Divan Şairi Fehim-i Kadim ( 17. yy)

'Türkçe-Edebiyat' forumunda Uygu tarafından 8 Eki 2012 tarihinde açılan konu

  1. Uygu

    Uygu New Member




    (1627-1648)


    Dîvan şâiri. İstanbul’da doğdu. Asıl adı Mustafa Fehim 'dir. Doğum tarihi kaynaklarda 1037 (1627) olarak gösterilmektedir. Asıl adı Fehim’e 19. yüzyıl başlarında yaşayan diğer divan şairi Fehim dolayısıyle Fehim-i Kadim ünvanı sonradan verilmiştir. Ya Tahtakale ya da Parmakkapı'da ya uncu ya kurabiyeci Mısırdan gelmiş bir babanın oğludur. Fehîm'e bu sebeple "Uncuzâde" denildiği gibi XIX. yüzyılda hoca olarak büyük şöhrete sahip bulunan ve Fehîm'e hayranlığı dolayısıyla aynı mahlası kullanan Süleyman Fehîm Efendi ile karıştırılmaması için "Kadîm" sıfatıyla anılmaktadır.


    Fehîm'in yakın dostu olan Evliya Çelebi onun on yedi on sekiz yaşlannda divan tertip ettiğinden bahseder. Ancak çeşitli kaynaklar ve edebiyat tarihleri Fehîm'in bir " çok küçük yaşlarda divan tertip etttiği" fikrini benimsemiş gibi görünseler de onun 1640'ta ölen IV. Murad için söylediği ünlü kasidenin on iki on üç yaşlarındaki bir çocuk tarafın¬dan söylenmiş olması pek mümkün görünmemektedir. Ayrıca Şehrengîz'ini 1041de (1631) yazdığı göz önünde tutulursa doğum tarihini daha önceki yıllara götürmek icap eder.


    Tahsili ve yetişmesi hakkında da fazla bilgi bulunmayan Fehîm'in Arapça'yı muhtemelen ailesinden ana dili olarak öğrendiği düşürdüğü Farsça bir tarihe göre pek genç sayılabilecek bir yaşta Örfî- İ Şîrâzî divanını istinsah etmesinden [487] ve kendi şiirlerinden Farsça'yı da iyi bildiği anlaşılmaktadır.Fehîm'in kısa hayatı talihsizlikler içinde geçmiş görünmektedir. Onun bir sü¬re kâtiplik yaptığı daha sonra Kudüs Mekke Medine Edirne ve son olarak da Mısır'da bulunduğu bilinmektedir. Mısır'a gitmeden önce yazdığı bazı şiir¬lerinde talihsizliğinden Anadolu'da mevki sahiplerinin değer bilmezliklerinden bu ülkenin kötülüğünden buradan kurtulma arzusundan ve şairlerin rezillikle¬rinden şikâyet eder.


    Kudüs Mekke ve Medine’de bulunduğu anlaşılan Fehim'in 1644’te Mısır vâlisi olan Eyyüp Paşanın maiyetinde Mısır’a gittiği bildirilmektedir. Bir kısım şiirlerinden Mısır'da bir süre rahata kavuştuğu anlaşılan Fehîm zamanla buradan da sıkılır ve İstanbul'a duyduğu hasreti dile getirmeye başlar. Bu hasret ve gurbetten dolayı içkiye müptelâ olur. Çevresindekiler bu duru¬muna fazla tahammül edemeyip yine Mezâkî'nin araya girmesiyle onu valinin gözünden düşürürler. Bağışlanması için Eyüp Paşaya yazdığı tahmin edilen bir kasidesinde etrafında kilerin dedikodu¬ları yüzünden gurbetten sıkıldığını be¬lirten Fehîm nihayet Mısır Kalesi dizdarı Mehmed Ağanın sağladığı imkânlarla Mısır hazinesini İstanbul'a götüren bir kafileye katılır. Kendi ifadesiyle "Mısır zindanı"ndan kurtulup "vatan-ı aslî" dediği İstanbul'a hareket eder.

    Ancak bu arzusuna kavuşamadan sıtma veya muhtemelen veba sebebiyle Müstakimzâde'-nin verdiği "vefât-ı şâir" terkibinin gösterdiği 1057 (1647) yılında Konya'nın Ilgın kazasında vefat eder. Evliya Çelebi'ni bildirdiğine göre de mezarı şehirdeki caminin mihrabı önündedir.( .tarihbilinci.com/forum/kultur-sanat-)




    En güzel şiirlerinden biri kabul edilen "rûz u şeb" redifti kasidesini na't olarak kaleme alanen hacimli şiirini on iki imam için yazan ilhamında Mevlevîlik'le ilgili unsurların geniş yer tuttuğu Fehîm kelimenin tam anlamıyla kalender bir yaşayışa sahip hoşsohbet tok sözlümuztarip ruhlu bir şairdir. Bazı kaynaklar iki rubaisine dayanarak onun kekeme olduğunu da kaydederler. Bu bilgi Evilya Çelebi de de geçmektedir.


    Sadece bir mecmuada tesbit edilen bir kayda göre Fehîm başlangıçta Dakî-kî mahlasıyla şiirler söylemiş ve bu mahlasla bir divan teşkil etmiştir [488]. Ancak daha sonra bu divanı yakmış ve Fehîm mahlasıyla yeni şiirler yazmıştır.


    İran edebiyatını yakından tâkip etmiş Lirik ve karamsar bir şâirdir. Şiirlerinde yaşadığı yılların sosyal hayatının akisleri görülmektedir. “Rûzu Şeb” redifli naatı divan edebiyatı mensupları arasında şöhret kazanmıştır.Bir divan şairi olarak Fehîm'in en büyük özelliği kendine has bir üslûp sahibi olmasıdır. Divan şiirinde genellikle kalıplaşmış biçimde tasvir edilen çevre bile onun gazellerinde pitoresk tasvirler ve günlük vakalarla oldukça tabii bir şekilde yer alır. Bunda sebk-i Hindî'nin yeni anlatım şekilleri ararken halk yaşayış ve söyleyişini şiire sokan ifade tar¬zının da tesiri vardır. Pek çok şiirinde görülen ıstırap terennümleri divan şiirinin genel olarak benimsediği bir tutum veya sebk-i Hindî'ye has bir özellik değil mizacının ve kendi hayatının şiire ak¬setmesi şeklinde görülmektedir.

    Ayrıca şiirlerinde esas olarak kendi iç dünyası¬nı anlatan şair düşünce yerine muhay¬yileyidış dünyadan çok insanın heyecan ve kederlerini esas temalar tarzında be¬nimseyen sebk-i Hindinin de divan şi-irindeki İlk büyük temsilcilerindendir. Bu üslûbun bir başka özelliği olan söz sanatlarının yerine mâna sanatlarını tercih etme yolunu benimseyen Fehîm şi¬irinde fazla sözden kaçınıp kısa ve dolgun söyleyişi tercih etmiş aynı zamanda kafiye ve rediflerde de yenilikler ortaya koymuştur.( .tarihbilinci.com/forum/kultur-sanat-)




    Küçük bir dîvanı vardır. Şiirleri İzzet Molla Nazîm ve Şeyh Gâfib tarafından beğenilmişnazireler yazılmıştır. Hersekli Arif Hikmet Namık Kemal Leskofçalı Galib üzerinde tesiri vardır. Şiirinde ses güzelliği anlam inceliği vardır.


    Mısır Kudüs Mekke ve Medine’de bulunmuştur. 21 yaşında henüz çok genç yaşta vefat etmesine karşın Türkçe Divân’ı vardır. Fehîm-i Kadîm’in divânından İran edebiyatını yakından takip ettiği ve Sebk-i Hindî şairlerinden etkilendiği görülmektedir. ‘Rûz u Şeb’ redifli na’tıpek çok şair tarafından tanzîr edilmiştir. Bu şairler arasında Nazîm Şeyh Gâlib ve Keçeçizâde İzzet Molla da vardır.




    İran şiirine meyletmiş Şirazlı Urfî'yi kendisine örnek aldığı belirtilir ki şiirlerinde de Urfî-yi Rum diye söz etmiştir.
    demiş ki kendisi:


    Bir hayât için kazâ bilmem ne sâz eyler bana
    Nen şehîd-i gamzeyim İsâ niyâz eyler bana


    Fehîm-i Kadîm’in yazdığı şiirleri küçük bir Dîvân’da toplanmıştır. Eserin 20’ye yakın nüshası vardır. Bâzı yazmaları karşılaştırılarak 1934’te yeni harflerle bir Fehîm Dîvânı neşredilmiştir.



    İran edebiyatını yakından izlemiştir. Lirik bir söyleyişi olan şairin karamsar bir yapısı vardır. Leskofçalı Galib Namık Kemal Hersekli Arif Hikmet Kazım Paşa Avni Bey Üsküdarlı Hakkı Bey Fehim-i Kadim’in takipçileri olmuşlardır.


    Dîvanı (S.N. Ergun tarafından 1934′te yayımlan*dı)Divanında KasidelerMusammatlarKıt'alarGazeller Rubailer bulunmaktadır.
    Farsça Şiirler ve Tercümeleri 2. Şehrengiz (Dîvan üe birlikte basıldı). [Fehim Dîvanı Üzerinde Tanır Uzgör’ün doktora çalışması vardır (İstanbul 1986).




    Eserleri.


    1- Divan. Fazla hacimli olma¬yan eserde on yedi kaside biri terciibend üçü terkibibendbiri tazmin olmak üze¬re beş musammat. on altı kıta 293 ga¬zel elli altı rubâî ile Farsça üç gazel iki kıta ve üç rubâî vardır. İlk şiiri olan "rüz u şeb" redifli elli İki beyitlik na'tı sözün ilk kısmında "mihr ü meh" kelimelerini son kısmında da "rûz u şeb" redifini ihtiva eden ve Mehmed Çavuşoğlu'nun "çâr ender çâr" diye adlandırdığı bir teknikle yazılmıştır.

    Elli altıncı rubâîsi Türk ede¬biyatında müstezad rubâînin nâdir ör¬neklerinden biridir. Divanın İstanbul kü¬tüphanelerinde otuzdan fazla nüshası bulunmaktadır [489]. İlk olarak Sadettin Nüzhet Ergun tarafından neşredilen di¬van üzerinde [490] Tahir Üzgör doktora çalışması yapmıştır. Fehîm'in hayatı ve şahsiyetinin ele alındığı bir incelemeyle birlikte divanın tenkitli metnini ortaya koyan Üzgör şiirleri de günümüz Türkçe'siyle nesre çevirmiştir. [491]


    2- Şehrengîz. Fehîm'in mesnevi kı¬sımları aruzun "feilâtün mefâilün feilün" kalıbıyla yazılan Şehrengîz'i İstanbul Üni¬versitesi Kütüphanesi'nde bir yazma içinde yer almaktadır [492]. Başta dört rubâî. 116 mesne¬vi beyti ardından başka bir rubâî; son¬da kendisi dahil olmak üzere çeşitli ki¬şiler hakkında yazdığı genellikle beşer mesnevi beytinden ibaret yirmi parça¬dan meydana gelen 104 beyit beş be¬yitlik bir gazel mesnevi tarzında on se¬kiz beyitlik bir hatime beş beyitlik bir kıta. beş beyitlik bir gazel ayrıca yedi beyitlik bir başka gazel olmak üzere ter¬tip edilmiştir. Divanında Nedim'i müjde¬leyen bir çapkınlık sınırında kalan Fe¬hîm bu eserinde müstehcenliğin baya¬ğılığına iyice düşmüş görünmektedir.


    3- Bahr-ı Tavîl. Fehîm'in doksan yedi "fei¬lâtün" tef ilesinden meydana gelen ilk bölümden sonra sırasıyla Arap Arnavut Ermeni Rum Yahudi Tatar Acem Kürt Türk ve kendi ağzından olmak üzere ellişer tef ileye yakın on bölümden İbaret bu eseri de Şehrengîz'lriın bulunduğu yazma içindedir (vr. 65"-66b). Eser onun bir devamı gibi olup hemen hemen aynı derecede müstehcendir.


    4- Tercüme-i Letâif-i Kümmeîîn. Eski büyüklerin söy¬lediği saçma gibi görünen fakat ibret verici mahiyette olan seksenden fazla latifenin bulunduğu eser dinî-tasavvufî nitelikteki latifelerle başlamakta arada müstehcen latifelere ve Nasreddin Ho¬ca fıkralarına da yer verilmektedir. Bu eser de aynı yazmanın içindedir (vr. 66b-73°).


    5- Durûb-ı Emsâl-ı Türkî. Yine aynı yerde bulunan eser (vr. 73b-79s) atasözlerini alfabetik sırayla vermekte ve yer yer müstehcenliğe kaçmaktadır. ( .tarihbilinci.com/forum/kultur-sanat-)




    Fehim-i Kadim Hakkında Bibliyografya:


    Fehim-i Kadim Tahir ÜZGÖR Atatürk Kültür Merkezi Yayınları1991
    Fehim-i Kadîm: Hayatı Sanatı Dîvân't ve Metnin Bugünkü Türkçesi [493] Ankara 1991;
    Mücîb. Tezkire İÜ Ktp. TY nr. 6189 vr. 31; Rızâ. Tezkire. İstanbul 1316 s. 79-80;
    Safâyî. Tezkire Süleymaniye Ktp. Esad Efendi nr. 2549 vr. 257°;
    Şeyhî. Vekâyiu'l-fu-zalâ s. 174; Ahmed Gülşenî. Şîue-İ Tarîkat-i Gülşeniyye Millet Ktp. Ali Emîrî nr. 990 vr. 29ft-31";
    Evliya Çelebi. Seyahatname Süley¬maniye Ktp.
    Pertev Paşa nr. 458 III vr. 459a-462"; Belîğ. Nuhbetü'l-âs&r s. 419;
    Nâmık Ke¬mal Tahrîb-i Harabat İstanbul 1304 s. 76; Gibb. HOP III 290; Osmanlı Müellifleri II 365;
    Sadeddin Nüzhet [Ergun] Fehim İstanbul 1934;
    Banarlı RTET bk. İndeks;
    Suzan Caferoğlu XVII. Asır Şairlerinden Mustafa Fehîm-İ Kadîm: Ha¬yatı ve EseriDivânının Tenkîdli Neşri ilisans tezi 1941). İÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü T nr. 128;
    Mutemer Negüs. Fehîm-i Kadîm: Ha¬yatı ue Eseri Gazelle rindeki İnsan Güzelliği-ne Ait Müşebbehünbihler (lisans tezi 1947) İÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü T nr. 261;
    Ha¬lûk İpekten. Naİli-i Kadîm: Hayatı ue Edebi Kişiliği Ankara 1973 s. 77-87; a.mlf. v.dğr..
    Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü Ankara 1988 s. 133;
    Ali Nihad Tarlan "Şehri" TDED 11/3-4 (1948) s. 228-229;
    Abdullah Öztemiz Hacıtahinoğlu "Fehîm-i Kadîm" Diriliş sy. 15 İstanbul 1975 s. 69-74;
    Sabahattin Küçük. "Fehîm-i Kadîm Başka Bir Mah¬las ile Şiirler Söyledi mi?" Kaynaklar sy. 4 Ankara 1984 s. 90-92;
    Ali Canib Yöntem. "Fe¬hîm" İA IV 538-539; M. Cavid Baysun "Mu-rad IV" a.e. VIII641;
    Ömer Faruk Akün uSu-rûrî" a.e. XI 249-250;
    Abdülbaki Gölpınar-lı "Şeyh Galib" a.e. XI. 464.
    Hayriye DURKAYFEHÎM- KADÎM DİVANI’NDA HAYVANLAR ÜZERİNE BİR İNCELEMEUluslararası Sosyal Araştırmalar DergisiVolume: 3 Issue: 1


    Şiirlerinden Örnekler



    Rûşen olsa mihr ü mehden de n’ola ol sîne kim
    Cilve-gâh ide anı dîn-i Peygamber rûz u şeb


    Ol Peygamber kim ziyâ-yı nûrıdur mihr ü mehi
    Tîre tîh-i tîregîden nûra rah-ber rûz u şeb


    Mihr-i eflâk-i nübüvvet mâh-ı levh-ı ıstıfâ
    Ahmed-i mürsel kim âlem na’tin eyler rûz u şeb




    Tâ-be-key tenhâ-nişîn ü câkil ü ferzâneyem
    Başuma üşdi perî-rûlar bugün dîvâneyem
    Fehîm (G CCXΙΙ-1).


    Zülf ü ebrûnu idüp cîm ile nûna teşbîh
    Yazdı ser-levh-i dile menkabe-pîrâ-yı cünûn
    Oldı dil cünbiş-i mâh-ı nev-i ebrûnı görüp
    Sipeh-endâz-ı hıred ma creke-ârâ-yı cünûn
    Fehîm (G CCXLІІІ-56


    ŞAHAMETTİN KUZUCULAR

     

Bu Sayfayı Paylaş