15. ve 18. Yüzyılda Osmanlı Edebiyatı

'Türkçe-Edebiyat' forumunda Uygu tarafından 8 Eki 2012 tarihinde açılan konu

  1. Uygu

    Uygu New Member




    15. Yüzyılda Osmanlı Edebiyatı:


    Türkler sanat ve edebiyatta İran ve Mısırlılar'ı geride bıraktılar.
    Fetret Devri'nden sonra Çelebi Mehmed'in tahta çıkışıyla Osmanlı Devleti'nde siyasi ekonomik bakımlardan olduğu gibi kültür ve medeniyet sahalarında da hızlı bir ilerlemenin başladığını gördük. En hızlı ve verimli gelişmenin edebiyat alanında olduğunu söyleyebiliriz. Bunda bu yüzyılda yaşamış hükümdarların edebiyata önem vermelerinin ve kendilerinin de edib ve şair olmalarının tesirleri olabilir. Bu hükümdarlar devirlerinin şair ve musikişinaslarını Türkçe eser vermeleri yönünde teşvik etmişlerdir.


    Onbeşinci yüzyılda eser veren yazar ve şairler pek çoktur. Bu dönemde de Hükümdar şairler ve kadın şairler önemli eserler vermişlerdir. Bu asırda eski OĞUZ DESTANI olan DEDE KORKUT hikayeleri hikaye halinde yazıya geçirilmiştir.

    18.Yüzyıl:

    Askerî idarî ekonomik gerileme devam ederken Osmanlı ricali edebiyat ve musikiye sığındı
    Onsekizinci yüzyılda Osmanlı Devleti askerî ve ekonomik gücünü büyük ölçüde yitirmiş bilim ve teknikte gerilemiş olmasına rağ-f men klasik edebiyat ve musikide gelişme de-; vam etmiştir. Bu devirde Osmanlı ricalinin fe-I laketlerin getirdiği yorgunluk ve karamsarlığa» gidermek için edebiyat ve musikiye sığın-fdıklarını- önceki bölümde belirtmiştik. Gerecekten de başta hükümdarlar olmak üzere devlet adamlarının ve ulemadan hemen hemen herkesin edebiyatla meşgul olduğunu görüyoruz.

    vezirler şeyhülislamlar şiirle musiki ile hattatlıkla meşgul oluyorlardı. Herhangi bir ölâya tarih düşürmek için beyitler yazmak nazımla mektuplaşmak yaygın hale gelmişti. Bât&ft sadrazam padişaha yazdığı ârizasını bile manzum olarak kaleme alıyordu. Meselâ Bahir Mustafa Paşa sadaretinin son günlerinde pâdişâha şöyle arîza-lar yazıyordu:

    Sipihre gönderelüm nail-i bülendimlzi Cihande bildirelim bari kendimizi Bu nazm ile varalum hak-i pay-ı devletine' Çok oldu görmeyeli BahirEfendimizi.

    Zeynep Sultan'in kocası Nişancı Küçük Mustafa Paşa'nın lâkabı "Sinek" idi. Bu vezir öldüğü zaman Arapça 'Sinek öldü' (Mate'z-Zübâbu) demekle ölümüne tarih düşürülmüştü (1177=M. 1763). Herhangi bir meşhur öldüğü zaman birçok kişi tarih beyti yazardı. Fakat önemsiz kişiler veya olaylar içinde tarih düşürüldüğü olurdu. Meselâ "Kedi" lâkaplı birinin ölümü için "Farenin hasretinden öldü kedi (1213=M. 1798);

    Lâkabı (Kel Memiş' olan halktan biri için de "Kel Memiş gelmemişe döndü cihane sad-hayf (1213=M. 1798) gibi mısralarla tarihler düşürülüyordu. Asrın şairlerinden Nedim 64 Şeyh Galib 68 Haşmet 18 Fıtnat Hanım 51 Sümbülzâde Vehbî 33 Enderunlu Fazıl 32 olaya tarih düşürmüşlerdir.

    Fakat onsekizinci yüzyıl Nedim ve Şeyh Galib gibi Koca Ragıp Paşa gibi devler yetiştirmiş olmasına rağmen klasik Türk edebiyatının da durakladığı dönemdir. Bu asırda edebiyat yeni problemler ve ihtiyaçlar karşısında bulunan ülkenin bu problemlerini görmek ve çözmek yollarını gösteremiyordu. Bunu hissetse bile yeni bîr hamle yapamıyor ağır basan 17. yüzyıl edebiyatının etkisinden kurtulamıyordu.

    Bütün bunlara rağmen onsekizinci yüzyıl yine de bir ihtişam ve coşku asrıdır. Meselelere çözüm getirmeyen yeniliklere geçiş hazırlamayan son ihtişam asrı.

    Bu son ihtişam asrını (bize göre) Sadabad şiirleriyle Nedim açmış mesnevî edebiyatının şaheseri Hüsn-ü Aşk ile Şeyh Galib kapamıştır.

    Bu asırda yaşamış ve aşağıda göreceğimiz başka büyük şairler de vardır ama muhteşem açılış ve kapanışın en büyük temsilcileri bunlardır. Şeyh Galib yalnız onsekizinci yüzyılın değil bütün divan edebiyatımızın son büyük şairidir.

    Hiçbir şey yapilmiamış değildir. Bilim ve kültürün yaygınlaşması için divan edebiyatı ile halk edebiyatı arasında yakınlaşma dilin sadeleşmesi başlamış hızlanmıştır. Bu akıma Nedim de katılmış» hatta hece vezniyle de şiirler yazmıştır.

    "Sefaretnâme" adıyla yeni bir edebiyat türü de bu devrin verimleri arasında yer alır. Avrupa ülkelerinde bulunan sefirler gördüklerini (yararlı olanları örnek almak üzere) bir rapor halinde yazıyorlardı.
    Devrin nesir edebiyatına da örnek olan tarih kitapları ile tezkireler de önemlidir.

    *
    Alıntı

     

Bu Sayfayı Paylaş