Fransa

'Ülkeler' forumunda Uygu tarafından 24 Eyl 2012 tarihinde açılan konu

  1. Uygu

    Uygu New Member

    Belçika,Lüksemburg, Almanya, Almanya Orta Avrupa'da Kuzey Denizi ile Alpler arasında uzanan bir devlet.
    [​IMG]
    Doğusunda Çekoslovakya ve Polonya; güneyinde Avusturya, İsviçre; batısında Fransa, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg; kuzeyinde Danimarka ve Kuzey Denizi yer alır. Almanya, birisi Baltık Denizinde, diğeri Kuzey Denizinde iki adaya sahiptir. Baltık Denizindeki Fehmarn Adası 185 km2, kuzeyinde bulunan Sylt Adası ise 99 kilometrekaredir.

    [​IMG]

    İtalya,
    Monako,
    Andorra ve
    İspanya ile komşu olan, Batı Avrupa'da bir ülkedir.
    Avrupa Birliği'nin kurucu üyesidir.
    Politika

    Beşinci Cumhuriyet'in anayasası

    28 Eylül 1958'de halk oyuyla onaylandı. Yeni anayasa, icra merciinin gücünü (parlamentoya göre) artırmıştır. Anayasaya göre devlet başkanı 5 yıllık bir süre için doğrudan seçilir. Devlet başkanının tasarrufu, devletin düzgün çalışmasını ve devamını sağlar. Devlet başkanı, başbakanın atamasını yapar, orduyu yönetir ve uluslararası anlaşmaları onaylar.

    Fransız Parlamentosu (Assemblée Nationale) Fransa'nın ana yasama organıdır. Milletvekilleri 5 yıllık süre için doğrudan oyla seçilir ve her seçimde tüm koltuklar için oylama yapılır. Senatörler ise Parlamento tarafından 9 yıllığına seçilir. Senato seçimleri her 3 yılda bir yapılır ve her seçimde senatonun üçte biri yenilenir. Senato'nun yasama gücü sınırlıdır: Senato ile Parlamento arasında anlaşmazlık olması durumunda son söz Parlamento'ya aittir. Parlamento'nun gündemini belirlemede hükümetin büyük etkisi vardır.



    Avrupa kıtasının, toprakları en geniş ülkelerinden biri. Akdenizde ve


    Atlas Okyanusunda geniş kıyıları vardır. Kuzeyinde Manş Denizi ile Kuzey Denizi, güneyinde İspanya ve Akdeniz, batısında Atlas Okyanusu, doğusunda İtalya ve İsviçre, kuzeydoğusunda Almanya, Lüksemburg ve


    Belçika yer alır. İtalyaya daha yakın olan Korsika Adası da Fransaya aittir. Batı Avrupanın büyük devletlerinden biri. Kuzeyden Manş denizi, Calais boğazı ve Kuzey denizi, kuzeydoğudan Belçika. Lüksemburg ve Almanya, doğudan Almanya, İsviçre ve İtalya, güney. den Akdeniz ve İspanya, batıdan da Atlas okyanusu ile sınırlıdır. Yüzölçümü 551.255 kilometrekare nüfusu 44.970.000 dir. Cumhuriyetle yönetilmektedir. Baş şehri Paristir.

    Tarihi
    M.Ö. birinci yüzyıla kadar Fransa hakkında pek az bilgi vardır. O zamanlar bu ülkeye Gallia ismi verilirdi. Galliada, Galluslar,
    Keltler ve şimdiki Gaskonyanın Boskları yaşarlardı. Gallia kabile başkanları tarafından idare edilirken M.Ö. 51-58 yılları arasında
    Caesar tarafından fethedilmiş ve 500 yıl


    Roma idaresinde kalmıştır. Romanın tesiriyle yeni bir Gallia-Roma medeniyeti doğmuş, Hıristiyanlık da hızla yayılmıştır. Beşinci yüzyıl başlarında
    Germen boyları Romayı istilaya başlayınca Galliaya da gelmişlerdir.

    Galliaya ilk gelen Germen boyları Vizigotlar, Franklar ve Burgundlardır. Roma İmparatorluğunun ortadan kalkma tarihi olan 476dan on sene sonra, yani 486'da Clovis idaresindeki Franklar, Gallianın son Roma varisi Syagrrusun kuvvetlerini Sorssunsda bozguna uğratmışlar ve Clovis, Frankların kralı olmuştur. Clovis, daha sonra Güney Galliayı Vizigotlardan almış ve 496 yılında Almanyaya hakim olarak Merovenj sülalesini kurmuştur. Ölümünden önce topraklarını oğulları arasında paylaştırdığı için, ölümünden sonra bir daha birlik sağlanamamış, yıllarca kardeş kavgaları devam etmiştir.

    Merovenj krallarının zalimane ve sefih bir hayat sürerek birbirleriyle sürdürdükleri mücadele, Gallia ülkesini fakir, harap bir hale getirmiştir. Merovenj kralları adına ülkeyi idareye başlayan Caroling sülalesinden Karl Martel, Franklarda tekrar bütünlüğü sağlamış, hatta İspanyada devlet kurmuş olan Emevilerin bir ordusuyla 732 yılında Poitiers-touıs arasında yaptığı savaşı kazanmıştır. Oğlu olan Bodur Péppin, son Merovenj kralını tahtından indirerek kendini 751'de kral ilan etti. Papa tarafından da kral olarak takdis edildi. Oğlu Büyük Karl zamanında ülke toprak olarak genişledi. Oğlu olan Birinci Ludvige gelişmiş, büyümüş bir Fransa ile Almanya bırakmıştır. Birinci Ludvigin ölümü ile ülke üçe bölündü. 843 yılında üç kardeş Verdun Antlaşması ile ülkeyi taksim ettiler. Ülke kendini meydana getiren üç millete (Fransız, İtalyan ve Alman) birer papa düşecek şekilde bölündü. Bugünkü Fransa, Dazlak İkinci Charles (Kel Şarl)'ın payına düşen kısımdadır. Ülkeye Francie (Fransa) ismi bu zamanda verildi.

    Bundan beş asır sonra 1337de İngiltere Kralı Üçüncü Edwardın Fransa tahtında hak iddiası ile ülkenin bir kısmını işgal etmesi bu iki ülke arasında " 100 Yıl Savaşları" adı verilen uzun süreli bir harbin meydana gelmesine sebep oldu. Bu savaşlar 1420 senesinde Fransanın kendi topraklarını kurtarması, İngilterenin ise iddia ettiği hakkını alamaması ile nihayet buldu. Bu zamandan sonra 1422de başa geçen yedinci Charles, ülkeyi kuvvetlendirmek için çalışmalarda bulundu. Daha sonraları 1498 senesinden 1547 senesine kadar ülkeye hükmeden On İkinci Louis ve Birinci François zamanında ülke, Almanya ve İtalya ile her seferinde aleyhinde neticelenen uzun süreli savaşlara girdi.

    On altıncı asırda, her geçen gün bozulan Hıristiyanlık dininin daha değişik ve bozuk mezhebi olan Protestanlık, Fransada yayılmaya başladı. Yeniçağda ortaçağ zihniyetinin hakim olduğu asiller ve avamlar şeklinde insanların hürriyet ve haklarının son derece sınırlı olduğu bir sosyal yapıya sahip olan Fransada kilise ve kral, 1572de ülkede büyük bir Protestan katliamına girişti. 1600lü yıllardan itibaren ülkede sömürgecilik zihniyeti yoğunlaştı. Dünyanın çeşitli yerlerinde ülkeleri kendi refah ve rahatları için insanlık dışı muamelelerle sömürmeye başladılar. On yedinci yüzyılın sonlarında diğer Avrupa devletlerinden İspanya, Hollanda ve İngiltere ile uzun süreli savaşlara giren Fransada daha sonra 1774'te, Kral Onaltıncı Louis zamanında, sonu tarihte çok meşhur olan, yakınçağın başlangıcı kabul edilen 1789daki ihtilalle neticelenen iç karışıklıklar yoğunlaştı. 14 Temmuz 1789'da Paris halkı, kral ve asillere karşı ayaklandı. Siyasi mahkumların bulunduğu Bastılle Hapishanesini basan isyancılar, buradaki mahkumları serbest bıraktılar. Kral devrilerek bir ay sonra meclis "Vatandaş ve İnsan Hakları Beyannamesi"ni yayınladı (Bkz. Fransız İhtilali).

    Bu hadisenin devamı olarak 1797 senesinin Eylül ayında ülkede Cumhuriyet ilan edildi. Fransada bu yeni siyasi değişiklik, komşu devletleri telaşa düşürdü. Bunlardan İngiltere başta olmak üzere toplam beş ülke ile savaşmak zorunda kaldı. Ülkedeki yeni yönetime geçilmesi üzerinden fazla bir zaman geçmeden 1799da başa geçen General Napolyon Bonapart, ülke idaresinde tek söz sahibi olan kişi durumuna geldi. Bunun neticesi olarak da 1804te kendisini Fransa İmparatoru ilan etti.

    Napolyon Bonapart, kuvvetli bir ordu teşkil ederek dünya hakimiyetini ele geçirmek için İngilizlere ve Avrupanın çeşitli yerlerine aralıksız seferler düzenledi. Osmanlılara karşı Mısırda Akka Kalesinde yapılan savaşta büyük bir hezimete uğrayan Bonapart, kendisini tekrar toparladıktan sonra 1812de 500.000 kişilik düzenli bir ordusu ile bu sefer de Rusya üzerine yürüdü. Fransadan Moskovaya kadar ilerleyen Napolyon, kazandığı zaferlerini Moskovanın soğuğuna kaptırdı. Fransızların alışamadığı soğuk havada Rusların küçük saldırılarından çok perişan oldu. Moskovayı işgal eden zamanının en büyük ordusu, perişan bir vaziyette geri çekilmeye başladı. Fransaya ordunun ancak % 15i dönebildi.

    1812 yılı sonlarında Parise dönen Napolyonun elinde İmparatorluğunu ayakta tutacak düzenli bir ordusu kalmamıştı. Hemen yeni bir ordu kurulması hazırlıklarına başladı. Napolyonu toparlanmadan bastırmayı planlayan Avrupa devletleri, bir ittifak kurdular. Rusya, Prusya, İngiltere, İsveç ve Alman devletleri bu ittifaka katıldılar. Bu durum üzerine Napolyon hazırladığı ordusu ile Almanyaya girdi. Rus ve Prusya ordularını arka arkaya iki defa yendikten sonra Saksonyayı işgal etti. Elinde yeteri kadar kuvvet bulunmadığından ateşkes antlaşması yaptı. 1813 yılında ateşkes bozularak savaş yeniden başladı. İttifak devletlerinin orduları 19 Ekim 1813 tarihinde yapılan Leibzig Savaşında Napolyonu yendiler. Bu mağlubiyet üzerine Napolyon çekilmeye başladı; ittifak devletleri ilerlemeye devam ettiler. 30 Mart 1814te Parise girdiler. Bu gelişmeler karşısında Fransız halkı Napolyonun aleyhine döndü. Fransız Senatosu Napolyonu imparatorluktan istifaya çağırdı. Bunun üzerine Napolyon tahttan çekildi. 20 Nisan 1814te Elbe Adasına sürüldü. Bundan sonra krallık tekrar kurularak, tahta Onsekizinci Louis getirildi. Bir ara Napolyon tekrar idareyi ele aldı. 1815teki Waterloo Savaşını kaybetmesiyle 100 günlük saltanatı tekrar sona erdi. Amerikaya gitmek isterken, İngilizlere teslim oldu. Tahta tekrar Onsekizinci Louis geçti (1814-1824). Krallık idaresi 1848 yılına kadar devam etti.

    1848'den 1852'ye kadar süren bir Cumhuriyet idaresi tesis edildi. Almanyaya karşı 1870'te Fransanın açtığı savaş, hezimet ve ağır şartlar ihtiva eden bir antlaşma ile son buldu. Savaş sonunda 1871'de Cumhuriyet üçüncü defa ilan edildi. Yeni rejim Asya ve Afrikadaki sömürgelerine daha insafsızca muamele etmek suretiyle savaş tazminatı borçlarını çok kısa bir sürede ödedi.

    Birinci Dünya Savaşına
    İngiltere ve Rusyanın müttefiki olarak girdi. Bağlı bulunduğu ittifakın savaştan galip çıkmasına rağmen Fransa kendi bünyesinde çok büyük zarar gördü. İkinci Dünya Savaşında da İngiltere, Rusya ve Amerika safında yer alan Fransa, harbin başında Almanya tarafından işgal edilmiş fakat harbi müttefikler kazanınca işgalden kurtulmuştur. 1946 yılında, dördüncü defa cumhuriyet ilanından sonra savaş masraflarıyla çok bozulan mali durum, Amerikan yardımlarıyle düzeltilebilmiştir.

    Fransa içte ve dışta güçlenmeye çalışırken denizaşırı sömürgelerini yavaş yavaş kaybetmeye başladı. Önce Suriye ve Lübnan, sonra Çin hindi, Tunus ve Fas bağımsızlıklarını kazandılar. Bu sömürgelerinin elden gitmesinin hemen akabinde, Cezayir de bağımsızlık için ayaklanınca, bu ülkede uzun zamandır yaşayan Fransızların çokluğu bütün Fransayı harekete getirmiş, 1958 yılında ordu bir darbe yaparak on iki yıldır iktidardan uzak kalan General de Gaulleü geniş yetkilerle göreve çağırmıştır. De Gaulleün halk oyuna sunduğu anayasa ile beşinci cumhuriyet kurulmuştur. De Gaulle, Fransa tarihinde en fazla başkanlıkta kalan kimse olarak 11 yıl ülkeyi idare etmiş, içte ve dışta Fransayı parlak bir duruma getirmiş, fakat Cezayirin bağımsızlık kazanmasına engel olamamıştır. 1968 yılı Mayısında başlayan öğrenci-işçi hareketleri aynı yıl bastırdı, fakat De Gaulle 1969 Nisanındaki halk oylamasında görevinden ayrılmak mecburiyetinde kaldı.

    1969 Haziranında yapılan seçimler sonunda Cumhurbaşkanlığına Pompidou geldi. Pompidou da bir müddet De Gaulle'ün politikasını devam ettirdi. 1972 yılında Pompidou, De Gaulle'ün politikasını değiştirerek İngilterede Ortak Pazara (AET) girme müzakerelerine başladı ve 1973 başında Fransa AET'nin bir üyesi oldu. 1974 Nisanında Pompidounun ölümü üzerine Bağımsız Cumhuriyetçi Partiden Giscard dEstaing, Sosyalist François Mitterandı yenerek başa geçti. 10 Mayıs 1981'de yapılan seçimlerde, Sosyalist Mitterand Cumhurbaşkanı oldu. Mitterand 5 önemli endüstri dalını ve önemli özel bankaları devletleştirdi. 1988 seçimlerini tekrar Mitterand kazandı.

    [​IMG]
    Tarih Boyunca Türk-Fransız İlişkileri
    Türk ve Fransız milletleri arasında siyasi, askeri ve kültürel münasebetler bu iki milletin tarihlerinin ilk zamanlarından itibaren başlamaktadır. Hun Türklerinin lideri Attilanın 451 yılında Gallio (Galya) içlerine, Orleansa kadar devam eden akını, Türk-Fransız milletleri arasındaki münasebetlerin başlangıcıdır. Fakat esas münasebetler Müslüman batı Türkleri ile olmuştur. Alparslanın 1071 yılında Malazgirt Meydan Savaşını kazanmasıyla Anadolu topraklarına Türklerin yerleşmesi, Avrupa milletleri nazarında (günümüze kadar devam eden) bir Türk meselesi doğmasına sebeb olmuştur. Bu tarihten itibaren Anadolunun, daha sonra İstanbulun, Avrupa Rumelisinin Müslüman Türklere karşı savunulması ve kurtarılması, Hıristiyan Avrupa milletlerinin en başta gelen meselesi olmuştur. Bu maksatla Hıristiyan Avrupa, günümüze kadar devam eden, değişik şartlarda ve hüviyetlerde Haçlı seferleri düzenlemiştir. Hıristiyan Avrupa milletlerinden birisi olan Fransızlar da hangi idareye tabi olurlarsa olsunlar, bu Haçlı seferlerinde devamlı rol almışlardır. Bu sebeplerledir ki askeri ve kültürel temaslar yüzyıllar boyunca devam edip gelmektedir.

    Papa İkinci Urbonus, bütün Hıristiyan Avrupa devletlerini birleştirip hem Türkleri durdurmak hem de Kudüsü almak fikriyle faaliyete başladı. Türklere karşı ilk tepki Fransada kendini gösterdi. İlk Haçlı kafilesini Pierre lErmite adlı bir Fransız keşişi harekete geçirdi. Etrafında 50.000 Fransız topladı. Bu kafile Kudüsü almak hülyasıyla Fransadan ayrıldı (1096). (Bkz. Haçlı Seferleri)

    1147-1149 tarihleri arasında Fransa Kralı Yedinci Louis ile Almanya İmparatoru Üçüncü Konrad İkinci Haçlı Seferini başlatarak Anadolu üzerine yürüdüler. İlk dalga 75.000 kişilik ordusuyla Alman ordusu idi. Selçuklu Sultanı Birinci Mesud, Haçlı kuvvetlerini yok etti. Alman kralı 5000 askeri ile zor kaçabildi. Fransa Kralı Alman askerlerinin döküntülerini de toplayarak 155.000 kişilik ordusuyla sefere devam etti. Sultan Birinci Mesud, Haçlıları Toros geçitlerine çekti. Toroslarda müthiş zayiat veren Fransız askerleri, Antakyaya sığındılar. Şama yaklaştılar. Bu şehrin varoşlarında Türkler tarafından bir defa daha bozulup geriye atıldılar.

    1189-1192 yılları arasında yapılan Üçüncü Haçlı Seferini tertipleyenler ve bizzat idare edenlerin içinde Fransa yine vardı. Fransa Kralı Philippe-Auguste, İngiltere Kralı Aslan Yürekli Richard (Fransız asıllıdır), Almanya İmparatoru Friedrich Barbarossa gibi üç şahsiyet bu seferi bizzat idare ettiler. Filistinde buluşarak Kudüse saldıran Haçlılar, Selahaddin Eyyubi ile yaptıkları savaşta ağır zayiatlar vererek hiçbir netice alamadan memleketlerine döndüler.
     
  2. Uygu

    Uygu New Member

    Siyasi Hayat
    İkinci Dünya Savaşından sonra dördüncü defa Cumhuriyet ilan edilmiştir. Günümüzde parlamenter Cumhuriyet rejimi ile idare edilir. Parlamentosu, 577 üyeli Millet Meclisi ve 317 üyeli Senatodan meydana gelir. Millet meclisi üyeleri 5 yıllık bir süre için halk tarafından seçilir. Senatörler ise millet vekilleri ve belediye meclisleri tarafından 9 senede seçilir.

    Siyasi durum : Fransanın 1789 ihtilalinden önce bir anayasası yoktu ve memleket, doğrudan doğruya krallar tarafından yönetilirdi. 1789 da meydana gelen ilk anayasa, ihtilal yıllarında kısa aralıklarda değişikliğe uğradı. Cumhuriyet ilk defa 1792 yılında ilan edilmiş, onu Convention, Directoire ve Consulat, 1804 yılında da Birinci Napoleonun imparatorluğu takip etmiştir. Birinci Napoleonun büyük yenilgilerin, den sonra yeniden krallığa dönülmüştür. 1848 yılında ikinci defa cumhuriyet ilan edildiyse de 1852 de Napoleon III. ikinci imparatorluğu kurmuştur. 1870 yılında uğranılan Sedan yenilgisi üzerine üçüncü defa Cumhuriyet ilan edilmiştir. Fransa, Birinci Dünya Savaşının galip devletleri arasında yer almış savaştan sonra, dünyanın büyük devletleri arasındaki durumunu muhafaza etmiştir. İkinci Dünya Savaşının başlaması üzerine, Birleşik Devletlerin ve İngiltere'nin yanında Almanlara ve müttefiklerine karşı savaşa başlamış fakat, 1940 yılında Almanlar tarafından işgal edilmiş ve mütareke yapmak zorunda kalmıştır. Bu yıllarda Fransayı Mareşal Petain tek başına yöneltmiş, İkinci Dünya Savaşının da Müttefiklerin lehine sonuçlanması üzerine, Fransada üçüncü Cumhuriyet devri kapanmıştır. 1947 yılında dördüncü cumhuriyet devri başlamış fakat savaş sonunda meydana gelen çeşitli meseleler ve anlaşmazlıklar, sömürgelerde çıkan ayaklanmalar, dördüncü cumhuriyet devrinin de kapanmasını sağlamıştır. 1959 yılında, Fransa beşinci cumhuriyetine girmiştir.

    Cumhurbaşkanı yedi yılda bir halk tarafından seçilir. Bakanlar kurulunu, yüksek kamu görevlilerini ve yargıçları atayan cumhurbaşkanı yönetimle ve yasalarla ilgili konularda halk oylamasına başvurma ve meclisi fes etme yetkisine sahiptir. Hükumet hem cumhurmbaşkanına, hem parlamentoya karşı sorumludur. Dış politika ve savunma gibi konularda da cumhurbaşkanının belirli bir ağırlığı vardır.

    1993te yapılan seçimler sol partilerin hezimeti ile neticelendi. On iki yıldır iktidarda olan sol partiler büyük hayal kırıklığına uğradılar. Sağ partilerin kurduğu koalisyon 484 milletvekilliği kazandı.


    Ekonomi
    Tarım
    Fransa bir tarım ülkesidir. Topraklarının % 80i tarıma elverişli olup halkın 2/3ü bu sektörde çalışmaktadır. Kereste ve ormancılıkla uğraşanlar bu orana dahildir.

    Champagne bölgesinde Fransız tarım ürünlerinin 3/4ü elde edilir. Geri kalan kısmının büyük bölümü Normandiya ve Bretanya bölgesinden elde edilir. Rhöne Havzasının kuzey kesimlerinde mısır üretimi yapılır. Meyve ve şeker hammaddeleri tarımı, büyük şehirlere yakın bölgelerde yapılır. Orta Akdeniz bölgesinde üretim çeşidi bakımından en zengin olan bölgedir. Fransada en çok; buğday, arpa, mısır, darı, patates, şekerpancarı gibi ürünlerin yanında her türlü meyve ve sebze yetişir.

    Hayvancılık
    Fransada 22 milyon civarında büyükbaş, 10 milyon civarında da küçükbaş hayvan beslenir. Büyükbaş hayvanlar, Artois, Bourbonne, Bourgogne, Chevenne, Gaskonya bölgelerinde ve Normandiya ve Bretanyada beslenmektedir. Küçükbaş hayvanlar özellikle Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü bölgelerde, Pouince, Chevenne, Guyenne bölgesinde ve az miktarda kuzeyde Bary bölgesinde beslenir.

    Sanayi
    Tarımdan sonra ikinci büyük sektör sanayi sektörüdür. Büyük farklılıklar ve çeşitlilikler göstererek toplam milli üretimin % 50si bu sektörden sağlanmaktadır. Aktif halkın % 40ı sanayi sektöründe çalışmaktadır.

    Enerji kaynakları sanayi için yeterli değildir. Bu durum sanayide kömürün kullanılması ile telafi edilmeye çalışılmaktadır.

    Petrol kaynaklarının yetersizliği petrol ithalatının miktarını artırmaktadır. Petrol rafinerilerinin rafinaj kapasitesi 150 milyon ton civarındadır. Lacq bölgesinde çıkarılan tabii gaz bütün ülkeye dağıtılmaktadır.

    Termik kaynaklı elektriğin % 45inin üzerinde bir miktar, Paris bölgesinde kullanılmaktadır. Toplam 800 milyar kw-sa. üzerinde olan elektrik üretiminin % 60ı termik, % 30u hidrolik, % 10u ise nükleer enerji santrallerinden elde edilir.

    Ağır sanayinin geliştiği Fransada çok sayıda otomobil fabrikaları, tersaneler, hava araçları fabrikaları, büyük elektrik-elektronik alet ve cihaz fabrikaları, kimya endüstrisi merkezleri, lastik fabrikaları, tekstil fabrikaları gibi birçok fabrikalar çeşitli yerleşim yerlerine yayılmıştır.

    Dış ülkelere sattığı malların başında otomobil, dokuma, silah, savaş uçakları, savaş gemileri, demir, buğday, süt ürünleri ve kimyevi maddeler gelir. Dışarıdan ise petrol ve çeşitli hammaddeler alır.

    Ulaşım
    Ulaşım bakımından çok ileri bir durumda olan Fransada demiryolu ve hava yolu çok gelişmiştir. Bunlardan sonra karayolu ve deniz yolu gelmektedir. Ülkenin her tarafı demiryolu ağı ile örülmüştür.

    804.940 km civarında kara yolu vardır. Otoyol 2000 km üzerindedir. Demiryollarının uzunluğu ise, 36.600 kilometredir. Ülke içinde kanallarla ve nehirlerle su yolu taşımacılığı yapılır. Kanalların ve nehirlerin taşıma uzunluğu 15.000 kilometrenin üzerindedir.

    Hava ulaşımı ülke içinde her tarafı sarmış, 100ün üstünde ülke ile bağlantı kurulmuştur. Başşehir Pariste 3 hava alanı vardır. Bunun yanında deniz ulaşımı da gelişmiştir ve Fransa ticaret filosunun hacmi 10 milyon tona yakın olup, dünyada ilk on sıraya girer.
    [​IMG]
     
  3. Uygu

    Uygu New Member

    Fransa ve Türkiye

    Fransa ve Türkiye ilişkileri yüzlerce yıllık köklü bir geçmişe sahiptir. Özellikle Kanuni Sultan Süleyman döneminde Fransa Osmanlı Devleti'ni diğer Batı Avrupa ülkelerine karşı bir tür dengeleyici olarak görmüş ve işbirliği yapmıştır.

    Fransız Devrimi'nden sonra diğer etnik gruplar gibi Türkler de milliyetçilik anlayışlarını Osmanlı'nın klasik millet anlayışından ırk temelli anlayışa doğru çevirmişlerdir. 19. yüzyıl boyunca Osmanlı aydınının laikleşmesi sürecinde de Fransa önemli bir ilham kaynağı olmuştur. Osmanlı siyasi gelenekler açısından da Fransa'nın devrim, terör ve sonrası döneminde fazlasıyla etkilenmiştir.

    I. Dünya Savaşı'nda iki taraf farklı cephelerde savaşmışlar ve Osmanlı'nın yenilmesiyle birlikte Anadolu'yu işgal edenlere Fransa da katılmıştır. O ana kadar azınlıkları çıkarları doğrultusunda destekleyen Paris, bundan sonra bu siyasetini gizleme gereği dahi duymayacaktır. Özellikle Kilikya ve Güneydoğu bölgelerinde Ermeni destekçilerinin katliamlar yapmasına da göz yuman Fransa'nın bu tavrı Anadolu topraklarında kan davalarına yol açmıştır.Ancak Mustafa Kemal Önderliği'ndeki Türk orduları Fransızları ve Müttefiklerini en kısa zamanda Anadolu topraklarından atmış ve Tükiye Cumhuriyetini kurmuştur.(1923)

    Son dönemde ise Fransa Meclisi'nin 2001 yılında Ermeni iddialarını 'soykırım' olarak kabul etmesi ilişkileri son derece germiştir. Buna ek olarak Fransa Meclisi 12 Ekim 2006 tarihinde, "Ermeni soykırımının inkârının suç sayılması"nı ve ihlal edenlere 1 yıl hapis ve 45.000 Euro para cezası verilmesini öngören yasa teklifini kabul etmiştir. Türkiye bu olayı sert bir dille kınamış ve bazı yaptırımlar uygulayacağını açıklamıştır. Resmi düzeyde olmasa da sivil toplum kuruluşları ekonomik boykot kararı almışlardır.Fransa'nın bu tavrından yola cıkarak Türkiye'de Fransa ve Ermenistana Ambargo uygulamıs bir süreden sonra Fransa'nın baskılarıyla kaldırılmıştır.(Fransa zor durumda kalmadığı için).

    Fransa, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkan başlıca birlik üyelerinden biridir.


    Konuşulan diller
    İzole Dil:
    Baskça
    Kelt dilleri:
    Bretonca
    Cermen dilleri:
    Alsasça (Elsässerdeutsch)
    Batı Flamanca
    Lorraine Frankçası
    Roman dilleri:
    Katalanca
    Korsikaca (Corsu)
    Franko-Provensal
    Bressan dili
    Dauphinois
    Forézien
    Jurassien
    Lyonnais
    Savoyard
    Oksitanca :
    Alp Provensal
    Auvergnat dili
    Gaskonca
    Ariegese (Ariégeois)
    Bearnese (Béarnais)
    Landese (Landais)
    Langedokça
    Limousin dili
    Nissart dili (Niçois or Nissart)
    Provensal
    Oïl dilleri:
    Burgundian dili
    Champenois
    Franc-Comtois
    Fransızca
    Lorrain dili
    Normanca
    Picard dili
    Poitevin-Saintongeais
    Valonca

    Yerel diller dışında çeşitli göçmen dilleri, özellikle Portekizce, İtalyanca, Arapça ( Mağribi lehçesi) ve Berberice konuşulur.



    Fransız Guyanası (İNİNİ dahil): Brezilya`nın kuzeyinde ve Suriname (Surinam)`ın kuzeydoğusundadır. Buraya ilk yerleşmeler 1637`de kurulmuştur. Avustralya`ya olduğu gibi buraya da mahkûmlar gönderilmekte idi, ancak ülkenin yerleşmeye açılarak doğal kaynakların işletilmesiyle mahkûmların gönderilmesinden vazgeçilmiştir. Burada ilk yerleşmeler, 1852`de kurulmuştur. 2. Dünya Savaşı`nda Fransa`nın eline geçmiş, 1945`te ülkeye tamamen Fransızlar hâkim olmuş ve 1958`de 5. Cumhuriyet Anayasası`nı kabul eden Guyana, Fransa`nın denizaşırı ülkesi olmuştur.

    Nüfusu 200 bin olan ülkede pirinç, muz, şeker kamışı yetiştirilir. Kereste, altın, karides ve içki üretim tesileri bulunan Fransız Guyanası`nda boksit, kaolin yatakları vardır.



    Guadeloupe: Puerto Rico`nun güneydoğusunda iki büyük adadan oluşur. Yüzölçümü 483 km2, nüfusu 452 bin`dir. Karaip Denizi`ndeki bu adayı, Kristof Kolomb 1493`te keşfedilmiştir. Burada zaman zaman faaliyet gösteren ve en yüksek zirvesi 1467 m`ye ulaşan volkanik dağlar bulunur. Adada 1976-77`de oluşan şiddetli volkanik faaliyetler sonucu binlerce insan evini terk etmiştir. Fransızlar, Adaya 1635`ten itibaren yerleşmeye başlamışlardır. Guadeloupe, 1958`de 5. Fransız Anayasasını kabul ederek Fransa`nın denizaşırı şubesi olmuştur. Turizmin geliştiği ülkede şeker pancarı, muz ve patlıcan üretilir.



    Martinique (Martinik): Venezuela`nın kuzeydoğusunda Küçük Antil adalarındaki Fransız topraklarıdır. 436 bin kadar nüfusu olan ada halkı, şeker kamışı, muz, içki, ananas üretmektedir. Turizmin de geliştiği adanın sahilleri güzel manzaralara sahiptir. 1502`de Kristof Kolomb`un keşfettiği adaya 1635`te Fransızlar gelmişler. 1958`de Fransa`nın denizaşırı ülkeleri arasına girmiştir.



    Reunion: Hint Okyanusu`nda Madagaskar adasının 420 mil doğusunda 787 bin nüfuslu volkanik bir adadır. 16. yüzyılda Portekizliler tarafından keşfedilmiş, yerleşmenin olmadığı bu adaya 1642`de Fransızlar sahip olmuştur. 1958`de Fransa`nın bünyesinde kalmıştır. Toplam 972 mil kare olan adada içki, muz, vanilya ile parfümeri bitkileri üretilir.



    Fransız Polinezyası: Pasifik Okyanusu`nun güneyinde mercan adalarından oluşan adalar topluluğudur. Buradaki 130 adanın 25`inde yerleşme yoktur. Bu adalar 1903`te bir koloni hâline getirildi. Bu adaların en büyüğü olan Tahiti`ye 1768`de Fransa sahiplendi. 1958`de Fransız Polinezyası, Fransız 5. Cumhuriyet Anayasası`nı kabul ederek Fransa`nın denizaşırı ülkeleri içinde yer aldı. ülke, 275 bin nüfusludur. İdarî merkez Tahiti adasındaki Papeete`tir. Başlıca ürünü Hindistan cevizidir. Turizmin geliştiği Fransız Polinezyası`ndaki halkın millî geliri de yüksektir.



    Yeni Kaledonya: Sydney`in (Avustralya) kuzeydoğusunda biri büyük çok sayıda adadan oluşan ülkenin yüzölçümü 16 747 km2, nüfusu 220 bindir. Nüfusun üçte biri beyaz, beşte biri Hint-Çin kökenli ve Japondur. J. Cook tarafından 1774`te keşfedilen ada 1857`de Fransa`ya bağlandı. Adada yerlilerle Avrupalılar arasında çatışmalar oldu, beyazlar Fransız egemenliğini, yerliler bağımsız bir ülke olmayı istediler. Sonuçta yerlilerle Fransızlar anlaşarak Fransa`nın denizaşırı ülkesi olmayı kabullendiler. Yeni Kaledonya dünyanın önemli nikel üretim merkezidir. Kobalt, magnezyum, gümüş altın, bakır ve kalay yatakları da işletilmektedir.

    Alıntı
     

Bu Sayfayı Paylaş