Kasabalı bir hüzün çökerdi söylediğin türkülere meşeler göğerir kalbin rehin kalırdı o huysuzda ve akşam soframıza ağarken bir yayla bulutu kuşları ürkütülmüş bir dal gibiydin, öylesine mahzun efkâr da yakışırdı sana, ilk kadeh kekik kokardı Kısa pantalonlu resimlerimiz sararmadı daha ilk sigarasını bölüşen iki okul kaçağı, iki haylaz Hiç kimseler anlamıyor muydu o günlerde ilk sevgilileriyle denizaşırı yolculuk düşleri kuran bizi ve ne çok yalnızdık sinemalar olmasa Unutalım mı şimdi kente indiğimiz o ilk günü sabahlara kadar okuduğumuz o kitapları kar aydınlığında yürüdüğümüz yolları unutalım mı Artık çok geç, işçiler seni soruyor ve ötekileri her karşılaşmamızda sizi konuşuyoruz uzun uzun Anımsar mısın odamızın talan edilişini her katta yaralı bir kardeşin çığlığını sonra Kantinde kitaplar yırtılıyordu, delik deşikti duvarlar mosmor bir çığlıktı gözleri Malatyalı kızın sana hep o huysuzu anımsatırdı, bilirdim Kimilerine göre ancak ölümü güzelleştirirdik biz birer çılgın mıydık gerçekten, serseri bir rüzgâr mıydık göğermiş meşeler kadar yakın mıydık bulutlara ve tarih upuzun bir hikâye miydi -öyle diyorlardı- bir işçi kıza söyledim bunları, yalandır, dedi. Anlamını yitiren birşeyler mi var şimdilerde yazdığım şiirlere yabancıyım, sokaklara yabancıyım taşı delemiyor bir çığlık ve apansız bir su oluyorum ipince, kendime sızıyorum dünya yetmiyor bazen, bırakıp gidebilir miyim Ve hayat böylece akıp durdu işte, akıp duruyor kentler karıncalanmış birer namlu gibi upuzun yatıyorlar dizlerimde ama sımsıcak meşeler göğermiş diyorsun varsın göğersin her yaprak bir öpücüktür sana o huysuzdan Sen dostumdun benim gülünce güneşler açan bulutlara rüzgâra asarım suretini her akşam her akşam mektup yazarım dağlar kadar Meşeler göğermiş diyorsun varsın göğersin unutmadım bırakıp giderken söylediğin sözleri Ahmet Telli -Belki Yine Gelirim-