Resimde Kompozisyon

'Güzel Sanatlar' forumunda Uygu tarafından 26 Eyl 2012 tarihinde açılan konu

  1. Uygu

    Uygu New Member

    Resimde çizgi yapısında olduğu kadar, kompozisyonda geometrinin egemenliğini görüyoruz. Çizgi karakterlerinin çeşidi, tablonun dinamik, statik özelliğini kuruyordu. Geometrik şekiller, tablonun genel kuruluşunu, biçimlerin bir birlerine karşı nispetlerinin ahenk ve düzenini sağlar.

    Ama ilkin şunu açıklayalım:

    Kompozisyon nedir? Plâstik sanatların klâsik sözlüğünü açarsak, bulacağımız tarif şu:

    Çok figürlü, belli bir konuyu canlandıran, genel olarak büyük çapta tablo, yada heykeller topluluğu. Örneğin, Raphael'in, Rembrandt'ın tabloları manzara, bina iç ve dışlarını, canlı, cansız tabiat elemanlarını, figürleri -insanları- bir araya getiren kompozisyonlar, anıtsal eserlerdir. Bu bakımdan, resim repertuarında kompozisyon kelimesi çeşitli elemanları denkli, düzenli olarak bir araya getiren eser anlamındadır.

    Oysa, resimde, en gösterişsiz, en sade konu bile, ressamı, kompozisyon kurma, yani konusunu tuval içinde düzenleme zorunda bırakır. Bir cansız tabiat parçası, -natürmort-, bir masa üstüne konulmuş vazo, yemişler, kumaşlar, yada birkaç ağacı, bir deniz kıyısını gösteren en sade bir manzara resmi bile bir tertipleme, denklendirme zorunu doğurur.

    Bu böyle olmakla beraber, biz, bu bölümde, klâsik kompozisyon koşullarım inceleyecek ve geometrinin oynadığı önemli rolü belirtmeye çalışacağız.

    Muşamba üstüne resmedilen hiç bir çizgi, biçim, renk düşünülmeden, tasarlanmadan yer alamayacağına göre, çeşitli elemanlarla dolu bir tablonun meydana gelişi birtakım koşullara bağlıdır. Bu koşulların başta gelenleri; desen -çizgi güzelliği ve tertipleme, düzenleme, yani "kompoze" etme- başarısıdır.

    İleri kompozisyon örnekleri, İtalyan Rönesans'ının ilk yıllarında görülür. Bizans etkisinden yavaş yavaş kurtulmaya başlayan İtalyan ressamları, ça*ğın matematik ve geometri alanlarındaki araştırmala*rına paralel olarak, bu bilimleri resim alanına vur*maya ve tablolarını inceden inceye hesaplanmış geo*metrik örgüler içine almaya başladılar. Böylelikle, tablonun konusu ne olursa olsun, konudan önce res*samı saran tasa, işleyeceği elemanların geometrik ya*pısı oldu. Yapı kelimesini kullanmamız, klâsik tablo*ların geometrik kuruluşunun bir mimarlık yapıtına benzerliğini göz önünde tutabilmemizdendir. Tablo, temelleri, iskeleti, dolu ve boşlukları olan binanın tür*lü elemanları gibi, eş, karşıt nispetler, büyük, küçük biçimleriyle bir mimarlık yapıtına benzer.

    Geometrik örgülü kompozisyonlar, 14 üncü ve 15 inci yüzyıllarda görülmeye başladılar. Hemen hep*si, din konuları üstüne işlenmiş olan bu tablolarda "piramidal kompozisyon" denilen özelliğe rastlanır. Piramit, yani değişik açılı üçgenler sistemi en çok rastlanan kompozisyon tarzıdır. Figürler, ya tek grup*lar, ya da kalabalık kümeler halinde üçgenli örgüler sistemine vurulmuştur. Çokluk, bu üçgenlerin iki ya*nında dikeyler, altlarında yataylar, üstlerinde de eğ*riler, yuvarlaklar bulunur.

    Üçgenli geometrik örgü sisteminin resim sana*tında büyük önemi var. Üçgen, piramit, yani bir te*mel üstüne kurulu olup, gitgide daralan ve sonunda birleşen şekil, sağlamlığın, oturmanın, durulmanın sembolü bilinmiştir. Bu sembol, çok eski çağlardan, Mısırlılardan bize kadar gelmiştir. Sonsuzluğun, ölümsüzlüğün sembolleri bilinen ehramlar birer pira*mit, birer üçgendir. Üçgen, görünüşünün uyandırdı*ğı duygu bakımından, toprağa yatay olarak kök sal*dıktan sonra göğe doğru yükselip kavuşan kollarıyla, sağlamlık, duruluk etkisinden başka, mistik, din*sel bir sembol de bilinebilir.

    Ama, örneğini sunduğumuz piramidal kompo*zisyon, tek üçgenlidir, yani tablo değişik açılı tek üçgenlerin örgüsüne dayanır. Bir de aynı tabloda bir*kaç üçgeni bir araya getiren ve bunların üst üste yada yan yana gelmesiyle meydana gelen tertipler var*dır. Aynı tabloya çeşitli açılı birkaç üçgeni yan yana, üst üste getirmekle ressam, piramit sistemini geniş*letmiş olur. Bu suretle sağlamlık, duruluk etkisi iri*li ufaklı üçgenlerin örgüsüne dayanır.
    Üçgenlerin tabanı genel olarak aşağıdadır. Ya*ni istif, piramidin gidişine uyarak genişten dara doğ*ru yükselir. Çok kere üçgenler ters konulmuştur. Taban yukardadır. Bu suretle piramidal istif dardan ge*nişe doğru gider. İki üçgenin birbirine baktığı istif*ler de vardır. Piramidal istif o zaman aşağıdan yuka*rı ve yukarıdan aşağı kurulu bulunur.

    Ressamların kurdukların geometrik örgülerde rol alan belli başlı eleman, yalnızca düz çizgiler, üç*genler, piramitler değildir. Çizgi bölümünde gördüğü*müz gibi eğrilerin, yuvarlakların etki payı pek bü*yüktür. Durulma etkisini düz çizgiler sağlar, yuvar*laklar, eğriler de hareketi, dinamizmi. Bundan ötü*rü kompozisyonların geometrik örgüsü düzlerle eğ*rilerin denkli istifinden doğmalıdır.

    Kompozisyon örgülerinin rast gele kurulmadığım önemle belirtmek gerekir. Mimarlıkta olduğu gibi resimde, bir bakıma da heykeltıraşlıkta da, sanatçı*lar, en eski uygarlıklardan beri, eserlerin kuruluşun*da birtakım matematik ölçüler kullanmışlardır. Pytagore ve Platon -Eflâtun - dan, hattâ daha önceden, Mısırlılardan beri biçim ahengi, nispetler uygunluğu "büyük, küçük, en küçük" ölçülerine dayatılmış ve denklik, nispet güzelliği taşıması gereken her alan, en küçük ayrıntılarına kadar bu ölçüler örgüsüne da*yatılmıştır.

    Ressamın, kompozisyonunu kurmak için uygula*yacağı matematik ölçüleri burada saymak bizi, yük*sek matematiğin zor ulaşılır katlarına götüreceği için konunun açıklığından, kolay anlaşılır rahatlığından çıkmamak amacıyla daha pratik bilgilere başvuraca*ğız. Bütün matematik hesaplar, resimde, çerçeve alanının düzenli şekilde bölünmesine gittiğine göre, rakamları bırakarak doğrudan doğruya çerçeve, daha doğrusu tuval - resim muşambası ile gerili şasi alanıyla ilgileneceğiz.

    Daha yukarda belirttiğimiz gibi, kompozisyon, figür olsun, manzara olsun, yada objeler -eşya- ol*sun, birçok elemanın, konulu, konusuz olarak tablo sathında yer almaları, denkli biçimlerde tertiplenme*leridir." O halde ressam, yapmak istediği kompozis*yonun elemanlarını tablosu içinde nasıl yerleştirecek, tertipleyecektir? Fantezisine, içgüdüsünün itişine uyarak rast gele mi? Duygusuna güvenerek bu duygunun esintisine uyarak mı?

    Çok kere, içgüdü, duygu, fantezi kişiye oyunlar oynar. Bir ânın heyecanı kişiye "doğru düşünüyo*rum, doğru duyuyorum duygum bana hıyanet etmi*yor" kanısını uyandırır. Ama aradan bir zaman ge*çince gelip geçici duyguların heyecanı içinde yanlış yollar tutulduğu, sağlam bir iş yapmak için onu serinkanlılık, hesapla perçinlemek gerektiği fark edilir.

    Sanat tarihi, duygu ile düşünüşün çarpışmasını gösteren örneklerle doludur. Meydana getirildikleri zaman, çalkantılı duyguları canlandıran, lirik ifade*li tablolar sonraları demode olur, heyecan verici elemanlarını bir bir yitirirken, duygu ile düşünüşü, kalple kafayı birleştiren tartılı eserler devamlılıkları*nı, ölmezliklerini bu sentezlerin ışığında devam ettir*mişlerdir.

    Matematik ölçüler, geometrik düzen, ressama en sağlam dayanaktır. İçgüdü, duygu nispet ölçülerinin temeline dayandıkça ölmezliğe kavuşurlar. "Tabiat ve sanatta nispetler" adlı kitabında Mathyla Ghyka, eski Yunanın ünlü matematikçisi Vitruve'ün bir pren*sibini hatırlatıyor:

    "Eşitsiz olarak bölünen bir bü*tünün güzel görünmesi için küçük parçalarla büyük parçalar arasındaki ilintinin büyük parça ile bütün arasındaki ilintiye eş olması gerekir."

    Bu prensibin rakama vurulması faydalı olmak*la beraber, onu şöyle yorumlayabiliriz: "Bir bütün, daha doğrusu -resim üstüne düşündüğümüze göre bir alan- denkli, ahenkli şekilde bölünmek için büyük parçalarla küçük parçaların birbiri ile ilintili olarak ayrılmaları gerektir."

    Belli bir tablo alanını birtakım düz ve eğri çiz*gilerle bölersek, ressamın bu örgü üstüne kompozis*yonunu rahatça oturtabileceğini anlarız. Bu alan, ya bir dörtgen -kare-, ya da bir dikdörtgen -rektangl-olabilir. Tablolar çokluk dikdörtgen nispetleri için*de kurulduğundan, bu çapı tercih edebiliriz.

    Ressam, bu alanı kompozisyonuna temel olmak üzere düzenli bir şekilde bölecektir. Bunun için ne enini, boyunu ölçmek, ne de en ve boy arasında her*hangi bir matematik ilinti bulmak zorundadır. Dik*dörtgenin en ve boyu ne olursa olsun, kendi yapı*sından, bünyesinden çıkacak olan bölüntüleri yine de, ressam için, kompozisyona ideal birer örgü olacak*tır.

    Enden, yan yana iki kare teşkil eden üç dikey bölüntü ile tam ortayı bulan bir yatay, alanın daha ayrıntılı bölünmesine sağlam bir temel olacaktır.
    Bu ilk örgü üstüne gelecek olan karşıt iki piramit hem üçgenleri hem de gerekli eğikleri sağlar.

    Yatay ve eğikler istenildiği kadar çoğaltılabilir.

    Hep düz çizgiler üstüne kurulu bu bölümlere yu*varlaklar ve eğriler katmak gerektiğinden, alanın or*tasını bulan tam bir yuvarlakla başlanabilir.

    Taban ve üst kısımlara pergelle çizeceğimiz ge*niş eğriler, örgünün yuvarlaklar sistemini genişlete*rek düzlere karşıt elemanlar meydana getirecektir.

    Düz örgülerle kompozisyona gerekli yuvarlaklar sınırsız çoğaltılabilir.

    Özellikle ressamlara seslenen bu pek sade bilgi*lerle kompozisyon konusunu tüketmiş değiliz. Ne de olsa, ilkel sınırlar içinde kalmamıza sebep, bu kita*bın sadece sanatçılara değil, resmi anlamak isteyen aydınlara, gençlere seslenişidir. Kompozisyon kural*larını böyle pek sade bir şekilde sunmakla iki sonu*ca varmış oluyoruz: Bir yandan, resim meraklısı okuyucuya, tablonun, kompozisyonun rast gele kurul*madığını, bu kuruluşta geometrik bölüntülerin önem*li rol aldığını göstermiş, bir yandan da kompozisyo*nunu kurmaya zorluk çeken genç ressama, resimle örtmek istediği alanın kendi bünyesinden, çapından doğmuş bölüntülerle ideal bir örgü haline getirilebi*leceğini açıklamış oluyoruz.

    Kompozisyon kurallarının geometrik bölüntüleri, "çizgilerin metafiziği" konusunu tamamlar ve daha da aydınlatır. Çizgilerin taşıdığı anlamlarla kompo*zisyon örgülerin geometrik karakteri bir tabloda bir*leşmesi gereken kardeş elemanlardır. Statik, dinamik karakterli çizgilerle geometrik örgülere dayanan kom*pozisyon tertipleri tablonun renkleri kadar önemli can damarlarıdır.

    *
    Alıntı
     

Bu Sayfayı Paylaş