Kırım Özerk Cumhuriyeti

'Ülkeler' forumunda Uygu tarafından 24 Eyl 2012 tarihinde açılan konu

  1. Uygu

    Uygu New Member

    Karadeniz'ın kuzeyinde bulunan Kırım yarımadası üzerine kurulu Ukrayna'ya bağlı özerk devlet.

    [​IMG]


    Kırım toprakları tarihi boyunca birçok kez fethedilmiş kontrol altına alınmıştır. İlk zamanlar Kırım'da Kimmerler, Antik Yunanistan, İskitler, Gotlar, Hunlar, Bulgarlar, Hazarlar, Kiev Rus 'devlet, Bizans Yunanlıları, Kıpçaklar, Osmanlı Türkleri, Altınordu Tatarları ve Moğollar hakimiyet kurmuştur.

    13. yüzyılda Venedikliler ve Cenevizliler tarafından kısmen kontrol altına alındı​​; bunu izleyen dönemde sırasıyla 15. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar Kırım Hanlığı ve Osmanlı İmparatorluğu, 18. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Rus İmparatorluğu], İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya ve daha sonra 20. yüzyılın geri kalanında Sovyetler Birliği içinde Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti ve Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti.

    Kırım şu an Ukrayna yasalarına göre Kırım Anayasası tarafından yönetilen özerk bir parlamenter cumhuriyettir. Yarımadanın merkezinde bulunan Akmescit idari yönetim merkezinin bulunduğu başkenttir. Kırım'ın yüzölçümü 26.200 kilometrekaredir ve nüfusu 2007 yılı itibariyle 1,973,185'dir.

    Bölgede orta çağın sonunda Kırım Hanlığın'nı oluşturan Kırım Tatarları şimdi nüfusun yaklaşık %13'ünü oluşturarak etnik azınlığa dönüşmüştür. Kırım Tatarları Joseph Stalin hükümeti tarafından zorla Orta Asya'ya sürgün edildi. Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra bazı Kırım Tatarları bölgeye geri dönmeye başladılar.


    [​IMG]

    İsminin kökeni

    Adını Altınordu Kırım eyaleti başkenti olarak orjinal haliyle Qırım şehrinden alır. Qırım Kırım Tatarcası ile "tepem" anlamına gelir (qır-tepe,ım-benim). Ancak, Qırım etimolojik olarak diğer sürümleri de bulunmaktadır.

    Coğrafya ve iklim

    Kırım Karadeniz'in kuzeyinde Azak Denizi'nin güneyinde bir yarımadadır. Kerç yarımadası ile doğuya doğru uzanır. Kuzeye doğru çorak bozkırlar hafif engebeler ile 1000-1500 metreye doğru yükselir. Dikenli fundalıkları, koyun, keçi üretimiyle Akdeniz'i andırır. Güney yamaçları sert eğimlerle, kayalık körfezlere iner. Kuzey rüzgarlarına kapalı olan bu alanda Akdeniz iklimi egemendir. Ortalama sıcaklık Yalta'da 13C° dir ve yılın ancak 70 günü yağmurludur; fakat kışları oldukça serttir. Yağışlar kış ve sonbahar mevsiminde olur. Eskiden Ukrayna topraklarına Perekop yarımadası ile bağlanmakta olup yapılan kanalla Ukrayna ile fiziki bir bağlantısı kalmamıştır.

    Tarih

    430'dan sonraki yıllarda, Atilla'nın amcası Aybars'ın hâkimiyetine giren Alanlar'ın, daha 3. asırda kurulan Sudak (Soğdak) Aradav'da (sonraları Feodosya, Kaffa ve Kefe adlarını aldı) şehirlerini almasıyla Kırım Yarımadası'nın Türk tarihi ile ilgisi başlamıştır. Hun Türk İmparatorlu'ğunun yıkılışından sonra Kuban, Azak ve Don nehri ağızlarında çeşitli Türk boyları ve bunlar arasında Bulgar Türkleri oturuyordu. 6. asrın son yarısında Avarlar ve diğer Türk boylarının akınları olmuştur. Kersones, Sudak ve Kerç bunlara karşı Bizans'ın dayanak noktaları idi. 7. asırda Kırım'ın bozkırları Hazar Türkleri'nin idaresine geçti.

    Bunlar Kırım'ı, Göktürkler'de olduğu gibi Tudun veya Todun ünvanlı valilerle yönetiyorlardı. Kırım, daha sonra 8. yüzyılda ise Hazarlar'ın bir vilâyeti oldu. Hazarlar'ın yıkılışından sonra da Kırım, Hazarya veya Gazarya adında küçük bir devlet olarak kalmış, 10. yüzyılda Azak Denizi ile birlikte Karadeniz'e de Hazar Denizi denilmiştir.

    1083'de bu küçük Türk devleti halâ yaşıyordu. Selçuklu Emîri Hüsameddin Çoban, 1221'de Kırım seferinde, bu Hazar bölgesinde Sudak çevresinde Kıpçıklar ve onların müttefiki Ruslarla savaşmıştır. Hazarlar'dan sonra Peçenekler, daha sonra da Kıpçaklar komşu bozkırları ve Kırım'ı alarak buraya yerleştiler. Kültürlerini bugün de koruyan Karaim Türkleri Hazarlar'dan gelmekte olup, daha 11. yüzyılda bunların Türkçe tevratları vardı.

    1227'de Cengiz Han'ın ölümünden sonra kurulan Moğol Hakanlığı zamanında, Cengiz'in büyük oğlu Cuci'nin oğlu Batu Han 1227 -1256 yıllarında büyük bir ordu ile Doğu Avrupa'yı alıp Altun Orda Devleti'ni kurdu. 1241'de Batu Han İdil nehri'nin aşağı yatağında ve kıyısında kurduğu Orda (karargâh), Saray (Volga'daki Eski Saray) adını alarak kısa zamanda en önemli siyasî ve ticarî merkez oldu. Şeklen Karakurum'a bağlı olarak Batu Han'ın hâkimiyeti 1256'da ölümüne kadar sürmüştür. Bundan sonra gelen küçük kardeşi Berke Han'ın (1256-1266) Müslümanlığı kabul etmesiyle, ülkede İslâm yayılmaya başlamıştır.

    Berke Han zamanında Altun Orda en parlak devrini yaşamıştır. Batu Han'ın kurduğu Saray şehrine «Taht İli» denirdi. Bu şehir Berke Han zamanında daha elverişli bir yere nakledilerek Yeni Saray veya Saray Berke adını aldı. Özbek Han zamanında (1313-1340) İslâm dini, 1320'den sonra büsbütün kuvvetlendi.
    1239'da Altun Orda (Kıpçak Hanlığı) gelince, kıyılar dışında bütün Kırım yarımadası bir Türk ülkesi halinde idi. Kuzeyde Hazarlar ve Kıpçaklar zamanında Kırım limanları, iç muhtariyetlerini korumak şartıyla yüzyıllar boyu Bizans'a bağlı kaldılar. Fakat Karadeniz ticareti Venedikliler'in, sonra 1261'de Mihail Paleologos'a yardımlarına karşılık Cenevizlilerin eline geçti. 1266'da Altun Orda hanı Men-gü Timur'dan ticaret için Kefe'de yerleşme müsaadesi aldılar ve sahillerde başka koloniler kurdular. 1381'de de bir anlaşma ile buralardaki hâkimiyetlerini Altun Orda Devleti'ne tasdik ettirdiler. İç tarafta Eski Kırım veya Salgat (Solhat), Altun Orda genel valilerinin oturduğu yer olup, Kefe'den sonra yarımadanın en önemli ticaret merkezi idi. Kefe'de ise Han adına Müslümanlar'ın işine bakan bir Bas-kak ile bir Tamgacı (gümrükçü) bulunuyordu. Kırım yarımadasının yalı boyu bölgesi tamamiyle Ceneviz kolonisi olmakla beraber, 1475'de Osmanlı hâkimiyetine geçinceye kadar Türk Hazarlar'ın bir hatırası olarak Hazariye (veya Gazariya) adını koruyordu.

    XIII. ve XIV. y.y.'larda Altun Orda, siyasî, iktisadî ve kültür bakımından Türk dünyasının en önemli bir ülkesi idi. Özbek Han'ın hanımlarından biri Andronikos Paleologos'un kızı idi. Böylece Bizans-la sonra Memlûkler, Osmanlılar, Litvanya ve Lehistan devletleriyle yakın münasebet kurmuşlardı. Ayrıca Yıldırım Bayezit ve Toktamış arasında Timur tehlikesine karşı yakın dostluk vardı. Toktamış (1376-1396) onların son büyük hakanı olmuş, Timur tarafından Saray şehri yıkılıp ahalisi kılıçtan geçirilmiştir.

    1357'de Altun Orda hanlarından Canibek'in ölümünden sonra taht kavgaları, 1391 ve 1395 Timur - Toktamış savaşları sonunda Kıpçak İli zayıf düşmüş ve 1502'de bu devlet son bulmuş, yerinde Kırım, Kazan, Sibir, Astarhan hanlıkları ve Nogay Mirzalığı doğmuştur.

    Böylece, XIV. y.y. sonlarına kadar Altun Orda idaresinde kalan Kırım'da, 1395'lerde Cengiz soyundan Cuci'nin oğlu Tokay Timur'dan gelen Baştimur sikkelere kendi adını da koydurmuştu. Onun oğulları Kırım'da ayrı bir Hanlık kurmayı başarmışlardır. Fakat Don - Dinyeper arasında uzanan Kırım Hanlığı'nın gerçek kurucusu Hacı Giray'ın kendi adını taşıyan en eski tarihli sikkesi 845 (1442) yılından kalmadır. 1454'den itibaren Bahçe Saray bunların merkezi idi. 1466'da Hacı Giray ölünce oğulları taht kavgası ve karışıklık çıkardılar. Fatih Sultan Mehmet 1475'de Gedik Ahmet Paşa'yı kuvvetli bir donanma ile gönderip Kefe'yi ve Kırım sahillerindeki Cenevizliler'e ait bütün limanları feth ettirdi. Cenevizliler tarafından hapse atılan Mengli Giray kurtarılıp hanlığa getirilerek Osmanlı sultanına tâbi olmayı kabul etti. Mengli Giray ile yerleşen Kırım Hanlığı ilk defa 1484'de Sultan II. Bayezit'in Akkirman seferine katılarak işbirliği yapmıştır.

    Yavuz Sultan Selim'e kızını vermiş olan Mengli Giray, ona askerî destek sağlayarak tahta geçmesine yardım etmiştir. Bundan sonra hanlar sultanın özel fermanları ile tasdik olunurdu. Fakat Rusya kuvvetlenince, 300 yıl boyunca kendi hanları idaresinde ve Osmanlı İmparatorluğu içinde yaşayan Kırım Hanlığı'na göz dikmiş, 1736'da Kırım yarımadasına girerek Bahçe Saray'da iki bin evi ve Han Sarayı'nı yakmış, Selim Giray'ın kurduğu zengin kitaplık da mahvolmuş, Kalgay'lar'ın merkezi Akmescit de yakılmıştır. Bundan sonra Şahin Giray ihanetle Rusya'ya kaçıp onlara sığındığından 1774'de Kaynarca Antlaşması ile Rusya Kırım'ın istiklâlini ve tarafsızlığını Osmanlı Devleti'ne kabul ettirdikten sonra 1783'de de Kırım'ı kesinlikle ilhak etmiştir. 1917'de Kırım Türkleri bağımsızlıklarını ilân edip devlet kurdularsa da 1920 sonlarında ihtilâl kuvvetleri gelince durum değişmiş, ilk dünya savaşından sonra 19 Ekim 1921'de muhtar Sovyet cumhuriyetleri arasına katılmıştır. Son dünya savaşında bazı Kırımlıların Alman kuvvetlerine katıldığı ileri sürülerek bütün Kırım halkı önce Sibirya'ya, sonra Orta Asya steplerine sürgün edilmiştir.


    Nüfus

    Kırım'ın 2005 nüfus sayımı sonuçlarına göre nüfusu 1.994.300 idi. 1989-2001 yılları arasında Kırım'ın nüfusu 396.795 (1989 yıl nüfusun %16,33) azalmıştır. Kırım Tatarları gibi grupların geri dönüşlerine karşın 2001-2005 arasında daha 239.400 (2001 yılın nüfusunun %2) azalmıştır.

    2001 Ukrayna nüfus sayımına göre, Kırım'ın nüfusu 2.033.700 kişiden oluşur
    Etnik gruplar

    Kırım Sarayı "Hansaray"ın dıştan görünüşü.

    Ülke nüfusunun büyük çoğunluğu Rus olmakla birlikte, ülkede Ukraynalılar ve Kırım Tatarları oldukça büyük nüfusa sahiptir. Ruslar: %58,32; Ukraynalılar: %24,32; Kırım Tatarları: %12,1; Beyaz Ruslar: %1,44; Tatarlar: %0,54; Ermeniler: %0,43; ve Yahudiler: %0,22.

    Diğer azınlık grupları: Polonyalılar, Moldovalılar, Azeriler, Özbekler, Koreliler, Yunanlar ve Karadeniz Almanları, Çuvaşlar, Romanlar, Bulgarlar ve Gürcüler'dir.

    Dilleri

    Devletin resmi dili Ukrayna dili'dir; ancak devlet işlemleri sıklıkla Rusça ile yürütülmektedir. Eğitim ve devlet işlerindeki Ukraynacalaştırma girişimi fazla başarılı olamamıştır. Geniş ölçüde konuşulan diğer dil de Kırım Tatarcası'dır. Nüfus sayımına göre, Kırım sakinlerinin ana dilleri: %77 Rusça, %11,4 Kırım Tatarcası ve %10,1 Ukraynaca

    Bölgeler ve şehirler

    [​IMG]
    Bölgeler:

    1 Akmesçit Bölgesi
    2 Simferopol Rayonu
    3 Akşeyh Bölgesi
    4 Bahçesaray Rayonu
    5 Canköy Rayonu
    6 Pervomayskiy Rayonu
    7 Sovetskyi Rayonu
    8 Kirovske Rayonu
    9 Krasnoperekopsk Rayonu
    10 Bilohirsk Rayonu
    11 Krasnohvardiyske Rayonu
    12 Sak Bölgesi
    13 Nizhnegorskiy Rayonu
    14 Lenine Rayonu
    Şehir idareleri:
    15 Aluşta
    16 Simferopol
    17 Canköy
    18 Ermenbazarı
    19 Feodosya
    20 Kerç
    21 Evpatorya
    22 Krasnoperekopsk
    23 Sak
    24 Sudak
    25 Yalta
    26 Sivastopol — Bu bölge Kırım Özerk Cumhuriyeti'ne bağlı olmayıp merkeze bağlıdır.

    *

    Vikipedi


    [​IMG]

    [​IMG]

    [​IMG]
     
  2. Uygu

    Uygu New Member

    KIRIM PAZARLARI
    HER TEZGAHIN ARDINDA BİR HAYAT HİKAYESİ YAŞANIR


    İnsanların birçoğu için geçim kaynağıdır semt pazarları. Evinin önündeki küçük bahçecikte, mevsimine göre ne mümkünse, yetiştirdiği yeşil soğan, marul, kıvırcık, sarımsak, çilek vb. gibi ürünleri satan yaşlı, genç, doktor, mühendis birçok insanın ailesi için geçim vasıtasıdır bu pazarlardaki küçücük tezgâhlar. Çoğu zaman bir tezgahlarıda yoktur, yere serilmiş naylon parçasının üzerine dizilir salatalıklar, kimi zaman bir sepet içerisinde sunulur alıcılarına turfanda çilekler.

    Plastik bir kovada getirdiği yumurtaları satabilmek, hayatın yükünü bunca sene çektiği yetmemiş gibi nafakasını kazanabilmek için sabahın erken saatlerinde köyünden kalkıp şehre gelmiş ihtiyar teyze.

    Biraz ötede yanındaki küçük çocuğuyla önündeki üç beş kilo pamidor(domates)’ u satmaya çalışan anne.

    Her bir tezgâhın arkasında bir hayat hikâyesi yaşanır.

    Yalın, saf, bazen acımasız gibi görünen sebepler dairesinde, bazen insanın yüceliğini ortaya koyan berraklıkta.

    Burada hayat çok uzun değildir çoğu insanlar için.

    Sonu gelmeyecek istekler, uzun emeller yoktur.

    Günlük yaşanmaktadır gözünüze takılan birçok hayat.

    Bugün satıp kazandığıyla bugün yaşanacaktır.

    Buna rağmen tebessüm eden çehreler, ümitle çalışan eller, kendinizi sorgulamanıza, içerisinde bulunduğumuz nimetlerin muhasebesinin yapılmasına sebeb oluyor.

    Birçok satıcıyla ahbap olursunuz zamanla. Bazen ihtiyacınız olmadığı halde, kazançlarına küçük bir katkıda bulunabilmek için küçük tezgâhındaki birkaç parçayı satmaya çalışan, emeği çok kazancı az, satıcılardan bir şeyler alırsınız.

    Bize alışanlar vardır pazarın sakinlerinden, yolumuzu gözleyenler vardır kilometrelerce yolları tepip, bir ekmek parası için tezgâh açanlardan.

    Ahbap olduklarımız vardır Türkçe’yi kendilerine has konuşanlardan.

    Güzel insanlardır bunlar, kaderin önlerine açtığı yolda, her türlü meşakkate rağmen, mütebessim bir çehre ve bakışlarında mütevekkil bir edayla yürürler.
    Yerlerde, tezgâhlarda satılan sebzeler ilk bakışta pek göz alıcı gelmeyebilir.

    Salatalıklar aynı kalıptan çıkmış gibi dümdüz değildir.

    Biberler uzun kısa, domatesler irili ufaklı, patlıcanlar eğri büğrü görünebilir gözünüze.

    Ama eve geldiğinizde, bazıları yemek bazıları salata olarak sofranıza gelince tatlarının görünüşlerinden çok nefis olduklarının farkına varırsınız.

    Bahçelerde üretilen bu sebze ve meyvelerde hormonlu gübrelerin pek kullanılmadığı sonucuna varırsınız.

    Evet, büyük marketlerdeki muntazam ürünlerin yavan tadını hatırlayınca içimizden geçiyor; Medeniyet, çoğu zaman görüntüyü güzelleştiriyor ama ne yazık ki içlerini de aynı oranda tatlandırdığını söyleyemiyoruz.

    Ak topraklara düştü yolumuz.

    Sevdik oraları.

    Ruhumuzun derinliklerinde bir şeyler uyandı, küllenmiş heyecanlarımız kıpırdadı.

    Her adımda etrafımızdaki karanlık biraz daha aydınlandı.

    İnsanlar tanıdık; yürekleri saf, niyetleri samimi, gayretleri dağlar gibi. Kendimize yabancı bildiğimiz bir dünyada sevgiyi, kardeşliği, dostluğu bulduk.

    Oraları çok sevdik...

    *
    Kalgay Dergisi
     

Bu Sayfayı Paylaş