldürmek Bülbülü Öldürmek, ilk yayımlandığında satış rekorları kırmış ve yazarını kısa sürede üne kavuşturmuş güzel bir romandır. 1961 Pulitzer Edebiyat, beyaz perdeye aktarıldığında ise Oskar almıştır. Harper Lee "eski ve yorgun" bir kasabanın insanlarını etkili bir gözlem gücüyle ve ince bir duyarlıkla anlatırken çocukluğun o uçsuz bucaksız dünyasını tüm zenginliğiyle yansıtmayı başarır. Bunlarda benim kitaptan sizin için seçtiğim metinler, -Bunu nasıl yaparlar. Nasıl? -Bilemem ama yaptılar. Önceden de yaptılar, bu gecede yaptılar ve bundan sonra da yapacaklar. Yaptıkları zaman da yalnızca çocuklar ağlayacak. lez çocukları olan ve her şeyin vız geldiği bu günahkar adamı dinlememem gerektiğini biliyordum, ama pek hoş konuşuyordu.Kendine karşı sahtekarca davranan biriyle ilk kez karşılaşıyordum. İyi de, bu sırrı neden bizle paylaşmıştı? Ona sordum. - Çünkü sizler çocuksunuz ve bu nedenle anlayabilirsiniz. Bir de onun ağladığını duydum. Başıyla Dill'i gösterdi. İçgüdüleri henüz yok olmamış. Biraz büyüsün, ne ağlar ne hastalanır. Bekle biraz büyüsün. İşlerin yanlış olduğunun az biraz farkına varır belki, ama ağlamaz. -Ne için ağlamam bay Raymond? - İnsanların insanlaa çektirdiklerine ağlamazsın. Onlarında insan olduklarını akıllarına getirmeyenbeyazların siyahlara çektirdiklerine ağlamazsın. 1930'ların Amerika'sında 9 yaşında bir kız çocuğu olan Scot' ın ağzından yazılmış bir roman. Abisi Jem ve ''nişanlısı'' Dill ile oynadıları oyunların etrafına yerleştirilmiş bir dava... Avukat olan babaları Atticus'un beyaz bir genç kıza tecavüzle suçlanan Tom Robinson'un davasını almasıyla gelişen olay örgüsü... Bu kitabı bitirdiğinizde Atticus'a ve onun evlatlarına hayran olacaksınız. Adaletsizliğin çocuk gözüyle anlatılması çok etkileyici, bir de Boo Radley, hiç böyle bir roman karakteri görmedim Yokluğuyla olay yaratan ve varlığı tüm süprizlere gebe olan bir karakter Kendi taramamdır iyi okumalar :Frnds: Gizli içerik: Bu alandanki gizlenmiş içeriği görmek için konuya yanıt vermelisiniz.
Emek ve paylaşım için çok teşekkür ederim. Ezilen bir ırkın daha da çok ezilen kısmından olan bir çocuğun penceresinden bakalım bir de ırkçılığa.
Filmini izleyip sonra okuduğum romanlardan birisi.Her ikisini de çok beğenmiştim. Amerikayı çok uzun yıllar meşgul eden ırk ayrımını temel alan bir kitap. Yazarın kahramanlarının hepsinin gerçekte var olabileceğine hemen inanıyorsunuz. Sadece renginiz farklı olduğunu için hemen damgalanabileceğiniz gerçeği ile yaşamak kadar korkunç ne olabilir.Renginizin karakterinizin önüne geçtiği bir hayat... Teşekkür ederim avemeria. Kitabı okuduktan sonra filmide izlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Oyuncular romanın karakterleriyle örtüşmüş ve lezzetli ve doyumluk bir film çıkarmışlardı. Ellerine sağlık arkadaşım. Tatilini bizim için çalışarak geçiriyorsun. Yorulduğun için üzgünüm ama paylaşımlarından fazlasıyla haz alıyorum Haşiye: Roman aklıma Golding'in Sineklerin Tanrısı'nı düşürdü. Nette var Küflü'de yok. İsterseniz tarayabilirim.
evet ya sineklerin tanrısı gibisi var mı, çocukluğa başka bir bakış açısı, acımasız bir ütopya, masalların gerçek olmadığı bir ada yazar survivor çıkmadan çok önce adada kimin başına ne gelir sezmiş, paylaşırsan harika olur tekrar okumak çok hoşuma gider. ya coraline senin okumadığın ya da filmini izleediğin bir roman paylaşamayacak mıyım ben kitap arsızı:saygilar:
Canım benim tamamen rastlantı diyelim. Öyle herşeyi okumuşluğum yok. İsmini dahi duymadığım yazarlardan romanlar paylaşıyorsun. Özellikle kendi yazarlarımızdan ( yeni nesil diyelim) fazlasıyla haberdar olmadığımı farkettim. Peyami Safa,Tanpınar,Tarık Buğra,İskender Pala,Bekiroğlu,Ayvazoğlu.. Adını sayamadığım bir çok muhteşem kalemle orta ve lise yıllarımda tanıştım.E sonra hayat malum aktıkça içine içine, insanın zamanı azalıyor. Biraz zihin dağıtıcı romanlara yönelişim bundan sanırım.Şimdi farkettim ki son dönemde ne kadar karmaşık bir okuma listem oluşmuş Geçmişteki ben olsa dudağı uçuklardı. Yaşlanmak insanı esnek ve eğlenceli kılıyor. Sevimli bir şey Bu kitabı unutmam çünkü filmi beni çok etkilemişti.(bu arada Gregory Peck hastasıyım özellikle o yüzden unutmadığımı itiraf etmeyeceğim Peck'in Hepburn ile oynadığı Roman Holiday'i hatırladım şimdide...Konuyla alakasız şeyler yazmaya başlamadan kaçıyorum,yine çenem düştü)Hafta sonu Sineklerin Tanrısı'nı hazırlarım.
Selamlar. En sevdiğim kitabı burada görünce çok mutlu oldum. Ellerine sağlık. Önyargıların bir topluma neler yaptırabileceğini daha güzel anlatan bir kitap sanırım yoktur. Filmi de en az romanı kadar büyüleyiciydi.Gregory Peck muhteşemdi Atticus'ta. Sineklerin Tanrısı da kötü ütopyanın en güzel örneklerinden dediğin gibi. Üstelik bu romanı ben okumadan radyoda Arkası Yarın kuşağında dinleyerek tanımış ve çok etkilenmiştim. En az bindokuzyüzseksendört George Orwell-1984) kadar kötü bir ütopya, üstelik insanın doğasında şiddet ve öldürme içgüdüsünü hem de can acıtıcı bir şekilde anlatmış.
ağzına sağlık, sevdiğimiz kitapları seven başkalarıyla karşılaşmak mutluluk verici. Yine fahrenheit 451 ve mülksüzleride okuyup sevmişsindir diye düşünüyorum. kötü ütopya olarak fahrenheit 451 ve iyi ütopyanın kötüye dönmesi şeklinde kurgulanan mülksüzler ben bu ikisinide çok severim. yakında cesur yeni dünyayı okumayı istiyorum, yine ütopya konu başlığı altında tabi