Mihriban'a Aşk

'Hikayeler, Efsaneler ..' forumunda Uygu tarafından 9 Eki 2012 tarihinde açılan konu

  1. Uygu

    Uygu New Member






    [​IMG]



    Sarı saçlarına deli gönlümü/Bağlamıştın çözülmüyor Mihriban” diye başlayıp her gönüle değen bir şiirin yazarı Abdurrahim Karakoç.

    Mistik bir olgunlukla Son bir kez diyor Son bir kez daha görmek istemezdim. O beni hayalindeki gibi yaşatsın ben de onu hayalimdeki gibi. O aşk masum bir aşktı. Güzel bir aşktı. Bırakalım öyle kalsın.

    Ne adı Mihriban ne saçları sarı...

    O Abdurrahim Karakoç’un Mihriban’ı...

    1960 yılında yaşadığı ölümsüz aşkı kelimelerle ebedi kılan Abdurrahim Karakoç’un gerçek adını gizleyipMihriban diye seslendiği o güzel Anadolu kızının hikayesi bu...

    Ya da hayatlarını birleştirmek isterken ümitsiz aşklarına ayrılık nikahı kıyan iki sevgilinin ümitsizduygu yüklü hikayesi....

    Ayrılık tadında hüzünlü...

    Mihriban’a olan aşkı Karakoç’a farklı bir olgunluk kazandırmış. Hani şu yürek genişliği denilen şey var yaöylesine bir yaklaşımı var Karakoç’un...

    Mistik bir olgunlukla “Son bir kez” diyor “Son bir kez daha görmek istemezdim. O beni hayalindeki gibi yaşatsın ben de onu hayalimdeki gibi... O aşk masum bir aşktı. Güzel bir aşktı. Bırakalım öyle kalsın.”


    Sarı saçlarına deli gönlümü
    Bağlamıştın çözülmüyor Mihriban.
    Ayrılıktan zor belleme ölümü
    Görmeyince sezilmiyor Mihriban.

    Bu eşsiz duygu yoğunluğu olan dizelerle aşkın gücünü anlatan şairimiz Mihriban’dan aldığı “Unutmak kolay değil” başlıklı mektup üzerine şiirin devamını yazıyor... Yazıyor ama yarasını sarmış bir Yunus Emre olgunluğu ile de bilgeliğini dışa vuruyor.


    Unutmak kolay mı? deme
    Unutursun Mihribanım.
    Oğlun kızın olsun hele
    Unutursun Mihrabınım

    ***

    Düzen böyle bu gemide
    Eskiler yiter yenide.
    Beni değil sen seni de
    Unutursun Mihribanım.


    Nedir Mihriban’ın gerçek hikayesi?

    Bazıları “Gerçek mi” diyor. Gerçek diyorum. Ama adı Mihriban değil. O gençliğimde yaşanmış bir aşktı. Ama şimdi adını deşifre etmem ayıp olur. Benim takmış olduğum sembol bir isimdir Mihriban.

    Masa başında yazılmış hayal bir aşk bu tadı ve lezzeti vermez. Yaşayacaksın ki yazacaksın.

    O zamanlar elektrik yoktu. Lamba ışığı altında yazıyordum. Şiire başladığımda lambadaki alev titremeye başladı. “Lambadaki alev üşüyor” çıktı.

    -Hangi seneydi... ?
    1960...

    O aşkınıza kavuşamadınız...

    Yo olmadı. Seviyordum. Olmadı. Ayıp olur şimdi adını söylemem. Törelerimize aykırı. İkinci bir Mihriban şiirim var. Biliyorsunuz. “Unutmak kolay unutursun Mihriban” diye... O da öyledir. Bunlar hep gerçeğe dayalıdır.

    Güzel tertemiz bir sevgiydi tertemiz de bir ayrılma oldu.

    Nerde olduğunu biliyor musunuz?
    Bilmiyorum. Zaten benim memleketlim de değildi...


    Yaşayıp yaşamadığını biliyor musunuz?

    Onu da bilmiyorum... Sivas’ta bir televizyona çıktım. Telefon bağlantısı var. Bir hanım çıktı “Abi o yaşıyor mu” dedi. “Bilmiyorum” dedim. “Nasıl bilmiyorsun” dedi. “Bilmiyorum işte” dedim. O bayan“Eğer yaşıyor da bu türküyü dinliyorsa Allah ona yardım etsin” dedi. Hanımların dayanışması işte! Yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum vallahi.

    Hâlâ seviyor musunuz?

    Bazen aklıma düşüyor. Ben unutursun diyorum ama insan hiçbir zaman unutamıyor... O bir mektup üzerine yazılmıştır. Benim gönderdiğim bir mektuptan dolayı bir cevap aldım. “Unutmak kolay mı” başlığı mektubun. “Unutmak kolay mı deme/Unutursun Mihriban’ım” diyorum. “Düzen böyle bu gemide/Eskiler yiter yeni de/Beni değil sen seni de unutursun Mihriban’ım” dedim...

    Allah o hallere düşürmesin insan kendini de unutur...

    Mihriban’dan başka aşkınız oldu mu?
    Yok. Mihriban’dan başka aşkım olmadı.

    Mihriban nasıl biriydi?
    Valla ne bileyim sıradan insanlara benzer birisiydi

    Çok mu güzeldi... Sarı saçlarına deli gönlümü/Bağlamıştın çözülmüyor Mihriban diyorsunuz
    Saçı da sarı değildi...

    Belki bu şiirin bu kadar beğenilmesinin sebebi herkesin içinde bir Mihriban’ın olması...

    Gerçek yaşanıp yazıldığı zaman okuyucu kendini bulur.
    Bu yüzden diyorum ki ben herkesin hayatında bir Mihriban var...

    Bundan 7-8 sene önce Cebeci’de bir düğün salonunda sanatçı Mihriban’ı okudu. Karşımızda yaşlı bir çift oturuyor. 80’inden yukarı ikisi de. Tanıyanlar hocam çok güzel yazmışsınız falan deyince ihtiyar teyze“Oğlum bunu sen mi yazdın” dedi. “Evet” deyince de... “Hay diline sağlık ne kadar güzel” dedi. Yanındaki ihtiyar amcayı gösterdi “Evde birisi bu şarkı çalarken birşey söylesin üstüne yürür. Öyle dalar gider dinler dinler gözlerinden yaş akar oturur” dedi. “Bunun derdi ne” dedim. “Oğul oğul herkesin gençliğinde bir Mihriban’ı vardır” dedi.. “Öyle yazmışsın ki herkes Mihribanı’nı buluyor o türküde” dedi.

    Musa Eroğlu da çok güzel bestelemiş...
    Beste de güzel olup güfteyle örtüşünce daha bir güzel oluyor...

    Bunlar birbirini tamamlayan şeylerdir. Bestelendikten sonra herkes hayret etti. “40 senedir okuyorsunuz” dedim. Ama bestelenince daha güzel oldu.

    >Bir gün Mihriban’ı göreceğinize inanıyor musunuz?

    Bilmiyorum görmek de istemiyorum. Değişmiştir şimdi. Ben onun nazarında değiştim o benim nazarımda değişti. Niye görelim? Öyle kalsın ya... İnsanların gönülde kalması gözde kalması daha iyidir.

    Kaynak: platformdergisi

     

Bu Sayfayı Paylaş