Düşünde yaşadıklarını uyanınca da görebilseydin Düş ile uykularını birbirine ekleyebilseydin Gece ile gündüzü yalnızlık ile hüznü ay ışığı ile rüzgârı sevda ile karasevdayı ekleyebilseydin birbirine O zaman açılır mıydı kapıları düş ile uykunun? Keder ile kaderin neşe ile sevincin ruh ile bedenin ırmak ile dağların gurbet ile sılanın aşk ile yalnızlığın sevda ile karasevdanın kilitsiz kapıları? Ki ömür, görünmez bedeniyle göğünde bir bulut olarak kim bilir kaç yıldır, dolaşmakta? Düşleri kayıp bir akarsu dehlizi uykusu bir dağ kovuğu Ah! Düş gücünün esareti hayat kim bilebilir yaşadıklarını? Gecenin alfabesini kim okuyabilir gündüzün denklemini kim? Sen ki Musayı ve İsayı ve Muhammedi gördün Beethoveni, Mozartı, Dede Efendiyi dinledin Yedi denizler aştın ve yedi dağlar ruhunu yedi nehirler aynasında seyrettin Yazının münkirliğine, ayın ve güneşin icadına tanık oldun baruta ve engizisyona savaş ve barışa aspirine ve yalnızlığa sevda ve zelzeleye sellere ve karasevdaya şiire ve internete aşina kıldın kendini Ne kaldı öyleyse alfabesi ezbere bilinen o ruh ve bedenin iskeletinden başka? Öyleyse zaman azat olsun mekândan mekân zamandan münezzeh Başlasın mazinin sararan rengi ve gelecek günlerin ahengiyle sevdanın ve sevincin iklimi Zaman, işte o zamandır şimdi Refik Durbaş -bağışla ziyanımı-