Ahaggar Dağları

'Coğrafya' forumunda Pl1 tarafından 3 Kas 2012 tarihinde açılan konu

  1. Pl1

    Pl1 Mary Poppins Site Yetkilisi

    [​IMG]

    Sahra'da özellikle güneş tepedeyken, ufuk hiç görünmez; yalnızca sınırları çok yakında ya da uzakta olabilecek bulanık bir belirsizlik hâkimdir. In Salah vahasından, büyük çölün ortasına doğru güneye ilerledikçe, yoğunlaşan opaklığın her iki tarafı da kaplayan karartırım yavaş yavaş farkına varırsınız. Bu gidiş aşamalı olarak, yüksek ve sonsuz görünen bir uçuruma, yani Cezayir'deki Ahaggar masifinin en dıştaki burcuna varır.

    Ne tuhaftır ki, Afrika'nın o uzun sürprizler listesinde bile bir sürpriz olarak ortaya çıkan Ahaggar, Sahra okyanusunda kurulmuş yaklaşık olarak Fransa büyüklüğünde dev bir adadır.

    Üç tarafı taşkın uçurumlarla çevrilmiş Ahaggar, batıda Susuzluk Diyan olarak bilinen, eski günlerde kervanın arkada bıraktığı bir gezginin derhal öldüğü Ahaggar DTanezro-uft'a sokulur.

    Hoggar adıyla da tanınan Ahaggarlar, sıra-dağlar olarak bilinmelerine karşın, yüksek bir granit platodur. Atakor denilen orta kısmında lavlar, graniti 180 metre boyunca bazaltla kaplamış, kocaman bir cüruf yığınının yüzeyi gibi kırmış ve yararak parçalamıştır.

    Aralarından, bir başka volkanik kaya olan fonolit kulelerin yaklaşık 3000 metreye yük¬selen akıl almaz dizilimi yükselir. Kayalar soğudukça, genellikle org borularına benzetilse de, devasa kuşkonmaz demetleri kadar hiçbir şeyi andırmayan uzun prizmatik şekillere bölünür. 777 km2'lik bir Atakor alanında zaten, düş gücünü aşan bu manzarayı beklenmedik şekillerle donatan 300'den fazla monolit vardır. En az 2000 yıl boyunca Ahaggar'la ilişkide olan göçebe Tuaregler, buraya 'dünyanın sonu', Assekrem' adını verdiler. Ahaggar masifinin tamamında çok az olmakla beraber, dağlarının arasında, artık hiç yeşillik yoktur. Yağış ara sıra meydana gelir ve kısa sürer, ancak buharlaşmayı geciktiren dik yamaçlı kanyonlarda, derinliklerinde bir serinlik ve yeşillik yanılsaması vaat eden havuzlarda toplanır. Az sayıda olsalar da, Tuareg'teki sürüler için büyük önem taşırlar.

    YAŞMAKLI HALK
    Ahaggarlı Tuaregler dikkat çekici bir kavimdir. Uzun boylu ve açık tenli erkekleri, ergenliklerinden itibaren, bazılarına göre kötü ruhların ağızdan girmesini önlemek için yaşmak takar. Uzun kılıç, hançer ve beyaz antilop derisinden yapılmış kalkanlar vardır. Bazı otoritelere göre onlar, MÖ 1000'lerde Libya'dan akın eden esrarengiz savaşçıların soyundan gelirler ve Tassili'nin kayalarına resmedilmişlerdir. İsimleri Taureg, İslamiyet'e dönmekte geciktikleri, halen de en katı inanışlara mesafeli durdukları için 'Tanrı'nın terk ettiğ' alamında Arapça bir ifadedir. Yaşmaksız kadınlar aile işlerinde etkili bir güce sahiptir ve Tuareg ailelerinde genellikle tek eşlilik hakimdir.19. yüzyılın sonlarında, Ahaggarlı Tuaregler, Tamanrasset ve In Salah vaha kentlerinden başlayarak çölün büyük bir bölümünü yönetti. Buralarda fildişi, altın ve köle ticaretiyle uğraşarak, kervanlardan himaye parası kopararak gelirlerini artırdılar. Söylentiye göre Tuaregler, geçim yollan 1881'de Fransızların Sahra'yı geçen bir demiryolu inşa etme planlarıyla tehdit altına girdiğinde, tetkik yapmak için yollanan keşif heyetinin hemen hemen tümünü katlederek yanıt verdi. Keşif ekibi hem kötü örgütlenmiş hem de kötü yönetilmiş ve kabile üyeleri yalnızca Orta Çağ silahları kullanmış olmalarına karşın, Tuareg saldırısının gücü ve netameli görünümleri, onları Fransızların gözünde yenilmezlik ününe kavuşturdu. Fransızlar üzerinde derin bir etkileri oldu ki, Tuaregler kendilerinin bile duymadığı efsanelerle anıldı. Bunlann en etkileyici olanlarından biri, Pierre Benoit'mn 1919 yılında yazmış olduğu L’Atiantide romanında özetlenmiştir. Roman, Ahaggar dağlarında bir kalede yaşayan ve genç Fransız subayları önce baştan çıkarıp, sonra öldüren güzel Atlantis kraliçesi Antinea'dan bahseder. Sonra 1925'te arkeologlar, kraliyet rütbesiyle gömülmüş bir kadirim iskeletini bulduklarım duyurdu. Popü* ler medyada bu genç kadının Antinea olduğu yazılmıştı. Olanlar heyecan vericiydi. Fransız subaylar başka bir kanıt bulmak için dağları didik didik aradı. Büyük kâşif Henri Lhote bile konuya ilgi duymuştu. Büyük kâşif, 1928 yılında ücra bir mağarada, göğüsleri beyaz çamurla sıvanmış bir kadın resmi buldu ve onun unutulmaz Ahaggar'ın çekici ve tehlikeli dişisi Antinea olduğunu ileri sürdü.

    AHAGGAR ERKEKLERİ



    AHAGGAR DAĞLARI

    [​IMG]

    Ahaggarlı genç Tuareg erkeklerinin çoğu şimdi petrol kuyularında çalışıyor olsa da, festivallerde savaşçı atalarından kazandıkları ustalıktan hiçbir şey kaybetmediklerini gösteriyorlar.

    SONSUZLUK MANZARASI

    sonsuzluk manzarası

    [​IMG]

    Atakor'un yivli volkanik zirveleri, Fransa'nın yarısı büyüklüğünde bomboş ve alabildiğine geniş bir plato olan Ahaggar'ın üzerinde manşet gibi yükselir.

    ÇÖL RAHİBİ
    1883'te Sahra çölünü ziyaret eden Charles De Foucauld adındaki zengin genç Fransız, çöl ve bedevilerden büyülenmişti. Parasını ve mevkiini terk ederek bir rahip oldu ve 1902'de Tammanrasset'te bir misyon okulu kurdu. Orada, büyük yoksunluklar, yaşamını Tuaregler'e adayarak doktorluk yapmaya, bir arkadaş olarak onların ihtiyaçlarını karşılamaya başladı. Dinginliğini, çölün ve dağların yalnızlığından alırken, özellikle inzivaya çekildiği Assekrem'in yüksek kayalıklarında huzur buldu. De Foucauld, 1916 yılında Tamanrasset'teTürklerin ön ayak olduğu bir ayaklanma sırasında kazara öldürüldü. Assekrem'de inzivaya çekildiği kartal yuvası hala durmaktadır. Ziyaretçiler gündoğumundan önce oraya çıkıp, çölün tepesine tırmanan güneşin, kayaları mordan eflatuna, daha sonra da solgun bir kırmızıya dönüştürmesini izler.
     

Bu Sayfayı Paylaş