Irvin D. Yalom

Discussion in 'Biyografiler' started by zipper, Jun 12, 2013.

  1. zipper

    zipper quae nocent docent

    Irvin D. Yalom (d. 13 Haziran 1931) Rus kökenli Yahudi asıllı ABD'li psikiyatrist, varoluşçu, psikoterapist, yazar ve eğitimci.
    Birçok popüler esere imza atmış olan Yalom ünlü bir psikoterapisttir. En popüler eseri Nietzche Ağladığında'dır (When Nietzsche Wept).
    ABD, Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde psikiyatri profesörlüğü yapmaktadır.


    Irvin D. Yalom,1931 yılında Washington’da doğdu.Ailesi Polonya sınırına yakın bir Rus köyünden göç etmişti.Ailesinin ekonomik durumu pek iyi değildi ve dini bir eğitim dışında eğitim görmemişlerdi.Oturdukları ev babasının işlettiği bakkal dükkanının üstünde siyah ve fakir ailelerin yaşadığı bir semtteydi.Zor geçen çocukluk yıllarında Yalom en büyük tutkusunun okumak olduğunu söylüyor.Şehir kütüphanesinden haftada iki gün zorlu bir bisiklet yolculuğu yaparak stokladığı kitapları okumak bütün haftasını alıyordu. Özel bir kitap seçimi yoktu o sıralarda ve kütüphane raflarının A ile başlayan (John Adams) kısmından Z ile biten (Zoroaster) kısmına kadar sırayla bütün kitapları okumuştu.Okuma merakı onda hayatta yapılabilecek en önemli şeyin kitap yazmak olduğu inancını geliştirmişti. Tıp fakültesine girdiğinde aklında Tolstoy ve Dosotoyevski’ye yakın olabileceği psikiyatri mesleği vardı.Psikiyatride aradığı şeyi sonunda buldu.Psikoterapi de hastaların hemen hepsi kendi öykülerinin yazarıydılar ve hastayla birlikte bu öyküde ilk bakışta göze çarpmayan kimi gizemli bölgeleri aydınlatarak öyküyü bütünlüğe kavuşturma işi Yalom’un heveslerine çok uygundu.İlk kitabı “grup terapisinin teori ve pratiği” oldu.Grup terapisi yapan terapistlere rehber niteliğindeki kitap çok tutuldu.Daha sonra yazdığı kitaplar psikiyatri profesyonellerine olduğu kadar meraklı okuyuculara da hitap ediyordu. "Aşkın Celladı” ve “Annem ve Hayatın anlamı” isimli terapi öyküleri, “Nietzsche Ağladığında” , “Divan” ve “Schopenhauer Tedavisi” isimli romanlar çok okunan kitaplar oldu.Yalom bahsi geçen kitaplarda pedagojik amaç gözettiğini , roman ve hikayelerini hem edebi hem öğretici amaçlarla yazdığını söylüyor.Şu an Stanford üniversitesi psikiyatri bölümünde profesör ünvanı ile çalışmalarını sürdüren Yalom, karşılaştırmalı edebiyat profesörü olan Marlyn Yalom ile evli ve çiftin dört çocuğu var.
    Yalom varoluşçupsikoterapi modelinin A.B.D de en tanınmış temsilcisidir.Varoluşçu psikoterapi kitabı ile bu ekolün terapi modelini ortaya koydu.Terapi modelini ayrıntıları ile varoluşçu psikoterapi makalesinden okuyabilirsiniz..Bir özet yapmak gerekirse Yalom’un çizdiği model aşağıdaki ilkelere dayanan ve pratikte hastaya uygun yöntem ve tutumların keşfi ve yaratıcı uygulamasını gerektiren açık uçlu bir modeldir.
    Hastanın gösterdiği nevrotik örüntü ,varoluşsal kaygıların yoğunlaşmasına ve bu kaygılara yönelik savunma mekanizmalarının devreye girmesinin bir sonucudur.
    Başlıca dört varoluşsal kaygı ayırt edilebilir:Ölüm,yalıtım,özgürlük (sorumluluk), anlamsızlık
    Terapi yöntem olarak şimdiki zamana odaklıdır.Hastanın bu gününü şekillendiren geçmişi olsa bile terapi “bu gün, burada” varoluşsal kaygılar ile yüzleşilerek gerçekleştirilecektir.Dolayısıyla geçmişe yönelik sistematik ruhsal bir kazı çalışması gerekmemektedir.Geçmiş bu günkü anlayışı şekillendirdiği için önemlidir ama terapinin birincil zaman kipi “şimdidir.” Geçmişe ilişkin problemler ve önyargılar Husserl’in fenomenolojik yönteminde olduğu gibi “paranteze” alınır ve etkileşim burada ve şimdi çerçevesinde gelişir.
    Terapide terapistin tutumu kendisini hastasına samimi biçimde açmak şeklinde olmalıdır.Klasik psikanaliz terapi sürecinde hastanın geçmiş yaşantılarında takındığı tavır ve tutumu takınacağını ve başta ebeveynleri olmak üzere otoriteyi temsil eden kişilere karşı geliştirdiği duygularını aktaracağını (transferans) varsayar.Terapi ancak aktarım geliştikten ve terapi içersinde çözümlendikten sonra mümkün olabilir. Aktarımın başarılı biçimde gerçekleşmesi için terapist kendi kişiliğini ön plana asla çıkarmamalı ,hastanın ilgi ve onay ihtiyacını doyurmayan ve kişisel olarak kendini açmayan nötr bir tutum takınarak hastasına bir ayna görevi görmeye soyunmalıdır..Bu tutum kendisini hastasından saklayan bir terapistin yönlendirdiği, otoriter bir tavrın egemen olduğu,bilimsel olma iddiasının sonucu özne-nesne ayrılığının had safhada yaşandığı bir tedavi sürecine yol açar.Oysa varoluşçu terapi özde aktarım ilişkisine dayanmaz ama “samimi, iyileştirici bir ilişkiye ve terapötik ittifaka” dayanır.İlişki “dasein”in zaten doğasında bulunan şeydir.İnsan ancak ilişki içinde gelişir, yenilenebilir ve iyileşir.Terapist kendisini saklarsa hasta ile terapist arasında otantik bir ilişki gelişemez.Hastanın kendisini açması ve sorunların üzerine gidebilmesi için güvenebileceği bir ortama ,cesaretlendirilmeye,uzman birisinden görüş almaya ihtiyacı vardır.İlişki önemlidir ama başarılı terapi için olumlu,kabullenici bir ilişki hiçbir zaman tek başına yeterli olmaz.Terapist bazen önceden belirli stratejilerle bazen de uygun olduğunu düşündüğü özgün bir stratejiyle hastaya yaklaşarak varoluşsal kaygıların idrak ve ifadesini sağlamaya çalışır.
    Hastaları tanı kategorilerine göre sınıflamak,onlara birer kod vermek ve bilimsel olma adına gayrı insani bir ilişki içine girmek varoluşçu psikoterapi ilkelerine uygun değildir.
    “Gereksinimden arınmış ilişki” varoluşçu psikoterapinin olmazsa olmaz koşuludur.İlişkiyi tarif eden özellikler şöyle sıralanabilir
    Bencil olmayan bir ilişki kurmak:İnsan ilişkide maddi ve manevi çıkar aramaz.İlişkiden kazanabileceği ilişkide bulunan kişinin varlığı ile temastan başka bir şey değildir.Ne takdir,ne övgü,hayranlık,cinsellik,güç ve para ilişkide bir gereksinme olarak ön plana çıkmamalıdır.Kişi bütün varlığıyla burada ve şimdi diğeriyle birlikte olmalıdır.
    İlgi duymak:İlgilenmek insanın dünyada var oluş şekline karşılık gelir.Bir tek insana ya da şeye yöneltilen özel ve sihirli bir bağ değildir.İlişki kurmanın koşulu ilgi duymaktır.İlgi duymak diğer kişiye içten bir merak duygusuyla yaklaşmayı ve bir bütün halinde yaşayarak,saygı duymayı gerektirir.İlgi duymak diğer kişinin varlığı ve gelişimi ile ilgilenmek demektir aynı zamanda.
    İlgilenmek aktif bir eylemdir ve sevmek sevilmeye bağlı değildir.Sevgi fazlasıyla zaten var olduğu için verilir.Sevgi kişinin kendisi de sevgiye gereksinim duyduğu için,yalnızlıktan kurtulmak için verilmez.Geçmişteki sevgi güç kaynağıdır,bu günkü sevgi ise gücün sonucudur.
    İlgi doğal haliyle karşılıklıdır ve dönüştürücü , iyileştiricidir.
    Sevgi mutlaka ödüllendirilir.Kişi sevdikçe sevilir,zenginleşir, canlanır, varoluşsal yalnızlığı zayıflar.Ancak sevgi bunun için verilmez.Ödüller ardından gelebilir ama ödülün ardından gidilmez.(V.Frankl)

    Eserleri:

    Türkçeye çevirilmiş olanlar:

    Alkolizm Terapisi
    Anksiyete Terapisi
    Aşkın Celladı ve Diğer Psikoterapi Öyküleri (Love's Executioner and Other Tales of Psychotherapy) (1989)
    Annem ve Hayatın Anlamı (Momma and the Meaning of Life) (1999)
    Bağışlanan Terapi Yeni Kuşak Terapistlere ve Hastalarına Açık Mektup (The Gift of Therapy: An Open Letter to a New Generation of Therapists and Their Patients) (2001)
    Bugünü Yaşama Arzusu - Schopenhauer Tedavisi (The Schopenhauer Cure) (2005)
    Cinsel Terapi
    Din ve Psikiyatri (Religion and Psychiatry) (2006)
    Divan (Lying on the Couch) (1996)
    Depresyon Terapisi
    Ergen Terapisi
    Evlilik Terapisi
    Grup Psikoterapisinin Teori ve Pratiği (The Theory and Practice of Group Psychotherapy) (1970)
    Güneş'e Bakmak- Ölümle Yüzleşmek (Staring at the Sun: Overcoming the Terror of Death) (2008)
    Her Gün Biraz Daha Yakın (Every Day Gets a Little Closer) (1974)
    Kısa Süreli Grup Terapileri (Inpatient Group Psychotherapy) (1983)
    Nietzsche Ağladığında (When Nietzsche Wept) (1992)
    Okul-Çağı Çocuklarının Terapisi
    Okul-Öncesi Çocuklarının Terapisi
    Varoluşçu Psikoterapi (Existential Psychotherapy) (1980)
    Yeme Bozuklukları Terapisi
     
  2. dolunay

    dolunay Active Member

    kitaplarını severek okuduğum bir yazar.kitapların da kendi içinizede bakmanızı sağlayan bir üslubu var.en sevdiğim kitabı bügünü yaşama azrzusu kesinlikle tavsiye ederim.biyografi için teşekkrler.
     

Share This Page