Cahit Külebi Şiirleri

'Ünlü Şairlerden Şiirler' forumunda ...... tarafından 3 Eyl 2009 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. ......

    ...... Misafir



    SEN YOKKEN

    Sen yokken gittim
    Korkularımın üstüne
    Hiç ardıma bakmadım
    Gümüş şiirler yazdım sen yokken
    Çok yangın çıktı yüreğimde
    Küllerini bile savurmadım
    Irak denizlerin fırtınasıydım
    Uzak iklimlerin sert rüzgarları
    Kulaçlarken denizinde gurbeti
    Kanlı savaşlarım,
    Belalı sevdalarım olmadı hiç
    Ama hep sustum,
    Hep ağladım, hep yandım sen yokken.
    Bekliyorum dönüşünü yeniden,
    Bir gelsen,
    Hayatın önünden alsan beni
    Bir gelsen,
    Sellerin önünden alsan beni
    Bir gelsen,
    Ölümlü düşlerimden alsan beni.

    Çok durdum güneşe karşı bir başıma
    Savrulurdum rüzgarlarında sensizlik denizinin
    Sen yokken,
    Az dolaşmadım gönlümün kuytularında
    Üşüyen karanfilim şimdi buruşuk parmaklarda
    Bir kırağı ayazıydım gecenin kollarında
    Zifirlerinde sadece ben üşürdüm.
    Hiç aldırmadım esen rüzgara
    Hiç dinlenmiş bir yürekle çıkmadım ortaya
    Yinede hiç yıkılmadım giden trenlerin ardından
    Ama bütün yangınlar beni yaktı önce
    Hep ortasında kaldım vurgunların
    Vurgun nedir ki? deme
    Bir babanın serzenişi nasılsa öyle
    Bayrakları indirilmiş,
    Bozguna uğramış bir hisardım sen yokken
    Hep sustum,
    Hep yandım, hep ağladım sen yokken.
    Bir gelsen,
    Yangınlardan alsan beni,
    Bir gelsen,
    Dünyalarımdan alsan beni,
    Bir gelsen,
    Şafaksız gecelerden alsan beni,
    Ama ne zaman gelsen,
    Akşam kızılı gözlerimle bulacaksın beni.​
     
  2. ......

    ...... Misafir



    SABRET

    Sen petekte bir gömeç bal gibisin!
    Renksin yazdan kıştan, tazeliksin bahardan.
    Yapraklarda dolaşan serin bir rüzgarsın ki
    Her gün eser durursun hafızamdan.

    Ellerin var beyaz güller gibi küçücük,
    Mutlak kalbin tomurcuklardan pembe!
    Sanki yeşil yaylalardır gözlerin
    Alnımda ter ve kuvvetsin işimde.

    Ben kanadı kırık bir kuş değilim
    Döner birgün gurbet ellerde kalan
    Sabret neşem, sabret şarkım, sabret sevdiğim,
    Sabret kalbi tomurcuklardan pembe olan.​
     
  3. ......

    ...... Misafir



    MEHMET ALİ

    Mehmet Ali' yi anası
    İşe giderken doğurdu
    Savaş bitiminden üç ay önce.
    Az süt emdi Mehmet Ali,
    Az ışık gördü,
    Az ısındı,
    Duydu anasının yorgunluğunu,
    Bol bol uyudu Mehmet Ali
    Çocukların bedava uykusunu.

    Zeytinyağı ve ekmek kadar
    Kıttı özgürlük memlekette.
    Büyüdüğü zaman akranları Mehmet Ali' nin
    Her şey bol olur elbette.​
     
  4. ......

    ...... Misafir

    MASALDAKİ YALNIZLIK

    Ben yalnızlığı
    Gökte uçar gördüm.
    Ben yalnızlığı
    Garip naçar gördüm.
    Ben yalnızlığı
    Gelir geçer gördüm.​
     
  5. ......

    ...... Misafir



    KAYIP SEVDA

    Bir yandan türkü söyler
    Bir yandan yürür ağlıyarak,
    Sevdası rüzgâr gibi iter
    Dere boyunca yalnayak.

    Nilüferler gibi solgun Ophelia!
    Yanaklarına yapışır saçları.
    Açılır etekleri suyun yüzünde,
    Seyrederdi söğüt ağaçları.

    İnsan kalbi o zamanlar da vardı
    Daha küçüktü, daha kırmızıydı ama şimdikinden
    Kopardılar kalbini Ophelia'nın
    Nilüferler gibi sarardı.

    Şimdi de kızlar sokaklarda,
    Minnacık eller, ayaklar, saçlar.
    Ama nerde onlar, nerde Ophelia
    Nerde evvel zaman içindeki aşklar.

    Sevdamız kayboldu zamanlarda.
    Dişi ceylânla erkek ceylân
    Ayrı yönlere koşar gider.
    Bir sevişmek kaldı romanlarda​
     
  6. ......

    ...... Misafir



    HASRET....

    Şimdi tarlalarda güneş vardır.
    Karlar donmuştur otların uçlarında..
    Artık akşamları dinlenemem
    Başım avuçlarında.

    İçi korku dolu kış gecesi
    Hiç yatağın yok mu sıcak
    Dağları dolduran kır çiçeği
    Hangi rüzgarlar seni koklayacak!

    Saçlarımı kesip rüzgara ataçağım!
    Ta ki haber götürsün bir gün sana!
    İçimde bir şeytan var, diyor ki
    Aklına ne gelirse yapsana.

    Ben bu şiiri yazdım atlı talimde
    Bulunduğum sehir İstanbul'du
    Ağır ağır kar yağıyordu
    Atımın yelesi bulut renginde.​
     
  7. ......

    ...... Misafir



    GÜZ YORUMU

    Hava bugün de bulutlu
    Rüzgâr daha serin esecek.
    Bütün insanlar umutlu,
    Şairler mahzun gezecek.

    Yağmur yağacak ince,
    Muşambalı kızlar görülecek.
    Ağaçlara, çocuklara gelince
    Bir karış büyüyecek.

    Şairlerin ateşi, âşıkların
    Belki bin dereceye yükselecek.
    Cahil kızlar, küçük kediler,
    Çocuklar üşüyecek.

    Bu şiiri yazan, caddelerde
    Seninle başbaşa yürüyecek.
    Gelip geçenler, yağmur altında
    Bu adam tek başına ne geziyor, diyecek.
    Yapraklar yollara dökülecek.​
     
  8. ......

    ...... Misafir



    GÜNLER BANA BİR HİKAYE ANLATTI

    Geçen gün bir kadın gördüm,
    Kucağında bir çocuk vardı.
    Yüzü kehribar rengindeydi.
    Ne oldu sana bebek dedim
    Noldu da böyle zayıfladın?
    Çocuk yüzüme bakıp güldü.
    Geçen gün bir çocuk gördüm
    Yüzü kehribar rengindeydi.

    Geçen gün bir gelin gördüm
    Gelinin yüzü gül rengindeydi.
    Kocasının koluna asılarak gider.
    Ne oldu gelin sana dedim,
    Noldu da böyle güzelleştin?
    Gelin yüzüme bakıp güldü.
    Gözleri zeytin rengindeydi.

    Çok güvenme haline gelin dedim
    Bir gün gelir sen de anlarsın.
    Dünya dediğin şeker şerbet
    İçi başka dışı başkadır.
    Bir gün şu kadına dönersin,
    Dönersin de sonra ağlarsın.
    Çok güvenme haline gelin dedim.

    Geçen gün bir adam gördüm
    Bir şeyden korkar gibiydi.
    Kim korkuttu adam seni dedim
    Herif yüzüme bakıp güldü,
    Geçen gün bir adam gördüm.

    Dayanamıyorum onların haline
    Yüreğime oklar saplanıyor.
    İstiyorum ki kadınlar her zaman
    Vefalı, iyi, sıcak,
    Erkekler sağlam yapılı, çalışkan,
    Çocuklar tosun gibi,
    İstiyorum ki pırıl pırıl olsun
    Dünyamızın günleri.
    Ne çare evdeki hesap
    Çarşıdakine uymuyor
    İnsanlar bol bol laf ediyor ya
    Yine de işlerine
    Akıl fikir ermiyor.

    Bizim bir dünyamız var ki
    İstesek güzel olur,
    Denize gisek balık gibi
    Yumuşar kemiklerimiz,
    Güneşin altında otursak
    Isınır dinleniriz.
    Bizimdir rüzgarı, ağacı, meyvesi
    Bizimdir dostluğu, kardeşliği, sevdası.
    Ama biz insanoğulları
    Babadan mirasa konmuşuz
    Her gün bir taşını söker atarız
    Hele bir işimize elversin
    Tozu dumana katarız.
    Ama biz insanoğulları
    Babadan mirasa konmuşuz.​
     
  9. ......

    ...... Misafir




    GEL SENİNLE RESİM YAPALIM

    Gel seninle resim yapalım
    Bir yüz çizelim ince,
    Küçük nezleli bir burun
    Ve gözler zeytin iriliğinde.

    Sonra bir gelincik, ince bir boyun,
    Soyulmuş bademden daha ak bir ten,
    Öyle bir yüz ki seher vakti
    Mutluluk estirsin güneş doğarken

    Ve saçları çizelim, bulutlar,
    Türküler, masallar gibi,
    Hepsinin üztüne sonra
    Kocaman bir insan yüreği.

    Öyle bir yürek ki sevgiyle
    Arkadaşlıkla, mutlulukla dolsun,
    İsterse ondan sonra
    Bütün şairler ölsün.​
     
  10. ......

    ...... Misafir



    EVVEL ZAMAN

    Asardın okulu her sabah
    Sen de aşıktın bir zamanlar,
    Geceleri sokak sokak gezerdin
    Ellerin ceplerinde, yıldızları sayarak.

    İnsanın sevdası on beşinde
    Horoz şekerlerine güneşlere benzer,
    Gülerdi tramvaylarda küçük bir kız
    Bekareti beyaz dişlerinde.

    İçi kadın çamaşırı doluydu vitrinlerin,
    Allık pudra, frenk altını küpeler,
    O tarihte dükkanların önünde
    Dalıp giderdin.​
     
  11. ......

    ...... Misafir



    DOSTLARA TÜRKÜ

    Dostlar bilin ki burda
    Bir fakir Cahit Külebi
    Garaja çekilmiş hurda
    Paslanmış kamyonlar gibi
    Bekler durur Ankarada.

    Ne kadın, ne aşk, ne kumar
    Ne çalışmak, akşamadek;
    Yüz vermez oldu sokaklar
    Bir bardak su, biraz ekmek,
    Yaşa yaşadığın kadar!

    Gel be dünyalık hevesim
    Sokul bir parça yanıma!
    Toplasalar çıkmaz sesim
    Bütün kızları başıma,
    Gelmez elimi süresim.

    Hasreti yeşerten, ufak
    Ufak esen mavi rüzgâr
    Nerde rüyalı ve uzak
    Bıldır gezdığım tarlalar!
    Dul bir kadın kadar sıcak!​
     
  12. ......

    ...... Misafir



    ÇÜRÜYEN OTLAR

    I

    Bilinmez hangi şehirde
    Yaşarsın aşktan habersiz,
    Küçük çakıl taşım, nasıl bulayım!
    Kaybolmuşsun bir kocaman nehirde.

    Bu kimin çocuğu, der, seni görenler.
    Benim çocuğum, diye, sesim gelir uzaktan.
    Bunca kötülüğü bağışlatır bakışın
    Yanakların kızarır ağlamaktan.

    Bir gün sokakta rastlasam, ellerini
    Alsam avuçlarıma okşasam.
    Sıcaklığını tanır da mısralarımdan
    Kız kardeşimsin sanırlar belki.

    Son orada, ben burada
    Birbirimizden habersiz
    Ayrı yaylalarda yeşeren otlar gibi
    Bekleye bekleye çürüyeceğiz.


    II

    Senin oturduğun şehirde
    Gökyüzü mavidir benimkinden,
    Çiçekler daha taze
    Kuşlar bile güzeldir birbirinden.

    Şarkılar daha neşeli, daha mahzun
    Akşamlar daha garipsi,
    Umut alabildiğine geniş,
    Umutsuzluksa denizler gibi;

    Trenler bile daha sevinçli
    Daha kederli gelir gider.
    Gençler bütün haşarı
    Yaşlılar büsbütün kederlidirler.

    Kadınların sütü daha gür, daha ak
    Çocukların iştahı, yerinde,
    Gemiciler bile daha sarhoştur
    Doğup büyüdüğün şehirde.

    Garibim! Nazlım! Öksüzüm
    Hayal rüzgarlarıyla emzir beni de
    Uzak ya, kokunu duyuyorum
    Gül gibi açıldığın şehirde.​
     
  13. ......

    ...... Misafir



    ÇİÇEKLE KONUŞMA

    Artık ne pencerem var seni koyacak
    Ne masam
    Sevgilim de yok bu şehirde
    Çiçek seni alıp ne yapsam
     
  14. ......

    ...... Misafir



    CEBECİ KÖPRÜSÜ

    Cebeci köprüsünün üstü
    Karınca yuvasına benziyor.
    Hamallar, körler, topallar
    Oturmuş nasibini bekliyor.

    Cebeci köprüsü yüksek,
    Altından tren geçiyor.
    Ya benim aklımdan geçenler?
    Kimse bilmiyor.

    Şu dünya güzelim dünya
    Tıkır tıkır işliyor,
    İnsanlar insanlar insanlar
    Neden böyle çekişir durur?
    Aklım ermiyor.

    Cebeci köprüsünün korkulukları
    Kara boyalı.
    Daha böyle köprülerden geçersin çok
    Cahit Külebi!​
     
  15. ......

    ...... Misafir



    ALACAKARANLIKTA

    Akşam karanlıklarla sarmaş dolaş
    Sen de sarılmışsın yalnızlığına,
    Taksiler kurşun gibi gelir geçer
    Troleybüsler salına salına.

    Tek tük kadınlar aydınlatır caddeyi.
    Genç kızlar beyaz neonlar gibi.
    Ortancalar gül rengi ışık saçar,
    On beşine varmamışlar masmavi.

    Sen de yalnızlık saçarsın.
    İçmeye korkarsın, efkâr basar.
    Ağlayamazsın elâlem var.
    Şapkanı bile çıkaramazsın
    Saçlarını uçurur rüzgâr...

    Gittim deniz kıyısına oturdum.
    Akşam karanlıklarda sarmaş dolaş,
    Ben de denize akıyordum
    Irmaklar gibi yavaş, yavaş...​
     
  16. ......

    ...... Misafir



    UYUSUN DA BÜYÜSÜN

    Tüketme nefesini maviş kızım
    Bildiğin Türkçe kıt gelir masallarıma
    Sözden sazdan anlamazsın
    Kuştan yapraktan haberin yok

    Biz yaşlılar neler de bilmeyiz
    Hele sen belle dilimizi
    Biliriz de güzel laf etmesini
    Çekiniriz konuşmaktan
    Yazmasını bilir yazamayız

    Üzme beni yum gözlerini
    Uyutacak ninnilerim yok
    Türküler mi istersin benden
    Yanık memleket türküleri
    Ne arasın bende o ses
    Islıkla söyleni marşlar mı istersin
    Bunlar size gelmez
    Uykusunu kaçırır çocukların

    Sana hazır ninniler söylesem
    Bahçeye kurdum desem salıncak
    İnanır mısın
    Ne bahçe var ne beşik
    Bir arabacık da istemezdi şu asfalt
    Yorganın yatağın iğreti
    Doğdun doğalı ne oyun gördün
    Ne oyuncak

    Uyu benim maviş kızım
    Dem geçecek devran geçecek
    Keloğlan muradına erecek
    Sökülecek hasbahçenin çitleri
    Ağlayan nar gülecek.

    Bir arabacık da istemezdi şu asfalt
    Yorganın yatağın iğreti
    Doğdun doğalı ne oyun gördün
    Ne oyuncak

    Uyu benim maviş kızım
    Dem geçecek devran geçecek
    Keloğlan muradına erecek
    Sökülecek hasbahçenin çitleri
    Ağlayan nar gülecek.​
     
  17. ......

    ...... Misafir



    SEVDA BAHÇESİ

    Bir gül mahzun durur bahçede
    Yaprakları yorgun.
    Sen pembe güllerin en pembesi!
    Hasta solgun.

    Bir gül taze durur bahçede
    Yaprakları diri.
    Sen beyaz güllerin en beyazı
    Sabahlar kadar iri.

    Bir gül baygın durur bahçede
    Yaprakları serin.
    Sen sarı güllerin en sarısı
    Yağmur gibisin.

    Pembe gül hülyandır açılmış,
    Beyaz gül yanakların,
    Sarı gül dağınık saçlarındır,
    Ve mahzun kalbim ateş gibi
    Yanan dudaklarındır.​
     
  18. ......

    ...... Misafir



    BİR HALİN VAR ÖZLÜYORUM

    Bir halin var seviyorum
    Küçük ellerinden daha çok
    Bir halin var özlüyorum
    Sıcak dudaklarında yok

    Yıldızlı gözlerinde ayrı ufuk
    Bir halin var düşünüyorum
    Bir halin var gülüyorum
    Arsız burnunda çocuk

    Bir halin var özlüyorum​
     

Bu Sayfayı Paylaş