(Anlamak sevmenin yarısıdır ama hangi yarısı) Gülümsüyorum, o halde anlıyorum Anlamak çoğunlukla gülümsemek tir. Anlamanız açık, anlamanıza bırakılmış bir şeyler karşısında, olgunluk maskesi takmak yerine, boş bulunup gülmenizdir. Bu sizi ele verse de! Ya da hakkaten olgunluk taşıyıp anladığınızı üstlenmek için, gülümsemeniz yeterli olabilir. Bu olgunlukta Vay be! Neler yaşamışsın, inanamıyorum! çocukluğuyla da şaşkınlığın bisikletine binilebilir. Bu şaşkın yolcu karşısında, yüreklenip kendine bile anlatamayacağına inandığı şeyleri, sizin anlayacağınıza inanabilir.. Anlamak sahte olanı, kendisiyle yüz yüze bırakır. Öyle anlarsınız ki, profesyonel bir anlayıcı olmanın da ötesine geçerek, her anlatılanı anlamada yeni heyecanlar duyarsınız. Bu samimi heyecan karşısında, anlattıklarına arada bir sahtelik katan, boyut değiştiren anlatıcı, mahcubiyetinden ve sizin anlamaya olan saflığınızdan ötürü, nedamet getirir ve yine soyutlamalarla gerçeği, ama yalnızca gerçeği söyleyeceğine içinden söz verir. Siz deanlama sevgisiyle dolup taştığınız için, tanrılara şükrederek gerçekliği duyumsamanın erinciyle, daha çok ve daha derinden anlamayı yaşarsınız. Artık anlama sevgisiyle aşamayacağınız hiçbir şey yoktur: kendinizi, onu, anlatılanları, sistemi, dünyayı, mekânı, rolleri Her şeyi içsel bir aşkınlıkta eritir, saflığın size verdiği bu ödülle gününüzü gün edersiniz. Ve sevgiyi hissedersiniz., azlığı, çokluğu dert değildir şimdi varsa var, yoksa yok olan sevgi.. yoksa daha çok var olan sevgi, sizin de payınıza düşmüştür sonunda. Anlamak öte yandan bir saygıdır. Kişisel oluşumların olgu ya da olay düzeyinde aktardıklarıyla yetinmek ve bu yetinme alanında didikleyici olarak değil kavrayıcı, kapsayıcı olarak varlığınızı duyumsatmanın saygısı. O, anlar derler sizin için... Onun anlaması, ciddi bir önkoşuldur, Arkadaşlık Eğitimi için... Haydar Ergülen