Feride - Yılmaz Odabaşı

'Ünlü Şairlerden Şiirler' forumunda zipper tarafından 14 Oca 2014 tarihinde açılan konu

  1. zipper

    zipper quae nocent docent

    [​IMG]


    (Herkesin bir Feride'si vardır bilmez miyim?
    Herkesin bir ayakkabısı gibi bir de şarkısı
    Herkesin bir kimsesi vardır bilmez miyim
    Bir de kimsesizliği
    ..)

    Gözlerinle gözlerime dokunuyorsun
    Bir bilsen o an gözlerim oluyorsun
    Kaçalım, beni gören sen sanacak

    Görüyor musun dağlara dokunuyor insanlar
    Giderek dağlaşıyorlar
    Görüyor musun adınla başlıyor her şey
    Karın eriyişi, yağmurun dirilişi
    Özlemenin ilk harfi, gücün hecelenişi

    Adınla!
    Adınla her şey: şarabın dökülüşü, sesimin eskimeyişi...
    Ben ise sana abanıyorum
    Büsbütün aşk kesiyorum...

    Yenile yenile bana abanıyorsun sen de
    Ateş kesiyor dudakların
    Saçların iri bir tutamak oluyor bu yangın yerlerinde
    Ben nereye gitsem biraz senden gelirim
    Ardımdan kuşlar ve uykular gelir...

    .../

    (Herkesin bir Feride'si vardır bilmez miyim?
    Herkesin bir ayakkabısı gibi bir de şarkısı
    Herkesin bir kimsesi vardır bilmez miyim
    Bir de kimsesizliği..
    )


    Yanmaktan değil, yakmaktan 'müebbedenmen' ömrümde
    İri dağlar, güzel kadınlar sevdim yine de
    Ve bir tutam hırçın gençlikle
    Yürüdüm takvimlerin amansız büyüsüne
    Yüreğim hep uçurumlar denginde


    (Ve hangi renkte olsak da
    Kalarak bizi sarıp sarmalayan günlerin asıl rengine
    Rengarengine...)


    Benim ömrüm hep beyaza kandı ey 'şarkısı beyaz'
    Ama hangi beyazı tutsam gri oluyor
    Sonra boğuluyor
    Kararıyordu...


    Hiçbir beyaz
    Bembeyaz;
    Hiçbir yaz,
    Yaz

    Kalmıyordu!


    (Bütün griler eskiden beyazdı Feride...)
    Tüketmeden bir sevda ezgilerini bir ünlem olmak varken;
    Üç mevsim ilk yaza açılırken yeşile dolmak,
    Yerküreyi uçurumlarda bile sarmaşık gibi sarmak,
    Tek telden her tele bir akort atmak,
    Dorukların dağlarına tutunup kalmak,
    Meydanlarında, halaylarda diz kırıp gülmek varken;

    Sen sar ve sor bırakıp gitmek varken...



    Çünkü yalnız sana gelmiştim, dağılmıştım, sevmiştim;
    Kabaran belam, en umulmaz sularda vurgun yenilmiştim...




    (Artık sen... sen Feride olsan da
    Bana böyle delice göz kırpan yeryüzüne kansan da
    Kansan da mahvolmuşum, mahvolmuşum!)


    Her yağmur bir gök bulur, elbet kendine;
    Her yeşil bir dal, her su bir damla,
    her ateş bir kül,
    Her takvim bir yıl bulur elbet kendine!
    Her yangın bir duman,
    Her öğrenci bir okul, her artı bir eksi,
    Her yol bir taşıt, her soru bir yanıt;


    Her aragon bir Fransa
    Her Fransa bir Elsa...

    Her Karacaoğlan bir zülüf bulur (yeter ki bakmayı bilin,
    her yarin bir zülfü vardır);


    Her ressam bir tuval, her kış bir ayaz,
    Her kitap bir okur,
    Her şarap bir adam bulur kendine;
    Yeter ki şarap, şarap olsun, içen çıkar...


    Her deniz bir martı,
    Her ömür bir tufan,
    Her rüya bir uyku,
    Her nota bir şarkı,
    Her mezar bir ölüm,
    Her ağaç bir kök,
    Her dağ bir duman,
    Her güneş doğacak bir kuytuluk bulur ya kendine,
    Bulur ya;


    Ben

    Senden

    Başka

    Sen

    Bulamam

    B u l a m a m!


    Paramparça kıldım şiirimi

    Bu kadar b(ölüm) yeter mi?

    s

    o

    n

    r

    a



    a

    ş

    k:

    Sonra!

    Ve ben gittim yüreğimde kan gülleri

    Siz de o aşkın teninde dinamit sayın beni!
     

Bu Sayfayı Paylaş