Bülbülün Umudu

'Hikayeler, Efsaneler ..' forumunda Uygu tarafından 9 Eki 2012 tarihinde açılan konu

  1. Uygu

    Uygu New Member




    Yüreğine gül dikenini saplayıp gülün aşkıyla şakıyan kanını diken aracılığıyla gül dalına pompalayanmevsim dışında kanını ve serenadını sermaye edip gül açtıran ama dalda kuruyup kalan bülbülün de vardı umutları aşka hayata ve vuslata dair...


    Kapkara bulutların sardığı fırtınanın koptuğu yıldırım ve şimşeklerin bir biri ardı sıra yeri göğü titrettiği bir gecede bülbülün biri yolunu kaybeder... O tarafa bu tarafa can havliyle çırpınıp durmaktadır... Ölümün soğuk nefesi ve korkusu deniz altında panikleyip aceleci hareketler yaptıkça takati tükenen insanlar gibi; gittikçe takatini tüketmektedir bülbülün...

    Son anda bir UMUT IŞIĞIymışçasına uzaktan minik bir ışık huzmesi görür... Son yaşam sevinci son nefesson takati ile yönelir ışığa doğru…

    Yaklaştığında küçük bir kulübenin lumboz vari minik penceresinden geldiğini görür ışığın... Can havliyle tüner ışık gelen cama... Olabildiğince korunma ve ısınma dürtüsüyle yapıştırır titreyen minik bedenini cama... İçerde bir kandil yanmakta kandilin solgun ışığında gördüğü kadarıyla; içeride yatakta güzeller güzeli bir genç Kız yatmakta... Ama solgun mu solgun... Bitap mı bitap... Etrafında çaresizlik içinde kıvranan genç gürbüz yakışıklı ama bezgin çaresiz ve ümitsizlik içinde omuzları çökmüş bir genç...

    İçerdeki sızlanmalardan serzenişlerden dualardan ve yakarışlardan anladığı kadarıyla kız amansız bir hastalığın pençesinde erimekte nişanlısı olan genç götürdüğü bütün doktorlara denediği bütün ilaçlara rağmen iyileştiremediği sevgilisinin acısı ve gittikçe ölmekte olduğunun bilinci ile çırpınmakta...

    Kız gencin çaresizliğini ve acısını gördükçe; kendi acısını unutup ona verdiği acının ızdırabı ile:

    " Allah’ım n’olur al canımı onu böyle acı çekerken görmek daha büyük acı…”

    Genç bir şey yapamamanın acısıyla;

    “Allah’ım n’olur benim ömrümü al ona ver onun acısını bana gösterme…” der…

    Nihayet gencin aklında ani bir ampul yanar… O fikrin etkisiyle yüzüne bir gülümseme yayılır ve fırlar evden… Birazdan döndüğünde yanında yaşlı mı yaşlı aksakallı bir adam vardır… İhtiyarla olup biteni konuştuktan sonra ihtiyar o günlerde pek bilinmeyen bir hastalığa hükmeder ve

    “bunun çok basit bir ilacı var” der...

    Genç heyecanla üsteler:

    “Ne nerde nasıl kimde?..”

    İhtiyar mütevekkil:

    “Kırmızı bir gülün yaprakları” der..

    Genç büyük bir hayal kırıklığıyla yıkılır yere… Bu mevsimde kırmızı gül... Olmadığını ihtiyar da bilir… Genç ihtiyarın kafasını dalgın-dalgın sallamasından şüphelenip eline eteğine sarılır ihtiyarın… Yalvarır-yakarır :

    “Var bir yerde ve sen biliyorsun söyle ihtiyar! Kaf dağının arkasında olsa gider bulurum” der...

    İhtiyar ümitsiz.... Umut vaat etmeden mırıldanır

    “hiç bir yerde yok evladım... Ama imkansız da değil…”

    Genç heyecanlanır… Vaatler yağdırır… Heyecanla dolanıp durur ihtiyarın etrafında... Nihayet ihtiyar baklayı ağzından çıkarır umutsuzca iç çekerek.fs

    "Evladım!.. Bu mevsimde bir kırmızı gülün açılabilmesinin tek bir yolu vardır... Ancak güle yazdan aşık olmuş bülbül gül dalına gelip konduğunda gülü yerinde görmezse ve yasını tutup ağlarsa; gül dikenini yüreğine batırıp onun aşkıyla serenat yapar ve ağıtlar yakarsa bülbülün kalbinden süzülen kanın ve dilinden dökülen figanın aşkıyla o dalda bir kırmızı gül açılır. Ama bülbül kurumuş kalmış olur... Muratvuslat yoktur"

    “Onun için bülbülün figanı kadar samimi ve içten müzik yoktur…”

    “Onun için kırmızı gül bilinenden daha anlamlıdır aşkı temsil derken... ”



    Genç yine yıkılıp kalır ümitsizlik içinde... İhtiyar tevekkül ve tefekkür içinde dualar mırıldanarak çekip gider genci çaresizliğiyle kızı acılarıyla bırakarak...

    Bülbül; fırtınaya yakalandığı andaki ölüm düşüncesini ve kabul edişini hatırladı... Bu kulübecik bu umut ışığı olmasaydı yaşar mıydı? Her şey bir başka şeye vesile her şey bir başka amaca amade… Gören gözler için…

    “Ya Allah!”

    deyip zıplar yerinden… Konar bahçedeki mahsun viran gül dalına... Batırıp gül dikenini yüreğine başlar feryadı figan etmeye............................

    Sabah dışarı çıktığında genç bahçede kan damlası renginde bir gonca gülle karşılaşır...

    DALDA KURUYUP KALAN BÜLBÜLÜN FARKINA VARMADAN......

    *

    Alıntı


     

Bu Sayfayı Paylaş