[UZMAN][/UZMAN][/url][/IMG] Satışta!! Tüm seçkin mağazalarda ve internet sitelerinde sizi beliyor. BİR ŞANS DAHA Hayatta her zaman herkesin ikinci bir şansı olmalı derler! Ya hatayı yapanı affetmek istemezsen! Onun hatası senin sonunun başlangıcı olursa, dönüşü olmayan yollara, çıkışı olmayan sokaklara dönerse?.. Çok sevsen ve aldatılsan, sevmekten vazgeçer misin? Ya da, her şeyi bırakıp onu affeder misin? Peki, ya kader?.. Sen istemesen de, onu tekrar hayatına soksa ve seni imkânsız sınav-larla sınasa!.. Sen ne yaparsın? Bir kez daha düşünür müsün? Yoksa… yok sayar geçer misin? O, hayatının kararını vermek zorunda. Kendisi için değil, kendinden olan için! Peki, ya kalbi? Kalbi bunu affedebilir mi? Sevgi her şeye yeter mi? Çok sevdi ve aldatıldı. Hem de en mutlu olduğu anda... Sizce İkinci Bir Şansı herkes hak eder mi? -*** “Cehenneme kadar yolun var pislik!” Arkasını döndü ve asansöre doğru atıldı, tabii Demir onun bu çabasını fark edince önünü kesmişti. Omuzlarına birden uzanıp onu sıkıca tutarak hızla kendine çevirdi. Ellerini omuzlarında tutarak, bacaklarını biraz kırıp yüzlerini birbirine bakacak şekilde yaklaştırıp, “Nereye gittiğini sanıyorsun daha konuşmadık bile! Buraya kadar gelen sensin, konuşmadan göndereceğimi de nereden çıkardın?” Hazan geriye çekilmesine rağmen ileri gidemedi. Ani bir hareketle Demir incecik bileğini kavrayıp, dikkat ederek onu sürükler gibi odanın kapısına getirip, içeri çekerek soktu ve kapıyı çarpıp kapattı... Tabii kilitleyerek! Hazan yatak bölümüne doğru geri geri yürürken, gözlerini kapıya dikmiş afallayarak bakıyor, o sinirle de gözleri yaşla doluyordu. “Aç kapıyı zorba!” “Sanırım yeterince kavga ettik bu zamana kadar.” Demir Hazan’a doğru kendinden emin adımlar atarken, iri bedeni üzerine hükmedercesine bir hürlükle yükseliyordu. “Artık ilgilenmemiz gerek daha önemli bir sorunumuz ve çözmemiz gereken daha önemli meselelerimiz var. Tartışmayı bu saatten sonra bir kenara koymalıyız... Yahut da tamamen bitirmeliyiz.” Hazan hışımla kapıya atıldı. “Seninle konuşacak da, çözecek de bir konu yok, şimdi bırak beni gideyim. Seninle konuşmak istemiyorum. Yüzünü de görmek istemiyorum. Hatta uzak dur benden artık. Bugünkü korkudan sonra ben sana asla bir daha güvenmem, bir daha da yaklaşmam.” “Aksine artık bundan sonra güveneceksin!” dedi kaşlarını imayla devirip gözlerinin üzerine yıkarak. “Hayatım konuşmadan meseleleri halledemeyiz değil mi, konuşmamız lazım ki çözelim?” Demir Hazan’ın üzerine tehditkâr bir biçimde yürümeye başlayınca, genç kadın gerileyerek, “Üzerime gelmeyi kes lanet herif... Bu yaptığın hiç doğru değil... Buna hakkın yok... Beni burada zorla tutamazsın, konuşmak istemiyorum.” Tuhaflığın hâsıl olduğu enteresan bir tutumla Demir üzerine gelmeye devam ederken, gözlerini kısarak kesif bir öfkeyle mırıldandı. “Hazan... hak, hukuk konusuna girersen... senin üzerindeki tüm hakları denetlemeye alırım. Senin üzerindeki haklarımı irdeletme bana.” Hazan bunun ne anlama geldiğini gayet iyi biliyordu ve bu onun yutkunmasını sağladı. Büyük bir kabahat işlemişçesine Demir bir adım daha atıp, karşısında dimdik yıkılmaz kuleler gibi dikildi. Bakışlarını koyulmuş maviliklere çevirip, sakin, ihtirassız ama buyurgan bir sesle mırıldandı. “Buraya gel, Hazan.” “Niçin gelecekmişim?” Bu “niçin”in içinde meyus bir isyan vardı. Demir sert bir hareketle elini uzatıp işaret parmağıyla buyurdu. Ancak afallayan Hazan gözleri irice açılıp bakarken, Demir cam önündeki koltuğa yanaşıp, üzerindeki ceketi çıkararak yatağın üzerine fırlattı. Hazan’ın bakışları yatağa kayıp cekete odaklanırken, o rahat bir hareketle koltuğa oturdu. “Ayakta durmak istiyorsan sen bilirsin demeyeceğim, zira ya oturacaksın, ya da yatacaksın. Yapmazsan seni dizlerime yatırıp orada bırakırım.” Ah küstah adam! Ne arız bir kabaydı! Hazan’ın dolgun dudakları aralandı ve tuttuğu nefesi dışarı usulca salındı. Yanakları da kızarmaya başlayınca, Demir ona tek kaşını kaldırıp bilmiş bir sadistlikle bakarak, “Bebek için hayatım” dedi duru bir sesle haince gülümseyerek, lâkin bakışları arsızca ayartıcıydı. “Yoksa senin düşündüğün gibi değil. Tabii istersen farklı... Ama amacın farklıysa...” “Ne münasebet... ben... ben gitmek istiyorum.” “Hazan çocukluğu bırak artık. Yeteri kadar birbirimize acı çektirmedik mi?” derken sesi bir anda katılaşmıştı, tıpkı gözleri gibi. “Bak artık bizi değil bebeklerimizi düşünmen lazım. Sen istesen de, istemesen de ben hayatında hep olacağım.” Elini çenesine koyup kirli sakallarında gezdirdi. “Beni hayatından çıkaramayacağını biliyorsun, senden vazgeçmeyeceğimi de. Ben hep gözünün önünde dururken seni başkasına bırakmam, benim olmasan da, ‘benimle olacaksın bir ömür.’” Kaşlarını kaldırdı. “Şimdi gel buraya otur.” “Gelmeyeceğim. Biliyorum gene nasihatler vermek isteyeceksin. Ancak bu saçma nasihatlarını... Bunları sükûnla dinleyeceğimi sanıyorsan büyük bir yanılgı içindesin... Şimdi geri bas. ” “Hazan derhal buraya gel.” Ancak bu sefer onun sert tutumuyla, hiç istemese de Hazan omuzlarını düşürüp, ayaklarının ucuna sürtercesine basa basa, yüreği titreyerek yürüdü. Lâkin yanındaki koltuk yerine, yatağın köşesine ilerledi. Başını omuzlarının üzerine kırıp derince nefes aldı. Hani, ağır bir rüya bulutu çökmüş gibidir ruhuna. Bu havayı dağıtmamak, er geç kaybedecekleri bu kâbustan uyandırmak için, lanet adam tüm gardlarını delip, en içten silahlarını kullanarak savunmasını zayıflatıyordu. “Tamam, konuşalım” dediğinde itaatkârca sesi çatallaşmış çıkmıştı. Koltukta hafifçe toparlanıp dirseğini koltuk başına dayadı, çenesinde gezinen elini çekti. Dikkatle yüzüne baktı. Yanaklarında henüz kurumaya yüz tutmuş gözyaşlarının izleri vardı. Sakin bir gülümsemeyle, “Öncelik konumuz şu, kavga yapma huyumuzdan vazgeçmek olsun... Sen henüz farkında değilsin ama Ecrin bundan etkileniyor ve kızımın suratı birkaç gündür hep asık. Bize gittiği zaman oynamıyor, gülmüyor, sadece çizgi film izleyip sessizce oturuyor. Bunu ona yapmaya hakkımız yok.” Hazan elemli başını aşağı eğdi. Kucağında bağladığı parmaklarına bezgince bakarak oyalandı. “Biliyorum, evde de aynı” dedi fısıltıdan farksız sesiyle. Oysa o anda gayet kuvvetli olmaya, zaafını hiç hissettirmemeye azmetmişti. Ancak icap ederse biraz cüretkâr ve küstah bile görünecekti. Şu anda lakayt bir sükûn ile söz söyleyen adam için bu dakikaların ne kadar kıymetli olduğunu anlamayarak gözlerine hırçınca baktı. Adamın kalender yüzünde ifade arayarak, göz gezdirirken hafifçe kaşlarını çatıyordu. Fakat çabucak kendini topladı. Derin sükûnete rağmen heyecan içinde olduğunu hisseden Demir evvela onun bakışlarını şefkatle karşıladı. “Bana güvenmediğini zaten biliyorum. Lanet olsun ki, bunu sana ben yaptım.” Sakince yerinden kalkıp genç kadının yanına yanaştı. Hazan onun hareket ettiğini hissettiği an, kalbi hızlanmaya başladı. “Biliyor musun senin bu vedan beni bir hayli hayal kırıklığına uğrattı o vakit. Artık pek genç olmasak da...” diye usulca dalga geçmeye çalıştı ama pek başarılı olmadı. “İhtiyar bir duygusal olarak hani bir öpücük ya da sevecen bir cümle gibi daha değişik, daha sıradan bir şey bekliyordum. Ama sen en aciz olduğum yerden, hiç acımadan hem kendini, hem de beni vurdun. Kalbimizden!” Ellerini ceplerine koydu usulca ve bacaklarını hafifçe araladı. “O gün eve gidince boşaldı dünyam... Ancak akşam olduğunda boş eve gelip, uyku tutmadığı anlarda yanımda kalan tek şeyin senin hırçın ya da kızgın, her şekilde hâlâ yanımda kaldığını hissetmemdi. Ve anladım ki yaptığım şey, her ne kadar duyarsızlık olsa da bu gerekliydi. Hani sana daha önce sözünü ettiğim kalın duvarlar, tene örülen zırh var ya... İşte seninki şimdi öylesine sıkı ki, neredeyse nefes almakta bile zorlanıyorsun ve sen zorlandıkça bizi de o zırhın, dört duvarın içinde boğuyorsun. Sana son zamanlarda en çok ne diyordum anımsıyor musun?” Hazan olumsuz anlamda başını sarstı ve yutkundu. Bakışlarını ona tepeden hükmedercesine bakan adama çevirdi. “Akmayan kederli gözyaşları kalpte birikirse, gün geçtikçe kurur ve kabuk tutarlar... Tıpkı bir yaranın kabuğu gibi ve ne zaman sökmeye kalksan o an yaralandığın zamankinden daha çok canın yanar.” Usulca yanına oturunca yatak hafifçe sarsıldı ve genç kadın kalbinin artık yerinden çıkacağını sandı. Şimdi ikisi de yan yana dururken, aralarında hiçbir mesafe olmaksızın oturuyorlardı. Tenleri birbirine değmiyordu lâkin birbirlerinin ısısını bedenleri algılayacak kadar yakındılar. Demir kadına uzanıp omzundan tutarak kendine çekti. Olması gerektiği yere. Velhasıl o vakit Hazan cansızca kıpırdanıp debelense de, daha çok kendine çekip sıkıca göğsüne yaslamasına kayıtsız kalamadı. Yavaşça üzerine eğildi başı. “Güzelim biliyorum seni hak etmiyorum. Sana çok acı yaşattım ama değiştim. Bana fırsat vermiyorsun ki kendimi sana kanıtlayayım. Seni kaybettim, dünyam karardı ama şimdi bir de senden olanlar var hayatımda, ben onlarsız sensiz kalmak istemiyorum. Onların da yarım büyümesini istemiyorum, bu canımı daha çok acıtıyor.” “Sen... Sen sadece onlar için benimle olmaktan bahsediyorsun.” “Saçmalama!” diye azarladı adam. “Eğer öyle olsaydı sadece onları görürdüm. Ben seni istiyorum güzelim, sevdiğim kadını... Tabii ailemle birlikte.” “Ama gene olursa bu...” Yutkundu. Parmaklarını çekiştirip durdu. “Bunu bir daha katlanamam” dedi ağlamaklı kısık sesiyle. Evvela Demir başını yana eğip, elini onun narin çenesine götürerek kendine çekti. Hazan bakmak istemeyince, “Hazan’ım... Bana bak...” Hazan başını iki yana salladı. Yanaklarından aşağı doğru iri taneler dökülmeye başlamış, burnunun içi nemlendiği için burnunu sesli bir şekilde çekmişti. “Hazan bakmayacak mısın bana? Eğer bakmazsan göremezsin içimdeki seni.” Hazan başını salladı gene. “Ben de göremem senin içindeki beni! Oysa ben senin gözlerinde eskisi gibi kendimi görmek istiyorum.” “Sen eskisi gibi değilsin ama gene de içimde bir yerler iyileşmiyor... Şimdi de maziden yarım kalan hatıralar var, incecik bir sızı kabuğun altında hep acizce sızlayarak kanıyor. Aklımda hep belki gene?.. Ama gene de öylesine bağlanmışım sana, ne seninle, ne de sensiz yaşıyorum.” Dudaklarını birbirine bastırdı. Hâlâ kabullenemiyor, izzetinefsine ağır geliyordu. Biliyordu kalbinin bir parçası daima onunla yanmaya mahkûm olacaktı... Demir ona kaşlarını çatarak baksa da, o başını kaldırıp bakmadığı için göremedi. “‘Belki’ler hiçbir zaman geri gelmeyecek aşkım. Ben bir daha aynı hatayı yapmayacağım. Varlığının değerini bilmemem ne zor bilmiyorsun. Soğuk resimlerle konuşmak ve yokluğunla savaşmak ne zor, bunu da bilemezsin. Eğer bana Bir Şans Daha verirsen... sen de bunu göreceksin zaten. Masmavi gözlerinden, yaşama sebebim olan yüreğimden beni atma... O sıcacık yüreğinden vazgeçemem bir tanem.” Hazan burnunu çekti gene. Kirpikleri de bedeni gibi kayıtsızca titriyordu. “Çok gerginsin” dediğinde Demir, elini omzunda nazikçe gezdirerek, “Bu kadar kendini kasman bebeğimize zarar verebilir, biraz rahatla lütfen.” **** SON SÖZ YAZARIN Ne sevdalar hatalar yüzünden yarım kaldı. Niceleri de bir arada kaldı fakat yarımlardı... Bir aşk bu kadar mı büyük olurdu ki, mutluluk vuslata haram... Sevdası yarına yarım... Hatalar insanlara mahsustu... Herkes hata yapabilirdi! Yargıladı gurur hata yapanı... Senelerce yargılayarak ona şans tanımadı. Pişmanlıklara inanmadı kalp, acılarla sınandı. Günleri, geceleri umutsuz tüketirken... Ufacık bir an mutlu oldu... Unuttu günlerin sayılı olduğunu... Zannetti ki ölüm hiç gelmeyecek, nefretler hiç bitmeyecek... Herkes Bir Şans İster! Kimi verip mutlu olur, kimi gururuna kurban edip bir ömür keşke der... “Keşke”ler hayatta şansı olmayan tek sebeplerdir. Hep unutuldu. Hep istendi ama düşünülmedi... Hayatın size, “İkinci Bir Şansı var mı?” diye düşünülmedi! Kimse hayatın, hakkında vereceği hükmü bilemez! Onlar, yarım kalmışlıkların içinde tam olmaya çalıştı. Biri hata yaptı, diğeri acı da çekse onu affetmeye çalıştı... İki yürek öyle bir savaşa girdi ki, bu hayatın onların olmadığını bilemedi... Gurur! Ne sevdaların önünde duvar olup dikilirken, kiminin içinde zehir olup büyüdü... Acı acı, ilmek ilmek olup dokundu yüreklere... Ama aşk! Bir köşeden kıvrılarak damarlara akmaya başlayınca... Her şey unutuldu... Herkes kendi masalını yazdı. Onlar peri masalını yazdı fakat hayat peri masallarındaki gibi hiç olmadı. Herkes İkinci Bir Şansı hak eder... Peki, şansı kim hak etti!?
Hayırlı olsun kitabın. Çıkmasına az kalmış çıkınca ilk fırsatta alıcam. Okumak için sabırsızlanıyorum doğrusu...
:sak sak::sak sak::sak sak::sak sak::sak sak::sak sak:Kitabını ve yazdıklarından bulabildiklerimi okudum teşekkürlerrr yeni kitabını en kısa zamanda okuyacağım hayırlı olsun emeğine sağlık:sak sak::sak sak::sak sak::sak sak::sak sak::s