Kardan Atlar Çekiyor Buzdan Tabutları - Tahsin Özmen

'Şiirler ve Güzel Sözler' forumunda zipper tarafından 11 Ağu 2013 tarihinde açılan konu

  1. zipper

    zipper quae nocent docent

    [​IMG]

    Ben daima…;
    çocukların her yerde aynı tonda ağladığına
    açlıkla büyünmediğine, acıların kardeşliğine
    mahcubiyetin masumiyetten geldiğine
    ağaçlar eşit,kuşlar eşit,canlar eşit diye…
    insanların eşitliğine inandım

    Çocukları şekersiz, bilyesiz düş kurmaz
    sapanıyla taş atan hiç bir çocuğu...
    yalın ayak kaçarken kurşun vurmaz
    insanlık…altında kalır
    el açmış mutlu sokaklar düşlerken…
    gökteki metal kuşlardan…patlayan misketler atılmaz sandım

    Hiç olmazsa hüsn-ü adâptandır diye…
    açlıktan boğazı örümcek bağlamış bebekler kefene belenirken
    biraz olsun vicdanlar sızlar da…
    komşu açken tok yatılmaz sandım
    çocuklara ölümü hiç yakıştıramadım…!

    Birileri…;
    can bildikleri…
    canı canandan almak
    cellâdı olmak için…mahkeme-i kübra’yı kurmuşlar
    önce kadın bedenlerini…
    kirlenmiş her hissin yurdu saymışlar
    sonra da günahkâr kadınlığın kefareti deyip…
    katli vacipte karar kılmışlar

    cehennemi hep onlara verip…cenneti hep kendilerine alan
    yaşamayı haram…ölümü helâl kılan
    ya töre ya da koca infazıyla…tüm güvercinleri vurmuşlar

    gelinlik yerine...
    kan damlalarının gelincik tarlasına döndürdüğü kefene sarıp...
    kardan atların çektiği…buzdan tabutlara koymuşlar
    kadınlara ölümü hiç yakıştıramadım…!

    Bazen vatan…
    bazen bir gaye-yi hayâl uğruna
    kardeş kardeşi vurmuş…
    insan insanı boğmuş insan kanında
    henüz bıyığı terlememiş bir oğul getirmişler bembeyaz kefeniyle…
    elleri ayakları yok…
    “kurşun yarası…kızıl karanfil gibi açmış alnında” *
    delikanlılara ölümü hiç yakıştıramadım…!

    Hiroşima ne ki…
    bütün gönderip…
    parçaları gelen oğlu yerine ölmek isteyen ana yüreğinin yanında
    düşündüm…!
    şu deniz hangi ananın gözyaşı…bu insan çölünün ortasında

    Hangi buluta baksam çığlık yağıyor
    hangi ananın kapısını çalsam…ölüm sağıyor
    analara ölümü hiç yakıştıramadım…!

    Taş plak değil ki yürek…gramofon iğnesi acıtmasın
    içerdeki irin aksın…ciğerdeki ateş sönsün… acı dinsin diye
    evladı yitik bir ananın gözlerinde yaş olup akmak istedim
    zamansız hayatlar solmasın…zulüm bitsin…ölüm olmasın diye
    her yanda barışa bandırılmış kandiller yakmak istedim

    Fakat acıyı ne bıçak keser…
    ne ceset tadar…ne de terazi tartarmış
    yüreğimde yeşerterek büyüttüğüm ey vicdan…!
    ben hep sana sığındım, hep sana sarıldım
    kan yıldızlara sıçradı…
    gözyaşım kıpkırmızı…hangi dilde ağlasam şimdi
    neye tutundumsa kırıldı…neye inandımsa yanıldım

    Anladım…;
    çiçek açmazmış kanda
    yaşamak için yapılsa da her kavga
    kimse tahtından indirememiş ölümü…her mezar bir varın sonuymuş
    günde beş değil…
    beş yüz kere secdeye yatsam ne çıkar
    meğer hayat…
    tüm cevapları yanlış beş şıklı bir soruymuş

    Bilirim…;
    her şair…
    kalemini yüreğine bansa da
    şiirlerini kırk karatlık elmas sansa da
    dokuz-nokta-ikilik deprem ne ki…
    şiirler şair cesetleriyle doluymuş
    şairlere ölümü hiç yakıştıramadım…!

    Ölüm bana alıştı da…
    ben kendimi ölüme alıştıramadım…!
    üç-beş karış boşluğu doldurma değilmiş
    ölümü hiç kimseye yakıştıramadım…!
    hiç kimseye yakıştıramadım…!
    hiç kimseye…!
    hiç…!
    …
    ..
    .



    Tahsin Özmen / 1987
     

Bu Sayfayı Paylaş