Sarı saçlarına deli gönlümü/Bağlamıştın çözülmüyor Mihriban diye başlayıp her gönüle değen bir şiirin yazarı Abdurrahim Karakoç. Mistik bir olgunlukla Son bir kez diyor Son bir kez daha görmek istemezdim. O beni hayalindeki gibi yaşatsın ben de onu hayalimdeki gibi. O aşk masum bir aşktı. Güzel bir aşktı. Bırakalım öyle kalsın. Ne adı Mihriban ne saçları sarı... O Abdurrahim Karakoçun Mihribanı... 1960 yılında yaşadığı ölümsüz aşkı kelimelerle ebedi kılan Abdurrahim Karakoçun gerçek adını gizleyipMihriban diye seslendiği o güzel Anadolu kızının hikayesi bu... Ya da hayatlarını birleştirmek isterken ümitsiz aşklarına ayrılık nikahı kıyan iki sevgilinin ümitsizduygu yüklü hikayesi.... Ayrılık tadında hüzünlü... Mihribana olan aşkı Karakoça farklı bir olgunluk kazandırmış. Hani şu yürek genişliği denilen şey var yaöylesine bir yaklaşımı var Karakoçun... Mistik bir olgunlukla Son bir kez diyor Son bir kez daha görmek istemezdim. O beni hayalindeki gibi yaşatsın ben de onu hayalimdeki gibi... O aşk masum bir aşktı. Güzel bir aşktı. Bırakalım öyle kalsın. Sarı saçlarına deli gönlümü Bağlamıştın çözülmüyor Mihriban. Ayrılıktan zor belleme ölümü Görmeyince sezilmiyor Mihriban. Bu eşsiz duygu yoğunluğu olan dizelerle aşkın gücünü anlatan şairimiz Mihribandan aldığı Unutmak kolay değil başlıklı mektup üzerine şiirin devamını yazıyor... Yazıyor ama yarasını sarmış bir Yunus Emre olgunluğu ile de bilgeliğini dışa vuruyor. Unutmak kolay mı? deme Unutursun Mihribanım. Oğlun kızın olsun hele Unutursun Mihrabınım *** Düzen böyle bu gemide Eskiler yiter yenide. Beni değil sen seni de Unutursun Mihribanım. Nedir Mihribanın gerçek hikayesi? Bazıları Gerçek mi diyor. Gerçek diyorum. Ama adı Mihriban değil. O gençliğimde yaşanmış bir aşktı. Ama şimdi adını deşifre etmem ayıp olur. Benim takmış olduğum sembol bir isimdir Mihriban. Masa başında yazılmış hayal bir aşk bu tadı ve lezzeti vermez. Yaşayacaksın ki yazacaksın. O zamanlar elektrik yoktu. Lamba ışığı altında yazıyordum. Şiire başladığımda lambadaki alev titremeye başladı. Lambadaki alev üşüyor çıktı. -Hangi seneydi... ? 1960... O aşkınıza kavuşamadınız... Yo olmadı. Seviyordum. Olmadı. Ayıp olur şimdi adını söylemem. Törelerimize aykırı. İkinci bir Mihriban şiirim var. Biliyorsunuz. Unutmak kolay unutursun Mihriban diye... O da öyledir. Bunlar hep gerçeğe dayalıdır. Güzel tertemiz bir sevgiydi tertemiz de bir ayrılma oldu. Nerde olduğunu biliyor musunuz? Bilmiyorum. Zaten benim memleketlim de değildi... Yaşayıp yaşamadığını biliyor musunuz? Onu da bilmiyorum... Sivasta bir televizyona çıktım. Telefon bağlantısı var. Bir hanım çıktı Abi o yaşıyor mu dedi. Bilmiyorum dedim. Nasıl bilmiyorsun dedi. Bilmiyorum işte dedim. O bayanEğer yaşıyor da bu türküyü dinliyorsa Allah ona yardım etsin dedi. Hanımların dayanışması işte! Yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum vallahi. Hâlâ seviyor musunuz? Bazen aklıma düşüyor. Ben unutursun diyorum ama insan hiçbir zaman unutamıyor... O bir mektup üzerine yazılmıştır. Benim gönderdiğim bir mektuptan dolayı bir cevap aldım. Unutmak kolay mı başlığı mektubun. Unutmak kolay mı deme/Unutursun Mihribanım diyorum. Düzen böyle bu gemide/Eskiler yiter yeni de/Beni değil sen seni de unutursun Mihribanım dedim... Allah o hallere düşürmesin insan kendini de unutur... Mihribandan başka aşkınız oldu mu? Yok. Mihribandan başka aşkım olmadı. Mihriban nasıl biriydi? Valla ne bileyim sıradan insanlara benzer birisiydi Çok mu güzeldi... Sarı saçlarına deli gönlümü/Bağlamıştın çözülmüyor Mihriban diyorsunuz Saçı da sarı değildi... Belki bu şiirin bu kadar beğenilmesinin sebebi herkesin içinde bir Mihribanın olması... Gerçek yaşanıp yazıldığı zaman okuyucu kendini bulur. Bu yüzden diyorum ki ben herkesin hayatında bir Mihriban var... Bundan 7-8 sene önce Cebecide bir düğün salonunda sanatçı Mihribanı okudu. Karşımızda yaşlı bir çift oturuyor. 80inden yukarı ikisi de. Tanıyanlar hocam çok güzel yazmışsınız falan deyince ihtiyar teyzeOğlum bunu sen mi yazdın dedi. Evet deyince de... Hay diline sağlık ne kadar güzel dedi. Yanındaki ihtiyar amcayı gösterdi Evde birisi bu şarkı çalarken birşey söylesin üstüne yürür. Öyle dalar gider dinler dinler gözlerinden yaş akar oturur dedi. Bunun derdi ne dedim. Oğul oğul herkesin gençliğinde bir Mihribanı vardır dedi.. Öyle yazmışsın ki herkes Mihribanını buluyor o türküde dedi. Musa Eroğlu da çok güzel bestelemiş... Beste de güzel olup güfteyle örtüşünce daha bir güzel oluyor... Bunlar birbirini tamamlayan şeylerdir. Bestelendikten sonra herkes hayret etti. 40 senedir okuyorsunuz dedim. Ama bestelenince daha güzel oldu. >Bir gün Mihribanı göreceğinize inanıyor musunuz? Bilmiyorum görmek de istemiyorum. Değişmiştir şimdi. Ben onun nazarında değiştim o benim nazarımda değişti. Niye görelim? Öyle kalsın ya... İnsanların gönülde kalması gözde kalması daha iyidir. Kaynak: platformdergisi