İlk Çağ felsefesi, genel anlamda İ.Ö. 700'lerden başlayıp İ.S. 500'lere kadar olan dönemdeki felsefi gelişmeleri kapsamakta ve Antik Çağ felsefesi ile aynı anlamda kullanılmaktadır. Bu görüş, doğu felsefesi ile batı felsefesi arasında kesin bir ayrın varsayıldığında özellikle geçerli bir felsefe tarihi anlayışı olmaktadır; ancak ilk çağ felsefesi başka bir açıdan Antik Çağ felsefesinden önceki dönemden itibaren gerçekleşen, felsefenin bilgelik, yaşam bilgeliği anlamına geldiği felsefe anlayışını da ifade eder. Bu anlamda felsefe, daha çok doğu felsefesi olarak bilinen felsefelerde Mısır, Mezopotamya, İran, Çin ve Hint felsefelerinde şekillenmiş, Antik Çağ felsefesiyle bilinen anlamdaki felsefe geleneği başlamış olmaktadır. Buna göre, ilk çağ felsefesi denildiğinde bütün bu felsefe gelenekleri ve süreçleri dahil olmaktadır. Bu anlamda felsefe tarihi, İ.Ö. 15. yüz yıl İran'ına kadar uzanmaktadır. Öte yandan belli başlı felsefe tarihi kitaplarıysa genel bir yaklaşım olarak İlk Çağ felsefesi ile Antik Çağ felsefesini aynı anlamda ele almaktadırlar. Antik Yunan, Hellen ve Roma felsefesinin belli bir dönemi bu anlamda Antik Çağ felsefesi ya da ilk çağ felsefesi olarak adlandırılmaktadır ve bu adlandırma yaygın bir eğilimdir. İlk çağ felsefesi; M.Ö. 7. yüz yılın sonundan başlayıp, M.S. 2. yüzyıla dek süren dönemin felsefesidir. ilkçağ felsefesi, mitolojiden ya da çoktanrılı dinden kopuş ve doğal olayların yine doğal nedenlerle açıklanması gerektiği inancıyla başlamıştır. En seçkin temsilcileri arasında Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi büyük filozofların bulunduğu ilkçağ felsefesinde, bilimle felsefe hep bir arada olmuş, başlangıçta doğa felsefesi ön plandayken, sonlara doğru pratik felsefe ağırlık kazanmıştır. Çağın Felsefesindeki Genel Özellikler - İlk döneminde Yunan felsefesi hemen hemen bütünüyle dış doğaya, cisimlerin dünyasına yönelmiş olan bir doğa felsefesidir. - Bundan sonra insana karşı uyanan ilgi klasik dönemin geniş sistemlerine yol açmıştır. Bu sistemlerde Tanrı, insan ve doğa, bir düşünce bağlantısı içinde kavranmak istenmiştir. - Sistemli bağımsız ve kişiseldir - İnanca ve sezgiye değil akla dayalıdır. - Mitolojiye çoktanrıcılığa tepkiyi dile getirir - Görünüşün, çokluğun, ilişkilerin, oluşların ardındaki değişmez olanı arar. Buna da birlik adını verirler. - Aristotelesin kendi felsefesiyle okulunda gelişen ve biriken çok zengin bilgi kadrosu, tek tek bilimlerin bağımsızlığına her bilgi kolu üzerinde ayrıca çalışmalara yol açmıştır. Bundan sonra, her şeyi, bütün konuları içine almak isteyen bir sistem yerine: aralarında gittikçe ayrımlaşan bilimlerin bir karmaşası geçmiştir. Felsefe kendini bu bağlantıdan ayırmış, onun payına dünya ve hayat görüşleriyle ilgili genel sorunlarla uğraşmak düşmüştür. Döneme Damgasını Vuran Önemli Düşünce Adamları: Thales (Tales) Anaksimandros Anaksimenes Pythagoras (Pisagor) Herakleitos Parmenides Zenon (Xenon) Empedokles Anaksagoras (Anaxagoras) Demokritos Sofistler Sokrates (Socrates) Platon (Eflatun) Aristoteles
İ.Ö. VIII. yüzyılda başlayıp İ.S. V. yüzyılda sona eren devrede eski Yunan ve Roma kültürlerini içine alan felsefeye antikçağ felsefesi denir. Bu devreye, ayrıca, klasik ilkçağ adı da verilmiştir. Antikçağ felsefesinin ilkçağ felsefesinden ayrılığı; Uzakdoğu, Hint, Mısır, Sümer, Akad, Babil, Asur, Hitit, Fenike, İsrail, Pers, Kartaca gibi birçok kültürleri dışında bırakmış olmasıdır. İlkçağ felsefesi deyimi, Yunan ve Roma kültürüyle birlikte, bütün bu kültürleri de kapsar. Yunan felsefesi deyiminden, felsefenin kaynağı olan antikçağ felsefesi anlaşılır. Antikçağ Yunan felsefesi, klasik sıralamaya göre, İ.Ö. 600 yıllarında ilk düşünür sayılan Thalesle başlar ve İ.S. 529 yılında politeist Yeni Platonculuğun son sığınağı olan Atina okulunun Roma İmparatoru Justinianusun buyruğuyla kapatılmasıyla son bulur. Atina okulunun son yöneticileri sırasıyla şunlardır: Proklos, Neapolisli Marinos, İskenderiyeli İsidoros, Zenodotos ve Şanılı Damaskios... Okul, Damaskiosun zamanında kapatılmıştır. Ünlü Sicilyalı Simplikos da Damaskiosun öğrencisi ve sürgün arkadaşıydı. Aristotelese göre ilk filozof, İ.Ö. X. yüzyılda yaşadığı sanılan Homerostur. Homerostan sonra, Aristotetesin deyimince, ilk teologlar gelmektedir, bunların başında da İ.Ö. 700 yıllarında yaşayan Askralı Hesiodos vardır. Hesiodosun Teogonia adlı yapıtı tanrıların ve dolayısıyla dünyanın nasıl meydana geldiğini anlatmaktadır. Dünya edebiyatının, Mısırlı Amenotepten sonra, ilk büyük ozanı Homerostur. Homerosun İ.Ö. X. yüzyılda yaşadığı söylenir. Homeros belki gerçekten yaşamıştır ve eşsiz destanlarının ilk temel taşlarını koymuştur. Ne var ki Homeros adı, kendi kişiliğinden çok, bir ozanlar grubunu nitelemektedir. Prof. Walter Kranz Antik Felsefe adlı yapıtında İlias ve Odysseianın, aynı ozanın değil, aynı ozan okulunun malı olduğunu söyler. İliasın İ.Ö. 750 ve Odysseianın İ.Ö. 700 yıllarında bittiği bilinmektedir. Aristoteles, haklı olarak, Homerosu ilk filozof sayar. Antikçağ Yunan felsefesinin ilk temaları Homerosun mısralarında içerilmiştir. Örneğin Homeros, "Tanrıların babası ve anası Okeanostur" der ki bu, Thales felsefesinin özüdür. Homeros, insanı tutar ve tanrılar karşısında yüceltir. Ona göre insan iradesi, tanrı iradesinden de üstündür: "Akhilleus yeniden savaşa katılacaktır; ne zaman ki göğsündeki yürek buyuracak ve tanrı kışkırtacak" der. Görüldüğü gibi, burada asıl irade, insanındır, tanrıya sadece kışkırtıcılık düşmektedir. Homerosta açıkça bir tektanrı eğilimi vardır, sık sık: "Zeus, insanların ve tanrıların babası" sözünü tekrarlar. İlk nedenin (arkhe) su ve toprak olduğunu sezdirir, kahramanlarını "Sizler su ve toprak olun!" diye azarlatır. * Orhan Hançerlioğlu