Sözlük anlamıyla parça demek olan Kıta nazım terimi olarak iki ya da daha çok 9-10 beyte kadar olan matla ve mahlas beyti bulunmayan gazelde olduğu gibi yani xa xa xa kafiyeli bir nazım şeklinin adıdır. Matla ve mahlas beytinin yokluğu dışında da kıta ile gazel arasında şekil ve konu bakımlarından ayrılıklar vardır. İki beyitli kıta yazıldığı halde bu kadar kısa ga*zel yoktur. Ayrıca gazelin beyit sayısı sınırlı olduğu halde 15 beyitten de uzun 30-40 beyte kadar uzayan kıtalar yazılmıştır. Böyle uzun kıtalara Kıta-i ke*bîre denir. Gazeller genellikle aşk ve sevgili konularını işledikleri halde kıtanın konusu daha geniştir: Felsefî tasavvufî bir fikir bir hayat görü*şü bir nükte bir kişiyi övme ya da yermebir olayın tarihi kıtanın konusu olabilir. Kıtalarda mahlas bulunmayışı genel bir kaide olmakla birlikte uzun kıtalarda şairler çoğunlukla mahlaslarını söylemişlerdir. Kısa hatta iki beyitli kıtalarda az da olsa mahlas söylendiği olmuştur. Kıta özellikle iki beyitli kıtalar edebiyatımızda çok kullanılmış kıta sö*züyle de daha çok bunlar anlatılmıştır. İki beyitli kıtaların öteki kıtalar gibi xa xa şeklinde kafiyeli olanları yanında ab ab şeklinde kafiyeli olanları da vardır. Bu arada aslında nazm olan ve aa xa şeklinde kafiyelenen na*zım şekillerine de yanlış olarak kıta denmiştir: Tecelli ber urur yer yer sevâd-ı dağ-ı cânumdan Cihanda Tür-ı aşkum nûr akar her gülsitânumdan Nola bağ-ı cihanda olsa mihr ü mahdan meşhûr Bu kıtam tâze bir güldür gülsitân-ı beyanumdan Leskofçalı Gâlib Şair ilk beyit mukaffa olduğu için şiirine nazmum diyeceği yerde kıtam demiştir. Şairin kıta sözünü geniş anlamda düşündüğü anlaşılıyor. İki beyitli kıtalar böyle ilk beyitlerinin kafiyelerine hatta vezinlerine bakıl*maksızın her zaman nazm ve rubâî ile karıştırılmıştır. Tezkireler ve şiir mecmualarında kıta veya nazm yerine rubai ile nazm yerine kıta denildiği gibi mürettep divanların çoğunda da bu üç şekil rubâiyyat ve mukattaât başlık*ları altında bir arada toplanmışlar özellikle kıta ile nazm her zaman bir arada sı*ralanmıştır. Halbuki nazm ve rubâînin ilk beyitleri mukaffa olduğu gibi ayrıca rubai kendine özel kalıplarıyla yazılır. Kıtanın ise başlıca özelliği ilk beytinin kafiyeli olmayışıdır. Edebiyatımızda iki beyitten uzun kıtalar ve kıta-i kebîreler dini şiirlerde övgü ve hicivlerde ve özellikle tarih düşürmede kullanılmıştır. Kıta sözü ayrıca daha geniş anlamda bend yerine de kullanılmıştır. Şarkı murabba muhammes gibi bendlerden oluşan nazım şekillerinin her bendine be*yit ve mısra sayılarına bakılmaksızınparça anlamında kıta denmiştir Kıta az ya da çok her şairin divanında yer alan bir nazım şeklidir. Övgüler ve tarihlerde kullanılan kıtalarla kıta-i kebireler divanlarda genellikle kaside*lerden sonra öteki kısa kıtalar ise divan sonlarındamukattaât adı altında top*lanmışlardır. En çok kıtası olan şairler arasında 69 kıta ile Necâti Bey (ölm. l508-09) 42 kıta ile Fuzûlî (ölm. 1556) 64 kıta ile Nevî Yahyâ (ölm. 1599) 27 kıta ile Bâkî (ölm. 1600) 33 kıta ile Rûhî-i Bağdâdî (ölm.1605) sayılabilir. XVII. yüzyıl sonlarında Nâbî (ölm. 1712) bir kısmı tarih ve kıta-i kebire olmak üzere 150den çok Sabit (ölm. 1712)70 ve Beylikçi Ab*dülbaki Ârif (ölm. l7l3)(68) 68 kıta yazmışlardır. XVIII. yüzyılda Nedîm (ölm. 1730)in 26 kıtası ile pek çok tarih kıtası Mehmet Emin Belîğ ) ölm. 1758)in 58 dördü kıta-i kebîre olmak üzere Galib Dede(ölm. 1798-99)in 49 ve Enderunlu Fâzıl (ölm. 1810)ın 31 kıtası vardır. Özellikleri: 1. Genelde 2-12 beyitten oluşur. Beyit sayısı ikiden fazla olan kıtalara kıta-ı kebir(büyük kıta) denir. 2. Matla beyti olmayan bir nazım şeklidir. Kafiye düzeni ab a(c)b dir. 3. Mahlasız şiirlerdir. 4. Mısralar arasında anlam bütünlüğü bulunur. 5. Konuları önemli bir düşünce hikmet nükte yergi övgü hayat görü vs. olabilir. Dün elin yumuş dilerdi kim rakîb Yaş eliyle duta zülfün dilberin Âh edip eydür uzaktan Hâtifî Dutma bir zaman kurusun ellerin Hâtifî