Lozan Barış Antlaşması

'Tarih' forumunda sha. tarafından 12 Eki 2009 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    1.Dünya Savaşı sonucu imzalanan barış antlaşmalarından belki de en önemlisi Lozan Barış Antlaşmasıdır.Bunun sebebi olarak da yeni bir devletin kurucu antlaşması olması gösterilebilir.Gerçekten de Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu’nun büyük mirasından yeni bir devlet oluşturmayı başarmıştır.Bu devletin temeli de Lozan Antlaşması olmuştur.
    Konferansa katılım açısından İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya çağıran devlet sıfatıyla yer almışlardır.Türkiye, Yunanistan, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Devleti ve A.B.D. diğer taraflardır.Ayrıca Boğazlarla ile ilgili bölümde S.S.C.B.; Trakya sınırı ile ilgili bölümde de Bulgaristan toplantıya katılmıştır.
    Konferans, 20 Kasım 1922 tarihinde başladı.Bu ilk bölümde özellikle Musul, Osmanlı borçları, İstanbul ve Boğazlar konularında büyük anlaşmazlıklar çıkmıştır. Bu bölümle ilgili hazırlanan rapor, 31 Ocak’ta Türk heyetine verildi.4 gün içinde cevap verilmesi istendi.Ancak cevap verilmeyince görüşmeler kesildi.
    İkinci kısım, 23 Nisan’da başladı.Musul konusu dışındaki problemlere büyük ölçüde çözüm bulundu.Musul konusunun da daha sonra gündeme gelmesi kararlaştırıldı.Türkiye, Osmanlı borçları konusunda kendi payına düşeni ödemeyi kabul etti.Boğazlar konusunda büyük ölçüde Türk tarafının istediği oldu.Sonuç olarak Lozan Barış Antlaşması, tamamlayıcı nitelikteki 17 sözleşme ve diğer metinler 24 Temmuz 1923 tarihinde taraflarca imzalandı.Büyük Millet Meclisi, bu antlaşma ve eklerini 23 Ağustos’ta onayladı.
    Toplam 143 maddeden oluşan Lozan Barış Antlaşması, beş ana bölüme ayrılmıştır:

    I- Siyasi Hükümler
    II- Mali Hükümler
    III- Ekonomik Hükümler
    IV- Ulaşım, Haberleşme,Sağlık
    V- Genel Hükümler

    Sonuç olarak; Lozan Barış Antlaşması ile Türk heyeti ve Büyük Millet Meclisi, istedikleri her şeyi alamamışlardır.Bunlara örnek olarak, Batı Trakya ve Musul’un elde edilememesi, savaş tazminatlarından feragat edilmesi gibi konular gösterilebilir. Bunlara, müzakere mantığı ile yaklaşılması gerektiği düşünülmelidir.Bu antlaşma, belirli güce sahip devletlerin karşılıklı olarak yaptıkları bir pazarlıktır.Bunun ödünsüz, tavizsiz sonuçlanması fazla iyimser bir tahmin olacaktır.Hiçbir esneklik tanımadan, sert bir tavırla masaya oturulması halinde yaklaşık 8 ay(verilen arayla birlikte) süren toplantıların boşa gitmesi de söz konusu olacaktır.Bu sebeplerle Lozan’ın bir “hezimet” olduğuna yönelik görüşler aslında pek gerçeği yansıtmamaktadır.



    II-LOZAN KONFERANSI DIŞINDAKİ METİNLERDE İLGİLİ MALİ HÜKÜMLER



    Lozan Antlaşması’ndaki mali hükümler, daha önce başka metinlerde de Türk heyetlerinin önüne gelmişlerdir.Gerek devlet hazinesinin yönetimi gerek savaş zararlarının karşılanması konularında kabul edilmesi imkansız teklifler yapılmıştır. Bunlardan birisi 10 Ağustos 1920 tarihinde imzalanan Sevr antlaşmasıdır.Bir diğeri 22 Mart 1922 tarihinde Paris’te toplanan İtilaf Devletleri tarafından yapılan barış teklifidir.Öncelikle Sevr Antlaşması’nı ele alacak olursak:
    “ Türkiye’nin Düyun-u Umumiye’ye ayrılan gelirleri dışındaki bütün gelirleri Maliye Komisyonu’nun emrine verilecektir.Komisyon bunlarla;
    Öncelikle, kendisine ve Türkiye’de kalacak olan İtilaf Devletleri işgal kuvvetlerine ait giderleri karşıladıktan sonra, 30 Ekim 1918 tarihinden beri İtilaf Devletleri ordularının gerek bugünkü Türkiye’de gerek Osmanlı İmparatorluğu’nun başka yerlerindeki giderlerini ödeyecektir.
    İkinci olarak Türkiye yüzünden zarar görmüş olan İtilaf Devletleri uyruklarının zarar ve ziyanını ödeyecektir.”
    Bu antlaşmaya göre; Türkiye’nin bütün gelirleri öncelikle Düyun-u Umumiye’ye verilecek, kalanlar da Maliye Komisyonu tarafından İtilaf Devletleri’nin savaş zararlarına karşılık onlara verilecektir. Bu hükümlerin ve antlaşmanın kabulü mümkün değildir.Ancak Vahdettin Hükümeti tarafından imzalanmıştır.Doğal olarak Büyük Millet Meclisi tarafından görüşülmemiştir.
    Mart 1922 teklifinde ise bu istekler biraz daha yumuşatılmış; ancak yine de kabul edilebilir bir seviyeye gelmemiştir.Bu teklife göre; Maliye Komisyonu kurulmasından vazgeçilmiştir.Fakat İtilaf Devletleri’ne olan savaştan önceki borçların ve aşırı olmayan bir tazminatın ödenmesi konusundaki gerekli denetlemenin Türk makamları tarafından yapılması için çalışılacaktır.Ayrıca yine Düyun-u Umumiye olduğu gibi kalacak, bu belirtilen işler için bir dağıtım komisyonu kurulacaktır.
    Bu hükümler, Sevr’in biraz daha yumuşatılmış hükümleri olarak değerlendirilebilir.Maliye Komisyonu kalkacak, ancak dağıtım komisyonu kurulacaktır.İtilaf Devletleri’nin borçları ve savaş tazminatı yine ödenecektir.Bu teklif de Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmemiştir.




    III-LOZAN KONFERANSI’NDAKİ MALİ HÜKÜMLER İLE İLGİLİ GÖRÜŞMELER




    Konferans başladıktan sonra üç tane komisyon kurulmasına karar verilmişti.Bunlardan üçüncüsü olan Ekonomik ve Mali İşler Komisyonu, çalışmaya başladıktan sonra görüşler şekillenmeye başlamıştı.Ekonomik ve mali işler bakımından Türk delegasyonunun başkanı İsmet Paşa, Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığını kısıtlayan bütün sınırlamaların kaldırılmasını, Osmanlı kamu borcunun çeşitli tarihlerde Osmanlı’dan kopan devletler arasında bölüştürülmesini, Türkiye’nin kendi payına düşen borç ödemelerini üstlendiğini, Türkiye’nin Müttefiklerin işgal masraflarını ödemeye zorlanmamasını, Yunan ordusunun Anadolu’da sebep olduğu yıkımlar karşılığı Yunanistan’ın tazminat ödemesi gerektiğini ileri sürmüştür.
    Buna karşılık Yunan temsilcisi Venizelos, Türkiye’nin de çıkardığı Rumlar için tazminat ödemesi gerektiğini, kendi devletinin maddi olanaklarının tazminat ödemeye uygun olmadığını belirtmiştir.
    27 Ocak 1923’te konferansın birinci bölümü, anlaşmaya varılamayan bazı konularla birlikte kapandı.31 Ocak’ta Türk heyetine verilen 161 maddelik taslak metinde mali konular, müttefiklerin istekleri doğrultusunda düzenlenmişti.Bu metne göre; Türkiye 37 yıl boyunca İtilaf Devletleri’ne 15 milyon altın lira savaş tazminatı ödeyecekti.Yine bu projeye göre Türkiye, Yunanistan’dan hiçbir tazminat istemeyecekti.Bu taslak metin ile Türkiye’nin eli kolu bağlanıyordu.Dolayısıyla bu metnin kabul edilme şansı yoktu.İsmet Paşa başkanlığındaki Türk heyeti, bu taslağı kabul etmeyeceğini belirtince konferans, askıya alındı.
    Konferansın kesintiye uğradığı bu dönemde (27 Şubat-6 Mart) B.M.M. üyeleri arasında tartışmalar oldu.Genel görüş, bu taslak metnin kabul edilmemesi, ancak barış görüşmelerinin devamı yönünde olmuştur.
    Lozan Konferansı ikinci dönem çalışmaları Nisan 1923’te başladı.Bu dönemde ilk bölümde ihtilaflı olan konular görüşülecekti.Bu ihtilaflı konulardan birisi de Türkiye’nin Yunanistan’dan istediği savaş tazminatı(tamirat bedeli) sorunuydu.
    Savaştan büyük bir mağlubiyetle çıkan Yunanistan, Türkiye’ye tazminat ödemek istemiyordu.İstese bile buna gücü yoktu.Neredeyse bütün ekonomik gücünü savaşa yatırmıştı.Bu genel kanaat Lozan’da da vardı.Yunan temsilcisi Venizelos, Türkiye’ye savaş tazminatı karşılığı Karaağaç bölgesini terk etmeyi önerdi.Türk heyeti, tazminat talebinden feragat edecek olursa, Karaağaç bölgesini ve kuzeyinde bulunan Meriç ile Arda ırmakları arasında bulunan küçük bir bölgeyi vermeyi düşünüyordu.
    İsmet Paşa, Karaağaç’ın istediğimiz haklı tazminata karşılık tutulamayacağını, ancak yine de hükümet ile görüşmesi gerektiğini bildirir.Hükümete verdiği bilgiler sonucu gelen cevap, Karaağaç’ın tazminat parası yerine kabul edilemeyeceği, bu konu dışında İtilaf Devletleri ile barış yapılması, bu konunun daha sonra Yunanistan ile çözümlenmesi şeklindeydi.İsmet Paşa ise bu görüşü pek paylaşmıyordu.Karaağaç ve yöresi ile ilgili teklifi kabul ederek tazminat konusunun kapatılmasını öneriyordu.Yunanlılara para ödetmenin imkansız olduğunu, bu olayı barışçı yollarla kapatmanın tek yolunun bu olduğunu belirtiyordu.
    O dönemde Meclis Başkanı olan Mustafa Kemal de İsmet Paşa’dan taraf oldu.Barışın bir bütün olarak ele alınması gerektiğini, bazı tavizler verilebileceğini, bunu kamuoyuna anlatmak her ne kadar zor olsa da konunun bu şekilde çözüme bağlanması gerektiğini ifade etmiştir.
    Bu destekle birlikte İsmet Paşa, 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması ve 17 ek sözleşmeyi imzaladı.





    IV-LOZAN ANTLAŞMASI’NDAKİ İLGİLİ MADDELER VE DEĞERLENDİRMELER




    Mali hükümler, Lozan Antlaşması’nın ikinci bölümünde yer almakta ve iki kesimden oluşmaktadır.Madde 46 ile 63 arasında sıralanmış “Osmanlı Kamu Borçları(46-57)” ve “Çeşitli Hükümler(58-63)” kesimlerinden oluşur.Genel affı ve tazminatlardan feragati öngören hükümler, ikinci kesimde yer almaktadır.
    58.madde ile başlayacak olursak;
    “Bir yandan Türkiye,öte yandan (Yunanistan hariç) öbür anlaşmacı devletler, Türkiye ile bu devletlerin ve ayrıca(tüzel kişiler de dahil olarak) tebaalarının, 1 Ağustos 1914 tarihiyle işbu antlaşmasının yürürlüğe girme tarihi arasında geçen süre içerisinde gerek savaş fiillerinden gerek el koyma,, kullanma ya da zoralım önlemlerinden doğan ziyan ve zararlardan dolayı her türlü parasal istemlerde bulunmaktan karşılıklı olarak vazgeçerler.
    Ayrıca Türkiye, Osmanlı Hükümeti tarafından İngiltere’ye sipariş edilmiş olup Britanya Hükümeti tarafından 1914 tarihinde el konulmuş harp gemileri için ödenmiş bulunan meblağların iadesini ne Britanya Hükümeti’nden ne de tebaalarından istenmeyeceğini kabul ve bundan dolayı her türlü isteklerinden vazgeçerler.”
    Bu madde ile Türkiye, kendi halkı ile Müttefik Devletler halkları arasında mutlak eşitlik temin etmiş bulunmaktadır.Ancak burada iki taraf açısından eşitliğin mümkün olmaması gerekir.Çünkü Türkiye, Müttefiklere ait herhangi bir yeri işgal etmemiştir; kendi ülkesini savunmak dışında onlara bir zarar da vermemiştir.Bu savunmadan ileri gelen kayıpların da Türkiye’den tazminat olarak istenmesinin söz konusu olmaması gerekir.
    Yunanistan, bu maddenin kendisini hariç tutan hükmü nedeniyle karşılıklı feragat prensibi yönünden haksızlığa uğradığını ileri sürerek, en azından bir kısım mallarının bedellerinin ödenmesini talep etmiş, bu istek Türk-Yunan Muhtelit Hakem Mahkemeleri’nce reddedilmiştir.
    58.maddenin son paragrafında yer alan ifade de Türkiye ekonomisi için önemli bir ifadedir.Türk heyeti, Osmanlı Devleti’nin İngiltere’ye gemiler için ödediği büyük meblağlardan feragat etmiştir.Bu meblağ, o dönemin belgelerinde 12.000.000 İngiliz sterlini olarak geçmektedir.1920’ler Türkiye’si için önemli bir kaynak olabilecek bu miktardan, büyük bir af örneği gösterilerek vazgeçilmiştir.
    59.madde hükmüne gelecek olursak;
    “Yunanistan savaş kanunlarına aykırı olarak Anadolu’da Yunan ordu ve yönetiminin fiillerinden doğan hasarların temini zorunluluğunu tanır.Diğer yandan Türkiye, Yunanistan’ın savaşın uzamasından ve bunun sonuçlarından mali durumunun dikkate alarak tamirat hususunda Yunanistan Hükümeti’ne karşı her türlü taleplerinden kesin olarak feragat eder.”
    Türk heyetindeki temsilciler, bu maddenin birinci fıkrasında yer alan Yunanistan’ın sorumluluğunu kabul etmesiyle yetinmişler, Yunanistan’ın ekonomik olumsuzluklar içinde olduğunu düşünerek tazminat taleplerinden vazgeçmişlerdir.
    Bunun, daha fazlasının alınmasına imkan olmadığı için kabul edildiği düşünülebilir.Bu çok da eleştirilebilecek bir düşünce değildir.Çalışmanın başında da belirtildiği gibi, bu müzakerelerin sonucunda her istenenin alınması çoğu zaman mümkün olmamaktadır.Ancak tazminat miktarına ve Yunanistan’ın sorumluluğunun daha sonra da devam edeceğine yönelik hükümler madde metnine girebilirdi.O zaman en azından tazminatların daha ileri bir dönemde (Tıpkı Türkiye’nin 1954 yılına kadar Osmanlı Devleti’nin borçlarını ödediği gibi) ödenmesine yönelik talepte bulunulabilirdi.Böyle bir hüküm olmayınca ve taleplerden kesin olarak feragat ettiğini belirtince, bu imkan da ortadan kalkmıştır.
    Türkiye’nin savaş sonrası alması muhtemel tazminat miktarıyla ilgili İsmet Paşa, Lozan Konferansı’ndan önce bir hesaplama yapmış ve 1.000.500.000 altın ve 1.000.000.000 lira civarında bir kayıp olduğunu belirtmiştir.
    Yunanistan’ın, savaştan sonra çekilirken medeniyet ve savaş kurallarına aykırı bir şekilde Türkiye’nin en gelişmiş, en bayındır, en verimli bölgelerini tahrip ederek gittiğini göz önüne alırsak yapılan hesaplamanın makul, mantıklı olduğunu görebiliriz.
    Ayrıca yine İngiltere lehine feragat ettiğimiz 12.000.000 sterlini de sayarsak Lozan Antlaşması ile Türkiye, çok önemli miktarlarda kaynaktan mahrum olmuştur.1920’lerin Türkiye’sini düşünürsek, bu paraların ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlayabiliriz.Savaştan yeni çıkmış, sanayisini, ekonomisini, şehirlerini yeniden kurmaya çalışan, iktisadi kalkınmaya ihtiyacı olan bir Türkiye için bu miktarlar çok önemli miktarlardı.Alınabilseydi çok önemli bir kaynak olacağına şüphe yoktur.




    V-GENEL DEĞERLENDİRME




    Sonuçta 58.ve 59.maddeler ışığında genel affı ve savaş tazminatlarını içeren hükümleri incelediğimizde şunlar söylenebilir:Türkiye, büyük bir savaştan çıkmıştır.Anadolu’daki ekonomik problem had safhadadır.Lozan sonrası dönemde Türkiye için en önemli konu, milli iktisat politikalarının bir an önce, hızla uygulamaya geçirilmesi idi.Bunu için ise özkaynak ve sermayeye ihtiyaç vardı.Bu sermayenin bir kısmını oluşturabilecek yukarıda sözü edilen tazminat ve meblağlar, önemli rakamlardır.Bu rakamların İtilaf Devletleri tarafından Türkiye’ye ödenmesi gerekirken bunların affedilmesi, bunlardan feragat edilmesi Türkiye için önemli bir mali kayıp olarak değerlendirilebilir.
    Yukarıda da belirtildiği gibi bu tazminatlar, sözleşme metnine girebilir, daha sonra ödeneceği belirtilerek en azından ekonomik ortam düzeldikten sonra bunları istemenin yolu açık tutulabilirdi.Ancak gerek o günkü şartları değerlendirdiğimiz zaman gerekse Lozan Antlaşması’ndan önce önümüze getirilen metinleri gördüğümüz zaman bu hükümlerin bir başarı olduğunu söylemek mümkündür.Türk heyeti, barışın daha fazla gecikmemesi için, görüşmelerin uzamaması veya sonuçsuz kalmaması için bazı fedakarlıklarda bulunmuştur.Bunlar mutlaka önemli fedakarlıklardı.Ancak o dönem içinde katlanılması gerekiyordu.
     

Bu Sayfayı Paylaş