Konuşmalar – Melisa Gürpınar

'Şiirler ve Güzel Sözler' forumunda zipper tarafından 12 Kas 2014 tarihinde açılan konu

  1. zipper

    zipper quae nocent docent

    [​IMG]


    Söz,
    şiire dönüşürken,
    bir çocuk kâkülü gibi
    kısacık mı kesilmelidir ille de?
    Hayır!
    Şiir annem gibi
    uzun uzun seslenmelidir
    uykusunda,
    olmayan sevgiliye.
    Durgun,
    derin soluklu,
    içine kapanık olmalı,
    belki de bütün gün
    uzanmalıdır koltuğunda.
    Bir sanduka kadar heybetli
    ve düşünceler kadar ağır
    çantası da,
    durmalı ayakucunda.
    Ama,
    kendini ölümsüz sanan
    ve her sabah
    bir umut çiçeği açan
    yüreciği,
    hiç durmadan kıpırdamalıdır
    yün yeleğinin altında.
    Perde inmiş gözlerinde
    oynaşan bin bir hayal
    ve beyaz dudaklarından dökülen
    kırık dökük anılar,
    kimselerin okuyamadığı
    eski yazı bir defterden
    saçılmalı ortaya,
    sonsuzluğu çağrıştıran
    yaz bahçelerinde
    uçuşurken kopuk sayfalar,
    kör bir yılanın çevikliğiyle
    kamışların arasından
    akıp gitmeli gizlice yıllar.
    İncir ağacının dibinde
    kum falı bakan
    dilsiz köle ise,
    bir yanılsama olarak
    görünmeli ara sıra
    fotoğrafın arabında.
    Şiir de annem gibi,
    mevsimi
    kuş seslerinden
    aşkı
    saklı bir mendilden,
    tüm hayatını
    gülden sormalıdır
    bana kalırsa.
    Ve hiç çıkmamalıdır
    yaldızlı çerçevesinden dışarıya.
    Aklı yürüyen bulutlara
    ve oyuncak atına takılıysa,
    ne yapsın şiir sokaklarda?
    Eh bir de yolu düşerse
    kalabalık alanlara,
    eski dostların çoğuna rastlamalı,
    aynı annemin yaptığı gibi
    durup hatırlarını sormalı,
    adresler almalı.
    Sevinçten
    al al olmalı yanakları ki,
    anlaşılmasın yoksulluğu
    yalnızlığı.
    Aslında,
    hep çocuk kalmalı şiir.
    Avuçlarında ezik bir şeker,
    yanaklarında tozlu yaşlar
    ve yüzündeki mahzun gülümsemeyle,
    pencereden bakan
    öksüz bir çocuk olarak kalmalı.
    Korkmalı gök gürültüsünden,
    tabancadan,
    kara örümcek ile perili köşkten.
    Dili peltek çorabı düşük,
    tekir kedisi kaçmış olmalı evden.
    Eğilip denize dokunmalı,
    düşlerinde yol alan
    köpüklü yelkenliden.
    Ölecekse de şiir,
    yaşlanmadan ölmeli.
    Yaşı belirsiz olmalı
    aynı annem gibi.
    Hiçbir ayna kırığına
    basmadan daha,
    tutunup rüzgârın ipine,
    limon kabuğu kokan
    camdan bir dünyaya
    kayıvermeli,
    kış odasına geçercesine
    tüylü terlikleriyle.
    Eğer ölecekse şiir,
    buz tutmuş çığlığı yükselirken
    göklere,
    gecenin kanı sürülmemeli
    saçlarına boş yere.


    Melisa Gürpınar
    -Son Çeyrek Yüzyıl Şiir Antolojisi-
     
  2. felixlevent

    felixlevent New Member

    teşekkür
     

Bu Sayfayı Paylaş