Müjde Aklanoğlu-KÖR TALİH-15 part 4

'Hikayeler, Efsaneler ..' forumunda Müjde Aklanoğlu tarafından 12 Eki 2013 tarihinde açılan konu

  1. Hazal dürüstçe cevap verdi. Başını olumsuz anlamda hafifçe kıpırdattı. “Hayır. Üşümüyorum.” Yutkundu ve genç adamın nefesinin yanağına vurmasını yok saymaya çalıştı. Boğazını temizledi.

    “Bulutlara öyle yakınız ki, sanki elinin uzatırsan dokunacaksın. Masmavi bulutların arasından sızan ışık, toprağa ve çiçeklerin rengini ödünç almış gibi güneşin huzmelerini kuşatarak arasından süzülüyor. Sanki güneş onlara kafa tutarcasına ben batana kadar beni saklayamazsınız dercesine cansız ışıklarını arasından inatla süzdürüyor.” Başını geriye atarak genç adamın omzuna yasladı. “Başını kaldırınca gökyüzündeki bulutlar pamuk şekeri gibi duruyor. Beyaz, gri ve turuncuya çalıyor. Kocaman şehrin bile sesleri kesiliyor onları görünce, kendini dünyadan soyutlayıp masal âlemlerine bırakıyorsun, insanın içinden hayal kurası geliyor. Dünyanın tüm yükü omuzlarından dökülüyor ve onlar gibi özgürce uçuyormuş gibi hissediyorsun.”

    Arda dudaklarını genç kızın yanağına sürttü. Burnu değince Hazal gıdıklandı. Buz gibi olmuştu ve değince içi titremişti. “Ben ufakken annemle çimlerin üzerinde yatar, bulutlardan şekil tutardık. Annem en çok ayakkabı ve koyuna benzediklerini söylerdi onların. Ben hep savaşçılar ve çizgi film karakterlerine benzetirdim. Bulutlara bakmayı hep sevdim.”


    “Sanki gökyüzü dipsiz bir umman gibi beliriyor önümüzde şimdi. Hani dokunsan tutacağın kadar yakın, ama bir o kadar imkânsız ki onlara dokunmak. Biliyorsun, onlara ulaşmayacağını biliyorsun ama gene de inatla dokunmayı umut ediyorsun işte. Şimdi seni bulut gibi gördüğümü anlayabiliyor musun? Sen oradasın, karşımda duruyorsun. Dokunacak kadar gerçek ve yakın ama dokunulamayacak kadar uzak bir ihtimal. İnat zannediyorsun yaptığımı ya, hırçınlık yaptığımı sanıyorsun. Ya sana dokunduğum zaman beni üzerinden atarsan, taşıyamasan ve ben tüm hızımla yere çakılırsam. Bunu hiç düşündün mü?”

    “Sen bana elini uzatınca ben bırakamam. Yeter ki bir kere denesen.”

    Arkalarında boğaz temizleme sesi duyulduğunda genç kız irkildi. Arda başını kaldırıp doğruldu.

    “Şantiye kapanıyor haber vereyim dedim.” Timur her ne kadar bunu çekinikçe söylese de onların rahatını bozduğu için, gene de bakışlarını onların üzerinden ayıramıyordu. Gökyüzünde sanki uçuyorlarmış gibi, tablo gibi öyle muhteşemlerdi ki, mavinin içinde kuş gibi, güneşin batışı üzerlerine yağıyordu.

    Hazan genç adamın göğsünün üzerindeki kolunu kaldırıp kenara çekti. Onun ayrılacağı yoktu. Ceketinin içinden çıkarken Arda ceketini çıkarmış seri bir hareketle onun omzuna örtmüştü. Hazal önünü kapamaya çalışan adama yüzünü yaklaştırıp “Bunu daha öncede yapabilirdiniz, siz çok fırsatçısınız!” diye söylendiğinde sesi kızgın değil aksine pürüzsüz ve çok tatlıydı. Ada ona çarpıkça sırıtıp “O zaman sana sarılmazdı buna izin vermezdin. Fırsat bulmuşken neden yapmayayım?” diye itiraz etti.

    “Siz çok kötüsünüz!”

    "Biliyorum daha önce söyledin."

    Asansöre binip alt kata indiklerinde henüz yeni atılmış bir betonun yanında geçtiler. Hazal Ardaya kızdığı için Timur’dan utandığı için önden önden yürüyordu. Timur Bey’e mahcup olmuştu ve utancından yüzüne dahi bakamıyordu. Yan tarafta kazı yaptıkları yerde büyük bir su borusu patlattıkları için ortada kocaman bir gölet oluşmuştu. Hazal, Arda’ya yaklaşıp başındaki bareti seri bir hareketle alarak kendininkisini de çıkardı. Elindekileri mimarın yardımcısına vermek için Timur’un ve mimarın olduğu yere yöneldiği sırada bir şeyin suya çarpma sesi duyuldu. Hazal daha arkasını dönmeden içi sızladı. Sanki… Sanki kalbi atmayı kesti. Arkasın döndüğünde ise dehşet tüm her yeri sardı. Birkaç inşaat işçisi koşarak geliyor diğerleri bağırıyordu “ Patron düştü.” Diye Hazal Arda’nın suyun yüzünde durmaya çalıştığını fark edince çığlığı basarak o tarafa atıldı.

    “Hazal dur o yüzme biliyor” diyen adamı duymadı bile.

    Dehşete kapılan körpecik bedeni sağırlaşmış, cereyana kapılmış elektrik işçisi gibi olduğu yer de titrerken, ciğerlerindeki hava annesinin kışlıkları vakumladığı poşetler gibi viskoziteyle çekiliyordu. Sırtında güçlü bir baskıyı hissettiğinde, artık elemli talihine çok geç kalmıştı. Zaten düşünmeye bile vakit bulamadan, bedeni iri vücut tarafından kuşatılmış içine hapsedilmişti. Canı insana fazla gelir miydi? Ya da insan öleceği hiç aklına gelmeden ölmek ister miydi? İncecik belini saran kalın kuvvetli kolların içinde hışımla debelenirken, ”Bırak, lanet herif bırak! Ölüyor…” diye, belindeki büyük ellerin üzerine kendin güçsüz ellerini koydu ve endişenin gark olduğu hırçınlığıyla çekiştirmeye başladı. Tüm gücüyle o kolların arasından kurtulmak istedi ama başaramadı. Timur’un ellerini çimdikledi, çekiştirdi, tırmaladı ama adam bana mısın demedi ve o da haliyle başarılı olamadı. En sonunda tırnaklarını etine bastırıp etlerini koparasıya çimdikleyerek çözmeye çalışırken, bir an olsun kesif bir korkuyla ayıramadığı gözlerinden yağmur gibi boşalan yaşlar sayesinde önünü göremiyordu. Son gücüyle acıyla haykırdı.

    “Arda!"

    Sesi o kadar cılız ve inler gibi çıkmıştı ki, “Arda ne olur ses ver?” ağlayan gözlerini dehşete açık tutmaya çalışıyordu. “Arda ne olur!” En sonunda Timur eli acıyınca bir anlık zaafla ince beldeki eli gevşedi ve Hazal fırsat bulduğu anda bir saniye dahi düşünmeksizin fırladı tüm düşüncesizliğiyle kendini boşluğa savurdu.

    “Arda! Arda Dayan!”

    Önce bedeni havalandı ve sonra anında sert zemine çarpılır gibi suyun üzerine çakıldı. Büyük bir çamurlu köpük deryası eşliğinde bulanık suyla buluştu. Hazal daha ne olduğunu anlayamadan suyun içine çekilirken, kollarını oynatmaya çalışarak suyun yüzeyine çıktı. Ağzının içindeki suyu tükürdüğünde, boğazına kaçan çamurlu suyun bir kısmını yumuştu. Ciğerlerinde kalan azıcık havayla ” Arda neredesin?” diye haykırdı. Kollarını suya çırpıyor, ayaklarını panikle kıpırdatmaya çalışıyor ama nafile suyun yüzünde duramıyordu. Hazal yüzmeyi bilmiyordu ve bunu düşünmek aklına dahi gelmemişti. “Arda... Ard…” derken başı suyun altına doğru çekildi ve ağzına sular dolarken birkaç çırpışla tekrar suyun yüzüne çıktı. “ Ar…” daha kelimesi bitmeden başı tekrar suya battı ve bu sefer suyun yüzeyine çıkmadı. Gözlerini bulanık suyun içinde açık tutmaya çalıştı ama nafile, hiç bir şey görünmüyordu. Sonra kulakları uğuldamaya başladı ve çınlamalar olurken, basınçla ciğerlerindeki hava çekildikçe suyun içindeki çırpınışları azaldı. Kolları duralamaya başlarken ölüyorum dedi. Sadece ölüyorum. Sonunda bedeni hissizleşti ve işte tamda o sırada bedenine bir şeyler sarıldı. Korkuyordu ama hiçbir tepki veremiyordu. Birkaç cansız çırpınış dışında ve birden yukarı doğru çekildi sonunda başı suyun yüzüne çıktı. Ciğerlerine hızla oksijen akınca boğazının yırtıldığını sandı. Gırtlağına takılan suyla öksürmeye başladı. Bedeni iri kollar tarafından sıkıca sarılmış kıpırdayamıyordu. Arda onun panik olup debelenmesinden korktuğu için kollarını omuzlarından ve kollarının üzerinden sararak panik olmasını engellemişti. Buda çırpınışlarını azaltmıştı. Arda gözlerindeki acıtan suyu kirpiklerini kırparak tepki verirken öfkeyle haykırdı.

    “Geri zekâlı onu neden bırakıyorsun?”

    Başını genç kızın başına yaslayıp derin derin solumaya başladı. İnşaatın dibinde Mimar bir Timur endişeyle onlara bakıyordu. Tüm işçiler işi gücü bırakıp onlara patronlarını gözlüyordu. Timur şaşkınca kendini toparlamaya çalışırken panik olmuş sesiyle “Tutamadım oğlum seni öyle görünce nasıl olduğunu anlamadan kendini attı. Birden ellerimden kaydı.”

    Hazal hâlâ öksürmeye çalışıyordu. Arda genç kızı kendine çevirip elini beline sardı. Hazal biraz kendine gelmeye başlayınca, nefesi düzelip panik hali üzerinden azda olsa kalkmaya başlayınca, bedenindeki baskının hafiflediğini anlayıp bacaklarını genç adamın beline tekrar panikleyerek sardı. Sıkıca sardığı bacakları yetmezmiş gibi bir de kollarını boynuna dolayarak “Arda… Of Allah’ım sana bir şey oldu sandım... İyi misin?” diye ağlamaya başladı. Hem öksürüyor hem de söylenerek ağlıyordu. Arda onu kendine çekerek elini sakinleştirmek için sırtında dolaştırmaya başladı. “Asıl sen iyi misin? Ne demeye atladın arkamdan hem de yüzme bile bilmiyormuşsun... Aptal mısın?!” Sıkıca sardı ve kulağının yanında soludu. “Bir şeyin var mı?” Sesi hem kati hem de tuhafça titriyordu genç adamın Hal onun bedenini soğuk sudan titrediğini sanırken Arda o sırada korkudan titriyordu. Hayatında bu kadar dehşete düşüldüğünü hatırlamıyordu.

    Hazal başını salladı iki yana sanki görecekmiş gibi. Gözlerindeki yaşlardan önünü göremiyordu. “Sana bir şey oldu sandım. Ölüyorsun sandım.” Derken birden onu ittirip, ne ara yumruk olduğunu bilmediği ellerini omuzlarına vurmaya başladı. “Manyak mısın? Neden beni beklemiyorsun da yürüyorsun? Sana bir şey olabilirdi. Hayvan bir daha yapma bunu, bir daha sakın… Bunu bir daha yapma bana… ” Haykırışları artık neredeyse inmeye dönüşmüştü.

    Arda genç kızın ellerini yakalayıp bedenini kendine yasladı. Sıkıca sarıldı ona. “Tamam, geçti ben iyiyim.” Hazal kollarını boynuna sarıp sıkıca sokuldu. Onu hissetmeye ihtiyacı. Sözle iyi olduğunu söylemesi yetmiyordu, onu hissetmek istiyordu. “San bir şey olursa buna dayanamam…” dedi ağlamaklı bir sesle. Arda ne duyduğundan emin olmak ister gibi “Ne dedin? “dediğinde genç kız dudaklarını boynuna bastırdı. Başını olumsuz anlamda salladı. “Bir daha söyle duyamadım. Kulağıma su kaçmış olmalı yanlış duydum galiba.”

    Arda ağzında onun ağzından bir daha o lafları duymak istiyordu. Hazal geriye çekildi. “Sen tam bir odunsun dedim! Ve lanet olsun ki benim için önemlisin.” Hazal dudaklarını ısırdı söyledikleri itiraflar nereden çıkıyordu böyle. Pişman olması gerekmez miydi? Ama olmamıştı. Adanın dudakları kocaman açılıp beyaz dişleri meydana çıkarak gülümsedi. “Bunu… Bunu söylemen için bile tekrar suya atlayabilirim. Adımı ağzından duymakta buna dâhil.”

    Hazal dudaklarının kıyılarını dişlerken Timur’un sesini duydular.


    “Hadi herkes kendi işine dağılın” diyordu genç Patron işçilerini dağıtmak için. Sanki Oscarlık film izlermiş gibi genç çifti gözlerini kırpmadan izliyorlardı. Hele o kızın hiç düşünmeden suya cesurca atlaması ise onları şok etmişti. Ve sert patronlarının panikle Timur’a neye düştü diye öfkeyle bağırmasını…

    Arda kıyıya yaklaştığında genç kızı öne doğru ittirip “Dikkatli ol bir daha elinden kaçırırsan seni gebertirim.” diye uyarırken Timur Hâlâ elini uzatmış onu çekmeye çalışıyordu. “ Tamam, tuttum dikkat et.” Hazal’ın ellerini iki eliyle kavradı ve çekti. Hazal üzerinden sular süzülürken Timur yanında duran işçinin elindeki battaniyeyi alarak hemen onu üzerine sardı. Arda elini Timur’a uzattı. Oda onu çekmek için uzandığında Arda dişlerini sıktı ve genç adamı yanına çekti. Timur duya düşerken, “Eğer ona bir şey olsaydı seni gerçekten gebertirdim.” diye tısladı. Arda başını sallayarak yüzündeki suları atarken, Arda işçilerin uzattığı eli tutmuş kıyıya çıkıyordu.

    “Siz iki delinin tekisiniz. Biri deli diğeri zırdeli… ” diye yalandan bir kızgınlıkla veryansın ederek kıyıya yaklaştı. Arda elini aşağı uzatıp arkadaşını yukarı çekerken “Bunun hesabını vereceksin” diye tısladı. Timur kendini yukarı çektiğinde “Hiç sanmıyorum eğer onu tutmayı başarsaydım aranızdaki buzlar çözülmeyecekti, ben de ben bir ödülü hak ettim.” dediğinde daha sözü bitiremeden hızla suyu geri boylamıştı. Arda sırıtarak Hazan’a uzanırken “Ben de öyle düşünmüştüm. Sen bunu hak ettin.” diyerek kahkahayı bastı. Hazal ise iki arkadaşın eşek şakasına gözlerini irilerek bakakaldı.

    BÖLÜM SONU…

    Eee, şimdi ne olacak?… Bakalım evde başlarına neler gelecek… Ve Arda baya bir terleyecek galiba… BOL YORUM İSTİYORUM…. Arkadaşlar ayrıca ufak tefek yazım hataları olabilir önce yemeğimi yiyeyim sonra okurum ….
    Küflü okuyucularının dikatine.... :help: Yorumlar hiç yok bende bu Hikayemi böyle giderse burada yayınlamama kararı arifesindeyim haberiniz olsun :'(
     
  2. nemsis

    nemsis New Member

    cok sukur suya dustu arda yoksa bu cadının ona acılacagı yoktu tımurada hastayım amaıyı oldu onada arda suya dusunce bendekorktumahanda cocuga bırsey olacakdıyee :) nasılcocuksa :) bırde partları 15 dıye yazınca tekrar verdın sandım Mujdecım bır kac kere acıpta farklıolduklarını anlayınca 16 . part olduklarını anladım haberın olsun yoksa yenı bolumgelmemıs dıye bayagı hayıflandım haberın olsunn ellerıne saglık muhtesem gıdıyor sakın bırakayım deme catlarım burda meraktan suclusu sen olursun :)
     
  3. nemsis

    nemsis New Member

    mujdee kardesım neredesın yaa bayrambıttı tatılbıttı sen hala gelmedınnher gece sabırla acıp bakıyorum yenı bolumgelmısmı dıye ne olursunnn yaz artıkınnn :)
     
  4. Nemesis sayfaya bak canım orada Yeni bölümler ...
     

Bu Sayfayı Paylaş