Eğer (Şart) cümleleri olarak da adlandırabileceğimiz bu cümleleri, Türkçede eğer kelimesiyle veya se,-sa ekleriyle ifade ederiz. (Eğer) anlatırsan dinlerim. :Bu örnekte gördüğünüz gibi eğer kelimesini kullanabileceğimiz gibi, sadece fiile sa eki ekleyerek de şart cümleciğini oluşturabiliriz. Bu yapı İngilizce de temel olarak 4 ayrı şekilde kullanılır. TYPE 0: Genel geçer gerçeklerde veya her zaman olan durumlarda iki tarafta da geniş zaman kullanılır. İngilizcede Type 0 olarak adlandırılır. If you heat the ice, it melts. Buzu ısıtırsan erir. (gerçek) If you go home late, you parents get angry. Eve geç gidersen ailen sinirlenir. (her zaman) TYPE I: Gerçekleşme ihtimali bulunan koşul cümleciklerinde; koşulumuzu geniş zamanla, bu koşula bağlı olarak oluşacak olayı da will veya yardımcı fiillerle ifade ederiz. İngilizcede Type I olarak adlandırılır. If I see her, I will speak to her. Onu görürsem onunla konuşacağım. If you study, you will pass. Eğer çalışırsan geçersin. Bu örneklere baktığımızda koşul olarak söylediğimiz cümlenin gerçekleşme olasılığı olduğunu unutmayın. TYPE II: Gerçekleşme ihtimali bulunmayan koşul cümleciklerinde; koşulumuzu geçmiş zamanla (özne+ V2/didnt+V1), bu koşula bağlı olarak oluşacak olayı da would veya belli yardımcı fiillerle ( could, should, might) ifade ederiz. İngilizcede Type II olarak adlandırılır. If the war ended this month, we would visit our relatives in Lebanon. Savaş bu ay bitse, Lübnan daki akrabalarımızı ziyaret ederrik. If I were you, I would study more. Senin yerinde olsam daha çok çalışırdım. Bu örneklere baktığımızda koşul olarak söylediğimiz cümlenin gerçekleşme olasılığının çok düşük olduğunu ve hatta olmadığını unutmayın. TYPE III: Artık olay eskide kaldığı için gerçekleşme ihtimali kesinlikle olmayan koşul cümlelerinde; koşulumuzu had+V3 ile, bu koşula bağlı olarak oluşacak olayı da would,could,might have+ V3 ile ifade ederiz. İngilizcede Type III olarak adlandırılır. If we had rushed, we would have got there in time. Eğer acele etseydik, oraya zamanında varırdık. If I had finished my work early, we could have gone for a walk. İşimi erken bitirseydim, yürüyüşe gidebilirdik.