Kutsal Matematik-Pythagoras

'Felsefe-Psikoloji-Sosyoloji' forumunda Uygu tarafından 23 Eyl 2012 tarihinde açılan konu

  1. Uygu

    Uygu New Member

    İsa’dan önce 520 yılında Güney İtalya’dayız. O zamanlar bu ülkeye Büyük Yunanistan deniyor. Kroton kentinde yıldızlı sıcak sessiz bir gece...
    Büyük bir tapınağın taraçasında dokunaklı bir ses konuşuyor. Dinleyenler arasında kendinden geçenler bayılanlar letarjiye tutulanlar var. Kocaman neft lambalarıtaraçanın ortasındaki Persephone heykelini aydınlatmaktadır. Öğrenciler uçsuz bucaksız bir mutluluk denizinde yüzüyorlar. Dokunaklı ses usta öğretmen Pythagoras’ın (Fisagor İ.Ö. 580-504) sesidir. Öğrettiği de şudur:


    Evren bir sayı uyumudur.

    Pythagoras gizli bir din okulu kurmuştur. Öğrencilerine ahlak siyaset ve din öğretmektedir. Bu bilimlerin tümüne mathematalar adını veriyor. İlk anlamı insan bilgisinin tümünü kuşatan demek olan matematik sözcüğü de buradan gelmektedir.
    Anaksimandros’la din bilgini Ferekydes’in de öğrencisi olduğu bilinen Pythagoras’a göre ilk ilke (arché) sayı’dır. Eşya duyulur hale gelmiş olan sayılardır. Bilimin amacıher varlığı karşılayan sayıları bulmaktadır. Örneğin akıl belli bir sayıdır ruh belli bir sayıdır adalet belli bir sayıdır. Evren bir sayı uyumudur. Doğadaki bütün karşıtlıkların kökü birle çok arasındaki karşıtlıktır. Oysa salt (mutlak) bir ne tek ne de çifttir hem tek hem de çifttir. Bir başka deyişle salt bir teklikle çiftlik birlikteliğidir. İlk varlık olan bir noktadır. Nokta hareket ederek çizgi; çizgi hareket ederek satıh; satıh hareket ederek cisim olmuştur. Şu halde her başka cisim bir başka sayının karşılığıdır.

    Pythagoras’ın gizli din tarikatına girmek pek zordur. İsteklinin erdemli akıllı ağırbaşlı sır saklayabilecek bir yapıda bulunması gerekir. Önce istekliye belli etmeden uzun ve gizli bir soruşturma yapılır sonra da istekli bir dağ başına götürülerek sınavlardan geçirilir. İstekli ıssız dağ başında bir gece geçirmek zorundadır. Bu sırada istekliyi korkutmak için birçok araçlara başvurulmaktadır. Korkmadan dayanabilmesi isteklinin iradesini gösterecektir. Daha sonra düşünsel sınavlar başlayacak isteklinin bilgisi ve görgüsü yoklanacaktır. Örneğin bir yuvarlağın içine çizilen bir üçgenin ne demek olduğu sorulmaktadır. Yeter karşılık alınınca da alaylar takılmalarküçümsemeler başlar. İsteklinin bütün bunlara ses çıkarmadan göğüs gererek irade gücünü kanıtlaması gerekir. Hermetisme sınavlarının sadeleştirilmiş biçimleri olan bu sınavlardan başarıyla sıyrılabilen istekli noviciat adı verilen ilk dereceye alınabilir.


    Pythagoras ilk derecede öğrencilerine hemen hiçbir şey öğretmemekte sadece onları dilediği biçime hazırlamak için yoğurmaktadır. Düşüncesine göre öncegençlerdeki sezgi (intution) yeteneğini geliştirmek gerekir. Daha sonra onlara ana baba ve dost sevgilerini bu sevgiler aracılığıyla da tanrı sevgisini aşılamak yoluna gidilebilir. Bu aşılamada müzikten de yararlanılır. Genç öğrenciler her sabah ve her akşam şu şarkıları dinlemektedirler: Ölümsüz tanrılara dön kendini eşsiz aşklara bırak inanını koru... Bil ki çeşitli uluslarda ve çeşitli dinlerde dağıtılmış görülen tanrılar tektir. Evrenin tek tanrısı vardır. Hepsine hoşgörüyle bak ama gerçeğin ne olduğunu da bil... Gizlilik aleminde bütün dinler birleşirler.
    Sır söylenmemiştir Oysa körpe kafalar o sırra belki de kendiliklerinden varabilecek bir biçimde hazırlanmaktadır. Öğrenci tanrının ruhunu kendi ruhunda görmeye başlamıştır. Elinde heptakord adı verilen yedi telli bir saz vardır. Bu yedi telli sazdan yedi ses çıkmakta bu yedi sesten de yedi gizli ses birleşimi elde edilmektedir
    Yedi ses birleşimi ışığın yedi rengini yedi gezegen yıldızı varlığın yedi biçimini karşılamaktadır. Eğer insan ruhu bu yedi sesle akort edilir uyumlu kılınırsa ruhunuzdan dinleyeceğiniz şarkı gerçeğin şarkısı olacaktır.


    İkinci derecede öğrenci sayılar bilimiyle karşılaşmaktadır. İlk derecede ortalıkta görünmeyen Pythagoras ikinci derecede yüzünü göstererek öğretmenliğe başlayacaktır. Öğrencinin ikinci dereceye yükseldiği güne altın gün denilmektedir. Kutsal ve gizli sayılar biliminde sayı soyut bir varlık değil mutluluğumuzu sağlayacak kutsal bir anahtardır. Kutsal sözler gibi kutsal sayılar da eski Mısır ve Asya tapınaklarından gelmektedirler.
    İnsanlar bir’le sayar bir’le düşünürler. Bir insanla Tanrı arasında ortak bir ilkedir.
    Bir bilenle bilineni düşünenle düşünüleni birleştiren ortak bir ölçüdür. Peki bu ortak ölçünün öbür ucu niçin görünmüyor?..
    Onu görebilmek için onunla birleşmek gerekir (Aynı sonuca varan Hermetisme’i ve İslam mistikliğini hatırlayınız). Ona benzemeye çalışarak ona yaklaşılabilir. İnsaneşya gibi edilgin (münfail) değil onun gibi etkin (fail) olmalıdır. İnsan kendisini böylesine yüceltmek için çalışmalıdır (İnsanca ölümlü Tanrıca ölümsüz olmak da elimizde diyen Hermes’i hatırlayınız): Yaratıcı düşünce ve o yaratıcı düşünceyle sarmaş dolaş ruh can (l’ame) ve ben... Evrenin her yönünde rastlayabileceğiniz bu üçlükle o üçlüğün ilkesi olan teklikten başka bulabildiğiniz hiçbir şey yoktur. Evrensel üç leme tanrısal birliktelik (vahdet) içindedir.

    Pythagoras’ın beden can (l’âme) ruh (l’esprit) üçlemesi Hint’in Brahma Vişnu Siva üçlemesine uygun olduğu gibi Hıristiyanlığın baba oğul ruhülkudüs üçlemesini hazırlamıştır (teslis). Bu üçlüğün ortak ilkesi de Hermes monoteisme’inin buluşu olan teklik’tir.
    Teklik üçlüğü özetlediği gibi üçlükle birleşerek dörtlük görünüşünde de bulunabilir. İşte Pythagoras’ın sayılar biliminin ana ilkeleri bu ilk dört sayıda toplanmaktadır. Öteki sayılar bu dört sayının birbirleriyle çarpılması ve toplanması sonunda elde edilebilirler. Örneğin kutsal yedi üçle dördün toplanmasından meydana gelir ve insanın Tanrı’yla birliğini belirtir. Katsalon ilk dört sayının toplamına eşittir ve Tanrılığın sürekliliğini anlatmaktadır.

    Pythagoras da Hermes gibi dünyanın güneşin çevresinde döndüğünü biliyordu. Değil sadece dünyanın bütün gezegenlerin güneşin çevresinde dönmekte olduklarını biliyordu. Durgun yıldızlardan her birinin de bağımsız bir güneş topluluğu olduğunuonların da bizim güneş topluluğumuzun yasalarına bağlı bulunduğunu en küçük varlıkların bile bir güneş topluluğundan farksız olduğunu ve aynı yasalara göre yaşadıklarını biliyordu.
    Ancak bu bilgiler yaygın bilgiye aykırı bulunduğundan bir sır olarak titizlikle saklanmış yazıya geçirilmek şöyle dursun kulaktan kulağa fısıldanmakla yetinilmiştir.

    *
    Orhan Hançerlioğlu/Düşünce Tarihi
     

Bu Sayfayı Paylaş