(Herkesin bir Feride'si vardır bilmez miyim? Herkesin bir ayakkabısı gibi bir de şarkısı Herkesin bir kimsesi vardır bilmez miyim Bir de kimsesizliği..) Gözlerinle gözlerime dokunuyorsun Bir bilsen o an gözlerim oluyorsun Kaçalım, beni gören sen sanacak Görüyor musun dağlara dokunuyor insanlar Giderek dağlaşıyorlar Görüyor musun adınla başlıyor her şey Karın eriyişi, yağmurun dirilişi Özlemenin ilk harfi, gücün hecelenişi Adınla! Adınla her şey: şarabın dökülüşü, sesimin eskimeyişi... Ben ise sana abanıyorum Büsbütün aşk kesiyorum... Yenile yenile bana abanıyorsun sen de Ateş kesiyor dudakların Saçların iri bir tutamak oluyor bu yangın yerlerinde Ben nereye gitsem biraz senden gelirim Ardımdan kuşlar ve uykular gelir... .../ (Herkesin bir Feride'si vardır bilmez miyim? Herkesin bir ayakkabısı gibi bir de şarkısı Herkesin bir kimsesi vardır bilmez miyim Bir de kimsesizliği..) Yanmaktan değil, yakmaktan 'müebbedenmen' ömrümde İri dağlar, güzel kadınlar sevdim yine de Ve bir tutam hırçın gençlikle Yürüdüm takvimlerin amansız büyüsüne Yüreğim hep uçurumlar denginde (Ve hangi renkte olsak da Kalarak bizi sarıp sarmalayan günlerin asıl rengine Rengarengine...) Benim ömrüm hep beyaza kandı ey 'şarkısı beyaz' Ama hangi beyazı tutsam gri oluyor Sonra boğuluyor Kararıyordu... Hiçbir beyaz Bembeyaz; Hiçbir yaz, Yaz Kalmıyordu! (Bütün griler eskiden beyazdı Feride...) Tüketmeden bir sevda ezgilerini bir ünlem olmak varken; Üç mevsim ilk yaza açılırken yeşile dolmak, Yerküreyi uçurumlarda bile sarmaşık gibi sarmak, Tek telden her tele bir akort atmak, Dorukların dağlarına tutunup kalmak, Meydanlarında, halaylarda diz kırıp gülmek varken; Sen sar ve sor bırakıp gitmek varken... Çünkü yalnız sana gelmiştim, dağılmıştım, sevmiştim; Kabaran belam, en umulmaz sularda vurgun yenilmiştim... (Artık sen... sen Feride olsan da Bana böyle delice göz kırpan yeryüzüne kansan da Kansan da mahvolmuşum, mahvolmuşum!) Her yağmur bir gök bulur, elbet kendine; Her yeşil bir dal, her su bir damla, her ateş bir kül, Her takvim bir yıl bulur elbet kendine! Her yangın bir duman, Her öğrenci bir okul, her artı bir eksi, Her yol bir taşıt, her soru bir yanıt; Her aragon bir Fransa Her Fransa bir Elsa... Her Karacaoğlan bir zülüf bulur (yeter ki bakmayı bilin, her yarin bir zülfü vardır); Her ressam bir tuval, her kış bir ayaz, Her kitap bir okur, Her şarap bir adam bulur kendine; Yeter ki şarap, şarap olsun, içen çıkar... Her deniz bir martı, Her ömür bir tufan, Her rüya bir uyku, Her nota bir şarkı, Her mezar bir ölüm, Her ağaç bir kök, Her dağ bir duman, Her güneş doğacak bir kuytuluk bulur ya kendine, Bulur ya; Ben Senden Başka Sen Bulamam B u l a m a m! Paramparça kıldım şiirimi Bu kadar b(ölüm) yeter mi? s o n r a a ş k: Sonra! Ve ben gittim yüreğimde kan gülleri Siz de o aşkın teninde dinamit sayın beni!