Ataol Behramoğlu Şiirleri

'Ünlü Şairlerden Şiirler' forumunda ...... tarafından 3 Eyl 2009 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. ......

    ...... Misafir




    ÇOCUK GİBİ TİRİL TİRİLLİĞİNLE

    Çocuk gibi
    tiril tirilliğinle
    kucaklardım seni..
    Yazlar ve unutuşlar geçerdi.
    Günlerin güneşini içerdim.
    Sessizce
    aşkın
    teri
    dolardı kucağıma...
    Fıçılarda damıtılmış
    şarap renginde şafak...
    Ayaklarının bastığı kumlara
    basardı ayaklarım...
    İnce
    güzelliğin senin
    seni kuşatan
    gökyüzü kadar sadeydi...
    İnsan
    güzelliğin senin..
    Katıksız merakın..
    Katıksız
    şehvetin ve sevincin..
    Dünyaya
    bir güzelliğin../..
    narinliğini
    anlatmak için gelmiş gibiyim..
    Denizin çarptığı
    kumsal
    ve bunaltıcı yaz gecesi..
    Dünyaya
    bir yaz gecesinin
    bunaltısını
    anlatmaya gelmiş gibiyim.

    Ey bırakıp gitmek...
    Yıldızlar ve
    taptaze bir şey...
    Bir aşkın
    pırıl pırıl
    edişi seni...

    Boynunun ve
    omuzlarının narinliği..
    Dudaklarının üstündeki
    ter damlası...
    Kayar gibi uzanışı
    kollarımda vücudunun..
    Beyaz bir
    ırmak gibi...
    Yaşanmış ve yaşanacak
    bütün aşkların
    baygınlığını yaşamak seninle...
    Vücudun üstüne
    yazdığım bu şiir
    senin bir zamanki
    güzelliğinin
    tanıtı gibi kalmalıdır..
    Sevgilim, gövden
    sinerdi gövdeme..
    Çocuk ve
    günahkâr başın
    dinlenirdi omzumda...


    Her şey bitiyor
    ve
    yorulduğumu düşünüyorum
    Akşama
    yemek hazırlıyor bir kadın..
    Kocası, gömleğinin
    kollarını kıvırmış
    camdan bakıyor...
    Terzi kızlar
    atelyeden çıktılar.
    Akşam hazırlığı.
    hüzün.

    Bir odada
    beni beklediğini düşünüyorum..
    Seninle dolu bir oda..
    Seslerimiz
    tanıdığında birbirini
    ve gülüşlerimiz..
    Ve hüzünlerimizin
    anlaşıldığında
    kardeş olduğu..
    Boynunu yeniden
    sevgiyle öperim
    parmaklarının
    ucunu...
    Gençliklerimizin
    birbirine karıştığı
    düşüncesiyle çoğalarak...​
     
  2. ......

    ...... Misafir



    ÇIĞLIK..

    Bir adamı öldürmenin tam sırası kurşunlarla
    Çocuğunu öpüp kapıya çıktığında

    Ey kanatılmış çiğnenmiş bahar günü
    Birden bir çığlıkla kapatır yüzünü

    Ezik bir gül gibi çığlık, yitik bir umut gibi
    Boğmak boğma bir telle bir insan olmanın sevincini

    Kederli yağmur, usulca düşen akşama
    Çığlık. Bir çocuk yüzü. Dayalı cama...​
     
  3. ......

    ...... Misafir



    ÇERKEZ ALİ

    Çerkez Ali'yle bir akşam
    Göl kıyısı lokantada
    Gürcü şarapları içtik
    Mezemiz "çahohbili" ydi
    Babası Kırımlı Tatar
    Annesi istanbullu Türk
    Kökü derinlerde çınar
    Şair dostum çerkez ali

    Gerçeği düşe çeviren
    Duygu nereden geliyor
    Şu karşıki dağlardan mı
    Akşam sisinde eriyen
    Bakışları bir ışık su
    Çerkez Ali anlatıyor

    Darağaçları kurulu
    Sultan Hamit ağır hasta
    Canı kayısı istemiş
    Kar yağıyor İstanbul 'a
    Beşiktaş'ta çerkez Ahmet
    -Yörenin ünlü bakkalı-
    Gidiyor yurdu kırım'a
    Bulup geliyor kayısı'yı
    Veriyor Çerkez Ahmet'e
    Bacısı Melek Filsan'ı
    Yaverlerden ihsan paşa

    O sırada İstanbul'a
    Kim gelirse kafkasya'dan
    Çerkez diye anılıyor
    Çerkez Ali'ye Çerkez'lik
    Babası Çerkez Ahmet'ten
    Böylece miras kalıyor

    Düşü gerçeğe çeviren
    Duygu nereden geliyor
    Yanımızdaki gölden mi
    Mavi bir tüle bürünen
    Dişleri bir apak umut
    Çerkez Ali anlatıyor

    Beşiktaşlı Çerkez Ahmet
    -kaytan bıyıklı delikanlı-
    Onbeş yaşında Filsan'ı
    Alıp gidiyor Kırım'a
    Osmanlıda meşrutiyet
    Rusyada bolşevik devrimi
    Ölüyor genç yaşta Ahmet
    Kalıyor Ali'si yetim

    Düşleri Çerkez Ali'nin
    Her gece dolu bunlarla
    Aklı fikri İstanbul'da
    Siliniyor çizgileri
    Göç günü ölen annenin
    Buğulanıyor gözleri
    Yağmur yağıyor kırım'a

    Kırk yıldır Özbekistan'da
    Yaşar Çerkez Ali sürgün
    Dönecek mi yurtlarına
    Kırımlı Tatarlar birgün
    Beşiktaş'ı İstanbul'u
    Vatanını annesinin
    Görmek kısmet olacak mı

    "Anneciğim İstanbul'a
    gidebileceğiz miyiz?"
    diyor annesine kızım
    karşı dağa bakıyorum
    Bir ağırlık yüreğimde
    Sırılsıklam ter içinde
    Uykumdan uyanıyorum​
     
  4. ......

    ...... Misafir



    BİR MAVİ ÇİÇEK

    Önce top mermileriyle dövüldü alan
    Tarandı sonra mitralyözlerle
    Sonra boğaz boğaza dövüşüldü
    Ve sonra usulca indi gece

    BİR MAVİ ÇİÇEK KALMIŞTI SADECE
    AMA YOKTU KOKLAYACAK KİMSE

    Sabaha karşı dindi iniltiler
    Yan yana, üst üste yığılı ölüler
    Ağaçlar devrilmiş, kavrulmuş çimenler
    Boğulmuş yaşayan ne varsa bu yerde

    BİR MAVİ ÇİÇEK KALMIŞTI SADECE
    AMA YOKTU KOKLAYACAK KİMSE

    O sabah yine maviydi gökyüzü
    Başladı az sonra kuşların türküsü
    Sabah rüzgarı ne bilsin ölümü
    Esti durdu kırlarda keyfince

    BİR MAVİ ÇİÇEK KALMIŞTI SADECE
    AMA YOKTU KOKLAYACAK KİMSE​
     
  5. ......

    ...... Misafir



    BİR ŞEHİT KIZINA

    Güzelim,sevdiğim,çocuğum,gülüm
    Bir şehit kızısın sen.
    Acılı, buruk bir türkü gibisin
    Bu acımasız günlerin içinden

    Tuhaf bir sıkıntıyla daralır şimdi
    Küçücük,kuş kanadı yüreğin:
    'Babam nerede,niye gelmiyor
    Babama küstüm ben anneciğim...'

    Baban artık hiç olmayacak yavrum
    Sana çocuğum diyemeyecek bir daha
    Güçlü,baba kucağının sıcaklığını
    Duyamayacaksın minik vücudunda

    Baban yiğit bir oğluydu halkının
    Onun için öldürdüler
    Sana halkımızdan armağan olsun
    Getirdiğim kırmızı güller

    Yıllar geçecek,alışacaksın
    Bir ince sızı kalacak ondan,
    Senin gözlerin gibi ışıltılı
    Çiçekler fışkıracak babanın mezarından

    Ve tıpkı serpilen bir çiçek gibi
    Gelişip ışırken bilincin gitgide
    Babanı yeniden kavrayacaksın
    Baban yeniden doğacak seninle

    Güzelim,sevdiğim,çocuğum,gülüm
    Bir şehit kızısın sen
    Acılı,buruk bir türkü gibisin
    Bu acımasız günlerin içinden​
     
  6. ......

    ...... Misafir



    BİR GÜN MUTLAKA..

    Bugün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra
    Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
    Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
    Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
    düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
    Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
    Sevgilim on sekizinde bir kız, yürüyoruz bulvarda,
    sandviç yiyoruz, dünyadan konuşuyoruz.
    Çiçekler açıyor durmadan, savaşlar oluyor, her şey nasıl bitebilir bir bombayla,
    nasıl kazanabilir o kirli adamlar
    Uzun uzun düşünüyor, sularla yıkıyorum yüzümü temiz bir gömlek giyiyorum
    Bitecek bir gün bu zulüm, bitecek bu hân-ı yağma
    Ama yorgunum, şimdi, çok sigara içiyorum, sırtımda kirli bir pardesü
    Kalorifer dumanları çıkıyor göğe, cebimde Vietnamca şiir kitapları
    Dünyanın öbür ucundaki dostları düşünüyorum öbür ucundaki ırmakları
    Bir kız sessizce ölüyor, sessizce ölüyor orda
    Köprülerden geçiyorum, karanlık yağmurlu bir gün, yürüyorum istasyona
    Bu evler hüzünlendiriyor beni, bu derme çatma dünya
    İnsanlar, motor sesleri, sis, akıp giden su
    Ne yapsam... ne yapsam... her yerde bir hüzün tortusu
    Alnımı soğuk bir demire dayıyorum, o eski günler geliyor aklıma
    Ben de çocuktum, sevgilerim olacaktı elbette
    Sinema dönüşlerini düşünüyorum, annemi, her şey nasıl ölebilir,
    nasıl unutulur insan
    Ey gök! senin altında sessizce yatardım, ey pırıl pırıl tarlalar
    Ne yapsam... ne yapsam... Dekart oluyorum sonradan...
    Sakallarım uzuyor, ben bu kızı seviyorum, ufak bir yürüyüş
    Çankaya'ya
    Bir pazar, güneşli bir pazar, nasıl coşuyor yüreğim, nasıl karışıyorum insanlara
    Bir çocuk bakıyor pencereden, hülyalı kocaman gözlü nefis bir çocuk
    Lermontov'un çocukluk fotoğraflarına benzeyen kardeşi bakıyor sonra
    Ben şiir yazıyorum daktiloda, gazeteleri merak ediyorum,
    kuş sesleri geliyor kulağıma
    Ben mütevazı bir şairim, sevgilim, her şey coşkulandırıyor beni
    Sanki ağlayacak ne var bakarken bir halk adamına
    Bakıyorum adamın kulaklarına, boynuna, gözlerine, kaşlarına,
    yüzünün oynamasına
    Ey halk diyorum, ey çocuk, derken bende bir ağlama
    İlençleniyorum bütün bireyci şairleri, hale gidiyorum portakal almaya
    İlençleniyorum o laf kalabalıklarını, kurumuş yürekleri, bireyin kurtuluşunu filan
    İlençliyorum o kitap kurtlarını, bağışlıyorum sonradan
    Uzun kış gecelerinden sonra, masallarda anlatılan
    Durup durup bunları düşünüyorum, bir sevinci bir hüzün izliyor arkadan
    Yüreğim ipesapa gelmez bir bahar göğü, Türkçe bir yürek kısaca
    Beklemek usandırıyor, telaşlı telaşlı bir şeyler anlatıyorum sağda solda
    Bir otobüse biniyorum, inceliyorum bir böceği tutarak kanatlarından merakla
    Yürürdüm eskiden baharda, o yıkıntıların ve çayırların olduğu alanlara
    Aklıma şiiri gelirdi o yaşlı Amerikalının sonbaharı anlatan şiiri
    Çayırlar vardı o şiirde, baharı anımsatan ne de olsa
    Böylece yeniden hazırlanıyorum bir coşkuya, yeniden sokaklara fırlamaya
    Kendimi atmak bir uçurumdan balıklama
    Büyük ve mavi bir şey izlenimi var bende, gördüğüm filmlerden mi ne
    Bir şapka, telaşlı bir gök, sıcak yapay bir dünya
    Anlat anlat bitmiyor, bitmiyor bendeki daüssıla
    Bütün sevgilerimi harcayabilirim bir çırpıda, yağmurlu o yollar geliyor aklıma
    Benzin kokuları, ıslak direkler, babamın esmer bir somun gibi tombul ve sıcak elleri
    Uyurdum. Bir de bakmışsın yeni bir filim sinemada, şehirde yeni bir kız,
    kahvede yeni bir garson
    O üzgün ve sabahlıklı dururdu balkonda...
    Şimdi ne var hüzünlenecek bunda, nedir bu çatlatan yüreğimi bu telaş
    Sanki yarın ölecek gibiyim, birazdan polisler gelecek ya da
    Gelip alacaklar kitaplarımı, daktilomu, bu şiiri, sevgilimin fotoğrafını duvarda
    Soracaklar babanın adı ne, nerde doğdun, teşrif eder misiniz karakola
    Dünyanın öbür ucundaki dostları düşünüyorum, öbür ucundaki ırmakları
    Bir kız sessizce ölüyor, sessizce ölüyor Vietnam'da
    Ağlayarak bir yürek resmi çiziyorum havaya
    Uyanıyorum ağlayarak, bir gün mutlaka yeneceğiz!
    Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey ithalatçılar, ihracatçılar, ey şeyhülislâm!
    Bir gün mutlaka yeneceğiz! Bir gün mutlaka yeneceğiz! bunu söyleyeceğiz bin defa!
    Sonra bin defa daha, sonra bin defa daha, çoğaltacağız marşlarla
    Ben ve sevgilim ve arkadaşlar yürüyeceğiz bulvarda
    Yürüyeceğiz yeniden yaratılmanın coşkusuyla
    Yürüyeceğiz çoğala çoğala...​
     
  7. ......

    ...... Misafir



    BEYAZ, İPEK GİBİ YAĞDI KAR

    Beyaz, ipek gibi yağdı kar
    Bir kız kardan hafif adımlarıyla yürüyüp geçti hayal içinde
    Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri
    Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak
    Şarkılar çaldı odalarda
    Bütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm
    Düşmanlarımız dışında
    Düşmanlarımız çünkü
    Sevgiyi yok ettikleri için
    Düşmanımız oldular.
    Beyaz ipek gibi yağdı kar
    Bir kız kardan hafif yüreğiyle
    Geçip gitti güvercinleri anımsatarak.
    Uzaktaki şehir
    Uykuya dalmıştır şimdi.
    Düşündüm bir bir
    Kardeşlerimin ne yaptıklarını
    Nihat
    Uyumuyor olmalı.
    -Nefis bir şarkı
    Söylüyor yandaki odadaki kız
    Bir Rus
    Halk şarkısı.
    Ve şimdi koroyla
    Başladılar-
    Nihat düşünüyordur
    Karanlıkta.
    -Sanırım
    Bir saatten sonra
    Hapishanede
    Dışardan söndürüyorlar ışıkları-
    Beyaz ipek gibi yağdı kar
    Bir kız kelebek adımlarıyla
    Geçip gitti karın üzerinden.
    İnsanlar kendi şarkılarını
    Kendi hayallerini taşıyorlar.
    Çağdaş şarkılar
    Gerekli onlara
    Hem hayatlarının
    Derinliklerinden söz eden
    Gerçekleştirilmiş
    Gerçekleştirilmemiş duygularından,
    Hem
    Kavgayı ateşleyen
    Somut
    Anlaşılır
    Akıllı şarkılar.
    Beyaz, ipek gibi yağdı kar
    Acılarla dolu bu dünyaya.
    İnsafsızlık
    Vahşet
    Hala güçlü
    Ve hala iktidarda.
    İnsanlar
    Ölüyorlar.
    Gepgenç
    Sımsıcak
    Ölüyorlar
    Sanki
    Ölmüyorlarmış gibi.
    Bir yandan sürüp gidiyor
    Hayat;
    Bir yanda tel örgüler
    Parmaklıklar.
    Beyaz, ipek gibi yağdı kar
    Yağdı kirpiklerine bir kızın
    Yağdı mavi bir nehre
    Saçlarıma yağdı
    Otobüslere
    Ağaçlara
    Evlere.
    İçimden okşadım onu.
    Kelebek adımlarını
    Yanımdan geçen kızın.
    Herhangi bir kız
    Hayalleri olan.
    İstedim ki
    Daha güzel
    Olsun şu dünya.
    İstedim ki
    Beyaz
    İpek gibi yağan karın altında
    Bitsin artık
    Bu sürüp giden alçaklıklar.
    Bir bebek
    Ölüm tehdidi altında yaşamasın
    Beşiğinde.
    Ve paramparça olmasın
    Sımsıcak
    Capcanlı
    Yaşayıp giderken insanlar.
    Bırakın, beyaz
    İpek gibi yağan karın altında
    Hayallerimiz olsun.
    Yaşayalım
    Özgür
    Güzel
    Düşünceli.
    Anlatalım
    Düşündüklerimizi birbirimize.
    Sevinç egemen olsun her yerde
    İnsanca
    Bir kaygı.
    Beyaz, ipek gibi yağdı kar.
    Yağsın.
    Dünya daha güzel olacak
    İnanıyorum buna.
    Bir insan kalbinin güzelliğine
    Çocukluğuna
    Sonsuz cesaretine, olanaklılığına
    İnandığım kadar.​
     
  8. ......

    ...... Misafir



    BENİ BİR YAZA GÖMDÜLERDİ BİR ZAMAN

    Beni bir yaza gömdülerdi bir zaman
    Her yer olabilecek bir kuytulukta
    Bir kadın vardı bir balkonda
    Sesinde yaralı bir gül olan

    Hayat ve mevsimler aynı şeydi
    Uyku kadar derin bir suda boğulurken
    İlkbahar kekeleyerek geldi
    Kırık çocuk gülüşlerinden

    Deniz oracıktaydı ve buğusu
    Eriyorken havada sesler
    Herşeyin bir büyü oluşturduğu
    Gizemli kokular ve gülüşler

    Beni bir yaza gömdülerdi bir zaman
    Annem olan bir sessizlikte
    Belki de onun kalbidir açan
    Derin bir gülün içinde​
     
  9. ......

    ...... Misafir



    BEN Mİ ? EVET..

    ben mi? evet...
    bir gün çıkıp gideceğim kapıları, evleri, dergileri, hüzünler bırakarak...
    bir çiçek merhaba diyecek...
    hoşgeldin diyecek dağ...
    orman gülümseyecek...
    anımsayışların, bekleyişlerin, ümitlerin ya da ümitsizliklerin
    hırsların, yarışların, tasaların kalktığı yerde
    tam anlatının, salt anlatının kaldığı yerde başlayacak şiir...
    hiç kimseye seslenmeyen, kendi kendine yeten sadece...
    kendi mantığı; kendi güzelliği içinde tutarlı...
    ama halkın yaşantısı girecektir oraya, çünkü yaşayan büyük
    bir şeydir halk...
    deniz ve ufuk girecek, karınca yuvaları, gökyüzü, kozalaklar
    ve kopuk ve artık hasetsiz bir aşk...
    yani sevişmek denizle, koşulsuz, önyargısız, hesapsız...
    yani uzanmak ve düşünmek binlerce yıl..
    doğan, ölen ve yaşayan şeyleri...
    doğumu, ölümü ve yaşamayı
    yani dingin ve büyük olan herşeyi anlatmak...
    ben mi?evet. çıkıp gideceğim bir gün...
    tasasız, gözyaşsız, geride birşey bırakmadan ve birşey beklemeden
    ilerde...
    sadece yağmur sularından pırıl pırıl bir yürek
    artık kendi kendinin anlamı ve nedeni olan bir yürekle...​
     
  10. ......

    ...... Misafir



    BEBEKLERİN ULUSU YOK

    İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu
    Bebeklerin ulusu yok
    Başlarını tutuşları aynı
    Bakarken gözlerinde aynı merak
    Ağlarken aynı seslerinin tonu

    Bebekler çiçeği insanlığımızın
    Güllerin en hası,en goncası
    Sarışın bir ışık parçası kimi
    Kimi kapkara üzüm tanesi
    Babalar,çıkarmayın onları akıldan
    Analar,koruyun bebeklerinizi
    Susturun,susturun söyletmeyin,
    Savaştan,yıkımdan söz ederse biri.

    Bırakalım sevdayla büyüsünler
    Serpilip gelişsinler fidan gibi
    Senin,benim,hiç kimsenin değil
    Bütün bir yer yüzünündür onlar
    Bütün insanlığın gözbebeği

    İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu
    Bebeklerin ulusu yok
    Bebekler çiçeği insanlığımızın
    Ve geleceğimizin biricik umudu.​
     
  11. ......

    ...... Misafir



    AYRILAN

    Aşkı doğuran şey nedir;
    O yakınlığı, iki can arasında?
    Ve kopuş ne zaman başlar?
    Ne zaman biter bir sevda?

    Bir kurt gibi içten içe
    Gelişip büyür çürüme
    Bir an gelir ki aynı mekandasınızdır
    Ayrı duygusal zamanlarda​
     
  12. ......

    ...... Misafir



    ARADA

    Güz güneşi benzeşiyor bahar güneşiyle
    Biri kışa girerken biri kıştan çıkarken
    Biri yeni bir aşk öncesinde bir kederden sonra
    Biri biten bir aşktan sonra kedere girerken

     
  13. ......

    ...... Misafir



    ANNEMİN MEZARINA GİTTİK BUGÜN

    Annemin mezarına gittik bugün
    Babam,Namık,Nihat,Defne ve ben
    Namık'ın arabasıyla geçtik
    Yollardan ve mezarlığın içinden

    Çiçekler serptik üstüne mezarın
    Durduk orda sessizce
    Birbirine bakmadan herkes
    Ağladı,ya da birşeyler düşündü kendince

    Annemin mezarının yanındaki
    Bir başka mezarın önünde bir kadın ağlıyordu
    Kocasıydı sanırım toprağın altındaki
    Kısa bir zaman önce yitirmiş olduğu

    Bayram ziyaretçileriyle doluydu mezarlık
    Herkes ölüsüyle birlikte olmaya gelmişti
    Ağlanacak,bir an anımsanacaktı geçmiş
    Sonra yine hayatın hırgürüne dönülecekti

    Saçma olduğunu bildiğimiz halde gelişimizin
    Hiçbirimiz bir başka dünyaya inanmadığımız halde
    Durduk mezarı önünde annemin
    Annem oradaymışcasına;
    Babam,ben,Namık,Nihat,Defne

    Dönerken sessiz bir anlaşma vardı aramızda hepimizin
    Saçma da olsa gelişimiz,bir başka dünyaya inanmasak da
    Birlikte ya da yalnız,gelip duracağız önünde bu mezarın
    Bir daha dönülmez şeyleri düşünüp ağlamaya..​
     
  14. ......

    ...... Misafir



    İLKBAHAR

    Yüzümü bulutlara kaldırıp
    Dua eder gibi mırıldanıyorum
    Kuşlarla, otlarla yıkanıyorum
    Rüzgarla, ilkbaharla

    Güneş gözkapaklarımı ısıtıyor
    Ah! Güvenilmez ilkbahar güneşi
    Rüyada mıyım, gerçek mi bu
    Hem var gibiyim, hem yok gibi

    Bir güney kentinde, bir kıyı kahvesinde
    Başakların sonsuz salınışı
    Burada, kendimle başbaşa
    Ömrümü böylece tamamlayabilirim

    Bir kuşu dilinden hiç öpmedim
    Belki bir gün öpebilirim
    Belki bir gün rüzgar olurum ben de
    Eserim başakların üzerinden
    Kalbim bir yaz gününe karışsın isterim
    Bir kuş cıvıltısında doğmak için yeniden
     
  15. ......

    ...... Misafir



    GECE VAKTİ KAPIYI KİMDİR ÇALIP GELEN

    Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen
    Yitirdiğim bir mutluluk mu
    Habercisi mi gelecekteki bir mutluluğun

    Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen
    İçimde bağıran acılar mı
    Serseri, başıboş bir rüzgar mı

    Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen
    Ansızın çıkıp gelen bahar mı

    Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen
    Yüreğim mi,damarlarımda hışırdayan kan mı

    Bağırarak bu kansız evlerin suratına
    Bağırarak bu kansız sokakların suratına
    Bağırarak bu kansız insanların suratına
    Bağırarak yüreğimdeki kanı

    Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen​
     
  16. ......

    ...... Misafir



    EYLÜL SABAHININ SERİNLİĞİNİ

    eylül sabahının serinliğini
    Yaprakların serinliğini
    Ciğerlerime dolduruyorum

    Sessizlik ve serinlik
    Birleşiyor
    Yıkanmış güvercinler
    Ve çok uzakta bir tren sesi

    Her zaman yeniden başlamak duygusu
    Doğuyor içimde
    Her uyanışımda

    Düşmanlarımı bağışlıyorum
    Daha çok seviyorum dostlarımı
    Her uyanışımda

    Eylül sabahının serinliğini
    Yaprakların serinliğini
    Yüreğime dolduruyorum​
     
  17. ......

    ...... Misafir



    BU AŞK BURADA BİTER

    Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
    Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
    Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
    Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

    Bir hatıradır şimdi dalgın uyuyan şehir
    Solarken albümlerde çocuklar ve askerler
    Yüzün bir kır çiçeği gibi usulca söner
    Uyku ve unutkanlık gittikçe derinleşir

    Yanyana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
    Ne kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı!
    Bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı
    Geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler

    Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
    Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
    Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
    Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider​
     
  18. ......

    ...... Misafir



    BEN ÖLÜRSEM AKŞAMÜSTÜ ÖLÜRÜM

    Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
    Şehre simsiyah bir kar yağar
    Yollar kalbimle örtülür
    Parmaklarımın arasından
    Gecenin geldiğini görürüm

    Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
    Çocuklar sinemaya gider
    Yüzümü bir çiçeğe gömüp
    Ağlamak gibi isterim
    Derinden bir tren geçer

    Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
    Alıp başımı gitmek isterim
    Bir akam bir kente girerim
    Kayısı ağaçları arasından
    Gidip denize bakarım
    Bir tiyatro seyrederim

    Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
    Uzaktan bir bulut geçer
    Karanlık bir çocukluk bulutu
    Gerçeküstü bir ressam
    Dünyayı değiştirmeye başlar
    Kuş sesleri, haykırışlar
    Denizin ve kırların
    Rengi birdenbire karışır

    Sana bir şiir getiririm
    Sözler rüyamdan fışkırır
    Dünya bölümlere ayrılır
    Birinde bir pazar sabahı
    Birinde sararmış yapraklar
    Birinde bir adam
    Her şeye yeniden başlar​
     
  19. ......

    ...... Misafir



    BAHAR ŞİİRİ

    Bu sabah mutluluğa aç pencereni
    Bir güzel arın dünkü kederinden
    Bahar geldi bahar geldi güneşin doğduğu yerden
    Çocuğum uzat ellerini

    Şu güzelim bulut gözlü buzağıyı
    Duy böyle koşturan sevinci
    Dinle nasıl telaş telaş çarpıyor
    Toprak ananın kalbi

    Şöyle yanıbaşıma çimenlere uzan
    Kulak ver gümbürtüsüne dünyanın
    Baharın gençliğin ve aşkın
    Türküsünü söyliyelim bir ağızdan​
     
  20. ......

    ...... Misafir



    AŞK İKİ KİŞİLİKTİR

    Değişir rüzgarın yönü
    Solar ansızın yapraklar;
    Şaşırır yolunu denizde gemi
    Boşuna bir liman arar;
    Gülüşü bir yabancının
    Çalmıştır senden sevdiğini;
    İçinde biriken zehir
    Sadece kendini öldürecektir;
    Ölümdür yaşanan tek başına
    Aşk iki kişiliktir.

    Bir anı bile kalmamıştır
    Geceler boyu sevişmelerden;
    Binlerce yıl uzaklardadır
    Binlerce kez dokunduğun ten;
    Yazabileceğin şiirler
    Çoktan yazılıp bitmiştir;
    Ölümdür yaşanan tek başına,
    Aşk iki kişiliktir.

    Avutamaz olur artık
    Seni bildiğin şarkılar;
    Boşanır keder zincirlerinden
    Sular tersin tersin akar;
    Bir hançer gibi çeksen de sevgini
    Onu ancak öldürmeye yarar:
    Uçarı kuşu sevdanın
    Alıp başını gitmiştir;
    Ölümdür yaşanan tek başına,
    Aşk iki kişiliktir.

    Yitik bir ezgisin sadece,
    Tüketilmiş ve düşmüş, gözden.
    Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
    Gece camlara sürtünürken;
    Çünkü hiç bir kelebek
    Tek başına yaşayamaz sevdasını,
    Severken hiçbir böcek
    Hiç bir kuş yalnız değildir;
    Ölümdür yaşanan tek başına,
    Aşk iki kişiliktir.​
     

Bu Sayfayı Paylaş