F.Bacon modern Felsefenin kurucularındandır. Felsefenin hemen hemen tüm disiplinlerini el atmak ile birlikte insanın düşünme gücünün işleyişine çıkış noktası olarak alır. Bilmenin önemine değinen Bacon eldeki bilgileri sürekli geliştirerek bilinmeyene yaklaşılabileceğine ileri sürer.Bacona göre zihnimizin 3 yetisi vardır: Algıladıklarımızın bildiklerimizin izini saklayan bellek Saklanan anlar aracılığıyla yeni düşünceler üreten imgeler Ve asıl niteliği kavramları eleştirme ve yargılama olan akıl Bellek tarih denen bilgilerin üretilmesindeimgelem sanatınakılda felsefenin üretilmesinde kendini gösterir. Bacona göre her türlü bilginin temelinde tekil olanbireysel olan ile onlarla ilgili duyumlar vardır. Tüm yanlışların kökenini yine insanın kendisindeonun ayna gibi olması gereken zihnini bulanıklaştıran önyargılarında bulur. Bacona göre sadece amaçları belirlemek yetmezbu amaçlara ulaştıracak araçları da incelemek gerekir. Ona göre doğal biçimi yapıyı belirlemek ona egemen olan yasalarınedenleri araştırmakla olurartık tözsel yapı aramak boşunadır. bilmek egemen olmaktır düşüncesi onun ana savıdır. Öyle ki ideal bir devlet tablosu çizdiği Nova Atlantisde bilim bu hayali devletin başlıca dayanağıdır. Onun felsefesi bilgiyi insanlığı doğaya egemen kılacak bir güç diye anlar. Ona göre çok büyük bir güç olan doğanın karşısına çıkmak için insanın elinde bir kuvvet vardır.:Bilgisi. İnsan doğaya egemen olacak ise bunu ancak bilgisiyle sağlayabilir. Bacona göre şimdiye kadar buluşları daha çok rastlantılara borçluyuz ; oysa bulguları planlaştırmalı bunlara güvenle vardıracak sağlam bir yöntem bulmalıdır. Bilgi bir güçtür:Biz nedenlerini bildiğimiz şeyleri meydana getirebiliriz.Teknik buluşlar insanlığı barbarlıktan uzaklaştırmış onu uygar bir hayata kavuşturmuştur. Kendisine egemen olmak için doğayı tanımaya bilmeye girişirken ilk yapılacak şey önyargılardan kendimizi kurtarmaktır. Önceden edinmiş olduğumuz yargılar ile sanıları bir yana bırakmamız gerekir. Bilmek ve yapabilmek arasındaki ilişkiyi modern dünyanın tanımlayacağı tarzda ilk kez bu denli kararlılıkla Bacon dile getirir.Onun asıl hedefi bilgidenn çok doğa üzerinde güç sahibi olmak doğaya egemen olmaktır. Ona göre kendinde bilgi yada doğruluk yokturbütün bilgiler insana yararlı olmak için vardır.Ancak dünyanın efendisi olması paradoxal bir biçimde insanın doğaya uymasını gerektirir. Doğayla ilk ilişkimiz algılarımız yoluyla olur. Akıl algılarımızdan hareketle tümevarım yoluyla yasalara yükselmeye çalışır. Hakiki filozof bulduğu herşeyi karıncalar gibi toplayan ve akla ham durumuyla sunan ampisistler gibi yada kendi tözünden ürettiği maddeyle boş bir bağ ören örümceklere benzeyen aprioristler gibi olmamalı duyumun verileriyle aklı birleştirebilmektir.Filozofun duyum ve akıl arasındaki bağlantıları kurduğu arı benzetmesiyle açıklar.. Baconun idoller dediği bu önyargılar insan zihnini bir takım kuruntularla yüklüdürler bunlar dört gruba ayrılır:İnsanın doğal yapısından türünden ırk yapısından kaynaklanan SOY İDOLLERİ Bütün insan soyu için ortaklaşa olan önyargılardır. Bu doğayı insan biçiminde görürüz oysa bizim kendi düşümüz ve algılayışımız hiç bir zaman nesnelerin ölçüsü olamaz. Platonun mağarasını anıştıran MAĞARA İDOLLERİ Bir insanın kendi doğasıdır kendine özgü yapısıdır.Her birimizin bireyliği içinde kapanmış olduğumuz mağara gibidir. Herkesin kendine göre yetenekleri çevresi vardır; bunlar bir kimsenin idollerinin niteliğini belirler.Kimileri eskiyi kimileri yeniyi severler. ÇARŞI PAZAR İDOLLERİ Bunlar sözlerin düşüncelerimiz üzerindeki etkilerinden doğarlar bunların kaynağı dildir.Kuru sözlere dayanan bir bilgelik insanı canlı deneye başvurmaktan alı koyar. Bilgiler sınanmadığı yargılanmadığı için yanlışların kuşaklar boyu gitmesine yol açar.TİYATRO İDOLLERİ ise eski teorilere bağlanmaktan otoritelere inanmaktan doğarlar.[4] Doğayı bize tanıtacak yöntemde Bacona göre tümevarım yöntemidir. Bunun için öncelikle bilinen bütün halleri içinde toplayan bir liste yapılırayrıca bu hallerin bulunmadığı bir liste yapılır ve yapılacak bir önemli hususta açıklanan formun bulunmadığı hallerde rastlanmayan bütün nitelikleri dışarıda bırakmaktadır. Dışarıda bırakma gerçek tümevarımın temelidir; ancak amacı değildir yalnız esasla olamayanı ayırt etmeye yarar. Bilgiyi mümkün kılabilmek için tek tek önermelerden yükselirken acele genellemelerden kaçınmak gerekir.Ona göre tümele varmak isteyen insana kanatlar takmamalıda kurşun bağlamalıdır. Tek tek olgulardan hemen tümel yargılara yükselmeye kalkışmak yanlıştır önce pek kesin olmayan önermelere varmalı bunlardan sonra yüksek olanlarına en sondada en yüksek önermelere doğru ilerlemelidir. Bacon olguları çıkış noktası alıp buradan güvenilir tümel önermelere ulaştıran bir yöntem aramıştır . Aristoteles mantığının tek yanlılığını görmüş ereksel nedenle formel nedeni eleştirmişbir arama ; bir araştırma mantığı bulmak istemiştir.Renoissanceın yeni bilgilere varmak eğilimi Baconda tam bir olgunluğa ulaşmıştır. Descartes her cephede özne nesne ayırımının varlığı unutmanın doğa üzerindeki teknik tahakkümün Modern Çağlardaki ustası olarak anılmaktadır. Bacona göre; anlık biçimleri bozuk bir ayna gibidir. O her yerde eşitlikler tek biçimlilik ve benzerlikler arar. Bacon anlığı salt akıl yürütme gücüyle karşısında duran zengin doğaya boyun eğmiyeceğinin bilincindedir. Bu nedenle o ne Descartes tarzı bir felsefi yöntemin ne de Spinoza gibi akla içten reform uygulamanın yararlı olacağını düşünür. Ona göre zamanın bilimi çok acele bir biçimde bir uzmanlık ve yöntem konusuna dönüşmekte bu nedenle de az gelişmekte yada hiç gelişmemektedir.Oysa bilim aforizmalarla ve gözlemlerle dağınıklaştığı ölçüde niceliksel olarak büyüyebilir . Yöntemler ise yapay bir biçimde bilimleri şuan içinde bulundukları sınırların içinde dondururlar: Bacona göre eğer düşüncede kesinlikle başlarsak kuşku ile bitiririz. Gereken kuşkuya sabırla katlanmak ve böylece kesinliğe ulaşmayı beklemektir. Baconun bu görüşleri ilk bakışta Descartes in yöntemsel kuşkusunu çağrıştırmakla birlikte aslında ona karşıttır. Aradaki fark aslında Descartesin felsefeye kuşkuyla değil ilk kesin bilgi olan Cogato ile başlamasında yer alır. Oysa Bacon için kesinlik bilginin başlangıç değil uzun araştırma sonucunda ulaşılabilecek olan ve araştırma bilme süresini noktalayacak olan sonuçtur. Descartes kuşkuyu bilginin başlangıç noktasına yerleştirir aklı açık ve seçik tasarımlar geliştirebilmesi amacıyla kendi içine kapatır. Aklı algılar karşısında saygılı olmaya onları dinlemeye çağıran Bacon tarzı deneyciliğin asıl amacı onu doğa üzerinde etkili kılmak ve doğadan daha büyük ölçüde yararlanmaya ve ona hakim olmaya götürmektedir. NOVA ATLANTİSte Bacon tekniği bir Ütopya insan için bir umut kaynağı olarak gören ilk düşünürdür. Baconun bütün eleştirdiği yaklaşımlara karşı geliştirdiği buluşlar yapma sanatının en büyük eksikliği matematiksel bilimlerdir.Onun doğal deneysel bilimler anlayışında matematiksel bilimlere hiç başvurulmaz. Bu düşüncesi onu 17.YY egemen olan kültürel hava içinde ayrıksı kılar ve 16 .yy yaklaştırır.Baconın teknik doğa ve dünya görüşüyle yine de 17 .yy ait olduğunun göstergesidir.Descartes da ise doğa bir makinedir ve bilim de bu makineyi kullanma ve yeni makineler üretme sanatıdır. Oysa Descartes gençken kendisine okullarda öğretilen matematik üzerinesomut hiçbir şeyin kurulmamış olmasına şaşırdığını belirtirken kurmakta olduğu bilimi matematikçiyi hayalci bir astrolog olmaktan çıkarıp örnek ve etkili bir bilgin bir mühendis haline getirecek olan matematiksel fiziği düşünmektedirler. Descartes Bacondan çok farklıdır.Bacon aklın işlevini gözlemleme kaydet me ve ortak duyunun olgularını düzene sokma ile sınırlayarak bilimi tanımlamaktaykenDescartes bunlardan bambaşka bir sonuç çıkarmaktadır. Teorinin pratiğe sızması teorik aklın pratik akla dönüşmesi yani bir teknoloji ve bir matematiksel fizik mümkündür.İşte Descartesın insanı doğanın efendisi ve sahibi kılacağını umduğu şey bu dönüşümdür. Sonuç olarak 17.yyda ilk kez akılsal olan deneysel olana teoria praksisonu değiştiripdönüştürüp yeniden makineler şeklinde yapılandırmak üzere sızmakta ve matematiksel fizik doğmaktadır. 17.yy Descartes Spinoza ve Leibniz de en görkemli örneklerini verecek olan öğretileri felsefi düşüncenin bu doğa anlayışı karşısında verdiği metafizik çabanın ürünleri olarak tanımlanabilir. HÜLYA YALIM