Yüreğimde büyüttüğüm gül güneşe çıkamaz Yüreğim o gülü büyütmezse ışıyamaz. Günüm seninle başlasın istemiştim Çok değil ki Bir içten gülüşünle ışısın gecem Uzun suskunlukların dilsiziydim Sesin aksın istemiştim dupduru Dağ suları gibi serin Yüreğimin ölü topraklarına. Kirpiklerin gölgelesin yüzümü Gözlerin ömrümün göğü olsun Demiştim, çok değil ki Bir uzun yürüyüş düşlemiştim Avuçlarının ince çizgilerinde Öperek ürkek gülümsemeni usulca. Dünya tepeden tırnağa sen Buğulansın istemiştim ılık nefesinle İçimin buzlu camları. Rüzgârda titreyen dallar misali -Bilsen unutmuşum nicedir- Ürpersin tüylerim tel tel her değdikçe Savrulan saçların solgun tenime. Çok değil ki, kırılsın acının ayazı Mutsuzluk dinsin biraz demiştim. Bir uzun güz geçmişti bin uzun hüzün Sevgi denilen o ilkyazın üzerinden Yaşamak eski sevincini çoktan yitirmişti. Düşsün istemiştim yüzünün sabahından Ömrümün akşamına bir düş inceliğinde Öpüşün, dudağında çiçeklenen çiy taneleri. Çok değil ki, çok değil ki diz çöküp Göğsünün köpüren pınarlarından İçeyim istemiştim hayatın can suyunu Ağzının pembe ufuklarında soluklanarak. Bir dem barışık olsun can ile ten demiştim Bir dem iliklerimde duyayım yaşamayı Uyumun mutluluğunu sende bularak. Şükrü Erbaş -Aykırı Yaşamak-