Fabl Nedir? Edebiyatımızda Fabl

'Yazılar, Denemeler.' forumunda Serdar Yıldırım tarafından 2 Tem 2014 tarihinde açılan konu


  1. FABL NEDİR? EDEBİYATIMIZDA FABL


    Title Fabl insanlar arasında geçmekte olan ibret verici olayların, hayvanlar arasında geçen olaylar haline dönüştürülerek anlatılmasıdır. Fabl, hem didaktik, hem de
    Date conversion 20.12.2012
    Size 29.07 Kb.
    Type Belgeleme
    Source T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Tm Not.doc

    12 tm edebiyat notu - Milli Eğitim Bakanlığı
    mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/44/.../14014259_12tmnot.doc


    FABL: Fabl insanlar arasında geçmekte olan ibret verici olayların, hayvanlar arasında geçen olaylar haline dönüştürülerek anlatılmasıdır. Fabl, hem didaktik, hem de dramatik bir türdür. Latince Fabula kelimesinden gelir; masal, hikâye demektir. Fabllerde soyut konular, olay plânıyla hem somutlaştırılarak hem de hareket kazandırılarak işlenir. • Teşhis ve intak sanatları üzerine kurulmuştur. • Fabllar manzum(şiir) veya nesir(düz yazı) biçiminde yazılabilirler. Fablin de dört ögesi vardır; kişiler, olay, zaman, yer. • Kişiler: Fablin konusu olan olay, kişileştirilmiş en az iki hayvanın başından geçer. Bunlardan biri iyi ahlâklı bir tipi, diğeri kötü ahlâklı bir tipi canlandırır.Fablde ikinci derecede kişiler çok azdır, bazen yoktur. Kişi betimlemesi yoktur. • Olay: Fablin konusu insan başına gelebilecek her hangi bir olaydır. Fablin gövdesini bir olay oluşturur, asıl önemli olan fablin anlatılış nedenidir. Buna "ders" denir. Fabl plânı dört bölümdür: Serim, düğüm, çözüm, öğüt. Serim: Olayın türüne, çıkarılacak derse göre kişileştirilmiş hayvanlar ve çevre tanıtımının yapıldığı bölümdür. Düğüm: Olay o çevrede verilmek istenen derse göre gelişir. Kısa ve sık konuşmalar vardır. Hemen birkaç konuşma ile olay düğümlenir. Çözüm: Olay beklenmedik bir sonuçla biter. Fablin en kısa bölümüdür. Öğüt: Ana fikir bu bölümde öğüt niteliğinde verilir. Bu bölüm kimi zaman başta, kimi zaman sondadır. Kimi zaman da sonuç okuyucuya bırakılır. • Yer: Tasvir yapılmaz fakat çevre çok iyi verilmelidir: Orman, göl kenarı,yol... gibi. Olayın geçtiği yer olayla birlikte değişebilir. • Zaman: Her olay gibi fabldeki olay da bir zaman diliminde geçer. Kronolojik zaman kullanılır.

    FABL TÜRÜNÜN GELiŞİMİ: Batıda ve dünyada ilk fabl yazarı olarak Frikyalı Aisopos (Ezop) gösterilir. Ezop’un M.Ö. 620-650 yılları arasıda yaşadığı ve baskıcı bir yönetim yüzünden düşüncelerini küçük hayvan hikâyeleri ile anlattığı söylenmektedir. Ezop'un fablları MÖ 300 yılında derlenerek yazıya geçirilmiştir. Doğuda ilk fabl örneklerine eski Hint edebiyatında MÖ 200 yıllarında Pançatantra masallarında rastlamak mümkündür. Bu türün diğer örneği ise MS 300 yılında Beydaba tarafından meydana getirilmiştir. Beydaba, Kelile ve Dinme adlı eserini Debşelem adlı Hint hükümdarı zamanında yazmış ve ona sunmuştur. La Fontaine, Ezop’un ve Beydaba’nın Latinceye çevrilmiş eserlerinden ve yine kendisinden önce yaşamış, Phaedrus, Planudes, Edmund Spenser gibi şairlerden yararlanarak Fabl türünde usta eserler meydana getirmiştir. Fars edebiyatında 8.-14 yüzyılda yaşamış ve toplumsal eleştirileriyle ilgili eserler kaleme almış olan ünlü mizahçı Ubeyd-i Zakanî ve 11/16. yüzyılda hayatını sürdürmüş olan Muhammed Bakîr Meclisî’nin Fare ile Kedi (Muş u Gurbe) adlı eserleri vardır. Sadî’nin Gülistan ve Bostan adlı eserlerinde hayvan hikâyelerini anlatan birçok örnek mevcuttur. James Thurber ve İngiliz George Orwell çağdaş fabl yazarlarıdır.

    EDEBİYATIMIZDA FABL Türkçedeki ilk örneği Harname'dir. Şinasi fabl çevirileri yapmıştır. Ahmet Mithat, Kıssadan Hisse adlı eserini ahlakî gaye güderek yazmıştır. Bu eserde yazar, Ezop’tan, La Fontaine’ den yapmış olduğu çevirilere ve kendi yazmış olduğu fabllere yer vermiştir. Recaîzade Mahmut Ekrem, La Fontaine’den Horoz ile Tilki, Kurbağa ile Öküz, Karga ile Tilki, Meşe ile Saz, Ağustos Böceği ile Karınca gibi birçok çeviriler yapmıştır. Ali Ulvi Elöve Çocuklarımıza Neşideler, adlı şiir kitabında La Fontaine, Victor Hugo, Lamartine’den yaptığı çevirilerin yanında, yine bunlardan esinlenerek yazdığı fabl türü şiirlere de yer vermiştir. Nabizade Nazım’ın Bir Sansar ile Horoz ve Tavuk adlı eseri vardır. Tarık Dursun K.’nın fabl üzerine bir çok eseri mevcuttur. La Fontaine, Ezop ve Krilov’dan çeviriler yaparak yayınlayan yazar, hayvanlarla ilgili birçok hikâye de yazmıştır. Nurullah Ataç, Orhan Veli Kanık, Ömer Rıza Doğrul, Kemal Demiray, M. Fuat Köprülü, Vasfi Mahir Kocatürk, Siracettin Hasırcıklıoğlu, Sebahattin Eyüboğlu fabl türü ile ilgilenmiş çeviri yapmış, araştırmalarda bulunmuşlardır.

    MASAL Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları yine olağanüstü kahramanlara bağlayarak anlatan halk hikâyelerine masal denir.

    MASAL TÜRÜNÜN ÖZELLİKLERİ:

    Masallar, meydana geldikleri zaman bir kişinin malıyken, yaygınlaştıkça, yöreden yöreye, ülkeden ülkeye geçtikçe halkın malı olur. Masal, anonim bir türdür.
    Masallarda genellikle iyilik-kötülük, doğruluk- haksızlık- adalet- zulüm , alçakgönüllülük – kibir gibi zıt durumların temsilcisi olan kişilerin mücadelelerinden veya insanların ulaşılması güç hayallerinden söz edilir. –Masal soyut anlatımıyla yorumu okuyucuya bırakır.
    - Masallarda yer ve zaman kavramları belirsizdir.
    - Anlatımda genellikle geniş zaman veya öğrenilen geçmiş zaman kipi ( -mişli geçmiş ) kullanılır.
    - Anlatım kısa ve yoğundur.
    - Masal kişileri her tabakadan seçilebilir. Asıl kahramanlar insanlardır. Masallarda cinler, periler, devler: de rol alır. Masalların bir kısmı hayvanlarla ilgilidir. - Mekanlarda olağanüstü özellikler görülür. – Masallarda büyüsel motifler yer alır, büyü masal sonunda bozulur. Varlık değiştirme de büyüsel bir motiftir.
    Masalların çoğu “ bir varmış, bir yokmuş …” ya da “ evvel zaman içinde, kalbur saman içinde …” gibi ifadelerle başlar. Bunlara tekerleme ya da döşeme denir. Tekerlemeden sonra olay ve dilek bölümleri gelir.Türk masallarında dilek bölümü “ onlar ermiş muradına …. “ ya da “ gökten üç elma düştü …” biçiminde başlar.
    Masallarda milli ve dini motiflere hemen hiç yer verilmez.
    Masallarda genellikle bir eğitim amacı saklıdır. Masallar bu yönüyle didaktik ( öğretici) bir nitelik taşır.
    Günümüzde belli bir kişinin ortaya koyduğu yapma masallar da yazılmaktadır.
    Türk masalları üzerinde, bizde PERTEV NAİLİ BORATAV, EFLATUN CEM GÜNEY gibi kişiler çalışmışlardır. Nazım Hikmet’in “Sevdalı Bulut” adlı masalı, O.Seyfi Orhon’un “Peri Kızı ile Çoban Hikayesi” adlı bir manzum masalı vardır.

    Son yıllarda SERDAR YILDIRIM yazdığı masallarla Türk Edebiyatı’nda yeni bir çığır açma yolundadır.
    Masal türünün Hindistan’da doğduğu sanılmaktadır.
    Masal Türünün Önemli Eserleri
    Binbir Gece Masalları (Doğu Masalı) Pançatantra ( Hint Edebiyatı )
    Grimm Kardeşlerin Masalları( Alman Edebiyatı)
    Andersen Masalları ( Danimarka Edebiyatı)
    Perrault Masalları ( Fransız Ed.)
    Serdar Yıldırım Masalları ( Türk Edebiyatı )
     


  2. KIRLANGIÇ İLE SERÇE

    Kırlangıç ile serçe dost olmuşlar. Birlikte gezip dolaşmaya başlamışlar. Diğer kırlangıçlar önceleri bu duruma ses çıkarmamışlar. Fakat kırlangıç serçeyi yuvasına getirmeye başlayınca işler değişmiş. Kırlangıcın yuvası ahşap, boş bir evin saçak altındaymış ve burada pek çok kırlangıç yuvası varmış. Serçenin gelip gitmesi, kırlangıçları rahatsız etmiş.

    Kırlangıçlar toplanıp bir sözcü seçmişler. Sözcü uygun bir zamanda kırlangıca konuyu açmış ve serçeyi yuvasına getirmemesini söylemiş. Kırlangıç biraz direttiyse de sonunda genel isteğe boyun eğmek zorunda kalmış.

    Bir gece serçe yuvasında uyurken aniden uyanmış. Dalları arasına yuva kurduğu ağaç sallanıyormuş. Uçup çevreyi şöyle bir kolaçan etmiş. O zaman bunun bir yer sarsıntısı olduğunu anlamış. Aklına dostu kırlangıç gelmiş. Kırlangıcın yuvasına gitmiş, onu uyandırmış. Kırlangıca diğer kırlangıçları uyandırmasını, ahşap evin sarsıntıdan yıkılabileceğini söylemiş. Kırlangıç söyleneni yapmış. Son kırlangıç da kaçınca ahşap ev yıkılmış. Daha sonra kırlangıçlar başka bir evin saçak altına yeni yuvalar yapmışlar ve yaşamlarını borçlu oldukları dost serçenin kırlangıcın yuvasına gelip gitmesine karşı çıkmamışlar.



    DEVEKUŞU İLE ASLAN

    Devekuşu bir aslanın geldiğini görünce çok korkmuş. Hemen kafasını kuma sokmuş. Aslan devekuşunun yanına gelmiş, çevresinde bir iki tur atmış. Karnı tokmuş aslanın konuşacak arkadaş arıyormuş. Devekuşunun arkasında durmuş. Pençesiyle devekuşunun ayağına şöyle bir dokunmuş.

    “ Arkadaş, bakar mısın? Biraz sohbet edelim, canım sıkılıyor da ” diyecekmiş ki burnunun üstüne yediği tekme ile sırtüstü yere yığılmış. Devekuşu şaşkın bir halde ne oldu, kime vurdum, diyerek kafasını kumdan çıkarmış. Bakmış aslan boylu boyunca yatıyor. Öldüğünü zannetmiş. Çevrede ne kadar devekuşu varsa toplayıp getirmiş. Başlamış palavra atmaya:

    “ Yok işte aslan gelip ona sataşmış. Bu da demiş ki: Bak aslan git sonra canını yakarım. Aslan hakaret etmiş, bunu itelemiş. Bu da aslanı ayağının altına almış, çiğnemiş, yerlerde sürüklemiş.“

    Diğerleri de devekuşuna katılmışlar. Atmışlar, tutmuşlar. Biz olsaydık şöyle yapardık, böyle yapardık diye. Baygın aslan kendine gelince bakmış herkes atıp tutuyor. Bir kükremiş, yer gök inlemiş. Bütün devekuşları kafalarını kuma sokmuş. Aslan orada fazla eğlenmemiş, kaçıp gitmiş.



    YAVRUSU OLMAYAN KANGURU

    Kangurunun birinin yavrusu olmazmış
    Bir tavşanı evlat edinip torbasına koymuş
    Kanguru memnun, tavşan mutlu
    Ama diğer kangurular kızgınmışlar.

    Tavşandan kurtulmak için, bir plan yapmışlar
    Onlar uykudayken tavşanı kaçırmışlar
    Kanguru uyanınca bakmış torbası boş
    Şaşırmış kalmış buna olmuş içi bir hoş.

    Kanguru zehirli yılanla anlaşma yapmış
    Torbada yılan, kanguru kangurular arasında
    Yılandan korkan kangurular tavşanı geri vermişler
    Plan plan içinde böyle olur demişler.


    Serdar Yıldırım
     

Bu Sayfayı Paylaş