Divan Edebiyatı Sözlüğü

'Türkçe-Edebiyat' forumunda Uygu tarafından 8 Eki 2012 tarihinde açılan konu

  1. Uygu

    Uygu New Member



    Divan edebiyatı şiirlerinde ve gazellerde sıkça kullanılan bazı kelimeler




    (A)

    Ayş : Neşeli olma hali bahtiyarlık
    Âdem : İnsanoğlu
    Agâh = Bilgili uyanık:
    Ayan = Açık meydanda:
    Ahar = Son:
    Ahfadına = Oğullarına
    Andalip = Bülbül:
    Ağyar = Gayrılarbaşkalar:
    Arşaper= Arşa kanat açmak
    Ah-i zar = Çok ağlayan:
    Acem= Arap olmayaniranlı
    Azade = Hür serbest:
    Ataullah = Allah vergisi:
    Anka-ı aşk = Aşk kuşu:
    Avdet = Deri dönüş:
    Afitap = Güneş: A
    ba = Yünden yapılmış kaba kumaş:

    B

    Bahr-ı safa = Safa denizi:
    Bad-i safa = Sabah rüzgarı:
    Bostan = Bağ bahçe:
    Bed = Fena yaramaz çirkin
    Baki = Beka devamlı:
    Bihablil veriyd = Şah damar- B
    aht = Talih kader kısmet: rından yakın:
    Bahre = Deniz:
    Beyt’ül atik = Eski ev Kâ’be
    Bî-vefâ : Vefasız
    Bî-kes : Kimsesiz
    Bipayan = Sonsuztükenmez:
    Bâtın = İç öz:
    Bağ-ı hezar = Bahçe bülbülü:
    Baran = Yağmur:
    Bülbülü ra’nâ = Bülbül sesli güzel
    Bahri = Deniz: bundan böyle:
    Baran-ı belâ = Belâ denizi:
    bende: köle
    (C)

    Cevval = Koşan dolaşan hareketli:
    Cife = Leş pislik:
    Cengü cidal = Savaş kavga:
    Cari = Cereyan eden
    canhıraş: yürek parçalayan
    CANŞİKÂR : Öldürücü. * Mc: Can avlayan veya öldüren. Sevgili mahbub.
    (Ç)

    Çâk : Parçalanmışlık hâli yaralılık
    Çarmıh = Hristiyanlık senbolü haç:
    (D)

    Dehr : Zaman
    dest: el
    dil: gönül
    destbusi: el öpme
    Didem = Göz gözüm:
    Dad-ı Hakk = Hakk vergisi:
    Devran = Dünya felek zaman:
    Dil-i dânâ = Bilen dil:
    Dehrin = Dünyanın zamanın:
    Defteri uşşak = Âşıklar Dânâ = Bilen bilici: defteri:
    Duzeh = Cehennem:
    Dem bu dem = Yaşanan an:
    Dilhane = Gönül hanesi:
    Didar = Yüz çehre:
    Darül karar = karar yeri:
    dil: yürek
    dide: göz
    Dide = Göz:
    Dûr = Evlerbölgeleruzak:
    Der-i devlet = Devlet içinde:
    Dû âlem = İki âlem:
    Dar-u ukba = Baki âlem ahiret:
    DEHA-İ KUDSÎ : Dinin derin hakikatlarını anlamakta yüksek mahareti olan dehâ. Dinî dehâ.
    DERKETMEK :Bir şeyin en esasını dibini öğrenmek iyice anlamak.
    (E)

    Etfal = Çocuk:
    Enver = Çok parlak çok nûrlu:
    esrik: sarhoş dermansız
    Ezhar = zuhur çiçekler:
    Erihnâ = Bize göster:
    Ezvak = Zevkler tadışlar:
    Enis = Dost arkadaş:
    esri: esir olan
    Eflâk = Gök yüzü gezegenler:
    Enhar-ı aşk = Aşk nehri:
    Eyyam = Aylar zamanlar:
    Ebsem = Duymamak işit-
    Esma = İsimler: memek
    Ebhar = Denizler:
    EBNÂ-İ ÂDEM :Adem oğulları. İnsanlar.
    Envar = Ziyalar aydınlıklar:
    Enhar = Nehirler ırmaklar:
    Ey canu men = Ey benim
    Elvan = Renkler:
    El pençe = El bağlayan: canım:
    (F)

    Ferd = tek yalnız:
    Fâni = Ölümlü:
    Fahri âlem = Âlemin iftihar ettiği. Hz. Muhammed:
    Firkat = Dostlardan ve saireden ayrılma:
    Firak = Ayrılık ayrılma:
    Felekler = Gökyüzü gezegenler:
    Fakr- Fahr = Fakirlikle iftihar etmek:
    Fariğ = Vazgeçmiş çekilmiş:
    Fürûzân : Parlak. ışıltılı
    fuzun: fazla
    (G)

    Ganem = Koyun:
    girye: gözyaşı
    Gerçi = Her nekadar isede:
    Giryân = Ağlayıcı ağlayan:
    Gurap = Karga:
    girye-i dem: gözyaşı
    Gâh-Geh = Zaman zaman arasıra bazı bazı:
    Gülşen = Gül bahçesi:
    Gerdenim = Gerdanım:
    Gufran = Affetme merhamet etme:
    Gâhî : Kâh bazen zaman zaman
    Gül-i sahra: Çöl gülü
    Gerdûn : Felek
    (H)

    Hüda = Allah:
    Hünkâr = Padişah Sûltan:
    Handan = Gülen gülücü:
    Hâr = Diken:
    Handân : Gülen
    Hazân : Güz
    Harabat = Harabeler yıkıntılar:
    Harimi ismet = Mukaddes ocak namus ocağı:
    Hâki ıtırnak = Toprak kokusu:
    Hâki pay = Tevazu etmek ayağa yüz sürmek:
    Hâki hâk = Toprakla toprak:
    Hayyealelfelâh = Haydin kurtuluşa:
    Hande rîz = Gülüp duran:
    Hazer kıl : Sakın
    Haşru neşir = Mahşer - toplanma dağılma:
    Hümayı aşk = Devlet kuşu aşk kuşu:
    Her dem = Her zaman: Hürrem = Hür olan:
    Hem dem = Can ciğer arkadaş:
    HAKKETMEK : Oyarak veya kazıyarak işlemek yazmak
    (I)

    Itır = koku:
    Ikra’ Oku:
    (İ)

    İbadulllah = Allah’ın kullareı:
    ibza: kedere boğma
    İdrak = Anlayış:
    i-naf: sertlik gösterme
    İcmal = Kısaltma özetleme:
    İt’am = Taam yemek:
    İştiyak = özleme hasret çok istekli olmak:
    İstihal = Ehil olma bir şeye lâyık olma:
    İfşa-i raz = gizliyi açıklama:
    İstidat = Kaabiliyyet:
    İsmi pakin = Pak temiz isin:

    (K)

    Kalb gâh = Kıblenin bulunduğu semt:
    Kaf-ı kanaat = Kanaat dağı:
    Kîl-ü kâl = Dedi kodu:
    Karun = Mûsâ (a.s.) zamanında yaşamış zengin biri:
    Katre = Damla: Kenzi mahfi = Gizli hazine:
    Kemter = Daha aşağı hakir itibarsız:
    Kenzi mahfi = Gizli hazine:
    Kerremnâ = Mükerrem kıldı:
    Küllü nefsin = Her nefis:
    katre: damla
    Kûşe-i vahdet = Vahdet köşesi:
    kevaşe: yosma
    Kûy-i Leylâ = Leylânın köyü
    Kim : -ki anlamında
    KAYS : Düşmek sukut.
    (L)

    Lâyezâl = Ezeli olmayan:
    Lâ mekân = Mekânı olmayan:
    Leylü nehar = Gece gündüz:
    Leyâl = Geceler:
    Levlâke levlâk = Eğer sen olmasaydın olmasaydın:
    Lenterânî = Sen beni göremessin:
    Leb : Dudak
    Libas = Elbise örtü:
    lamekan: mekansız
    (M)

    Mahbub = Sevilen:
    Maada = Bundan böyle:
    merdüm : insan anlamında farsçadan türkçeye geçmiş bir kelime. merdüm-i dîde olduğunda ise gözbebeği anlamına denk düşer. şeyh galib'in selamında da bu mana ile yer bulur zâtına ki beyit de insan ile gözbebeğinin ilişkisine ışık tutar;
    Mâşuk = Âşık olunan sevilen:
    Mahles = Bir kimsenin ikinci adı:
    Müncer olmak : Bir sonuca ulaşmak
    Makber = Kabir:
    Mevlâ = Efendi:
    Mazharı gufran = Affedilme merhamete nail olma:
    Merd = Özü sözü doğru:
    Mürde = Hasta:
    mahpeyker: ay yüzlü
    mukteza-i hale mutabık (durumun gereğine uygun) söz söyleme yetisi.
    Mekân = Yer:
    Münevver = Nûrlanmış:
    Men reânî = Beni gören:
    Mündemiç = İçinde bulunan:
    Mecellet = Kitaplar mecmualar:
    Muzmahil = Çökmüş darmadağınık:
    Müştâki Cemâlin = Cemâlini özleyen:
    Müştak = İştiyakli özleyen:
    Mızrap = Telli çalgılarda kullanılan alet:
    Men arefe nefsehu = Nefsine ârif olan – bilen:
    Miftahu kalb = Kalb anahtarı:
    Mihrab = Yönelinen yer.
    Mir’at-ı zât = Zât aynası:
    (N)

    Nalân = İnleyici inleyen:
    Nesne = Bir şey:
    Nakatullah = Allah-ın devesi:
    Nâdân = Bilmez cahil:
    Nüzhet = Neş-e eğlence:
    Nefha = Güzel koku:
    NÜKTEVER : Nükteyi anlamakta mâhir olan nükte bilen.
    Necip = Soyu sopu temiz:
    Neva = Ses sedâ:
    Nehyü isbat = Kaldırma ispatlama:
    Nihan = Gizli mahcup:
    Nikap = Peçe yüz örtüsü:
    Nûr-u veçhinden = Yüzünün nûrundan:
    (O)

    Od = Ateş cehennem:
    (P)

    Peyker = Yüz surat çehre:
    Pür safa = Cok safalı:
    Post = Bir makam hayvan derisi:
    Pür nûr = Çok nûrlu:
    Püser = Oğul erkek çocuk:
    (R)

    Râh = Tutulan yol meslek: Rif’at = Yükseklik yücelik:
    Râ’nâ = Güzel lâtif hoş görünen:
    Rahmî = Rahmete mensup rahmetle:
    Ram ol = İtaat eden boyun eğen ol:
    rücu: geri dönmek
    Rücû-u = Dönme geri dönme:
    Rücû-u ilâllah = Allah-a dönme:
    Rüsvay = Rezillik haysiyyetsizlik:
    Ram: boyun eğmek
    (S)

    Salâ = Minarelerde okunan salâvat:
    Safa = Saflık berraklık:
    Sâd pâre = Yüz parça parça parçe:
    Sakî = Su veren su dağıtan:
    Sahr-ı cihan = Cihan sahrası:
    Sahbay-ı aşk = Aşk sehbası:
    şad: mutlu
    serdest: egemen
    ser:baş
    Sehâ = El açıklığı cömertlik: Server = baş başkan:
    Semud = eski bir kavim: Sübhan = Allah:
    Seher = Tan yeri ağırmadan biraz evvelki vakit:
    Sîne = Göğüs yürek:
    Sîne çak = göğsü kabaran:
    Sinnimiz = Yaşımız yıllar:
    Subha = Seher vakti:
    Sıbgatullah = Allah-ın boyası:
    Subh : Sabah vakti
    Sâd : Çok sayıda
    Sayf : Yaz
    Şitâ : Kış
    Sitâre : Yıldız (bahtı temsilen)
    (Ş)

    Şah-ü geda = Kul ile sûltan:
    Şems = Güneş:
    Şaduman = Alev ateş sevinçli:
    Şûle = Alev ateş:
    Şeş cihet = Altı cihet:
    Şemsi aşk = aşk güneşi:
    Şemsi hakikat = Hakikat güneşi:
    Şem’ : Mum
    (T)

    Takaza = Sıkıştırmak:
    Taht-ı gâh = Taht yeri:
    Tac-ı ser = Baş tacı:
    Tabe sabah = Sabaha kadar:
    Tâli’ : Talih baht
    Tafsil = Etraflıca uzun uzadıya:
    Taht-ı dil = Dil yeri:
    Tahmis = Ateşte kızdırma kavurma:
    Ten perver = kendini besleyen:
    Tuhfe = Hediye:
    Tercüman-ı aşk = Aşk tercümanı:
    Tegafül = Gaflet:
    teşne: bir sey yapmaya egilimi olan egilimli meyilli anlamina gelen
    Temaşa = Bakıp seyretme:
    Tefahur = Övünç övünme iftihar:
    Tekevvün = Varolma:
    Tığ-i kara = Kara kılıç:
    Tığ-i tevhid = Tevhid kılıcı:
    (U)

    Ufku dil = Dil ufku:
    Uryan = soyunma:
    üftade: çaresiz aşık
    Ulül el bab = Sağ duyu sahibi insânlar:
    Umûr : İşler
    (V)

    Vâsıl = Ulaşan:
    Visâl = Ulaşma buluşma:
    Venefahtü = Ona rûhumdan üfledim:
    Vuslat = Buluşma:
    (Y)

    Yekzeban = Ağız birliği eden aynı dille konuşan:
    Yektir = Tektir:
    Yekta = bir tane:
    (Z)

    Zaikatül mevt = Ölümü tadacaktır:
    Zâhir = Görünen görünücü:
    Zerrat = Zerreler:
    Zeval = Sona erme yerinden ayrılıp gitme:
    Zinde = Diri yaşayan canlı:
    ZÂHİRÎ :Görünüşte olduğu gibi. Zâhire âit ve müteallik. Asıl ve hakiki olmayan. Zâhiriyyun mezhebine âit olan.


     

Bu Sayfayı Paylaş