Eski Mısır Sanatı

'Güzel Sanatlar' forumunda Uygu tarafından 27 Eyl 2012 tarihinde açılan konu

  1. Uygu

    Uygu New Member

    Zaman dizinsel olarak bakıldığında, Nil vadisinde sanat adına olup bitenler, eski Mısır uygarlığını öne çıkarır. O dönem dünyasının en güçlü iktidarı ve merkezi yönetimi, Nil’in suladığı bereketli topraklarda yaşamıştır.



    Mısır sanatının günümüzdeki sembolü olan piramitler, Eski İmparatorluk döneminde inşa edilmiştir. M.Ö. 2600′lü yıllarda görülmeye başlayan piramitleri, 5 ve 4. bin yıllarını kapsayan Negade I ve Negade II dönemleri öncelemiştir.
    Büyük mezar mimarisinin düşünsel kökenleri tartışmalıdır. Piramitlerin sadece mezar işlevi gördüğü konusunda görüşler bulunmaktadır. Bu mezarlar megalit mezarların ya da daha önceki prehistorik mezar tiplerinin görevini yaptığı öne sürülmüştür. Yine de piramitlerin, kendinden sonrakilerde olduğu gibi, dini inançların mimariye yansımasının tipik örnekleri olarak görebiliriz.

    Mısır rölyef sanatı, 4. sülale zamanında, prenslerin ve asillerin mastabaları içinde bulunan tapınak hücrelerinde doğmuştur. 5. Sülale zamanında önde gelenlerin yaşamlarını betimleyen zengin rölyef serileri gerçekleştirilmiştir.
    Orta imparatorluk döneminde, dikilitaş dediğimiz obeliskler mimari öğe olarak görülmeye başlar. Bu dönemde piramitler sembolik mimari uygulamalar haline gelir.



    Geometrik düzenlilikle, keskin doğa gözlemlerinin kaynaşımı, tüm Mısır sanatının özelliğidir.

    Mısır sanatı, sanatçının belirli bir anda görebileceği şeye değil, belirli bir kişiye veya yere ait olduğunu bildiği şeye dayanıyordu.

    Mısır üslubu, her sanatçının erginlik çağından itibaren öğrenmesi gereken, çok sıkı bir yasalar topluluğundan oluşuyordu.

    Mısır sanatı, üç bin yıldan uzun süren bir zaman içinde, çok az değişmiştir.

    Heykel

    Kesin ve kalıcı etkisi, geometrik katılığı olan Mısır heykeli özünü koruyan, ilkel görünüşü olmayan formel bir yapıdadır. O görünüşten çok, gelenekten yola çıkar.

    Mısırlılar iklimden dolayı yarı çıplak gezmelerinin de etkisiyle kumaş gerçeğinden sıyrılmışlardır. Yunan heykelinin kıvrımlı, drapeli, vücudu saran kumaşlarına Mısır heykelinde rastlanmaz. Kumaş vücuda yapışmıştır. Tam çıplak heykel çok azdır. Figürler hareketsiz ve durgundur.

    Eski Krallık Dönemi’nde belirli kalıplar görülür. Krallar ayakta veya oturur vaziyette tasvir edilir.

    Ayakta, dimdik durmakta, baş öne doğru bakmaktadır.
    Vücudun ağırlığı iki bacağa eşit yüklenmektedir.
    Heykelin ortasından geçen dikey bir plan heykeli iki eşit kısma ayırır. Buna “frontal duruş” denir.

    Sol ayak bir adım öne atılmıştır fakat her iki taban da yere basmaktadır.
    Kollar vücuda yapışık vaziyette iki yana sarkarlar, bazen sağ el yukarı kıvrılarak sembol-nesne tutar.

    Eller yumruk şeklindedir.

    Oturan heykelde ise, figür masif bir taş blok şeklinde koltukla kaynaşmış durumdadır.

    Baş, omuzlar üzerinde dikey bir şekilde durup dosdoğru öne bakmaktadır.
    Eller, dizlerin üstünde, sağ el yumruk şeklindedir. Sol el düz gösterilmiştir.
    Bazen bir elin göğüs üstüne konduğu görülür.


    *

    Alıntı
     
  2. Uygu

    Uygu New Member



    Yine dinî inançlara bağlı olarak ortaya çıkan Mısır heykelleri, mezar ve tapınakların içlerinde veya cephelerinde bulunmuş*lardır.Taş, kemik, ağaç ve maden (tunç)den yapılan bu heykeller, zamanla gelişip bazı değişme*lere uğramakla beraber, genel özelliklerini korumuşlardır. Bunları kısaca belirtelim:Hareketliliğin oldukça az olduğu figürlerin yüzlerinde durgun bir ifade hâkimdir.

    Kral heykellerinde de dur*gun, fakat kutsal bir eda sezilen yüz*lerinde gizemli bir gülümseme farkedilmektedir.Mısır heykellerinde kütlenin ağırlı*ğı, konulduğu mekâna eşit olarak yük*lenmiştir. Örneğin, ayakta duran bir heykel ise, yük her iki bacağa eşit ola*rak dağıtılmış, ayak tabanları bütü*nüyle yüzeye bastırılmıştır. Oturan bir heykelde; figür, oturduğu blokla kay*naşmış gibidir; ağırlık yine eşit biçimde paylaştırılmıştır

    Figür başları omuzlar üzerin*de dik durmakta ve doğruca öne bakmaktadır. Ayakta ya da otu*ruyor olanlar, sağa sola eğilmezler. Dikeyine ve ön cepheden göste*rilmişlerdir {frontal duruş). Vücut kısımları simetrik, yani birbirine denktir.Ayakta duran birçok heykelde sol ayak bir adım kadar öne atılmıştır.Orta Krallık dönemine özgü duygusal ifadeler (hüzün ve gizem içeren durgunluk), yerini Yeni Krallık döneminde daha gerçekçi tutumlara bırakır. Yalnızca kral ya da tanrı heykelleri değil, halkın diğer kesimlerine mensup kişilerin de heykelleri ya*pılır.

    Ruh, mezardaki ölü insanın yanına konan keykelinde (veya resminde) devam edceğinden, sahibine benzemesi istenmiştir. Hatta, doğal görünmeleri için bazıları boyanmıştır. Bu sebeple Mısır'da portre sanatı erken zamanda ortaya çıkmıştır.Baş kısmına daha çok önem verilmiştir. Pek çok detay aşılmıştır.

    Temel bazı karakteristik hatlar ön plânda tutulmuş; böylece güçlü bir ifade elde edilmiştir.Sert taş ve kıymetli madenlerden yapılmış olanlar krala mahsustur.Çoğunlukla insan heykelleri yarı çıplaktır. Giysiler kıvrımsız ve dökümsüzdür. Bu şekilde kumaş görüntüsünden uzaklaşılmış, vücut kumaşa hâkim kılın*mıştır.Heykeller arasında karışık varlıklar, yarı hayvan yarı insan (sfenks) olanlar yam sıra, sadece hayvanları konu edi*nenler de bulunur. Büyük sfenks, Mısır heykeltı*raşlığının en güzel örneklerindendir.Mısır kabartmaları, mimarînin ta*mamlayıcı öğelerinden sayılmıştır.

    Çe*şitli türde iri kayaları oyarak çok büyük kabartmalar yapılmıştır. Figürün, yapıl*dığı malzeme yüzeyinden oldukça kaba*rık olmasına yüksek kabartma denir. Bu kabartmalarda figürün kenar çizgileri (kontur) oldukça derin oyulmuşlardır.Bunların dışında yapılan alçak kabartmalarda, figürlerin kenarları çizgisel iz şeklinde uyulmuşlardır. Bu neden*le kabartma, duvar yüzeyinden daha ileri çıkmamaktadır. Ancak, Mısır'da gü*neşin etkisi, bu al*çak kabartmaların kenar çizgilerini ol*dukça belirgin gös*termeye yaramakta*dır.Tahtalara yapılan kabartmaların boyanmasıyla, eserin daha dayanıklı ve daha göz alıcı olması sağlanmıştır.Yapılan figürler çoğunlukla hafif, çıkıntılı şeritlerle, yani silmelerle birbi*rinden ayrılan frizler içine yerleştirilmişlerdir.

    Mısır resimleri: Kabartmalarda uyulan kurallara bağlı olarak yapılmış*lardır.Figürlerin yüz ve bacakları yandan (profilden), gövdeleri ise önden görül*düğü gibi çizilmiştir. Bazen de baş yandan olduğu hâlde, göz önden yapıl*mıştır. Fresko, yani duvarı örten alçı tabakası yaş durumdayken, madenî boyalarla yapılan resimlerde; daha çok bir fikir veya bir olay anlatılmak istenmiştir. Sanatçı, gördüğünü değil, bildiğini yansıtmıştır.İnsan, bitki ve hayvanların birlikte yapıldığı,, canlı renklerle boyandığı freskolar; gayet canlı ve doğal görünümleriyle dikkati çekerler.

    Yeni Krallık döneminde resim anlayışı ve tekniği en olgun ve parlak bir noktaya gelmiştir. Kompozisyon ve figürlerin hareketleri kısmen yumuşatıl*mış, önceki katı kurallar aşılmaya çalışılmıştır

    Alıntı


     
  3. Uygu

    Uygu New Member




    Mısır medeniyeti yaklaşık M.Ö. 3000 - M.Ö. 300 yılları arasın*da dört devreyi kapsar. Ancak bu dönemin oluşmasında, önceki zamanlarda ortaya konan kültür verilerinin de önemli bir yeri vardırM.Ö. VI. yy.'da Pers saldırılarına uğrayan Eski Mısır medeniyeti, İsken*der'in istilâsıyla son bulmuştur(M.Ö. 332).

    Mısırlılarda Din ve Sanat İlişkisi: Mısırlıların sanat anlayışlarının teme*linde, dinî duygu ve düşüncelerinin önemli bir yeri vardır.Ruhun sonsuzluğuna ve insamn ölümünden sonra tekrar- dirileceğine inanan bu insanlar, sürekli olarak sonsuzluğun peşinde olmuşlardır. Dirilişin bu dünya üzerinde gerçekleşeceğine inandıkları için, bedenlerin korunmasına ve cesetlerin konulduğu mezarlara oldukça önem vermişlerdir. Mumyacılığın gelişmiş olmasının, resim ve heykel çokluğunun; mezar ve tapınakların ise sağlam, dayanıklı ve büyük olarak inşa edilmesinin sebebi budur.

    Mimarî

    Eski Mısır sivil mimarî*sine ait saray, ev ve ma*ğara gibi yapılardan gü*nümüze kadar ayakta kalabilenler yok denecek kadar azdır (Çünkü bunların çoğu dayanıklı olmayan ahşap, tuğla, kamış ve kerpiç gibi malzemelerden yapılmıştır. Şekil ve plân*larının nasıl olduğunu, süslemelerden, resimlerden, kabartmalardan bazı Eski Çağ tarihçilerinin verdikleri bilgilerdenden anlamak mümkün olmuştur.

     
  4. Uygu

    Uygu New Member


    İlk zamanlarda ölüler, duvarları kerpiçten yapılan ve üstü toprakla örtülen kümbet türü mezarlara gömülmüşlerdir. Daha sonra*ları, dayanıklı olmaları için mastaba adı verilen taş ve tuğladan örülü, basıkyapılı, büyük ölçekli anıt mezarlar ortaya çıkmıştır Zamanla, yalnızca taştan ve oda sayıları çoğalan mastabaların duvarları, çeşitli resim*lerle süslenmiştir.

    Mastabaların üst üste yapılması sonunda basamaklı piramitler oluşturu*lur. İlk mastabanın kaide görevi yaptığı bu piramitlerin ilk ve özgün örneği*nin mimarı inhotep tir.Yine Eski Krallık devrinde, basamaklı piramitlerin yerini asıl piramitler alır.

    Bunların en ünlüleri IV. sülâle kralları için yapılıp, onların adıyla anılan Keops, Kefren ve Mikerinos"tur. Bu eserler dünyamn yedi harikası arasındadır. Gize kentindeki bu dev piramitler dışında küçük pira*mitler ve mastabalar bulunur. Bunlar ise saray soyluları ve firavun yakın*larına aittir.

    Piramitlerin yapımı için binlerce köle çalıştırılmış, milyonlarca ton ağır*lığında kesme taşlar kullanılmıştır. İçlerinde en büyük olanı ve Eski Çağ harikalarından biri sayılan Keops'un yüksekliği 146 m., kare biçimli taba*nının bir kenarımn uzunluğu 233 m. Kadardır.
    Gövdesi kendi üzerine binmiş olduğu için, piramitler, en sağlam yapı tü*rüdür. Bu nedenle de durgun, hareketsiz ve kararlı bir ifadeye sahiptirler.

    Hırsızların girmesini önlemek amacıyla bir ta*kım karışık yollar, geçit*ler ve inişli çıkışlı dehliz*ler yapılmıştır. Bazı pira*mitlerin içlerinde hiye*roglifle yazılmış pek çok kitabe bulunmuştur.İnsan başlı ve hayvan vücutlu dev sfenksler de bu dönemde yapılmıştır. Kefren Piramidi'nin ya*nındaki sfenks, ovanın ta*banında bulunan kaya kütlesi yontularak yapıl*mıştır.Eski Krallık dönemi*nin bu dev mezarları (piramitler), aynı zamanda tapınak olarak da kullanılmıştır.

    Mumyanın yer aldığı bir lahit odası ve birçok salonları bulunan mezar tapınağı olarak iki bölümden oluşmuşlardır.Sonraları piramit yöntemi bırakılıp, bunun yerine kayalara oyulan oda mezarlar yapılmıştır. Bunu yer altı mezarları izlemiştir. Krallar Vadisi, Yeni Krallık dönemi firavunlarının yer altı dehliz mezarlarıyla doludur. İçlerinde yazı, resim, kabartma, heykel ve birçok değerli eşyalar bulunmuştur. Niha*yet en son yapılan mezarlar yalnızca lâhitlerdir

    Alıntı


     
  5. Uygu

    Uygu New Member



    Tapınaklar, Eski Mısır mimarîsinin en önemli yapılarındandır Eski Krallığın sonlarında özgün örnekler ortaya konmuş, Orta Krallık döneminde gelişerek yapımına devam edilmiş, en olgun şekil*lerine ise Yeni Krallık zamanında erişmişlerdir.

    Yeni Krallık döneminde tapınaklar çok sayıda ve büyük oranlarda yapıl*mışlardır. Uzunlukları genişliğinin iki katıdır. Piramitlerden uzakta olan bu tapınaklara, iki tarafı sfenkslerle donatılan bir kaldırımdan varılır.

    Giriş kıs*mında, pilon denilen iki yüksek kule kapısı yer alır. Girişin önünde obelisk (dikili taş), onun yanında kral heykelleri vardı.İç avlu sütun*larla çevrilidir. Bunun gerisinde yine sütunlarla taşınan salonlar bulunur. Eş aralıklı diziler hâlinde sütunlarla taşınan bu geniş salonlara hipostil adı verilir. Daha ilerisinde ise koridorla ayrıl*mış ve tanrı heykelleriyle hazinelerin konulduğu odalar ile mağaralar vardır. Salon ve odalar önden arkaya doğru alçaldığı için ışığın azaldığı görülür.

    Kesme taştan ve harçsız yapılan du*varlar, üzerlerine oturtulan kirişlerle örtü*yü taşıyan sütunlar; oymalar, kabartma resimler, yazılar ve çeşitli şekillerle süs*lenmiştir.Işık sağlamak için, orta sütunlar yan sütunlardan daha yüksek tutulmuştur. Bu şekilde ikinci bir örtü meydana gelmiştir.

    Tebai (Thebes=Teb) yakınındaki Karnak ve Luksor tapınakları, bu üslûbun en iyi örneklerindendir.Esas plânları aym kalmakla beraber,Yeni Krallık devrinin her bir kralı tarafından yeni ilâvelerle büyütülüp,süslenmişlerdir.Dağ yamaçlarına ve kayalara oyularak yapılmış tapınaklar da bulunur.Plân olarak, açıkta bulunan tapınaklara benzetilmeye çalışılmıştır. Kraliçe Haçepsut'un Deyr el Bahri'deki tapınağı ile II. Ramses'in Abu Sim bel’ de yaptırdığı tapınaklar bunlardandır

    Alıntı


     

Bu Sayfayı Paylaş