Fatihin veziri olan şair Ahmet Paşa bir beytinde aşkındaki sadakati ve tutarlılığı anlatabilmek için Cânıma bir merhaba sundu ezelde çeşm-i yâr Şöyle mest oldum ki gayrın merhabâsın bilmedim deyiverir. Kolay bir söyleyişe göre çok güçlü bir hayal!.. Öyle ki Ahmet Paşa hakkında tezkirelerin Türk şiirine parlaklık ve güzelliği ilk o vermiştir. hükmünü doğru çıkartır. Günümüz diliyle şöyle demek: Ezel gününde sevgilinin gözü bana bir merhaba lûtfetti. O gün bu gündür o bakışın mestliğiyle başka birinin merhabasını hiç tanımadım. Aşk Kainatın yaratılış vetiresini özünü ve esasını oluşturmak bakımından başlangıcı ezel gününe dayanan ve ebede kadar süreceğinde şüphe bulunmayan macera Gönülleri terbiye eden ruhlara derinlik katan dimağlara yükseklik veren bir hüzün ve neşe. Varlıkla birlikte var olan ve varlıkta en son yok olacak olan. Başlangıcı ta ezel gününde; şöyle: Kuranda anlatılır ki (Âraf 171-172) Allah dünyada hiçbir şey yok iken hatta dünya yok iken ruhlar âlemini yarattı. Orada bütün ruhları bir araya toplayıp sordu: Elestü bi-Rabbikum? Yani Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Ruhlarımız bu soru karşısında Kâlû: Belâ! Yani Dediler ki; -Evet (şüphesiz Sen bizim Rabbimizsin). Bu meclis (ezel bezmi elest meclisi) varlığın ilk toplantısı idi ve bütün ruhlar orada birbirlerine şahit tutuldular; ta ki dünyaya geldikleri vakit bir bedene girdikleri ete kemiğe büründükleri vakit bu sözlerinden dönmesinler Dönenler olursa o mecliste rahmet ve merhametiyle kullarına muamele eden Rab Taalanın rahmet ve merhamet çizgisinin dışına itilsinler Ezel bezmi öyle bir meclis idi ki orada yan yana olanlar yakın olanlar birbirlerini görenler birbirleriyle konuşanlar; bu dünyaya geldiklerinde de birbirleriyle yan yana ve yakın olur buluşur veya konuşurlar. İnsanlar arasındaki çağ farkları uzaklık ve yakınlıklar ile biganelik ve âşinalığın temeli işte o ezel gününe dayanır. Bu durumda dünya ezelde kader olarak yazılanın vuku bulduğu (kaza) bir duraktır; o kadar. Bu durakta aşkın ve âşıkın nasîbi de ezel günündeki durumuyla bağlantılı olarak bu dünyada görünürlük ve yaşanırlık kazanır. Bu durumda ya Hüsn ü Aşk yazarı Galib Dedenin benzetmesiyle dünyaya ait desenleri ve çizgileri olan kader kumaşları ruhlarımız arasında bölüştürülürken âşıka da sevgi hissesi olarak terzilerin makas artığı kırpıntılar misali paramparça olmuş bir kalb düşecek veya yukarıda Ahmet Paşanın dediği gibi âşık ezel gününde öyle bir çift göz ile karşılaşacak ki aşktan pay almayıveya aşktan gayrı pay almayı unutup dünya hayatını öyle yaşayacaktır. Söylediğine göre Ahmet Paşa ezel gününde henüz ruhlar alemindeyken güzellerden bir güzel kendi güzelliğinin farkında olarak (istiğna halinde) göz süzüp de kendisine âşık ararken gözleri bir an yalnızca bir an Ahmedin canına da değip geçmiştir. Aşk adına Ahmede ne olduysa işte o bir an içinde olmuş ve o güzellik karşısında mest ve hayran düşüp kendini kaybedivermiştir. Bu öyle bir mestliktir ki aradan milyonlarca yıl akıp giderek dünya kurulacak; Adem yaratılıp yine on binlerce yıl insanoğlu dünyada ezel macerasını sürdürecek nihayet Ahmedin ruhu da bir beden ile dünyaya geldiğinde hâlâ ezeldeki o sarhoşluğu geçmemiş olacaktır. Bunun diğer yönden okunuşu Galibin dediği gibidir ve Ahmet ezel gününde gördüğü güzelin aşkını kendisine zoraki kader edinerek dünyayı da onun uğrunda her türlü belalara sıkıntılara ayrılık acılarına vs. katlanarak mest ve hayran yaşayıp gider. Yani ki aşkında bu derece sadakat ve doğruluk tıpkı ruhların Allaha verdikleri söz gibi bir ağırlık ve sorumluluk taşır. Ta ki âşık ruhlar meclisinin sözünde duran yegane kişisi olabilsin. Öyle ya hemen hepimiz o gün verdiğimiz sözü çoktan unutmuş kendimize (masivadan paradanihtiraslardan gururlardan maldan mülkten vs.) yüzlerce tanrılar edinmiş durumdayız. Oysa âşık ezelde verdiği aşk sözüne sadakatle sarılmış aşkın bunca ayrılık belasına da katlanarak âşıklıkta bir gömlek daha derece kazanmanın yollarını aramaktadır. Aşkın belası öyle bir tatlı bela ki ezelde başlamış olup ebede kadar uzanacaktır. Nitekim ruhlarımız Elestü bi-Rabbikum? sorusuna karşılık olarak Evet anlamına gelebilecek pek çok kelime arasından belayı seçmiştir. Kul belayı kendisi istemeyince Allah neden versin ki?!.. Velev aşkın belası da olsa!.. İskender Pala