İlimden daha güzel, daha üstün meşguliyet ne olabilir ki? "İnsanlar dört kısımdır: 1. Bilen ve bildiğini bilen insandır ki, âlim budur. 2. Bilen fakat bildiğinin farkında olmayan kimsedir ki, bu kimse uykudadır, onu uyandırınız. 3. Bilmeyen fakat bilmediğini bilen kimsedir ki, bu doğruya ulaşmayı ister, siz onu doğru bilgiye ulaştırınız. 4. Bilmeyen fakat bilmediğini de bilmeyen kimsedir ki, bu güvenilmezdir. "Bildiği ile amel etmeyenler (sayfaları ilimle dolu) kitap ve defter gibidir. Başkalarına faydası var, fakat kendisi bir şey anlamaz. Bilek taşı gibidir. Bıçağı biletir, keskinleştirir, fakat kendisi kesmez. İğne gibidir. Başkalarını giydirir, fakat kendisi daima çıplak durur. Lamba fitili gibidir. Başkasına ışık verir, fakat kendisi yanar." * Gazali Sokrates'in en önemli buyruğu 'kendini bil'dir. 'Kendini bilmek', bir yerde 'haddini bilmek' demek. Aynı zamanda ne bildiğini, beri yandan da (belki de asıl olarak) ne bilmediğini bilmek. Burası önemli. Çünkü: Ne bilmediğini bilmek insanın kendini tanımaya başlamasının ilk adımı. Ne bilmediğini bilmek, başka insanların ne bildiğini veya bilmediğini anlamamak demek öte taraftan. Sonuçta, insan bu buyruğu yanına aldığında, hem kendini hem de başkalarını (kendi dışındakileri) anlamak için yola çıkar. Kendini ve etrafındakileri anlamak ince bir iş. Dedik ya anlatmak, hele insanı insana anlatmak daha zor diye; söyleyecek sözü bulunan insan olmanın da güçlükleri var. Bu, aynı zamanda bir şeylerden kaygı duymak veya rahatsız olmak demek. Elbette birilerini rahatsız etmek de... Aslında söyleyecek sözü olmak, biraz da aydın olmanın sorumluluğunu sırtlanmak anlamına geliyor. Sesini kısmaya çalışanlara inat, konuşmak; mücadele etmek, doğru bildiğini söylemekten vazgeçmeyip insanı bağımsız birey (özne) haline getirecek yola iteklemek... * Ali Bulunmaz