Ben Sana Gel Demeden Önce

'Yazılar, Denemeler.' forumunda sha. tarafından 18 Eyl 2009 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    Ölüm gibi bir sessizlik çöktü kalemin darbelediği her köşe kenarına. Özlem miydi, yalnızlık mıydı yoksa ne anlattığını dinlerken bir türlü anlayamadığım şarkının sözleri miydi yüzümdeki gölgelerin sebebi? Odanın yeşil duvarlarında yüksek bir sessizlik hakim. Mutfağın alçak tümseğine doğru yavaşça ilerlerken duvarın soğuk fayansları kolumdan çekercesine beni çağırdı. Bıraktım, bıraktım ve sonbaharın ilk rüzgârını belki de hayatımda ilk defa, duygusuz bir düzlemde yaşadım... Henüz sararmış yapraklar değmedi ayaklarıma... Gökyüzünden gürül gürül düşmedi yağmurlar bakışlarımın sevecenliğine...
    Bu nasıl bir denge, her yerimi kendisinden ayıran?
    Nasıl bir kopuş?

    Avutulmamış sözlerim yerli yerinde durmuyor. Zaptedemiyorum, ellerim üşüyor... Gece ağır ağır inerken gözlerime, yüreğimdeki mısra benden çekip alıyor kendisini... İşaret parmağımın tam da üzerine düşen bir damla, sanki önceden yolunu çizmiş gibi tırnaklarıma bırakıveriyor kendisini... Usulca dolgunluğunu sıyırıp kurumaya başlıyor. Tuzlu bir günaydınım olacak yarın sabah avuçlarımda.. Tıpkı o depremin içime yerleşip kuruması gibi damarlarımdaki sancısının...

    Ölüm kadar işlevsiz aslında gülümsemeler... Bırakıldığı yerde durmuyor yansımalar... Yürekten yüreğe dokunmuş sözlerin bugünde kalan bir coşkusu yok! Olağanca hızla ilerlerken sahte duygu çemberleri, içeriden herhangi bir halkanın dürüstçe bıraktığı izlerin değeri görmezlikten gelinirken, bir daha nasıl aynı kalbin güzelliğiyle bakabilir ki gözler? Bazen, derin bir nefeste bırakmak geliyor içimdekileri. Tek nefeste hüküm verir gibi terk etmek! Hiç gidememenin hesabını sormak biraz da kendimden...

    Saat kaç, ne zaman ve nerede yanında olacağım... Seni kim gibi düşünürsem, sana hangi gözlerle bakarsam ve seni hangi halinde bırakırsam gelirsin o kapalı yollardan?
    Hani dağlar durur ya bazı sevgilerin önünde, geçidi yoktur duyguların... Kenetlersin kollarını kendine. Bir bardak suyu bile içerken, az sonra boşalacak göz yaşlarını bilirsin... Bir defterin vardır yanı başında, bir de az sonra sesini duyabilecek kadar yakınında duran telefonun... Ararsın... O soğuk melodi karşılar önce seni. Çevir sesinin uzantısında gönül eğilir, umut bilenir... En güzel ve en huzurlu uykulara yeğ turarsın birkaç cümleyi... Onu beklemek, bir ömrü beklemek kadar anlamlı gelir...
    Sen ararsın...
    Gün gelip susacağını bilsen de....

    İşte şimdi en büyük sahnedeyim. Evimde...
    Saçlarımın düzenini bile bozmadım... Sonbaharın habercisini bekliyorum... İçimdeki acaba, kendisini yineliyor her defasında... :

    Ben sana gel demeden önce,
    içimdeki sessizliği cansız bir medete yüklemeden önce,
    üzerimde kalmış elbisenin sıcağından vazgeçmeden önce,
    bir cümle daha yazmadan önce,
    ...
    Dedim ya, içimdeki acaba, kendisini yineliyor her defasında...

    Belki rujumu tazelemeliyim ya da saçlarıma bir daha bakmalıyım... Kim bilir belki de yolu yarılamışsındır da benim haberim yoktur...
    En iyisi yerimden kalkayım, sizi de burada bırakayım...

    Burcu Yıldızer​
     

Bu Sayfayı Paylaş