Peygamberlerimizin Tarihi

'Din ve İslam' forumunda ...... tarafından 6 Ağu 2009 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. ......

    ...... Misafir



    HZ. ADEM (S.A.)

    Hz. Adem yeryüzünde ilk insan ve ilk peygamber bütün insanlarin babasi'dir.
    Cesitli memleketlerden getirilen topraklari melekler su ile camur yapip insan sekline koydular. Mekke ile Taif arasinda 40 yil yatip salsal oldu. Yani pismis gibi kurudu. Önce Muhammed aleyhisselamin nuru alnina kondu. Sonra Muharrem'in onuncu Cuma günü ruh verildi. Her seyin ismi ve faydasi kendisine bildirildi. Boyu ve yasi kesin olarak bildirilmedi. Allahü tealanin emri ile bütün melekler Adem'e secde etti ama Iblis (seytan) kibirlenip bu emre karsi geldi ve secde etmedi : « Hani biz meleklere (ve cinlere): Adem'e secde edin demistik. Iblis haric hepsi secde ettiler. O yüz cevirdi ve büyüklük tasladi böylece kafirlerden oldu »(Bakara 34) . Hz. Adem 40 yasinda Firdevs adindaki Cennet'e götürüldü. Cennet'de yahut daha önce Mekke disinda uyurken sol kaburga kemiginden Hz. Havva yaratildi. Allahü teala onlari birbirine nikah etti. Yasak edilen agactan unutarak ve Iblis'in oyununa gelerek önce Havva sonra Adem aleyhisselam yedikleri icin Cennetten cikarildilar. Adem aleyhisselam Hindistan'da Seylan (Ceylon) adasina Havva ise Cidde'ye indirildi. 200 sene aglayip yalvardiktan sonra tövbe ve dualari kabul olup hacca gitmesi emr olundu: «Sonra Rabbi onu seckin kildi; tevbesini kabul etti ve dogru yola yöneltti »(Ta'ha 122) . Arafat ovasinda Havva ile bulustu. Kabe'yi insaa etti.

    Hz. Adem her sene hac yapardi. Arafat meydaninda veya baska meydanda kiyamete kadar gelecek cocuklari belinden zerreler halinde cikarildi. «Ben sizin Rabbiniz degil miyim ?» diye soruldu. Hepsi «Evet » dedi. Sonra hepsi zerreler haline gelip beline girdiler. Yahud belinden yalniz kendi cocuklari cikti. Sonra Sam'a geldiler. Burada cocuklari oldu. Neslinden 40.000 kisiyi gördü. 1500 yasinda iken cocuklarina peygamber oldu. Cocuklari cesitli dillerde konustu. Cebrail aleyhisselam 12 kere geldi. Oruc her gün bir vakit namaz ve gusül abdesti emredildi. Kendisine kitap verilip fizik kimya tip eczacilik matematik bilgileri ögretildi. Süryani Ibrani ve Arabi diller ile kerpic üstüne cok kitap yazildi. Bir rivayete göre 2000 yasinda iken Cuma günü vefat etti. Hz.Havva 40 sene sonra vefat etti. Kabirlerinin Kudüs'de veya Mina da Mescid-i Hif'de veya Arafat'da oldugu rivayetleri vardir.

    Habil ile Kabil

    Habil ile Kabil Hz.Adem'in ogullarindan ikisidir. Habil'in Allah'a yaptigi kurban'in kabul edildigi ve kendi kurbanin Allah tarafindan kabul edilmedigi icin Kabil Habil'i öldürür ve böylece dünyada ilk kâtil olma makamina mazhar olur. Sonra bir kargadan görüp Habil'i yerin altina gömdü. Allahü teala Kur'an-i Kerimde mealen buyuruyor ki : « Allah nezdinde Isa'nin durumu Adem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yaratti. Sonra ona «OL !» dedi ve oluverdi »(Al-i Imran 59) . Burada deginilen durum Hz.Isa'nin ve Hz. Adem'in babasiz dünyaya gelmeleridir (M.K.). Peygamberimiz Muhammed (S.A.V.) Hz. Adem hakkinda : « Allahü teala Adem'i (aleyhisselam) yeryüzünün her tarafindan aldirdigi topraktan yaratti. Bu sebeple zürriyetinden siyah beyaz esmer kirmizi renkte olanlar oldugu gibi bazilari da bu renklerin arasindadir. Bazisi yumusak bazisi sert bazisi halis ve temiz oldu » (Hadis-i serif Müsned-i Ahmed bin Hanbel) buyurmustur.


    Hz. Adem 5 seyi ile bahtiyar olmustur:

    1) Hatasini itiraf etmek

    2) Pismanlik duymak

    3) Nefsini kötülemek

    4) Tevbeye devam etmek

    5) Rahmetten ümidini kesmemek


    Iblis de 5 seyden bedbaht olmustur:

    1) Günahini ikrar (saklamadan söylemek) etmemek

    2) Pismanlik duymamak

    3) Kendini kötülememek

    4) Kendini kötülemeyip azginligini Allahü Teala'ya nisbet etmek

    5) Rahmetten ümidini kesmek ​
     
  2. ......

    ...... Misafir


    Hz. ZEKERIYYA (a.s)

    Kur'ân'da adi gelen peygamberlerden biri. Soyu Dâvud (a.s)'a dayanmaktadir. Kur'ân'da anilan duâlarindan (Meryem 16/6) anlasildigina göre soyu daha sonra Yâkub (a.s)'a varmaktadir (el-Kurtubî Ahkâmu'l-Kur'ân Kahire 1967 XI 82; er-Razî Mefâtihu'l-Gayb Misir 1937 V 769).
    Zekeriyya (a.s) isrâilogullarinin peygamberi oldugu gibi ayni zamanda onlarin bilgini reisi ve müsaviri yani danismani idi (es-Sa'l-ebî el-Arais 1951 372).

    Onun hakkinda çesitli âyet ve hadisler vardir. Ebû Hureyre'nin naklettigine göre Hz. Muhammed (s.a.s);" "Zekeriyya (a.s) marangoz idi"(Ahmed b. Hanbel el-Müsned Misir 1954 II 405) diyerek O'nun elinin emegi ile geçinen bir sanat ehli oldugunu haber vermistir.

    Zekeriyya (a.s)'in hanimi isa (a.s)'in annesi Meryem'in teyzesi isâ idi. Zekeriyya (a.s) da Meryem'e bakmakla mesgul oluyordu. O'na Beyt-i Makdis'te bir yer yapmisti. O'nun odasina her girdiginde yaninda kis mevsiminde yaz meyvesini ve yaz mevsiminde de kis meyvesini buluyordu. Zekeriyya (a.s) "Ey Meryem bu sana nereden geliyor?" diye sorunca Meryem "Allah tarafindandir." diye cevap veriyordu (el-Kurtubî Ahkâmu'/-Kur'ân IV 69 vd).

    Zekeriyya (a.s) Hz. Meryem'in yaninda böyle yaz mevsiminde kis meyvesini ve kis mevsiminde de yaz meyvesini görünce Meryem'e bu nimetleri veren buna gücü yeten yüce Allah esimin yasi geldigi halde bize hayirli bir evlat verebilir seklinde düsündü ve hayirli bir evladin olmasi için Allah'a gizlice söyle dua etti:

    "Rabbim! Gerçekten kemiklerim zayifladi saçlarim agardi Rabbim!.Sana yalvarmaktan dolayi herhangi bir seyden mahrum kalmadim. Dogrusu benden sonra yerime geçecek yakinlarimin iyi hareket etmeyeceklerinden korkuyorum. Karim da kisirdir. Katindan bana bir ogul bagisla ki bana ve Yâkub ogullarina mirasçi olsun! Rabbim! O'nun senin rizani kazanmasini da sagla!" (Meryem19/456)

    "Ya Rabbi! Bana kendi katindan temiz bir soy bahset!" (Âlu imrân 3/38)

    "Rabbim! Beni tek basima birakma! Sen varislerin en hayirlisisin" (el-Enbiyâ 21/89).

    Gücü her seye yeten Yüce Allah Zekeriyya (a.s)'in duâsini kabul etti ve O'na bir erkek evlad verecegini müjdeledi:

    "Ey Zekeriyya! Sana Yahya isminde bir oglani müjdeliyoruz. Bu adi daha önce kimseye vermemistik" (Meryem 19/7).

    "Mihrabda namaz kilmaya durdugu sirada hemen melekler ona söyle seslendi: "Haberin olsun! Allah sana Yahya adli çocugu müjdeliyor. O Allah'tan gelen bir kelimeyi (isâ'yi) tasdik edecek milletinin efendisi olacak nefsine hakim bulunacak ve salihlerden bir peygamber olacaktir" (Âlu imrân 3/39).

    Zekeriyya (a.s) Allah'in verdigi bu müjdeye sasti hayret etti. Çünkü kendisi de hanimi da hayli yasli idiler. "Rabbim! Karim kisir ben de son derece kocamisken nasil oglum olabilir?" (Meryem 19/8) diyerek bu ilginç müjde karsisinda hayretini dile getirdi.

    Yüce Allah ona söyle cevap verdi:

    "Rabbin böyle buyurdu. Çünkü bu bana kolaydir. Nitekim sen yokken daha önce seni yaratmistim" (Meryem 19/9).

    Kur'ân'in baska bir yerinde bu durum söyle haber verilmistir:

    "Zekeriyya'nin duasini kabul edip kendisine Yahya yi bahsetmis esini de dogum yapacak hale getirmistik. Dogrusu onlar iyi islerde yarisiyorlar korkarak ve umarak bize yalvariyorlardi. Bize karsi gönülden saygi duyuyorlardi" (el-Enbiya 21/90).

    Yüce Allah'in bu güzel müjdesine son derece sevinen Zekeriyya (a.s)

    "Rabbim! Öyle ise bana bir alamet var dedi" (Meryem 19/10). Allah ona su cevabi verdi:

    "Alâmetin; üç gün isaretten baska sekilde Insanlarla konusmamandir. Rabbini çok an aksam sabah hamdet!" (Âlu imrân 3/41).

    Gün oldu Zekeriyya (a.s)'in nutku tutuldu. Mihrabdan çikti ve milletine: "Sabah-aksam Allah'i tesbih edin! diye isârette bulundu" (Meryem 19/11).

    Zamani gelince Zekeriyya (a.s)'in oglu Yahya (a.s) dünyaya geldi.

    Yukarida görüldügü gibi Zekeriyya (a.s) ile ilgili olarak zikredilen âyetlerin çogu dua mahiyetindedir. O çok dua eden Allah'in emir ve yasaklarina riayet ederek tam bir teslimiyet içinde yasayan Yüce bir peygamberdi. Allah: "Zekeriyyâ Yahyâ isa ve ilyas'a da (yol göstermistik). Hepsi iyilerden (idi)ler" (el-En'âm 6/85) diyerek onu sahit peygamberlerle birlikte anmistir.

    Zekeriyya (a.s) bu sekilde ömrünü ibâdetle geçirdi. Daima Insanlari Yüce Allah'a inanmaya ve O'nun yolunda yürümeye cagirdi. fakat azmis olan küfre dalan ve önünü görmeyecek kadar gözü dönenler onu sehid ettiler (Taberî et-Tarih Misir 1326 II 16; Ahmet Cevdet​
     
  3. ......

    ...... Misafir



    Hz. Süleyman'in sarayi ve Sebe melekesi

    Tarih yaklasik olarak I.Ö. 970-931 yillari arasinda yasadigi düsünülen Hz. Davud'un oglu Hz. Süleyman'in kurdugu muhtesem kralliga sahitlik eder. Öyle ki Hz. Süleyman babasindan sinirlari Misir'dan Firat'a kadar uzanan bir krallik devralmis ve kisa sürede hakimiyetini güçlendirmisti. Ve kendi yasadigi dönemde öylesine büyük bir hakimiyet kurmustu ki Allah'a olan imaninin ve üstün aklinin kendisine kazandirdigi bu ihtisam yüzyillar sonra bile insanlarin hayranligini ve dikkatini üzerine çekmeye devam etmektedir.Hz. Süleyman'in hayati Allah'a gönülden iman eden bir müslümanin aklinin ne kadar fazla ufkunun ne kadar genis oldugunu bütün insanliga gösteren çok çarpici bir delildir. Hz. Süleyman (a.s.) cinlerden ve insanlardan olusan ordusu ile kurdugu hakimiyeti muhtesem bir saraydan yönetiyordu. Ve bu saray döneminin en ileri teknigi kullanilarak üstün bir estetik anlayisi ile insa edilmisti. Sarayinda göz alici sanat eserleri ve görenleri hayran birakip etkileyen degerli esyalar benzersiz bir estetik anlayisi ile yerlestirilmisti. Elbette Hz. Süleyman'in bu mekâni görenlerde büyük hayranlik uyandiriyordu.
    Insanlarin bu saraydan bu kadar etkilenmelerinin nedeni ise insan fitratina en uygun olan estetik anlayisini ve ortami birden karsilarinda görmeleri olmustur. Zira Hz. Süleyman yaptirdigi bu görkemli sarayi imanin nuru ve onun getirdigi üstün bir akil ile yaptirmisti. Ve bir Müslümanin hangi çagda veya hangi sartlarda yasarsa yasasin Allah'in kendisine verdigi imkânlari en güzel sekilde kullanarak essiz bir mekân olusturabileceginin en güzel örnegini sergilemisti.Nitekim Kur'ân-i Kerim'in Neml Sûresi'nin bir çok ayeti onunla ayni dönemde asayan bir kavmin yöneticisi olan Sebe Melikesi'nin Hz. Süleyman'in ihtisamli sarayini gördükten sonra ona biat ettiginden bahseder. Hz. Süleyman Sebe Melikesi Belkis'in varligini kendisine haber getiren Hüdhüd sayesinde ögrenmisti:"Derken uzun zaman geçmeden (Hüdhüd) geldi ve dedi ki: "Senin kusatamadigin (ögrenemedigin) seyi ben kusattim ve sana Saba'dan kesin bir haber getirdim. Gerçekten ben onlara hükmetmekte olan bir kadin buldum ki ona her seyden (bolca) verilmistir ve büyük bir tahti var. Onu ve kavmini Allah'i birakip da günese secde etmektelerken buldum seytan onlara yaptiklarini süslemistir böylece onlari (dogru) yoldan alikoymustur; bundan dolayi onlar hidayet bulmuyorlar." (Neml Sûresi 22-24)

    Bu bilginin üzerine Hz. Süleyman Allah'i ilâh olarak kabul etmeyip günese secde eden ve seytanin kendilerine süslü gösterdigi bir sistemi kabul eden Sebe halkini imana davet etmek için onlara "Rahman ve Rahim olan Allah'in adiyla" baslayan bir mektup öndermisti. Ve tüm kavmi kendisine teslim olmaya çagirmisti. "Gerçek su ki bu Süleyman'dandir ve 'süphesiz Rahman ve Rahim Olan Allah'in Adiyla' (baslamakta)dir. (Içinde de "Bana karsi büyüklük göstermeyin ve bana müslüman olarak gelin" diye (yazilmaktadir). (Neml Sûresi 30-31)

    Sebe Melikesi o ana kadar hiç karsilasmadigi kadar kesin bir üslupla tüm hükümdarligini kendisine katmasini isteyen Hz. Süleyman'in bu mektubu arsisinda çok sasirmisti. Ve kendisini kesin olarak bozguna ugratacagindan emin oldugu bu hükümdari kararindan vazgeçirmek için ona yüklü hediyeler göndermek yolunu seçmisti. Ne var ki Allah'in rizasini ve rahmetini hiç bir zaman maddî bir menfaate tercih etmeyen tüm peygamberler gibi Hz. Süleyman da Sebe Melikesi Belkis'in hediyelerini geri çevirmis ve elçileri vasitasiyla ona ne kadar kararli onurlu ve Allah'a bagli oldugunu gösteren söyle bir haber göndermisti:"(Elçi hediyelerle) Süleyman'a geldigi zaman: "Sizler bana mal ile yardimda mi bulunmak istiyorsunuz? Allah'in bana verdigi size verdiginden daha hayirlidir; hayir siz hediyenizle sevinip ögünebilirsiniz" dedi. Sen onlara dön biz onlara öyle ordularla geliriz ki onlarin karsi koymalari mümkün degil ve biz onlari ordan horlanmis asagilanmis ve küçük düsürülmüsler olarak sürüp çikaririz." (Neml Sûresi 36-37)

    Hz. Süleyman Sebe Melikesi Belkis'a Allah'in adi ile basladigi mektubunda kendi gücünün Yüce Rabbinden geldigini ve asla yenilmeyecek bir kuvvete sahip oldugunu hissettirmisti. Nitekim Hz. Süleyman cinlerden insanlardan olusan ona büyük bir teslimiyetle ve sevkle bagli bir orduya sahipti. Öyle ki bu ordunun her üyesi Süleyman Aleyhisselamin bütün sözlerini büyük bir hosnutlukla ve tam bir itaatle yerine getirmekteydi. Elbette Hz. Süleyman'in ordusunun tüm gücü Allah'tan gelmekteydi ve Allah'in ordusu adetullaha uygun olarak her zaman üstün gelecekti.

    Sebe Melikesi Belkis onun (Hz. Süleyman'in) sarayina gittiginde o güne kadar hiç görmedigi büyük bir mülk ve zenginlikle karsilasmisti:

    "Ona: "Köske gir" denildi. Onu görünce derin bir su sandi ve (etegini çekerek) ayaklarini açti. (Süleyman Dedi ki: "Gerçekte bu saydam camdan olma düzeltilmis bir kösk zemindir." Dedi ki: "Rabbim gerçekten ben kendime zulmettim; (artik) ben Süleyman'la birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum." (Neml Sûresi 44)

    Kendisi de bir zenginlik ve hâkimiyete sahip olan Sebe Melikesi Belkis Hz. Süleyman'in sarayina girince o güne kadar gördügünden çok farkli bir estetik ve bir zenginlikle karsilasmis ve ruhuna hitap eden büyük bir akla sahit olmustur. Aslinda Sebe Melikesi Belkis'in duydugu hayranlik ve saskinlik içine girdigi saraya degil Hz. Süleyman'in aklinadir. Çünkü Belkis'in karsilastigi manzara o dönemin sartlarinda yapilabilecek en mükemmel eser olarak tarif edilebilecek en güzel yerdir.

    Âyette de ifade edildigi gibi camdan olan kösk zemini öylesine gerçekti ki Sebe Melikesi Belkis islanmamasi için eteklerini toplayarak ilerlemesi gerektigini düsünmüstü. Sarayin muhtesemligi ve görkemi müslümanlarin ruhlarinda yasadigi zenginligi yansitiyordu.

    Belkis'in baska bir ülkenin hükümdari olmasina ve bu ülkenin en büyük servetine sahip olmasina ragmen Hz. Süleyman'in yasadigi mekândan ve onun zenginliginden etkilenme sebebi de budur. Teknik anlamda büyük servetler harcanan mekânlarda yasamasina ragmen pek çok kisi insan fitratinin hoslanacagi estetigi saglayamayabilir. Oysa Hz. Süleyman'in sarayinin her kösesinde görülen zevk akil ve mükemmellik sadece servetle elde edilebilecek bir görünüm degildir. Iste aradaki bu farki daha sarayin girisini görür görmez anlayan Belkis böyle bir yeri meydana getiren akla ve o aklin üstünlügüne hemen teslim olmustur. Sebe melikesi Süleyman Âleyhisselamin aklinin sahibi olan Cenâb-i Allah'a iman ettigini söylemis ve müslümanlardan olmayi kabul etmistir.

    Hz. Süleyman ve onunla birlikte yasayan mü'minler Allah'in kendilerine verdigi bu büyük mülkü tasimaya lâyik ve ehil kimselerdi. Rabbine karsi son derece güzel ahlâkli teslimiyetli ve mütevazi bir peygamber olan Hz. Süleyman kendisine nimet olarak bahsedilen bu büyük zenginligi yine yalnizca Allah'i razi etmek ve onlarin kalbini Islâm'a isindirmak için kullaniyordu. Pek çok peygamber de ayni Hz. Süleyman gibi insanlara dini teblig ederken halkin karsisina büyük bir zenginlikle çikarak onlari etkileme yoluna gitmisti. Hazinenin basina getirilen Hz. Yusuf kendisine büyük bir mülk verilen Hz. Ibrahim görenleri hayrete düsürecek kadar ihtisamli bir hâkimiyete sahip olan Hz. Süleyman ve fakirken zengin kilinan Peygamberimiz Hz. Muhammed yasadiklari hayat boyunca bunun en güzel örneklerini sergilemislerdir.

    Peygamberlerin bu zenginligi ve yasadiklari üstün ahlâki gören insanlar hiç bir sistemin ya da ideolojinin kendilerine sunmadigi böyle bir maneviyati ve maddî ihtisami elde edebilmenin yolunu merak ediyorlardi. Bu nedenle Islâmi henüz tanimayan insanlar ilk basta bu zenginligin sebebine ve gördükleri ahlâkî yapisina karsi duyduklari merakla Islâma yaklasmislardir. Ahlâkî üstünlükleri ve tümüyle Allah yolunda kullandiklari zenginlikleriyle halkin kalbini Islâma isindiran peygamberler böylece kisa sürede Allah'in izniyle büyük kitlelere dini yaymayi basarmislardir ​
     
  4. ......

    ...... Misafir



    HZ. ZULKARNEYN (S.A.)

    1. Hz. Zülkarneyn
    Hz. Zülkarneyn'in peygamber mi veli mi oldugu tam belli degildir. Kur'an-i Kerim'de doguya ve batiya düzenledigi seferleri zikr edilmistir. Asil isminin Iskender olup düzenledigi seferlerden dolayi Iskender-i Zükarneyn nâmiyla anilmistir . Kur'an-i Kerim'de : « (Resulüm!) Sana Zülkarneyn hakkinda soru sorarlar. De ki: Size ondan bir hatira okuyacagim » buyurulmustur. Âyette deginilen konu rivayet edildigine göre bir gün yahudilerin Mekke'ye gelip Peygamberimizin Tevratta bildirilen son peygamberin olup olmadigini ögrenmek istemeleri'dir. Bunun icin de Peygamberimize bir soru sormuslardir. Baska bir rivayete göre ise bu soruyu Mekke müsrikleri sormustur. Yahudilerin: " Sen bize hep bizden ögrendigin Musa Ibrahim ve Adem'den haber veriyorsun. Tevratta tek bir yerde bildirilen bir peygamber'den bildir" demeleri üzerine Peygamberimiz : « Bu kisi Zülkarneyn'dir» buyurmus ve bu âyet inmistir . Ibrahim aleyhisselam zamaninda yasayan Zülkarneyn aleyhisselam onunla birlikte haccetti elini öpüp duasini aldi. Teyzesinin oglu olan Hz. Hizir'i ordusuna kumandan tâyin etti. Bir kavmin istegi üzerine Ye'cûc ve Me'cûc kavminin insanlara zarar vermemeleri icin tas ve demir'den bir sed yapti ve böylece Ye'cûc ve Me'cûc'un hapsetti . Bir rivayete göre bu dilekte bulunan kavim Türkler imis . Bu sed simdiki Cin seddi degildir. Ye'cûc ve Me'cûc kavimleri bu seddi kiyamete yakin delecekler (2. noktaya bakiniz). Hz. Zülkarneyn Asya ve Avrupa kitalarinâ hâkim oldu. Her tarafa Allah'in emirlerini yayip kâfirlerle savasip mü'minlere güzel muâmelede bulundu. Medine ile Sam arasinda Sam'a bes günlük bir mesafedeki Dûmet-ül Cendel denilen yerde vefat etti. Mekke'de veya yine o civarda Tehâme daginda defn edildi . Iskender isimli oldugu icin târihte gecen Iskender isimli bircok hükümdarin Hz. Zülkarneyn'in oldugu itiraf edilmistir. Bediüzzaman bu konu hakkinda mâlumat vermektedir : « Ehl-i tahkikin beyanina göre hem Zülkarneyn ünvaninin isaretiyle Yemen padisahlarindan Zülyezen gibi 'zü' kelimesiyle basliyan isimleri bulundugundan bu Zülkarneyn Iskender-i Rumi degildir. Belki Yemen padisahlarindan birisidir ki Hazret-i Ibrahimin zamaninda bulunmus ve Hazret-i Hizirdan ders almis. Iskender-i Rumi ise miladdan tâkriben ücyüz sene evvel gelmis Aristodan ders almis. Târih-i beseri muntazaman surette ücbin seneye kadar gidiyor. Bu nâkis ve kisa târih nazari Hazret-i Ibrahimin zamanindan evvel dogru olarak hükmedemiyor» .

    Peygamberimiz (S.A.V.) buyurmustur ki : « Ismini duydugunuz kimselerden yeryüzünde dört kisi mâlik oldu. Mü'min olan ikisi ikisi de kâfir idi. Mü'min olan ikisi Zülkarneyn ile Süleyman idi. Kâfir olan ikisi de Nemrud ile Buhtunnasar idi. Besinci olarak yeryüzüne benim evlâdimdan biri yâni Mehdi mâlik olacaktir » . Kehf sûresinin 83-101 âyetleri Hz. Zülkarneyn'in kissasini anlatmaktadir. Genis mâlumat icin oraya bakiniz.

    2. Ye'cûc ve Me'cûc
    Peygamberimiz kiyamet alametlerinden biri olarak da Ye'cûc ve Me'cûc kavimlerinin yeryüzüne dagilmalarini ve her tarafa küfrü yaymalarindan bahsetmistir. Bu kavimler Hz. Nuh'un Yâfes isimli oglunun soyundandirlar. Yüzleri yassi gözleri kücük kulaklari cok büyük boylari kisadir. Her birinin bin cocugu olur ve böylece sayilari insanlarin ve cinlerin sayisinin 90% kadardir. Kiyamete yakin bir zaman Hz. Zülkarneyn'in yaptigi seddi delip dünyaya yayilacaklardir. ​
     
  5. ......

    ...... Misafir



    HZ.IBRAHIM (S.A.)

    1. Hz. Ibrahim hakkinda genel bilgiler
    Hz. Îbrahim Kur'an-i Kerim'de bildirilen peygamberlerdendir : « Kitap'ta Ibrahim'i an. Zira o sidki bütün bir peygamberdi » . Ülül'azm denilen peygamberlerin ücüncüsü olup Mezopotamya'daki Keldâni kavmine gönderilmistir. Peygamberimiz Muhammed Mustafa (S.A.V.)'dan sonra Allah katinda insanlarin en üstünüdür cünkü ileride görecegimiz gibi Allahü Teâlânin varligini kendi akil ve mantigiyla bulmustur. Allah ona Halil'im (dostum) diye buyurdu. Onun icin «Hâlilürrahman» olarak zikredilir. Kendisine on suhuf (forma) verildi. Ogullari Ismail ve Ishak aleyhisselam'dan ziyade soyundan daha bircok peygamber geldigi icin «Ebü'l enbiya» (peygamberler babasi) da denilmistir. Beni Israil oglu olan Hz. Ishak Arap kavmi ise diger oglu Hz.Ismail'den türemistir. Babasinin Âzer'in mi Târuh'un mu olup olmasi hakkinda ihtilaf vardir (genis bilgi ileride 2.2 noktada verilecektir) . Bir rivayete göre annesinin ismi Emile'dir . Hz.Ibrahim peygamberimizin dedelerindendir .
    2. Hz. Ibrahimin hayati

    2.1. Hz. Ibrahim'in yasadigi zaman ve mekan
    Ibrahim aleyhisselamin nesebi Nuh aleyhisselamin oglu Sam'a dayanir. Hz. Nuh'un vefati ile Hz. Ibrahim arasinda iki peygamber (Hz.Hud & Hz. Sâlih) vardir. Bu fâsila (rivayete göre M.K.) 1143 senedir. Hz. Hud ile Hz. Ibrahim arasinda da 630 yillik bir fâsila oldugu bildirilmistir. Dogum yeri Bâbil kentidir .

    2.2. Ibrahim aleyhisselamin babasi
    Allahü Teâlâ Kur'an-i Kerim'de : «Ibrahim babasi Âzer'e...» buyurmaktadir. Bu âyetten anlasilacagi gibi Hz. Ibrahim'in babasi Âzer isminde idi. Ama bazilarina göre Ibrahim aleyhisselamin babasi -Kur'anda bildirilen- putperest Âzer degil mü'min olan Târuh idi. Bu görüsü destekleyenler arasinda meshurlari Abdülhakim Arvâsi Kadi Beydâvi ve Senâullah Dehlevi vardir ama Sii'ler de bunu söylemektedirler . Bir rivâyete göre Âzer Hz. Ibrahim'in - amcasi olup - Târuh'un ölmesiyle Emile ile evlenip Hz. Ibrahim'in üvey babasi oldu. Tefsir yönünden bunu böyle aciklamaktadirlar : En'am suresinin manasi : «Ibrahim Âzer olan babasina dedigi zaman» anlamindadir. Böyle olmasaydi Kur'an-i Kerim'de «Babasi Âzer'e dedigi zaman» demeyip "Âzer'e dedigi zaman" veya "Babasina dedigi zaman" demek yetisirdi . Âzer kendi babasi olsaydi "Babasi" kelimesi fazla olurdu demektedirler. Bir kanit olarak Sua'ra suresinin 219. ayetini göstermektedirler. Bu surede Allah « Secde edenler arasinda dolasmani da görüyor » denilmektedir. Buna göre Peygamberimizin sülâlesinde hicbir putperest yokturdur. Bu görüse rededenler ise ki bunlar arasindaTaberi Ebu Hayyan ve Elmalili Muhammed Hamdi Yazir vardir acik olan âyete (En'am 74) bir mâna verilmek istenmistir demektedirler. Mealine göre manalar degistigi icin anlamlar da degisir teorisini ileri sürmektedirler. Konuya objektif bir yönle bakmak gerekirse Âzer'in Ibrahim aleyhisselamin babasi olmamasi biraz daha mantiklidir. Sunu da belirtmek lâzim ki bir ücüncü fikir vardir. O da Ibrahim aleyhisselamin babasinin asil isminin Tarih veya Taruh olup sonradan - bir putun ismi olan - Âzer ismine degistirmesi. Bu da Nemrud'un onu puthanesi'nin nâziri olarak tayin etmesinden sonra gerceklesmistir . Ama kaynaklar bu düsünce hakkinda bilgi vermiyorlar onun icin fazla dikkat etmemek gerekir. Biz burda ilmi gercekleri tartismiyacagimiz icin bunu burda noktalamak gerekir. Bu ihtilaf'in cözümünü ancak Rahman Rahim Evvel Âhir Kebir Aziz Saafii Mâlik Gafur Nur Adl Hak Hakem Rauf Sehid Veli Kerim Bari Cebbar olan ALLAH bilir. Âzer ayrica put yapardi ve Nemrud'un yakininda bulunurdu. Onun bir dedigini iki etmezdi.

    2.2. Hz. Ibrahim'in dogumundan peygamberligine kadar olan hayati

    2.2.1. Hz. Ibrahim'in dogumuna kadar vukuu bulan olaylar
    Nemrud (2.3.2.2. no'lu noktaya bakiniz) ve ona tâbi olanlar azginlik ve Allah'a isyan icinde yasamakta idiler. Bir gün Nemrud bir rüya gördü. Bir rivayete göre rüyasinda gökyüzünde bir nurun parladigini günesin ayin ve yildizlarin bu nurun isiginda kayboldugunu gördü. Diger bir rivayete göre ise rüyasinsda bir kimsenin gelip tahtindan kaldirip kendini yere vurdugunu gördü. Müneccimlere gördügü rüyayi anlatip tâbir ettirdi. Bunlar "Yeni bir peygamber ve din gelecek senin saltanatini temelinden yikacak ! Ona göre tedbir almalisin" diye tâbir ettiler. Nemrud bu isin tedbiri kolaydir deyip " Bundan sonra kimse cocuk sâhibi olmayacak. Hanimlardan uzak durulacak. Dogan cocuklar erkekse öldürülecek kizsa birakilacak" emrini verdi. Bu suretle 100.000 mâsum bebegi öldürüldügü nakledilmistir .

    2.2.2. Dogumundan sonra
    Bu sirada Hz. Ibrahim'in annesi hâmile idi. Âzer'in durumunu bildigi icin onu doguma yaklasinca kendisinden uzaklastirdi ve gizlice bir magaraya gitti ve orda Hz. Ibrahim'i dünyaya getirdi. Dogduktan sonra annesi onu emzirdi ve magarayi kapatip geri sehre döndü. Âzer'e " Cocuk cok zayif dogdu ve hemen öldü" dedi. Bundan sonra magaraya - gizlice -gelip Ibrahim aleyhisselami emzirip geri eve dönerdi. Rivâyetlere göre Hz. Ibrahim magarada 7 13 16 veya 17 yasina kadar kaldi .

    2.3. Hz.Ibrahim'in tebligi

    2.3.1. Hz. Ibrahim'in Allah'i aramasi

    2.3.1.1. Hz. Ibrahim'in Allah'i aramasindan önceki durumu
    Hz. Ibrahim'in imâni durumunu hakkinda Kur'an-i Kerim bilgi vermektedir :«Andolsun biz Ibrahim'e daha önce rüsdünü vermistik. Biz onu iyi tanirdik » . Burdaki rüsdünü vermek peygamberlik yahut Ibrahim aleyhisselamin risâletten önce sahip oldugu hidayet ve dogruluk manasina geldigi tefsirlerde bildirilmistir. Bu da gösteriyor ki peygamberlik Hz. Ibrahim'e genc yasta verilmis idi.

    2.3.1.2. Ibrahim aleyhisselamin tefekkür ile tevhid'i bulmasi
    Ibrahim aleyhisselam hakkinda Allahü Teâlâ « Halil'im » demistir. Bu da onun Allahi arayip bulmasindandir. Bunun icin Kur'an-i Kerim'de sunlar buyrulmustur : «Böylece biz kesin iman edenler olmasi icin Ibrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk. Gecenin karanligi onu kaplayinca bir yildiz gördü Rabbim budur dedi. Yildiz batinca batanlari sevmem dedi. Ay'i dogarken görünce Rabbim budur dedi. O da batinca Rabbim bana dogru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurumdedi. Günesi dogarken görünce de Rabbim budur zira daha büyük dedi. O da batinca dedi ki : Ey kavmim ! Ben sizin (Allah'a) ortak kostugunuz seylerden uzagim » . Bu olay resmi olarak bakilirsa Hz. Ibrahim'in peygamberlik baslangicidir. Bundan sonra Hz.Ibrahim Bâbil kavmine Allah'in emirlerini teblig etmeye basladi ve bircok delil gösterdi.

    2.3.1.3. Ibrahim aleyhisselamin putlari kirmasi
    Babil halki Allah'in yolundan saptigi icin her sene putlar icin âyin düzenlerdi. Bu âyin'de bir yere toplanir bayram yapar ve sonra puthaneye gider putlara secde eder sonra da evlerine dönerlerdi. Böyle bir bayram günü Ibrahim aleyhisselam puthaneye girip bir balta ile bütün kücük putlari kirdi. Baltayi da en büyük putun boynuna asdi ve oradan uzaklasti. Keldâniler puthâneye girince bütün putlarin kirildigini gördüler ve bunu yapani yakalayarak cezâlandirmak istediler. Hz. Ibrahimi getirip bu isi sen mi yaptin dediler. Ibrahim aleyhisselam « Kendisi dururken kücük putlara tapinilmasi istemedigi icin boynunda asili olan büyük put yapmistir. Inanmazsaniz kendisine sorunuz » buyurdu. Onlar 'Putlar konusamaz ki sen onlara sor diyorsun' dediler. Bunun üzerine Ibrahim aleyhisselam « O halde konusamayan ve kendilerini kirilmaktan kurtaramayan putlara neden ibadet edersiniz ? Size ve tapdiginiz putlara yaziklar olsun » dedi ama bu hic bir fayda vermedi cünkü onlar : «Dediler ki. Biz babalarimizi bunlara tapar kimseler bulduk ».

    2.3.2. Ibrahim aleyhisselamin atese atilmasi
    Ibrahim aleyhisselam putlari kirinca putperestler bu isin onun yaptigini anladilar ve ceza vermek üzere hapsettiler. Durumu Nemrd'a bildirdiler.

    2.3.2.1 Hz. Ibrahim ve Nemrud
    Rivayete göre Nemrud Hz. Ibrahim'in yaptigini duyunca onu yanina cagirdi. O zaman insanlar Nemrud'a secde ederlerdi. Ibrahim aleyhisselam secde etmeyince Nemrud " Nicin secde etmedin" diye sordu. Hz. Ibrahim de: « Ben beni yaratan Allahü Teâla'dan ziyade secde etmem » buyurdu. Nemrud " Seni yaratan kim ? " diye sorunca Ibrahim aleyhisselam: « Benim Rabbim dirilten ve öldüren Allah'dir » diye cevap verdi. Nemrud " ben de diriltirim" diyerek zindandan iki kisi getirtti. Birini serbest birakip birini öldürdü. Güya böylece diriltmis ve öldürmüs oldu. Hz. Ibrahim bunun karsisinda : « Benim Rabbim günesi dogudan getirir dogurtur. Eger gücün yetiyorsa sen de bati'dan dogdur » buyurunca Nemrud sasirip âciz kaldi. Bu husus Bakara suresinin 258. âyetinde bildirilmistir . Bu münazaranin vukuu buldugu zaman hakkinda iki rivayet vardir. Birincisi Ibrahim aleyhisselam putlari kirinca onu yakalayip hapsettiler. Sonra atese atmak icin hapisten cikarip Nemrud'un yanina götürdüklerinde gerceklesmistir. Diger rivayete göre insanlar arasinda büyük bir kitlik cikmisti. Bundan dolayi insanlar yiyecek almak icin Nemrud'a giderlerdi. Nemrud her gelene "Senin Rabbin kim ? " diye sorar ve "Benim Rabbim sensin" diyenlere gida maddeleri verirdi. Hz. Ibrahim yiyecek almaya gelip Nemrud ona bu soruyu sorunca Ibrahim aleyhisselam : « Benim Rabbim dirilten hayat veren ve öldürendir » dedi ve böylece bu münazara vukuu buldu . Bu olay'dan sonra Keldâniler Halilallah'i ceza verek istediler ve onu ilk önce hapise attilar. Sonra Nemrud onu atese atmaya karar verdi. Rivayete göre bu fikri Nemrud'un aklina Hênun adinda biri getirdi ve Allah onu sonra yerin dibine batirdi.

     
  6. ......

    ...... Misafir



    Hz. SUAYB (a.s)

    Kur'an'da adi geçen peygamberlerden. Medyen ve Eyke halkina peygamber olarak gönderildi. Bu iki ülkede ayri ayri mücadelede bulundu. Bu iki toplumla yaptigi mücadelesi çesitli ayetlerde geçmektedir.
    Medyen ve Eyke daglik ve ormanlik olan iki ülke idi. Medyen topraklari Hicaz'in kuzey batisinda oradan Kizildeniz'in dogu sahiline güney Filistin'e Akabe Körfezi'ne ve Sina Yarimadasi'nin bir bölümüne kadar uzanan bölgelerde yer alir.

    Kur'an'in Medyen halki hakkinda anlattiklarinin önemini kavramak için bu insanlarin Hz. ibrahim'in üçüncü hanimi Katurah'tan olma oglu Midyan'in soyundan geldikleri iddialarina dikkat edilmelidir. Dogrudan dogruya onun neslinden gelmemis olduklari halde tümü onun soyundan olduklarini iddia etmislerdir. Çünkü eski bir gelenege göre büyük bir zata bagli olan herkes daha sonra yavas yavas onun torunlari arasinda sayilmaya baslanirdi. Nitekim Hz. ismail'in (a.s) soyundan gelmemesine ragmen bütün Araplara "ismailogullari" denmistir. Hz. Yakub (a.s)'in soyu (israilogullari) için de durum aynidir. Ayni sekilde Hz. ibrahim (a.s)'in çocuklarindan biri olan Midyan'in etkisi altina giren tüm bölge halkina Bena Medyen (Medyenogullari) ve onlarin oturdugu yerlere de Medyen bölgesi dendi (ez-Zirikl Kâmûsû'l-A'Iâm VI 4244; Yakut el-Hamev Mu'cemü'l-Büldan Beyrut 1956 V 77).

    Suayb (a.s) Hz. ibrahim'in torunlarindan Mikâil'in ogludur. Annesi ise Hz. Lut'un kizidir (et-Taber Tarih Misir 1326I 167; es-Sa'leb el-Arâis Misir 1951 s. 164; M. Asim Köksal Peygamberler Tarihi Ankara 1990 I 327).

    Yüce Allah'tan Suayb (a.s)'a kitab veya sahife gönderilmedi. O Âdem sit idris Nuh ve ibrahim'e indirilen sahifeleri okudu ve onlarla tebligde bulundu (Ibn Asakir Tarih Beyrut 1979 VI 322).

    Suayb (a.s) büyük bir hatipti. insanlari güzel söz ve nasihatlarla aydinlatmaya çalisti. Dolayisiyla ona peygamberler hatibi denilmistir (ez-Zemahserî el-Kessâf Kahire 1977 II 118).

    Suayb (a.s) ayni zamanda Musa (a.s)'in kayinpederi idi. Kizi Safura'yi Musa (a.s) ile evlendirmisti (ibnü'lEsir el-Kâmil Beyrut 1965 177).

    Suayb (a.s)'in Peygamber olarak Medyen'e gönderilmesi ve Medyenlilerle mücadelesi Kur'an'da söyle bildirilir:

    "Medyen'e de kardesleri suayb'i (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim Allah'a kulluk edin sizin ondan baska ilahiniz yoktur. Size Rabbinizden açik bir delil geldi. Ölçüyü ve tartiyi tam yapin insanlarin esyalarini eksik vermeyin düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayin. Eger inanan (insan)lar iseniz böylesi sizin için daha iyidir!... Ve her yolun basina oturup da tehdit ederek insanlari Allah yolundan çevirmege ve O (Allah yolu)nu egriltmeye çalismayin. Düsünün siz az idiniz O sizi çogaltti ve bakin bozguncularin sonu nasil oldu!... Eger içinizden bir kismi benimle gönderilene inanmis bir kismi da inanmamis ise Allah aramizda hükmedinceye kadar sabredin. O hükmedenlerin en iyisidir" (el-A'raf 7/858687).

    Görülüyor ki Suayb (a.s) onlari Allah'a kulluk etmeye insan haklarina saygili olmaya her türlü bozgunculuktan uzak durmaya ve bu yolda sabirla hareket etmeye davet ediyordu. Fakat Medyen halki Suayb (a.s)'in nasihatlarini dinlemediler ve kötü hareketlerinde daha ileri gittiler. Onlarin bu isyan ve sapkinliklari Kur'an'da söyle haber verilir.

    "Dediler ki: Ey Suayb senin söylediklerinden çogunu anlamiyoruz biz seni içimizde zayif görüyoruz. Kabilen olmasaydi seni mutlaka taslarla(öldürür)dük! Senin bize karsi hiç bir üstünlügün yoktur!" (Hd 11/91).

    Suayb (a.s) onlarin bu taskinliklarina karsi nasihat ediyor ve onlari büyük bir azap ile kokutuyordu:

    (Suayb onlara de ki): Ey kavmim size göre kabilem Allah'tan daha mi üstün ki O'nu arkaniza atip unuttunuz? süphesiz Rabbim yaptiklarinizi kusaticidir. (Ondan bir sey gizli kalmaz.)

    Ey kavmim oldugunuz yerde (yaptiginizi) yapin ben de yapiyorum. Yakinda kime azabin gelip kendisini rezil edecegini ve kimin yalanci oldugunu bileceksiniz. Gözetin ben de sizinle beraber gözetmekteyim."(Hd 11/92-93)

    Her türlü mücadelede teblig ve nasihate ragmen Allah'in emirlerini dinlemeyen zulüm taskinlik ve kötülükte israr eden Medyen halki azabi hak etmisti: Derken o (müthis) sarsinti onlari yakalayiverdi yurtlarinda diz üstü çöke kaldilar. suayb'i yalanlayanlar sanki yurtlarinda hiç oturmamis gibi oldular. suayb'i yalanlayanlar... iste ziyana ugrayanlar onlar oldular" (el-A'raf 7/91-92).

    Medyen halki kfirlerin kaçinilmaz sonu olan azaba maruz kaldiktan sonra Suayb (a.s) onlara acimisti. Bu durum Ku'an'da söyle bildirilir:

    (Suayb) onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: Ey kavmim ben size Rabbimin gönderdigi gerçekleri duyurdum ve size ögüt verdim. Artik kâfir bir kavme nasil acirim!.." (el-A'raf 7/93)

    Buna göre Allah'in emirlerini dinlememede israr eden ve bunun neticesinde Allah'in azabi ile cezalandirilanlara acimamak gerekir. Çünkü bu cezayi hak etmis oluyorlar.

    Suayb (a.s) Medyenlilerle beraber Eyke halkina da peygamber olarak gönderilmisti. Onlarla da önemli mücadelelerde bulundu. Onlarla olan mücadelesi ve onlarin isyankârligi Kur'an'da söyle özetlenmektedir.

    Gerçekten Eyke halki da zalim kimselerdi" (el-Hasr 15/78).

    Eyke halki da gönderilen elçileri yalanladi. Suayb onlara demisti ki: (Allah'in azabindan) korunmaz misiniz? Ben size gönderilen güvenilir bir elçiyim. Artik Allah'tan korkun ve bana itaat edin. Ben sizden buna karsi bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalniz alemlerin rabbine aittir. Ölçüyü tam yapin eksiltenlerden olmayin. Dogru terazi ile tartin. insanlarin haklarini kismayin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karisiklik çikarmayin Sizi ve önceki nesilleri yaratan(Allah)tan korkun" (es-suar 26/176177178179180181182183184).

    Eykeliler Suayb (a.s)'in telkinlerine karsi ters hareket ettiler. Söz dinlemeyip isyanda bulundular. Hatta Suayb (a.s)'a hakaret ettiler. Onlarin bu isyani Kur'an'da söyle dile getirilir:

    "Dediler: Sen iyice büyülenmislerdensin. Sen de bizim gibi bir insansin biz seni mutlaka yalancilardan saniyoruz" (es-suarâ 26/185 186) .

    Eykeliler bununla bile yetinmediler. Azab isteyecek kadar ileri gittiler: "Eger dogrulardansan o halde üzerimize gökten parçalar düsür" (es-suarâ 26/187) diyerek Suayb (a.s)'a meydan okudular. Suayb (a.s) onlara söyle cevap verdi: "Rabbim yaptiginizi daha iyi bilir" (es-suara 26/188). Yüce Allah da onlara verilen azabi söyle haber veriyor: "O'nu yalanladilar. Nihâyet o gölge gününün azabi kendilerini yakaladi. Gerçekten o büyük bir günün azabi idi. Muhakkak ki bunda bir ibret vardir. Ama yine çoklari inanmazlar" (es-suarâ 26/189 190).

    Ayette söz konusu olan "gölge gününün azabi" hakkinda müfessirler söyle bir açiklamada bulunuyorlar: Eykeliler azab isteyince günes yedi gün müthis bir sicakligi yaydi. O sirada gökyüzünde bir bulut belirdi ve serin bir rüzgar esti. Eyke'liler bulutun gölgesinde toplandilar. Birden o buluttan bir ates indi ve Eyke halki yeryüzünden silindi (el-Beydav Envaru't-Tenzl Misir 1955 II 84).

    Medyen ve Eyke halki Hz. suayb'i dinlemediler ve bunun neticesinde yukarida sunulan âyetlerde ifâde edildigi gibi helâk oldular. Allah'i dinlememenin peygambere uymamanin ve yanlis yollara sapmanin cezasini buldular. Suayb (a.s) kendisine uyanlarla birlikte Mekke'ye gidip yerlesti.

    Orta boylu bugday benizli biri olan Suayb (a.s) hayatinin sonuna dogru gözlerini kaybetmisti amâ olarak yasiyordu. Mekke'de vefât etti. Türbesinin Kâbe'nin batisinda Darünnedve ile Benu Semh kapisinin arasinda oldugu rivâyet edilir (et-Taberî Tarih Misir 1326 I 167; Ibn Kuteybe Kitabü'l-Maârif Beyrut 1970 s. 19: Ibn Asakir Tarih Beyrut 1979 VI 322). ​
     
  7. ......

    ...... Misafir



    HZ. IDRIS (S.A.)

    Hz. Idris Hz. Sit aleyhisselamin torunlarindan bir peygamberdir. Kendisine 30 suhuf kitap verildi. Asil adi Ahnuh' (Hanuh) dur. Kur'an-i Kerimde cok kitap okudugu icin ona Idris lakabi verilmistir. Ayrica kendisine peygamberlik hikmet ve sultanlik verildigi icin « müselles bin ni'me » (kendisine 3 nimet verilen ) de denilmistir. Idris aleyhisselam'in Babil veya Misir'da Münif'de dogup yasadigi rivayet edilmistir. Babasinin ismi Yerd'dir. Annesinin ismi Berre veya Esvet'tir. Kendisi Adem aleyhisselamin altinci göbekten torunudur. Adem (a.s) kadar olan nesebi söyledir: Idris (a.s) - Yerd - Mehlail - Kinan - Enus - Sit (a.s) - Adem (a.s). Idris aleyhisselamin pek cok evladi olmustur. Bunlardan en meshuru Metüselah'dir cünkü Resulullah efendimizin nuru Idris aleyhisselamdan sonra ona gecmistir. Adem aleyhisselam'in oglu Kabil'in evladindan olan bir topluma peygamber gönderilmistir. Cebrail aleyhisselam 4 defa gelip ona Allah'in emir ve yasaklarini bildirmistir. Idris aleyhisselamin bunlari insanlara 105 veya 120 sene bildirdigi rivayet edilmistir. Kendisine verilen bircok mucizelerden bazilari agaclarda ne kadar yaprak oldugunu bilmesi havadaki bulutlara cekilmeleri icin emir verebilmesi ve kendisinden sonra gelecek olan peygamberleri haber vermesi idi. Insanlara peygamberimizin vasiflarini ve kendisinden sonra vukuu bulacak olan Nuh tufanini anlatmistir. Ama ne yazik ki kendisine cok az kisi itaat etmistir. Idris aleyhisselam 72 dil konusurdu ve her kavmi hak dine kendi dili ile davet etmistir. Kendisi 100 sehir kurmustur. Insanlara cok ilimler ögretmistir. Bunlardan bazilari fen tip astronomi ve daha nice ince ve derin ilimleri anlatti. Kendisi kalem ile yazan ve igne ile diken (bunun icin ona terzilerin piri de denilmistir) ilk insandir. Bunlar tabiiki Allah'in ona bir ihsanidir. Yeryüzünün meskun (yerlesilmis) yerlerini 4 bölgeye ayirip her birisine bir vekil tayin etmistir. Bir müddet sonra Asure gününde göge kaldirildi: « Kitapta Idris'i de an. Hakikaten o pek dogru bir insan bir peygamberdi .Onu üstün bir makama yücelttik » (El-Meryem 56-57) . Bir rivayete göre eski Yunanlilar ve daha sonra gelen feylozoflar fizik kimya ve tip ilimlerini Idris aleyhisselamin kitaplarindan almistir. Idris aleyhisselam hakkinda 4 ayet (Meryem; 56-57/Enbiya 85-86) inmistir. Allahü Teala mübarek Kur'an-i Kerim'de: « Ismail'i Idris'i ve Zülkif'i de (yadet). Hepsi de sabreden kimselerdendi. Onlari rahmetimize kabul ettik. Onlar hakikaten iyi kimselerdi » (El-Enbiya 85-86) buyurmustur. (yadet'mek: anmak adini anmak hatira getirmek hatirlamak M.K.). Peygamberimiz Muhammed sallallahu (a.s.) de bir hadis-i serifinde: « Ben (Mirac gecesinde) dördüncü kat semada (gökte) Idris (peygamber) ile karsilastim. Cibril bana:" Bu gördügün Idris'dir. Ona selam ver" dedi. Ben de ona selam verdim. O da benim selamima cevap verdi. Sonra bana:" Merhaba salih kardes salih peygamber" dedi » buyurmustur. (Buhari Müslim ​
     
  8. ......

    ...... Misafir



    Hz. ILYAS (a.s)

    Kur'an-i Kerîm'de ismi geçen peygamberlerden biri. Hz. Musa (a.s)'dan sonra gelen nesebi Hz. Harun (a.s)'a dayandigi rivayet edilen bir israilogullari Peygamberi.
    Hz. Musa'dan sonra israilogullarinin çesitli boylari. sam civarina yerlesmistir. sam bölgesindeki "Bek" sehrine yerlesen ve zamanla Allah'a isyan ederek haddi asan bir Benu israil kabilesine Hz. ilyas (a.s)'in gönderildigi rivayet edilmektedir. ilyas (a.s) Kur'an-i Kerîm'de iki degisik sûrede anilmistir. Bir yerde diger Peygamberler ile birlikte ismi geçmistir: "(ibrahim'e) Zekeriya Yahya isa ve ilyas'i da bagisladik. Hepsi salihlerdendi" (el-Enbiya 21/85). Diger sûrede ise ilyas (a.s)'in kissasi özetle anlatilmistir. Musa ve Harun (a.s)'dan bahsedilmis onlarin Allah'in salih kullari oldugu anlatildiktan sonra ilyas (a.s)'in kissasina geçilmistir: "Muhakkak ilyas da peygamberlerdendi" (es-Sâffat 37/123). Bu ayet-i kerime ilyas (a.s)'in etrafinda Yahudiler ve Hristiyanlar tarafindan olusturulmus olan efsanevî kimligi aralamakta onun Allah'in diger Peygamberleri gibi bir peygamber oldugunu anlatmaktadir. Buhârî Kitâbu'l-Enbiyâ bölümünde ilyas (a.s) için bir bab açmis ve onun kissasini anlatan es-Sâffât suresindeki ayetleri bu babda zikretmistir. ibn Mes'ûd ve ibn Abbas'in rivayetine göre Hz. ilyas ile idris (a.s) ayni sahistir (Buhârî Enbiyâ 4). idris (a.s) da Nuh (a.s)'in babasinin dedesidir (Buhâri Enbiyâ 5).

    Ilyas (a.s) Peygamber olarak gönderildigi insanlari dine davet etmistir: "(Hz. ilyas) milletine: "Allah'a karsi gelmekten sakinmaz misiniz? Yaratanlarin en iyisi olan sizin de Rabbiniz önceki babalarinizin da Rabbi bulunan Allah'i birakip da Ba'l putuna mi taparsiniz?" demisti (es-Sâffât 37/124-126).

    Ayet-i Kerime'de geçen "Ba'l" o kavmin tapindigi putun ismidir. Oturdugu sehirlerinin ismi "Bek" olan bu halkin tapindiklari puttan dolayi sehirlerinin isminin "Ba'lebek" oldugu rivayet edilmektedir.

    Rivayete göre Hz. ilyas israilogullarina Hizkil (a.s)'dan sonra gönderilmistir. insanlari Allah'a imana çagiran Hz. ilyas kavminin Ba'l putuna tapmamasini emretmistir. O bölgenin krali önce iman etmesine ragmen daha sonra irtidat ederek Hz. ilyas (a.s)'i öldürmeye kalkmistir. Hz. ilyas yedi sene kadar daglarda bayirlarda dolasmis insanlari Tevrat'in emirlerine davet etmis iman etmemeleri üzerine o beldeye üç yil hiç yagmur düsmemistir. Daha sonra Hz. ilyas'in duasiyla yagmur yagmasina ragmen yine ilyas (a.s)'a iman etmemislerdir. Kendisinden sonraki Benûisrail Peygamberlerinden Kur'an'da ismi zikredilen Elyas'a (a.s)'i Hz. ilyas yetistirmistir. Rivayete göre kavminin imansizligina kizan ilyas (a.s) Allahu Teâlâ'dan kendisini gökyüzüne kaldirmasi için dua etmis bunun üzerine belirlenen bir yerde yaninda Elyas'a (a.s) da varken gökten gelen ates gibi bir ata binip havalanmis nübüvvet simgesi olarak da asagida kalan Elyas'a hirkasini atmis ve semâya refedilmistir.

    Ancak surasi unutulmamalidir ki bu rivayetler israilogullarinin Tevrat kökenli rivayetleridir. isin dogrusunu en iyi Allah bilir (ibn Kesîr Tefsiru'l Kur'ani'l Azîm VII 31). Hz. ilyas (a.s)'in Hizir (a.s) ile yilda bir kez bulustuguna inanilir halk arasinda bu bulusma Hizir ilyas (Hidrellez*) seklinde simgelenmistir. ​
     
  9. ......

    ...... Misafir



    HZ. EYYÛB (a.s.)

    Hz. Ibrahim soyundan gelen bir peygamber.
    Eyyûb (a.s.)'dan Kur'an'da dört yerde bahsedilir ve sabir örnegi olarak takdim edilir (en-Nisâ 4/163; el-En'âm 6/84; el-Enbiyâ 21/83; Sâd 38/41). Tevrat'ta da "Eyûb" adiyla müstakil bir kitap Hz. Eyyûb'un kissasina tahsis edilmistir.

    Islâm kaynaklarina göre Havrân bölgesinde yasayan ve çok zengin olup sayisiz mali-mülkü birçok oglu kizi bulunan Eyyûb (a.s.) kendi toplumuna peygamber olarak gönderilmistir. Sabah-aksam ümmeti ve Allah'a ibâdetle mesgul olan Hz. Eyyûb Rabbinin bir imtihânina mârûz kalmis bütün servetini çocuklarini kaybettigi gibi seytanin kendisine musallat olmasi neticesinde kalbi ve dili hâriç bütün vücudunda çibanlar çikmis iltihapli yaralar açilmis yaralarina kurtlar dolmus ve vücudu bozulup kokmaya baslamisti. Bu durumda kocasina hizmete sebât eden esi "Rahmet" hariç hiç kimse onun yanina yanasmadigindan cemiyetten çekilmek mecburiyetinde kalmis fakat hiçbir zaman sabrini ve Cenâb-i Hakk'a bagliligini kaybetmemistir. Farkli rivâyetlere göre 3 7 13 veya 18 sene gibi epey uzun süren bu sikintili dönemden sonra sabriyla imtihâni kazanan Eyyûb (a.s.) Cenâb-i Hakk'in lütfu ve emriyle ayagini yere vurmus fiskiran su kaynagindan yikanip içerek eski sihhati ve güzelligine kavusmustur. Ayrica kendisine yeniden birçok servet ve çocuk da ihsân edilmistir.

    Genellikle kabul edildigine göre bu imtihana ugradigi sirada yetmis yasinda olan Hz. Eyyûb sifâ bulduktan sonra yirmi yil daha yasamis diger bazi rivâyetlere göre ise hastaligindan önceki kadar daha ömür sürmüstür. Kendisinden sonra Bisr adindaki bir oglu kavmine peygamberlik yapmistir.​
     
  10. ......

    ...... Misafir



    Hz. YA'KUB (a.s)

    Kur'ân'da adi geçen peygamberlerden biri.

    Ya'kûb (a.s)'in soyu ishâk (a.s) vasitasiyle ibrahim (a.s)'a dayanmaktadir. O ishak (a.s)'in ve ishak (a.s) da ibrahim (a.s)'in ogludur. Annesinin adi Refaka'dir. Kardesi Ays ile beraber ikiz olarak dogmustur. Kardesinin ardindan dogdugu için ona Ya'kûb denmistir.

    Ya'kûb (a.s)'in diger bir adi da israil'dir. Kardesi Ays'tan kaçarak dayisinin yanina giderken gündüzleri saklanmis ve geceleri yürümüstür. Bundan dolayi kendisine isrâil denmistir. Kelime olarak isrâil geceleyin (Allah'a) yürüyen demektir (et-Taberî Tarih Misir 1326 I162 vd.).

    Ya'kûb (a.s)'in dogumu ve peygamberligi daha önceden müjdelenmisti. Onun bu durumu Kur'ân'da söyle haber verilmistir:

    Biz ona (ibrahim (a.s)'in hanimina) ishâk'i müjdeledik. ishâk'in ardindan da (torunu) Yaküb'u"(Hûd 11/71).

    Bu âyette ayni zamanda Yakûb (a.s)'in yukarida sunulan soyu da dile getirilmistir.

    Ya'kûb (a.s) önce dayisi Lebân'in büyük kizi Leyya ile ve ondan sonra ad küçük kizi Râhil ile evlenmistir. Leyya'dan Rabil Yehuza sem'ûn ve Lavi adindaki ogullari dogmustur. Râhil'den de Yûsuf ve Bünyamin dünyaya gelmistir. Ya'kflb (a.s)'in diger iki hanimindan alti oglu daha vardi. Toplam on iki erkek evlada sahipti (ibn Kuteybe Kilabu'l-Meârif Beyrut 197019; ibn Haldun Tarih Beyrut 1971 I 39).

    Kur'ân'in birçok yerinde Ya'kûb (a.s)'in peygamberliginden ve çesitli faziletlerinden bahsedilmektedir. Onun peygamberligini dile getiren bazi âyetlerin meâli söyledir:

    Nihayet (ibrahim) onlardan ve Allah'in disinda taptiklari seylerden uzaklasip bir tarafa çekildigi zaman biz ona ishâk'i ve Ya'kub'u bagisladik ve her birini peygamber yaptik. Onlara rahmetimizden bagista bulunduk ve kendilerine güzel ve üstün bir san söhret nasip ettik" (Meryem 19/49 50).

    "Nûh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettigimiz gibi sona da vahyettik. Nitekim ibrahim'e ismail'e ishak'a Yakub'a torunlarina isâ'ya Eyyüb'e Yûnus'a Harun'a Süleyman'a da vahyetmis ve Davud'a da Zebur'u vermistik" (en-Nisâ 4/163).

    Ya'kub (a.s)'in kuvvetli basiretli ve halis (samimi) bir kisilige sahip oldugunu anlatan bazi âyetlerin meâli de söyledir:

    Kuvvetli ve basiretli kullarimiz ibrahim'i ishâk'i ve Ya'kûb'u da an. Biz onlari ahiret yurdunu düsünme özeligiyle temizleyip kendimize hâlis kul yaptik" (Sâd 38/45 46).

    O diger peygamberler gibi Allah'in hidâyetine erdirilen ve güzel davranan yüce bir kisi idi. Kur'ân'da bu hususta söyle buyurulmaktadir:

    "Biz ona (ibrahîm'e) ishâk'i ve ishâk'in oglu Ya'kûb'u da hediye ettik. Hepsine de dogru yolu gösterdik. Nitekim daha önce Nûh'a ve onun soyundan Dâvud'a Süleyman'a Eyyûb'e Yûsuf â Musa'ya ve Harûnâda yol göstermistik. Biz güzel davrananlara böyle karsilik veririz" (el-En'âm 6/84)

    Bir de Ya'kub (a.s) rüya tabir etmeyi de bilirdi. Yüce Allah Kur'ân-i Kerîm'de bu hususu söyle haber vermistir:

    "Hani bir zaman Yûsuf babasina: Babacigim ben (rüy'a) on bir yildiz günesi ve ayi gördüm. Bunlari hepsinin bana secde ettiklerini gördüm demisti. (Babasi Ya'kub ona söyle demsti): Yavrum rü'yani kardeslerine anlatma sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü seytan insana apaçik bir düsmandir! Böylece Rabb'in seni seçecek ve sana rü'yada görülen olaylarin yorumunu (veya Allah'in kitabinin ve peygamberlerin sünnetlerinin inceliklerini) ögretecek. Sana ve Ya'kûb soyuna nimetini tamlayacaktir. Nasil ki atalarin ibrahim'e ve ishâk'a da nimetini tamamlamisti. süphesiz Rabb'in bilendir hikmet sahibidir" (Yûsuf 12/4 5 6).

    Ya'kûb (a.s) bitmeyen tükenmeyen güzel bir sabra sahipti. O sabriyla ve ümidiyle örnek bir peygamberdi. Kendisi evlad acisi ve evlad ihanetiyle imtihan edildi. Kur'ân'da onun hayati Yûsuf (a.s)'in hayati ile iç içe anlatilmistir. Ya'kûb (a.s)'in gözlerinin kaybolmasina saçlarinin agarmasina ve belinin bükülmesine sebep olan bu evlad imtihani ve onun örnek sabri Kur'ân'da söyle haber verilmistir:

    "(Ya'kûb kendisine hiyanet eden çocuklarina söyle dedi): Herhalde nefisleriniz size bu isi süsleyerek sizi ona sürükledi. Artik bana güzelce sabretmek kaliyor. Belki de Allah onlarin hepsini bana getirir. Çünkü O bilendir herseyi hikmetle (yerli yerince) yapandir. Ve yüzünü onlardan çevirdi de: "Ey Yûsuf üzerindeki tasam (gel gel tam senin gelme zamanindir)! " dedi ve tasadan gözlerine ak düstü. (Acisini) yutkunuyor (açiga vurmamaya çalisiyordu). Dediler ki: "Vallahi sen Yûsuf'u ana ana hasta olacaksin yahut öleceksin!" (Ya'kûb aleyhisselâm onlara): "Ben üzüntü ve tasami yalniz Allah'a sikayet ederim ve Allah tan sizin bilmediginiz seyleri bilirim" dedi. (Ondan sonra söyle devam etti): "Ey ogullarim gidin Yûsuf'u ve kardesini arastirin. Allah'in rahmetinden ümit kesmeyin. Zira kafir kavimden baskasi Allah'in rahmetinden ümit kesmez!" (Ya'kûb'un ogullari tekrar Misir'a Yûsuf'un yanina döndüklerinde dediler ki: "Ey vezir bize ve çocuklarimiza darlik dokundu degersiz bir bir sermaye ile geldik. Ama sen bizim için tam ölçü ver bize tasadduk eyle. Çünkü Allah tasadduk edenleri mükafatlandirir." (Yûsuf) dedi: "Sizler cahil iken Yûsuf'a ve kardesine yaptiginiz(in kötülügünü) bildiniz mi (bundan tevbe ettiniz mi)?" "A yoksa sen sen Yûsuf' musun?" dediler. "Ben Yusuf'um bu da kardesindir" dedi (ve söyle devam etti): "Allah bize lütfetti. (Bizi korudu yüceltti). Kim (Allah'tan) korkar ve sabrederse süphesiz Allah iyilik edenlerin ecrini zayi etmez" "Vallahi Allah seni bizden üstün kildi. Dogrusu biz suç islemistik! dediler (Yûsuf onlara): "Bu gün sizi kinama yok. Allah sizi bagislar. O merhametlilerin merhametlisidir. simdi su gömlegimi götürün babamin yüzüne koyun da gözü açilsin. Ve bütün ailenizle birlikte bana gelin" dedi. Kervan (Misir'dan) ayrilip yola koyulunca babalari (yaninda bulunanlara): "Eger bana bunak demezseniz (inanin ki) ben Yûsuf'un kokusunu duyuyorum"dedi. "Vallahi sen hâlâ eski saskinligin içindesin" dediler. Müjdeci gelip de (Yûsuf'un gömlegini) (Ya'kûb)'un yüzüne koyunca derhal (gözü açildi) görür oldu. "Size demedim mi ben Allah'tan sizin bilmediginiz seyleri bilirim?" dedi. (Ogullari): "Ey babamiz bizim için günahlarimizin bagislanmasini dile. Gerçekten biz günah isledik"dediler. (Ya'kub onlara): "Sizin için Rabb'ime istigfar edecegim. süphesiz O bagislayan esirgeyendir"dedi. (Hep beraber Misir'a hareket ettiler.) Nihâyet Yûsuf'un yanina vardiklarinda (Yûsuf) ana-babasini kendisine çekip kucakladi ve: Âllah'in dilegiyle güven içinde Misir'a girin!"dedi. Anasini babasini tahti üstüne çikardi ve hepsi onun için secdeye kapandilar (ona kavustuklari için Allah â sükür secdesi yaptilar veya onun önünde saygi ile egildiler. Yûsuf: "Babacigim iste bu önceden (gördügüm) rüyanin yorumudur. Rabb'im onu gerçek yapti. Bana iyilik etti. Zîra seytan benimle kardeslerim arasina fitne soktuktan sonra O beni zindandan çikardi. Sizi de çölden getirdi. Gerçekten Rabb'im diledigi seyi çok ince düzenler. O (her tedbiri) bilen her seyi yerli yerince yapandir" dedi. "(Yûsuf 12/83-100).

    Bu âyetlerde de ifade edildigi gibi Ya'kûb (a.s)'in çocuklari neticede yaptiklarina pisman oldular. Babalarindan ve kardesleri Yûsuf (a.s)'dan özür dilediler. Babalari Ya'kûb (a.s) ve kardesleri Yusuf (a.s) onlari bagisladilar ve onlar için Allah'a yalvarip dua ettiler. Cebrâil (a.s) Ya'kûb (a.s)'a gelerek çocuklari için yaptigi duasinin kabul edildigini ve çocuklarinin Allah tarafindan bagislandiklarini müjdeledi (es-Salebî el-Arais Misir 1951140 vd.).

    Yak'ub (a.s) da diger peygamberler gibi insanlari Allah'a inanmaya ve O'na ibadet etmeye çagirdi. Kendisi bu yolda fevkalade örnek bir hayat yasadi.

    Kur'ân-i Kerîm'de bildirildigi gibi Yakub (a.s) ibrâhim (a.s)'in yaptigi gibi ruhunu teslim etmeden önce çocuklarina vasiyette bulundu: "O zaman (Yâ'kûb) ogullarina; "Benden sonra neye kulluk edeceksiniz?" demisti. (Onlar da): "Senin Rabb'in ve atalarin ibrâhim ismâil ve ishâk'in Rabb'i olan tek Allah'a kulluk edecegiz. Biz O'na teslim olanlariz" dediler" ​
     
  11. ......

    ...... Misafir



    Hz. DAVUD (a.s.)

    Kur'ân-i Kerim'de adi geçen israilogullari peygamberlerinden biri. Yahuda kabilesinden isa (Yasa)'nin sekizinci ogludur. insanoglu yoldan çikip da batakliga düstükçe yüce Allah onlara peygamberler göndermistir. Onlar bu peygamberler vasitasiyla uyarilmistir. israilogullarina da peygamberler gönderilmistir. Onlar umumiyetle bu peygamberlere isyan hatta ihanet etmislerdir.
    Hz. Musa'nin vefatindan sonra yine israilogullari isyanin karanligina daldilar. Azginlik yaparak Hz. Musa'nin Allah'tan getirdigi akîdeyi terk etmeye basladilar. Cenâb-i Allah onlarin üzerlerine baska bir kabîleyi musallat etti.

    Hz. Musa'nin vefatindan sonra israilogullarinin idaresi Yusa'ya kaldi. israilogullarini çölden çikararak onlari dedelerinin ülkesine yerlestirdi. Bu ülke Hz. Yakub'un yasadigi Ken'an bölgesi olup israilogullari için mukaddes ülke sayilir.

    israilogullari Hz. Musa'nin vefatindan sonra Filistin çevresine yerlesmis bulunan Amâlika Kabilesi ile karsi karsiya geldiler. israilogullari Amâlika ile yaptiklari bir savastan maglup çiktilar. Kendilerini toparlayarak yeniden bu düsman ile çarpismak istediler. Yüce Rabbimiz onlarin bu durumunu söylece anlatmaktadir: "israilogullarindan bir cemaat Musa'dan sonra peygamberlerine: "Bize bir hükümdar gönder ki Allah yolunda savasalim" dediler. Peygamber. "Size muharebe farz olunursa korkarim ki savasmazsiniz" dedi. Onlar: "-Niçin Allah yolunda savasmayalim? Yurdumuzdan ve evlatlarimizin yanindan çikarildik" dediler. Onlara farz kilindiginda birazi müstesna olmak üzere savastan yüz çevirdiler. " (el-Bakara 2/246)

    "Peygamberleri onlara: Allah Teâlâ size hükümdar olarak gönderdi dediginde onlar: O bize nasil hükümdar olur? Biz hükümdarliga ondan daha layikiz. Onun mali da çok degildir. dediler. Peygamber. "Allah onu sizin üzerinize namaz kildi. Ona ilimde ve cisimde fazlalik (üstünlük) verdi. Allah mülkü diledigine verir. " (el-Bakara 2/247).

    israilogullari tarafindan kutsal kabul edilen bir sandik vardi. Kur'ân-i Kerim'de bu sandiga "Tâbût"* adi verilmektedir. Amâlikalilarla yapilan savas sonucunda bu sandik Câlût (Golyat)'in eline geçmisti. israilogullari bunun acisini duyuyorlar fakat Tâlût'un da hükümdarligina itiraz etmekten geri kalmiyorlardi.

    "Peygamberleri onlara söyle dedi: Onun hükümdarligina alamet; size içinde Rabbiniz tarafindan sekînet ve Musa ailesi ile Harun ailesinin mirasi bulunan Tâbût'u meleklerin yüklenip getirmesidir. Eger siz iman edenlerdenseniz bunda sizin için ibret ve mûcize vardir. " (el-Bakara 2/248). Tâbût'un israilogullarinin eline geçmesi onlari yüreklendirdi. Yeniden toparlanarak Amâlika kabilesi üzerine yürüdüler. Tâlût israilogullarina ögütte bulundu. Onlara söylece seslendi: "Allahu Teâlâ sizi bir nehir ile imtihan ediyor. O nehirden içen benden degildir. Ondan eli ile ancak bir avuç içen bendendir" dedi. Onlarin pek azi müstesna digerleri içti. Tâlût ile iman edenler nehri geçtiklerinde: Bugün Câlût ve askerlerine karsi duracak takat bizde yoktur dediler. Allah'a kavusacaklarini bilenler. Nice az bir topluluk vardir ki Allah'in izni ile daha çok olana galip gelmistir. Allah sabredenlerle beraberdir. ' dediler. " (el-Bakara 2/249)

    Amâlika ordularinin basinda Câlût (Golyat) bulunuyordu. Câlüt'un ordusuyla karsi karsiya gelen mümin kitle söyle dua etti: "Ya Râb üzerinize sabir ve sebat ihsan eyle ayaklarimizi sabit kil ve kâfir kavme karsi bize yardim et. " (el-Bakara 2/250)

    Tâlût'un ordusunda Dâvûd (a.s.) bulunuyordu. Dâvûd (a.s.) Hz. Yakub'un neslinden idi. israilogullarindan olan Dâvûd daha küçük yasta bir delikanli iken hak davanin amansiz düsmani zorba ve güçlü ordulara sahip olan Câlût ile yaptigi mücadeleyi kazanmis ve bu savasta Câlût'u sapan tasiyla öldürmüstü. Bu olayda Allah'a tevekkül eden müminlerin zalimleri nasil yendigi gösterilmektedir.

    Câlût zalim zengin ve korkunç bir hükümdardi. Onun açikça belli olan büyük üstünlügü vardi. Fakat Allahu Teâlâ o zaman islerin yalniz zahiriyle meydana gelmeyip gerçek anlamiyla vukû buldugunu göstermek istedi. islerin hakikatini sadece O bilir. Her seyin ölçüsü yalniz O'nun elindedir. Aslinda insanlara güçlü görünenin zayif zayif görünenin de Allah'in yardimiyla güçlü oldugu ölçüsü Allahu Teâlâ'ya aittir. insanlar ise vazifelerini yerine getirmek Allah'u Teâlâ' ya verdikleri ahitlerini ifa etmekle yükümlüdürler. Bundan sonra Allah'in istedigi seyler istedigi sekilde olur. insanlara kendilerini korkutan zâlimlerin zayif çok zayif olduklarini Allah onlarin ölmesini istedigi zaman küçücük delikanlilarin bile maglup edebilecegini göstermek için bu zalim diktatörün ölümünü daha genç bir bir delikanli iken Hz. Dâvûd'un eline verdi. Burada Allah'u Teâlâ'nin tahakkukunu istedigi gizli baska hikmetler de vardi. Allah Tâlût'dan sonra mülkü Hz. Dâvûd'un almasini ve onun yerine oglu Süleyman (a.s.)'i varis kilmayi istedi. Bu sebeple Hz. Dâvûd (a.s.)'in gücü Câlût'u öldürmesiyle gösterilmis oluyordu.

    "Allah'in izniyle onlari hemen hezimete ugrattilar. Dâvûd da Câlût'u öldürdü. Allah ona mülk ve hikmet verdi. Dilemekte oldugu seylerden de ona ögretti." (el-Bakara 2/251).

    Câlût'un öldürülmesiyle Amâlikalilar bozguna ugradilar darmadagin oldular. Bu olaydan sonra halk Hz. Dâvûd (a.s.)'a daha çok sevgi ve saygi göstermeye basladi.

    Tâlût'un ölümünden sonra yerine Dâvûd (a.s.) geçti. Ona hem yönetim hem peygamberlik verildi; "...Dâvûd'a daglari ve kuslari boyun egdirdik. Onunla beraber tesbih ediyorlardi. Biz (bunlari) yapariz." "Ona sizi savasin siddetinden korumak için zirh yapmayi ögretmistik. Ama siz sükrediyor musunuz ki?" (el-Enbiya 21/78 80)

    "Andolsun Dâvûd'a tarafimizdan bir üstünlük verdik. Ey daglar onunla beraber tesbih edin ve ey kuslar (siz de). Ve ona demiri yumusattik." "Genis zirhlar yap dokumasini ölçülü yap ve (hepiniz) iyi isler yapin. Çünkü ben yaptiklarinizi görmekteyim. diye vahyettik." (Sebe 34/10-11). Hz. Dâvûd (a.s.) hakkinda Kur'ân-i Kerim'den gelen rivâyetler; Dâvûd'un çok güzel bir sesi oldugunu kendisine verilen Zebur'u okumaya baslayinca daglarin ve kuslarin onu dinlemek üzere etrafinda toplandiklarini bildirmektedir. Zebur dört büyük semâvî kitaptan birisi olup yüzelli sûreden ibarettir. Bu kitap ser'î hükümleri tasimadigi için Hz. Dâvûd Hz. Musa'nin serîati ile hükmetmistir.

    Yahudi kaynaklarinda Hz. Dâvûd'un Mizmar denen bir musiki âleti çaldigi kayitlidir. Kur'ân'da da: "(Her taraftan) gelen kuslar da ona icabet ederler hepsi onun nagmesine katilirlardi " "Onun mülkünü kuvvetlendirmistik. Kendisine hikmet ve açik konusma güzel konusma vermistik. " (Sad 38/19-20) buyuran Allah ayni sûrenin 21. âyetinde Hz. Dâvûd (a.s.) zamaninda olan bir hâdiseyi de Hz. Muhammed (s.a.s.)'e söyle haber vermistir: "Dâvûd'un yanina gelmislerdi de onlardan korkmustu. Korkma dediler Biz iki davaciyiz. Birimiz ötekinin hakkina saldirdi. simdi sen aramizda hak ile hükmet. Zulmetme. Bizi yolun ortasina (adalete) götür. " (Sad 38/22)

    Kur'ân'da anlatildigina göre bunlar iki kardestiler. Birisinin doksandokuz koyunu ötekinin bir tek koyunu vardi. Böyle iken doksandokuz koyunu olan öteki kardesinin tek koyununu ister aralarinda tartisma çikar. Tek koyunu olani bu tartismayi kaybeder. Hz. Dâvûd (a.s.)'a müracaat ederler. O davaci olanlardan birini dinler ötekini dinlemeden hükmünü verir. Bunu da Allah'u Teâlâ'nin kendisini imtihani sanir. Ancak bu yaptigi hareket sebebiyle Allah'dan magfiret dileyip secdeye kapanir tövbe eder. Allah onu affettigini bildirir ve ona su vahyi indirir: "Ey Dâvud biz seni yeryüzünde (senden öncekilerin yerine) hükümdar yaptik. insanlar arasinda adaletle hükmet keyfine uyma. Sonra seni Allah yolundan saptirir. Allah'in yolundan sapanlara Allah'in hesap gününü unuttuklarindan dolayi çetin bir azap vardir. " (Sad 38/26)

    israilogullari Hz. Dâvûd zamaninda en parlak dönemlerini yasamislardir. Dâvûd (a.s.) Kudüs'ü fethetmis kendisine baskent yapmisti.

    Hz. Dâvûd hem hükümdar hem peygamberdi. Bir nimet olarak bu iki özellik ona verilmisti. O israilogullarini kirk yil yönetti ve Rabbine kavustu. Hz. Dâvud (a.s.)'in yerine oglu Hz. Süleyman (a.s.) geçti ve ona da peygamberlik geldi. Hz. Dâvûd bir gün oruç tutar bir gün yerdi.

    Abdullah b. Amr'dan rivâyetle Abdullah her gün gündüzleri oruç tutar geceleri de (nâfile) namaz kilardi. Onun bu durumu Rasûlullah'a bildirildiginde Hz. Peygamber onu çagirdi ve söyle buyurdu: "Bir gün oruç tut bir gün iftar et. iste bu Dâvûd (a.s.)'in orucudur."

    Bir baska rivayette ise Rasûlullah (s.a.s.) söyle buyurmustur: "Allah'u Teâlâ ya en sevimli oruç Dâvûd (a.s.)'in orucudur. O bir gün oruç tutar bir gün iftar ederdi. Allah'a en sevimli namaz da Dâvûd namazi idi. O her gecenin yarisinda uyur. Üçte birinde (nafile) namaz kilardi. Altida birinde de yine uyurdu." (Müslim Siyam 183; Nesâî Siyam 69). ​
     
  12. ......

    ...... Misafir



    Hz. YAHYA (a.s)

    Kur'an'da adi geçen peygamberlerden biri. Yüce Allah tarafindan Kur'an'da: "Ey Zekeriyya! Sana Yahya isminde bir oglani müjdeliyoruz. Bu adi daha önce kimseye vermemistik" (Meryem 19/7) ayeti ile haber verildigine göre; Yahya (a.s.) Zekeriya (a.s)'in oglu idi. Kendisine Yahya adi da Allah tarafindan verilmisti.
    Yahya (a.s)'nin yüzü güzel kaslari çatik saçlari seyrek burnu uzun sesi ince ve parmaklari kisa idi. O isâ (a.s)'dan alti ay önce dünyaya gelmisti. Yani Isâ (a.s)'dan alti ay büyüktü. Dolayisiyla Musa (a.s)'nin seraitiyle amel eden peygamberlerin sonuncusuydu.

    Daha küçük yasta iken kendisine hikmet verilmisti. Yasiti olan çocuklar kendisine: "Ey Yahya! Bizimle gel oynayalim" dedikleri zaman:

    "Ben oyun için yaratilmadim" derdi (es-Sa'lebî el-Arais Misir 1951 375 vd.).

    Onun küçüklügünden itibaren böyle temiz saygili ve ibâdet ehli oldugu Kur'an'da söyle haber verilmistir:

    "(Ona çocuklugunda): Ey Yahyâ! Kitabi kuvvetle tut! (dedik). Henüz çocuk iken ona hikmet'i verdik (Tevrat'i ögrettik). Tarafimizdan (ona) bir kalb yumusakligi ve (günahlardan) temizlik (verdik). O çok muttaki idi. Anasina ve babasina itaatli idi bir serkes ve asi degildi. Dünyaya getirildigi günde ölecegi gün de diri olarak (kabrinden) kaldirilacagi gün de ona selâm olsun!" (Meryem 19/12 13 14 15).

    Bu ayetlerde görüldügü gibi Yüce Allah Yahya (a.s)'nin çesitli güzel vasiflarini haber vermis ve onu selamla anmistir. Bu onun dogdugunda vefat ettiginde ve ahiret gününde Allah'in himâyesinde bulundugunu ifâde etmektedir. Her Insanin basina gelecegi kesin olan bu üç yalnizlik ve korku günlerinde Allah'in selâm ve esenligi içinde olmak ne büyük bir bahtiyarliktir. Bu üç durumda Allah'in himayesinde bulunmak bir nevi devamli bir sekilde Allah'in himayesinde bulunmak demektir (Muhammed Ali es-Sabûnî Safvetu't-Tefâsîr istanbul 1987 II 213).

    Yahya (a.s) Allah'in emrettigi gibi kitabi kuvvetle tuttu. Önce Tevrat'a ve daha sonra incil'e uygun hareket etti. Bu mukaddes kitaplarin hükümlerinin milleti tarafindan yasanmasi için çalisti. Hz. Muhammed (s.a.v) onun bu mücâdelesi hakkinda söyle buyurdu:

    "Yüce Allah Zekeriyya (a.s)'nin oglu Yahya (a.s) ya hem kendisi amel etmek hem de amel etmeleri için israil ogullarina emretmek üzere bes kelime emretmisti. Kendisi bu hususta biraz agir ve yavas davraninca isâ (a.s) ona:

    -Sen hem kendin amel etmek hem de amel etmelerini isrâil ogullarina emretmek üzere bes kelime ile emrolunmustun. Bunu israil ogullarina ya sen teblig edersin ya da ben teblig ederim deyince Yahya (a.s):

    -Ey kardesim! Sen bu vazifeyi yerine getirmekte beni geçersen ben azaba ugramamdan veyâ yere batirilmamdan korkarim dedi ve hemen isrâil ogullarini Beytü'l-Makdis'te topladi. Beytü'l-Makdis israil ogullari ile doldu. Yahya (a.s) yüksek bir yere oturarak Allah'a hamd ve senada bulunduktan sonra söyle dedi:

    -Yüce Allah bana hem kendim amel edeyim hem de amel etmenizi size emredeyim diye bes kelime emretti. Onlarin ilki Allah'a hiç bir seyi serik kosmaksizin O'na ibâdet etmenizdir. Bunun misâli öz mali olan altin veya gümüsle bir köle satin alip çalistiran bir adama benzer ki köle çalismasinin kazancini efendisinden baskasina ödüyordur. Hanginiz kölesinin böyle davranmasina sevinir razi olur? Hiç kuskusuz sizi yüce Allah yaratti ve rizkinizi vermektedir. Öyle ise Allah'â hiç bir seyi serik kosmaksizin ibâdet ediniz.

    Allah namaz kilmanizi size emretti. Namaza durdugunuzda yüzünüzü saga sola çevirmeyiniz. süphe yok ki Yüce Allah kulu yüzünü baska tarafa çevirmedikçe hep ona yöneliktir.

    Allah size oruc'u emretti. Bunun misâli yaninda misk kesesi oldugu halde bir topluluk içinde bulunan ve hepsi ondaki misk kokusunu duyan bir kimseye benzer. Hiç süphesiz oruçlunun agzinin kokusu Allah'in katinda misk kokusundan daha güzeldir.

    Allah size sadakayi emretti. Bunun misâli düsmanin esir edip elini boynuna bagladiklari ve boynunu vurmak üzere yaklastirdiklari bir kimseye benzer ki o "canimi elinizden kurtarmak için size bir fidye kurtulmalik versem olmaz mi?" diyerek kendisini onlardan kurtarincaya kadar az çok kurtulmalik akçesi öder durur.

    Allah size Allah'i çok zikretmenizi anmanizi da emretti. Bunun misâli düsmanin süratle kendisini takib ettigi bir kimseye benzer ki saglam bir kaleye gelip onun içine siginmistir. iîte kul da Allah'i zikir ile mesgul oldukça seytandan böyle korunur" (et-Tirmizî es-Sünen el-Emsâl 3; Ahmed b. Hanbel el-Müsned IV 202).

    Bu hadiste görüldügü gibi tevhid inanci namaz oruç zekât ve zikir gibi ibâdetler yalniz Hz. Muhammed (s.a.v)'in ümmetine mahsus ibâdetler degildir. Daha önceki peygamberlerin de ümmetlerine emrettigi ibâdetlerdir.

    Yahya (a.s)'da babasi Zekeriyya (a.s) gibi milleti tarafindan sehid edildi (Elmalili Muhammed Hamdi Yazir Hak Dini Kur'an Dili istanbul 1971 I 421). ​
     
  13. ......

    ...... Misafir



    Hz. HARÛN (a.s)

    Hz. Harûn (a.s) israilogullari peygamberlerinden Hz. Musa (a.s)'in kardesi. Hz. Yusuf'un vefatindan sonra Misir'da yasayan israilogullari ve diger insanlar bir müddet onun gösterdigi yoldan yürüdüler; ancak daha sonra hakikati unuttular. Bu arada Misir'in idaresi Kibtîlerin eline geçti. Kibtîler ise yildizlara ve putlara tapiyorlardi.
    Kibtîler israilogullarini hor görmeye basladilar. Onlari agir zor islerde kullandilar.

    israilogullari çok kalabalik bir topluluk olup Hz. Yakub'un ogullarina nisbetle on iki kola ayriliyordu. Onlar Kibtîlerin zulmünden kurtulmak istiyorlardi. Dedelerinin ülkesi olan Kenân bölgesine gitmek için izin istemelerine ragmen onlara izin verilmemekteydi.

    Her dönemde oldugu gibi o dönemin Firavun'u da zulmü temsil ediyor ve insanlari eziyet altinda inletiyordu.

    israilogullarinin çogalmasi Kibtîleri ve onlarin hükümdari Firavun'u endiselendiriyordu. Onlar israilogullarinin isyan ederek kendilerine zarar vermesinden korkuyorlardi.

    Firavun bir gün kâhinlerini yanina topladi. Gelecekle ilgili onlardan bilgi istedi. Kâhinlerden birisi Firavun'a israilogullarindan bir çocugun dogacagini ve saltanatina zarar verecegini bildirdi. Firavun bunu duyar duymaz korktu ve tedbirler almaya basladi. Bunun için de israilogullarinin dogacak erkek çocuklarinin tamaminin öldürülmesini emretti.

    Hz. Musa bu dönemde dogdu ve öldürülmesin diye bir sandigin içine birakilarak nehre atildi. Firavun'un sarayinda büyüdü. Allah diledi ve Musa'yi Firavun'un kucaginda büyüttü.

    Harun Peygamber Hz. Musa'nin büyügüdür. israilogullarinin erkek çocuklarinin öldürülmeye baslanildigi dönemden önce dünyaya gelmistir.

    Hz. Hârun (a.s.); Musa (a.s.)'dan daha uzun boylu daha etli daha beyaz tenli daha genis sirtli olup açik ve düzgün dilli yumusak huylu idi. Alninda da bir ben vardi (Hâkim el-Müstedrek II 577).

    Harun peygamberle ilgili Kur'ân-i Kerîm'de pek fazla bilgi yoktur. Bir âyette Hz. Musa ile birlikte zikredilmektedir.

    Medyen'den dönerken Hz. Musa'ya Peygamberlik verildi. Peygamberlikle sereflendi.

    Yüce Allah Hz. Musa'ya emretti: "Firavun'a git çünkü o azdi" (Tâhâ 20/24).

    Musa Peygamber "Rabbim beni yalanlamalarindan korkuyoruni" (es-suarâ 26/ 12) "Kalbim sikilir dilim açilmaz olur. Onun için Harun'a da Peygamberlik ver" (es-suarâ 26/l3)

    "Bir de onlarin aleyhimde de bir kisas davalari var bu sebeple beni öldürmelerinden korkarim" (es-suarâ 26/14) "Bana ailemden bir vezir ver. Biraderim Harun'u. Onunla arkami kuvvellendir. Onu içimde ortak kil. Ta ki seni çok çok tesbih edelim ve seni çok çok zikredelim. süphesiz sen bizi hakkiyla görensin" (Tâhâ 20/29-35) dedi.

    Cenâb-i Allah Musa'nin bu duasini kabul etti. "Ey Musa! istedigin sana verildi" (Tâhâ 20/36) buyuruldu. Böylece Harun'a da peygamberlik verildi. "Firavun'a gidin biz âlemlerin Rabbinin Peygamberleriyiz bizimle beraber israilogullarini gönder" deyin " (es-suarâ 26/16-17) buyuruldu.

    Hz. Mûsa ve Hârun (a.s.) "Ey Rabbim! Dogrusu biz Firavun'un bize karsi asiri gitmesinden yahud taskinligini artirmasindan endise ediyoruz" diye Allahu Teâla'ya dua ettiler. Yüce Allah: "Korkmayiniz! Çünkü ben sizinle beraberim. Ben (her seyi) isitirim görürüm! Hemen gidiniz ve ona söyle deyiniz. "Biz Rabbinin iki elçisiyiz artik israilogullarini bizimle gönder. Onlara iskence etme! Biz sana Rabbinden hakiki bir âyet getirdik selam (ve selamet) dogruya tâbi olanlaradir. Bize su hakikat vahy olundu ki: hiç süphesiz azab yalanlayanlarin ve yüz çevirenlerin üzerinedir" (Tâhâ 20/45 48) buyurdu.

    Bunun üzerine Hz. Musa ve Hârun geceleyin Firavun'un yanina gittiler. Kapiyi çaldilar. Firavun kapinin açilmasindan dehsete düstü. Hz. Musa ve Hârun Firavun'a kendilerinin Rabbûlâlemin olan Allah'in elçileri olduklarini kendisini dine davet etmek için geldiklerini söylediler. Firavun "Ben sizin en yüce Rabbinizim " (en-Nâziât 79/24) diyerek onlari reddetti.

    Hz. Musa'ya vahyedildi. "Kullarimla geceleyin yola çik. Onlara denizde kuru bir yol aç. Size yetismelerinden korkma" (Tâhâ 20/77) buyuruldu.

    Bu iki peygamber israilogullarini geceleyin yola çikardilar. Bu durumdan haberdar olan Firavun ve askerleri onlari izledi. Hz. Musa Hârun ve israilogullari denizi geçerek kurtuldular. Firavun ve askerleri de denizde boguldular.

    israilogullari Tih sahrasina geldiler. Rizik olarak kendilerine kudret helvasi bildircin kusu verildi (el-Bakara 2/57); onlar itirazlarini sürdürdüler.

    "Biz bir çesit yemege dayanamayiz. Bizim için Rabbina dua et de bize topragin bitirdigi sebzeden acurdan sarimsaktan mercimekten ve sogandan çikarsin" (el-Bakara 2/61) dediler.

    Musa peygamber onlara ögütler de bulundu. Tûr dagina çagirildiginda agabeyi Harun'u kendi yerine vekil birakti.

    israilogullari Misir'dan çikarken altinlarini gümüslerini de yanlarina almislardi. Hz. Musa (a.s)'in Tur'a gitmesiyle israilogullarinin münafiklarindan Sâmiri bu altinlari topladi ve bir kapta eriterek bir buzagi yapti. Gönüllerinde yatan putçulugu bir türlü tepeleyemeyen bu kavim buzagiya tapmaya basladi.

    Hz. Hârun onlara ögütlerde bulundu. "Ey kavmim! Bununla imtihan edildiniz. Sizin gerçek Rabbiniz Rahman olan Allah'tir. Gelin bana uyun ve emrime itaat edin" (Tâhâ 20/90) buyurdu. israilogullari Hz. Hârun'u dinlemediler. "Musa bize dönüp gelinceye kadar biz o buzagiya tapmaya devam edecegiz" (Tâhâ 20/91) dediler.

    Hz. Musa (a.s) Tûr Dagi'ndan döndügünde kavminin buzagiya tapmakta oldugunu gördü. Buna çok üzüldü. Agabeyine kizdi. "Ey Hârun! Onlarin saptiklarini gördügün zaman hana uymaktan seni alikoyan nedir? Emrime isyan mi ettin?" (Tâhâ 20/92-93) dedi. Hârun Peygamberin yakasina yapisti.

    Hârun Peygamber; Hz. Musa'ya israilogullarinin kendisini dinlemedigini anlatti. Musa peygamber öfkelendi ve Samiri'yi kovdu.

    Allahu Teâla Musa (a.s)'ya Hârun (a.s)'u vefat ettirecegini onu daga getirmesini bildirdi.

    Musa (a.s) Hârun (a.s)'un elinden tutarak daga çiktilar. Hârun (a.s)'un sibr ve sibbîr adindaki ogullari da yanlarindaydilar. Dagin üzerinde görülmemi:s güzellikte bir agaç yapilmis bir ev evin içinde bir sedir ve sedirin üstündeki yataktan misk gibi bir koku geliyordu. Hz. Musa ile birlikte Hârun yatagin üstüne yattilar. Allahu Teâla Hârun (a.s)'un ruhunu bu halde iken aldi sonra agaç kayboldu ev ve sedir semâya yükseldi. Hz. Musa Hârun (a.s)'un cenaze namazini orada kilarak onu daga defnetti. Yahudiler bu daga Tûr-u Hârun adini vermislerdir (Taberî Tarih I 223).

    Hârun (a.s)'un Tih çölündeki bu dagda vefat ettiginde yüz on yedi yüzyirmi veya yediyüzyirmiüç yasinda oldugu söylenir (Yâkubî Tarih I 41).

    Hârun Peygamber uzun müddet yasadi. Musa Peygamberle birlikte kavmine ögütlerde bulundu kavminin nankörlüklerine gögüs gerdi.

    Zaman geldi; Rabbine kavustu o da ölümü tatti. ​
     
  14. ......

    ...... Misafir



    HZ. ISMAIL (A.S.)

    1. Ismail aleyhisselam hakkinda genel bilgiler
    Yemen'den gelip Mekke ve civarina yerlesen Cürhüm kabilesine gönderilen ve Muhammed aleyhisselamin dedelerinden olan bir peygamberdir. Ismi Kur'an-i Kerimde bildirilmistir: « Biz Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettigimiz gibi sana da vahyettik. Ve (nitekim) Ibrahim'e Ismail'e Ishak'a Yakub'a esbâta (torunlara) Isa'ya Eyyub'e Yunus'a Harun'a ve Süleyman'a vahyettik » . Babasi Ibrahim aleyhisselam annesi ise Hacer Hatun'dur.
    2. Hz. Ismail'in hikayesi
    Ismail aleyhisselam Sam diyarinda (Filistin Suriye) dogdu.Babasi Ibrahim aleyhisselam Allahü Teâlânin emriyle annesi Hacer Hatunla birlikte Mekke'ye götürdü . Yanlarina bir mikdar yiyecek ve su ile birlikte simdiki Kâbe'nin bulundugu yere birakarak Sam'a döndü. Bir rivayete göre Ibrahim aleyhisselam Hacer Hatunu Kâbe'nin bulundugu yere birakinca o: "Sen bizi kime birakiyorsun. Bize kim bakacak ?" sorusuna Ibrahim aleyhisselam:"Ben sizi Allah'a birakiyorum" demistir. Hacer Hatun bunu duyunca:"O zaman isini yaptiysan gidebilirsin" demistir. Hacer Hatun su ararken simdiki zemzem kuyusunun yerinde yatan Ismail aleyhisselam tepindi. Hacer Hatun ogluna su verebilmek icin yedi kez Safa ile Merve arasinda kosustu ise de su bulamadi. O zaman ayaklarini vurdugu veya Cebrail aleyhisselamin vurdugu yerden Zemzem suyu cikti. Hacer Hatun burada yasarken Yemen tarafindan Cürhüm kabilesi gelip Mekke'nin bulundugu yere yerlestiler.

    2.1. Ismail aleyhisselamin kurban edilmesi
    Hz. Ibrahim bir ara bir rüya gördü. Bu Yüce Allah'in bir vahyi idi. Ona oglu Ismail'i kurban etmesini emrolunmustu. Bunun üzerine henüz 12 yasinda bulunan Hz. Ismail'i Mekke'de Sebir daginin eteginde tenha bir yere götürdü. Onu Allah rizasi icin kurban etmek istiyordu. Ismail aleyhisselam da:" Babacigim emrolundugun seyi yap. Insallah beni sabredenlerden bulursun" diyordu. Bu Allah yolunda fedâkarligin en yüksek bir nisani idi . Ama Allahü Teâlâ rüyasinda sadakat göstermesi üzerine ona bir koc ihsan buyurdu. Ismail aleyhisselam böylece kurban edilmekten kurtuldu. Kurban bayramini da biz müslümanlar da vak'a yüzünden ihya etmekteyiz. Halilullah'in hangi oglunu kurban ettigi kesinlikle bilinmemektedir. Kur'an-i Kerim'de sadece oglunu kurban ettigi belirtilmektedir:«Babasiyla beraber yürüyüp gezecek caga erisince: Yavrucugum ! Rüyada seni bogazladigimi görüyoru; bir düsün ne dersin ? dedi. O da cevaben : Babacigim ! Emrolundugun seyi yap. Insaallah beni sabredenlerden bulursun dedi » . Fakat cumhura göre kurban edilen cocugun Ismail aleyhisselam'in oldugu kanaatindadir. Bazi müfessirlere göre ise Ismail aleyhisselamin degil de Ishak aleyhisselamin kurban edildigini öne sürmektedirler. Yalniz bu fikri Israilogullari da söylemektedirler.

    2.2. Ismail aleyhisselamin peygamberligi
    Hz. Ismail genclik cagina gelince Cürhümlülerden iki defa evlendi . Daha sonra tekrar Mekke'ye gelen Ibrahim aleyhisselamla birlikte Kâbe-i Muazzamayi insâ ettiler ve hac ibadetini yaptilar . Ismail aleyhisselam Yemen kabilelerine (Cürhüm kabilesi) ve „Amalika" denilen eski bir kavme peygamber olarak gönderildi. Insanlara babasi Hz. Ibrahim'e bildirilen dinin hükümlerini teblig etti ve daveti 50 yil sürdü. Buna ragmen maateesüf pek az kimse iman etti. Ishak aleyhisselami yanina davet edip kizini onun oglu Iys'a nikahladive bazi vasiyetler de bulundu. Babasi Ibrahim aleyhisselam'in ölümünden 40 sene sonra 133 veya 137 yaslarinda iken Mekke'de vefat etti. Ekseri rivayete göre Mescid-i Haram'da Kabe-i Muazzamanin kuzey duvari önünde bulunan Hatim denilen yere defn edildi. Ismail aleyhisselamin 12 oglundan cogalan torunlari zamanla Arabistan Yarimadasi'nin her tarafina yayildilar. Peygamber efendimizin (s.a.v.) 20. dedesi Adnan ile Ismail aleyhisselam arasinda 30 baba vardi . Peygamberimiz efendimiz (s.a.v.) de bir Hadis-i serifinde : « Allahü Teâlâ Ademogullarindan (Hz.) Ismail'i secti. Ismail'in evladindan (ogullarindan) Kinane'yi Kinaneogullarindan Kureys'i secti ve ayirdi. Kureys'ten Hasimogullarini Hasimogullarindan da beni secti ve ayirdi » (Kadizâde) buyurmustur ​
     
  15. ......

    ...... Misafir



    Hz. YÛSUF (a.s)

    Kur'an'da ismi geçen Beni israil peygamberlerinden biri.

    Hz. Yûsuf Kurân'da adi geçen peygamberlerden birisi olup Yakub Peygamber'in ogludur. Nesebi Hz. ibrahim'e kadar varir (Kamil Miras Tecrid Tercemesi IX 139).

    Kur'ân-i Kerîm'de kendi adini tasiyan bir sûre vardir. Tamami 111 âyet olan bu sûrenin 98 âyeti (4-101) Hz. Yûsuf'tan bahseder. Bu âyetlerde anlatildigina göre Hz. Yûsuf'un hayat hikâyesi özetle söyledir:

    Hz. Yûsuf'un on bir tane erkek kardesi vardi. Yûsuf fevkalâde güzel ve son derece zekî idi. Babalari Hz. Yakub en çok Yûsuf'u seviyordu. Bu sevgiyi agabeyleri kiskaniyorlardi.

    Yûsuf (a.s) bir gece rüyasinda on bir yildizin günes ve ayin kendisine secde ettiklerini gördü. Bu rüyayi babasina anlatti. Babasi rüyanin Hz. Yûsuf'un büyük bir adam olacagina isaret oldugunu anladi ve Yûsuf'a rüyasini agabeylerine anlatmamasini tembihledi. Ancak agabeyleri bundan haberdar oldular ve Yûsuf'u öldürüp bir yere atmayi planladilar. Babalarindan izin alarak gezip eglenmek bahanesiyle Yûsuf'u alip kirlaragötürdüler. Onu bir kuyuya attilar gömlegini da kana bulayarak "Yûsuf'u kurt kapti" diye babalarina yalan söylediler.

    Kuyunun yanindan geçmekten olan bir kafile Yûsuf'u buldu ve köle olarak satmak üzere alip Misir'a götürdüler. Orada az bir fiyatla onu Azîz (maliye bakani)'e sattilar.

    Azz'in hanimi Yûsuf'a göz koydu. Onu kendisiyle beraber olmaya çagirdi. Yûsuf (a.s) bunu kabul etmeyince ona iftira edip kocasina sikayet etti ve hapse attirdi.

    Hz. Yûsuf senelerce hapiste kaldi. Orada hükümdarin serbetçisi ve asçisi ile tanisti. Onlarin gördükleri dünyalarin yorumunu yapti. Birisinin kurtulup efendisinin hizmetine devam edecegini digerinin ise öldürecegini söyledi. Sonunda dedigi çikti. Hz. Yûsuf kurtulana kendisini efendisinin yaninda anmasini istedi.

    Hükümdar bir gece rüyasinda yedi zayif inegin yedi semiz inegi yedigini ve yedi yesil basakla yedi kuru basak gördü. Bu rüyanin yorumunu yaptirmak istedi. Hz. Yûsuf'un rüya yorumu yaptigini ögrendi ve onu hapisten çikarip rüyasini anlatti. Hz. Yûsuf yedi sene bolluk olacagini pesinden gelen yedi senenin ise kitlikla geçecegini söyledi. Bunun üzerine hükümdar Hz. Yûsuf'u maliye bakanligina getirdi. Yûsuf (a.s) bolluk yillarinda bütün ambarlari zahire ile doldurttu; kitlik yillari gelince bu zahireyi halka dagitmaya basladi. Ayni kitlik Hz. Yûsuf un babasinin memleketi olan Ken'an diyarinda da yasandi.

    Yûsuf (a.s)'un kardesleri de zahire almak için iki kez Ken'an ilinden Misir'a geldi. Sonunda Yûsuf (a.s) kardeslerine kendini tanitti ve onlari affettigini belirterek "Bugün azarlanacak degilsiniz Allah sizi bagislar o merhametlilerin merhametlisidir" (Yûsuf 92) dedi. Yûsuf (a.s) babasi annesi ve kardeslerinin tamamini Misir'a davet etti.

    Ailesi Misir'a vardiginda Yûsuf (a.s) anne ve babasini tahta oturttu; diger onbir kardesi ise Hz. Yûsuf'un önünde egildiler. O zaman Yûsuf (a.s); "Babacigim iste bu vaktiyle gördügüm rüyanin çikisidir; Rabbim onu gerçeklestirdi. seytan benimle kardeslerimin arasini bozduktan sonra beni hapisten çikaran sizi çölden getiren Rabbim bana pek çok iyiliklerde bulundu. Dogrusu Rabbim dilegine lütufkardir. O süphesiz bilendir hâkimdir" (Yûsuf100) dedi. Bu sekilde israil ogullari Filistin'den Misir'a gelip yerlesmis oldu. Bir süre sonra Yakub (a.s) vefat etti. Yûsuf (a.s) Allah Teâlâ'ya söyle münacatta bulundu: "Rabbim bana hükümdarlik verdin rüyalarin yorumunu ögrettin. Ey göklerin ve yerin yaratani! Dünya ve âhirette koruyanim sensin! Benim canimi Müslüman olarak al! Ve beni iyilere kat!" (Yûsuf 101). Yûsuf (a.s)'un hayat hikayesi Kur'ân-i Kerîm'de "Ahsenü'l-Kasas Kissalarin en güzeli" ünvanini aldi. Pek çok olaylari içeren bu hayat hikâyesi için Allah Teâlâ söyle buyurdu: Ândolsun ki Yûsuf ve kardeslerinin olayinda soranlara nice ibretler vardir" (Yûsuf 7).

    Yûsuf (a.s)'un defnedildigi yer rivâyetlere göre Ibrahim (a.s)'in medfun bulundugu Kudüs yakinlarinda Halilü'r-Rahman kasabasindadir. ​
     
  16. ......

    ...... Misafir



    HZ. SÂLIH (S.A.)

    Sâlih Peygamber Semud kavmine gönderilen peygamber olup Nuh aleyhisselamin ogullarindan Sam'in neslinden olup Hz.Âdem'in 19. kusaktan torunudur. Âd kavmi helâk olduktan sonra felaketten kurtulanlardan Semud Sam ile Hicaz arasindaki Hicr denilen yere yerlesti. Semud'un torunlari Ad'in helâk oldugu yere gidip yerlestiler.Reisleri de Cenda bin Amr isminde birisi idi. Zamanla bolluga kavusup Ad kavmi gibi azdilar. Taslardan yaptiklari putlara taptilar. Iste bu diyarda Hz. Sâlih dogup büyüdü. Kücük yastan itibaren putlara tapmazdi ve ileride kendisinin Semûd'e lâzim olabilecegi icin ona kimse birsey diyemezdi. Azginliklarindan dolayi Allahü Teâlâ onlara Sâlih aleyhisselami peygamber olarak gönderdi : « Biz Semûd kavmine kardesleri Salih'i (gönderdik) » . Hz.Sâlih onlari putlara tapmaktan men'edip azginliklarindan sakindirdi. Onlari imâna davet edip Hz. Nuh'un dinini teblig etti. Bircok kavim gibi Semud'un cogu Sâlih peygambere isyan azi imân etti : «Dediler ki: Sen olsa olsa iyice büyülenmis birisin! Sen de ancak bizim gibi bir insansin » . Bütün hakaretlere ragmen Hz.Sâlih onlari tatli dille imâna cagirdi ise de Semud peygamberini büyülenmis yalanci ve büyüklenen diye itham etmeyi birakmadi. Yüce Allah taskinliklarindan dolayi Semud'un kadinlarini kisir birakti. Agaclar kuruyup meyve vermedi hayvanlar yavrulamaz oldu. Bu durum karsisinda Sâlih âleyhisselama hâkâret edip onu ölümle tehdit ettiler. Peygamberliginin kaniti icin ondan bir mucize isteyip mucize gösterdigi takdirce ona inanacaklarina söz verdiler. Kayadan bir deve meydana gelmesini istediler. Deve olmasini istedikleri kaya büyüyüp gebe bir deve sekline döndü. Deve'nin yavrulamasi üzerine bazilari imân etti. Devenin memesinden akan sütten Semudlular kaplarini doldurdular. Sâlih aleyhisselam devenin kayadan cikmasi üzerine kavmine: « Ey kâvmim Allah'a kulluk ediniz! O Allah ki sizin icin O'ndan baska ibâdet edecek hic bir ilâh yoktur. Onu kendi hâline birakiniz! Sakin ona bir fenalik etmeyiniz! Sonra sizi cok elemli bir azap yakalar. Iste su deve peygamberligimin dogruluguna bir delildir. Bu kuyunun suyunu nöbetle muayyen bir gün devenin icme hakki vardir. Muayyen bir gün de sizin icme hakkiniz vardir. Sakin bu deveye fenâlik dokundurmayiniz! Sonra sizi büyük bir günün azâbi yakalar » . Ama Semudlular bunu dinlemeyip devenin ayaklarini kesip öldürdüler: «Buna ragmen onlar deveyi kestiler; ama pisman da oldular» . Bu - igrenc - isi baslarinin Kudar bin Sâlif isimli 9 kisilik bir grup yapti . Hz.Sâlih ile alay edip:'Eger hakikaten peygamber isen bize vâd ettigin azâbi getir' dediler : « Büyüklük taslayanlar dediler ki: 'Biz de sizin inandiginizi inkar edenlerdeniz. Derken o disi deveyi ayaklarini keserek öldürdüler ve Rablerinin emrinden disari ciktilar da: Ey Sâlih! Eger sen gercekten peygamberdensen bizi tehditettigin azabi bize getir dediler» . Devenin bastigi yerden kan fiskirdigini agaclarin yapraklarinin kizardigini kuyulardaki suyun kan kirmizisi yüzlerinin sapsari oldugunu gördüler ve birbirlerine haber verdiler. Allahü Teâlâ Sâlih âleyhisselama o beldeyi terk etmelerini ve bir siddetli azabin gelecegini vahyetmesi üzerine Hz.Sâlih ve kendisine imân eden 4000 kisi ile birlikte orayi terk ettiler. Semudlularin yüzleri ise kana boyanmis gibi kipkirmizi daha sonra da simsiyah oldu. Cebrail aleyhisselam onlari bir sabah vakti sayha ile azablandirdi. Semud'un muhkem binalari bile kendilerini kurtarmadi ve onlar sayhanin siddetinden hepsinin ödleri patlayarak helâk oldu: «(Bu azginlara) azabim ve uyarilarim nasil oldu! Biz onlarin üzerlerine korkunc bir ses gönderdik. Hemen hayvan agilina konan kuru ot gibi oldular » . Ancak birisi sayha'dan kurtulmustu. Bunun ismi Ebû Rigâl isminde birisi idi. Ebû Rigâl Semûd'un helâk oldugu sirada Mekke-i Mükerremede Harem-Serif'de idi. Bu sebepten dolayi ona musibetten bir sey isâbet etmedi. Günlerden bir gün Harem'den ciktiginda gökten bir tas düsüp onu öldürdü. Resulallah Hicr'e ugradigi vakit buyurdu ki: « Mucize istemeyiniz. Muhakkak ki Sâlih'in kavmi mucize istedi de Allahü Teâlâ onlara deve gönderdi. Deve bu yoldan suya gider su taraftan giderdi. Sonra onlar Rablerinin emrinden (hak sözden) dönüp haddi astilar. Allah'in hareminde olan bir kisi disinda (ve imân edenler müstesna) Semûd kavminden herkesi helâk eden bir sayha onlari yakalayiverdi» Bunun kim oldugu sorusuna:« Ebû Rigâl'dir. Harem'den ciktiginda isâbet eden azâb ona da isâbet etti» dedi. Sâlih peygamber bundan sonra imân edenlerle birlikte Mekke veya Sam taraflarina gitti (Elmaliya göre ise Filistine gitti) Remle'de yerlesti. Mekke'de vefat edip Kâbe-i Muazzama yaninda defn edildi. Hz. Sâlih'in deve mucizesinden hâric baska mucizeleri sunlardi: -Sâlih peygamberin duasi üzerine- meyvesiz agaclarin meyve vermesi tastan su cikmasi ve bir Semûd'lunun Hz.Sâlih'in cadirini yakmasi üzerine onun yanmamasi. ​
     
  17. ......

    ...... Misafir



    LOKMAN (LUKMAN) HEKIM

    Bir nebî veya velî oldugu ihtilâfli; ancak çogunlugun tercihine göre hakim bir sahsiyet.
    Kur'ân-i Kerîm'de Lokman adi iki yerde geçer (Lokman 31/1213). Kelime ayni zamanda Mekkî bir surenin adidir. Bu sûrenin nüzul sebebi Kureyslilerin Lokman'i Hz. Peygamber (s.a.s)'e sormalaridir.

    Lokman'in adi geçen iki ayetin meâli söyledir: "Andolsun Biz Lokman'a Allah'a sükretmesi için hikmet verdik. sükreden kimse ancak kendisi için sükretmis olur. Nankörlük eden ise bilsin ki Allah her seyden müstagnîdir övülmeye lâyik olandir. Lokman ogluna ögüt vererek. "Yavrum Allah'a es kosma dogrusu es kosmak büyük zulümdür" demisti " (Lokman 31/1213). Lokman'in adi içinde geçmese de onun ogluna ögütleri devam etmektedir. Ancak arada iki ayet içinde Yüce Allah Lokman'in ögüdündeki es kosmayi(sirk) tekit için ana-babaya iyi davranmak; yaradana sükür ana-babaya tesekkür etmesini bilmekle beraber; eger ana-baba Allah'a es kosmak üzere çocugunu körü körüne zorlarlarsa o çocugun onlara itaat etmemesi dünya islerinde onlarla güzelce geçinip Allah'a yönelen kimselerin yoluna uymasi gerektigini bildirmektedir (Lokman 31/1415). Lokman'in ögütleri söyle devam etmektedir: "Yavrum isledigin sey bir hardal tanesi agirliginca olsa da bir kayanin içinde göklerde veya yerde bulunsa da Allah onu getirip meydana kor. Dogrusu Allah Lâtif'dir haberdar'dir. Yavrum namazi kil iyiligi emret kötülükten vazgeçir ve basina gelene sabret; dogrusu bunlar azmedilmeye deger islerdir. Insanlari küçümseyip yüz çevirme yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Allah kendini begenip böbürlenen kimseyi hiç süphesiz ki sevmez. Yürüyüsünde ölçülü ol sesini de kis! Seslerin en çirkini süphesiz merkeplerin sesidir" (Lokman 31/16-19).

    Lokman suresinde geçen meâli verilen ayetlerden anlasilmaktadir ki bu zat bir hakimdir. Çünkü ona hikmet verilmistir. Böyle bir hikmete ulasan kimseye gereken o hikmete sükürdür. Aslinda Yüce Allah'in sükür de dahil hiç bir seye ihtiyaci yoktur. Ancak sükre ihtiyaci olan Insandir. Çünkü Allah sükredince nimetleri artirma vadinde bulunmustur (ibrâhim 14/7). Lokman üç kere "yavrum" veya "oglum" diye hitap ederek ogluna ögüt vermistir. Bunlardan ilkinde Allah'a es ortak kosmamasini ögütlemistir. Çünkü bu Allah'in hakkini baskasina vermek kullarin ve bütün varliklarin yaratanina olan bu haksizlikla onlarin haklarini çignemek basta Yüce Allah'in ikram ettigi serefli kildigi Insan olmak üzere bu varliklari esas yaratanindan baska fâni âciz güçsüz seylere yönelterek onlari tahkîr etmektir. Lokman ikinci "yavrum" hitabiyle baslayan ögüdünde Yüce Allah'in hardal tanesi kadar da olsa yapilan bütün iyilik ve kötülükleri gördügünü bildigini ve onlari ahirette degerlendirecegini anlatmistir. Nitekim Yüce Allah zerre miktar hayir-ser isleyenin karsiligini görecegini bildirmektedir (ez-Zilzâl 99/7-8). Lokman yine ogluna hitaben üçüncü ögüdünde onun namazi kilmasini iyiligi emredip kötülükten vazgeçirmesini basina gelene sabretmesini Insanlara böbürlenip kibirlenmemesini çalim satip ögünmemesini yürümesinde konusurken sesinde ölçülü olmasini tavsiye etmistir.

    Lokman hakkinda hadislerde de bazi bilgiler bulunmaktadir. En'âm suresi'nin 82. ayetinin nüzulünde sahabeler: "Ey Allah'in Resulü! Bizim hangimiz nefsine zulmetmez ki...?" dediklerinde Peygamberimiz. Bu ayetteki zulüm sizin sandiginiz gibi degildir. O zulüm sirk demektir. Lokman'in ogluna nasihat ederken yavrum Allah'a sirk kosma. Zira sirk en büyük zulümdür dedigini isitmediniz mi?" cevabini vermistir (Sahîh-i Buhârî Tecrîd-i Sarîh Tercemesi IX 163). Lokman söyle derdi: "Yavrum ilmi âlimlere karsi böbürlenmek sefihlerle münazarada bulunmak ve meclislerde gösteris yapmak için ögrenme!" (Ahmed b. Hanbel I190). Bu anlatim ve devami baska bir rivayette söyle yer almaktadir: "...Ginâ göstererek ve cehalete düserek ilmi terketme! Yavrum meclisleri ihmal etme! Allah'i anan bir topluluk gördügünde onlarla otur. Eger âlimsen ilmin isine yarar; cahilsen onlar sana ögretirler. Umulur ki Allah onlara rahmetini lütfeder onlarla beraber sana da ulasir. Allah'i anmayan bir lopluluk gördügünde onlarla oturma. Eger âlimsen ilminin sana bir yarari olmaz; cahilsen onlar seni saptirirlar. Allah onlari azabina düçar kilar sana da onlarla beraber isabet eder" (Dârimî Mukaddime 34). Yine bir hadis-i serifde ilim-hikmet hakkinda söyle denilmektedir: "Hakîm Lokman ogluna su tavsiyede bulunmustur. Yavrum âlimlerin yaninda otur ve dizlerinle onlara çok yaklas. Çünkü Allah gökten indirdigi yagmurla ölü topragi dirilttigi gibi kalbleri hikmet nûruyla diriltir"(Muvatta ilim 1). Lokman hakkinda baska bir hadis de söyledir: "Hakim Lokman söyle derdi: süphesiz Allah bir seyi emânet aldigi zaman onu korur" (Ahmed b. Hanbel II 87).

    Bu hadislerin meselâ zulüm hikmet ilim gibi konularda Kur'ân-i Kerîm'deki Lokman ile ilgili ayetlerle rabitali oldugu görülmektedir.

    Lokman'in kim oldugu konusunda çesitli görüsler vardir. ibn ishak'a göre Lokman'in nesebi [Lokman b. Bâur b. Nahor b. Tarih (Terah: Âzer)] Dördüncü. Kusakda Hz ibrahim (a.s)'in babasi Âzer'e ulasir. Vâkidî Lokman'in isrâilogullari kadisi Eyle ve Medyen taraflarinda yasayan Eyle'de ölen bir kimse oldugunu zikreder. ikrime'ye göre Lokman bir nebîdir. Ancak onun bir hakim oldugunda âlimlerin ittifaki vardir (Sahih-i Buharî Tecrid-i Sarih Tercemesi IX 163). Vehb b. Münebbih'e göre; Lokman ibn Bâûra Âzer neslindendir. Mukâtil'e göre ise Hz. Eyyub (a.s)'in kizkardesinin veya teyzesinin oglu idi. Uzun müddet yasadi. Hz. Davud'a yetisti ve ondan ilim aldi. Sanat sahibi idi. Bir nebî oldugunu söyleyenler de oldu. ibn Rüsd Tehâfüt'ünde söyledigi gibi her nebî hakîmdir fakat her hakim nebî degildir. Bakara sûresi'nin 269. ayetine göre Yüce Allah hikmeti istedigine verir. Kime de hikmet verilmisse ona büyük hayir lütfedilmistir. Dolayisiyle o kimsenin ilmen amelen bunun sükrünü yerine getirmesi gerekir. Lokman için de Kur'ân'da böyle söylenmistir (Elmalili Hamdi Yazir Hak Dini Kur'an Dili IX 3842-3843).

    Lokman Islâm'dan önceki Araplarda kendisinden çok bahsedilen bir sahsiyet idi. Yahudi ve Hristiyan kutsal kitaplarinda adi geçmez. Onun Âd kabilesinden veya Habesli bir köle oldugu da belirtilmistir (S.G.F. Brandon A Dictionary of Comparative Religion London 1970 s. 414).

    Eski Arap geleneginde cahiliyye devri Insanlari bu zata Lukmânü'l-Muammer diyorlardi. Onun yedi kartalin ömrü kadar uzun yasadigina inanilirdi. Ebû Hâtim es-Sicistâni'nin "Kitâbül-Muammarîn" adli eserinde Lokman Hizir'dan sonra uzun yasayan ikinci sahsiyet olarak yer alir. Yedi kartal ömrü bes yüz altmis yil yapsa da çesitli rivayetlerde onun bin hatta üç bin-üç bin bes yüz yil yasadigi bile ileri sürülmüstür. Lokman'a Nâbiga'nin siirlerinde bile rastlanir. Cahiliyye geleneginde Lokman ayni zamanda bir kahraman ve hakim bir kimse olarak da görülürdü. Bir çok macera ona isnat edilmisti. Bütün bunlar arasinda Lokman Âd kabilesinden olmakla bu kabîleye Sodom gibi günahkârligi dolayisiyla kuraklik cezasi verildiginde onun da dahil oldugu bazi kimseler yagmur için dua etmek üzere Mekke'ye giderler. Ancak Âdlilar orada zevk ve safâya dalip esas vazifelerini unuturlar. Hatirlatildiginda da birisi siyah bir bulut isteyiverir. Âd kabilesinin mahvi bu bulutla olur. Aslinda onlarin cezalandirilmalari Hz. Hûd'a itaatsizlikleri dolayisiyladir. Âd kavmi ile ilgili ayetlerde ve Hûd suresinde Lokman'in adi geçmez (Bernhard Heller iA. "Lokman " maddesi).

    Lokman Kur'ân-i Kerîm'de yer aldiktan sonra Arapça darb-i mesel ve hikmet kitaplarindan Kasasul-Enbiyalara kadar bir çok eserlerde yer aldi. Sa'lebî (ö. 427/1035) Ârâisul-Mecâlis"inde ondan bahsederken Kur'ân'daki anlatimi baska rivayetlerle genisletir. O Lokman'in kim oldugu konusunda yukaridaki bütün bilgileri verdikten sonra Mücâhid'in onun uzun dudakli siyahî bir köle oldugu yolundaki rivayetlerini de bunlara ekler. Ancak bu rivayeti takviye sadedinde Insanlardan Sudan'dan çikmis üç hayirli kimse arasinda Bilâl (Habesli ?) Hz. Ömer (r.a)'in kölesi Mühecca' ve Lokman'a (Sudan'in Misir'a yakin Nubya tarafindan) yer veren rivayeti de almaktadir. O Lokman'in Habes'li bir marangoz bir terzi oldugu konusundaki iddialari da aktardiktan sonra âlimlerin onun hakim olup nebî olmadiginda ittifak ettiklerini bu konuda ikrime'nin farkli görüse sahip oldugunu (bazilarina göre Lokman'in nebîlik ile hakimlikten birini tercihte serbest birakildigi onun hikmeti seçtigini) belirtmektedir. O ayrica Lokman'in nebî olmadigi; Allah'in çok tefekkür iyi yakin ile takvâ ehli kildigi bir kul oldugu; onun Allah'i Allah'in da onu sevdigi ona hikmet lütfettigini açiklayan bir hadis de nakleder (Sa'lebi Arâisul-Mecâlis 312). ​
     
  18. ......

    ...... Misafir



    HZ. SIT (S.A.)

    1.Sit aleyhisselam hakkinda genel bilgiler
    Sit aleyhisselam Adem aleyhisselam'dan sonra gönderilen - ikinci - peygamberdir. Adem aleyhisselam'in oglu'dur. Babasi vefat edince kendisine peygamberlik ve ayrica 50 suhuf kitap verildi. Sit ismi Ibranice olup Arapca'da Allah'in hibesi (hediyesi) manasindadir. Sit yerine Sis de denilmistir.

    2.Sit aleyhisselam'in hayati
    Adem aleyhisselamin ogullarindan Kabil'in Habil'i sehid etmesinden 5 veya 30 sene sonra dünyaya gelen Sit aleyhisselamin alnina son peygamber Muhammed (S.A.V.)'in nuru intikal etti ve onun alninda parladi. Hz. Adem bu oglunu diger cocuklarindan cok severdi. Bütün evladi üzerine onu reis yaptigi gibi vefat edecegi zaman bütün yeryüzünün halifeligi icin onu tayin etti. Sit aleyhisselam babasi Hz. Adem ile veya kardesleriyle beraber Kabe'yi balcik camuru kullanarak tastan yapti. Adem alehisselamin vefatindan sonra Sit aleyhisselama peygamber oldugu bildirilip vahiy geldi. Allahü Teala Sit aleyhisselama 50 suhuf (sayfa) kitap gönderdi. Hz. Sit'e nazil olan suhuf'da; hikmet ve riyaziye (matematik) ilimleri kimya simya ilmi ve cesitli sanatlar ayrica daha bir cok seyler bildirildi. Sit aleyhisselam dininin esaslari Adem aleyhisselam'in bildirdigi dinin esaslarina uygun idi. Sit aleyhisselam 1000 sehir kurup sinirlarini tesbit etti. Her sehrin kapisinda : « La ilahe illallah Adem Safvetullah Muhammed Habibullah » yazili idi. Sit aleyhisselamin cocuklari ve torunlari kurduklari sehirlerde huzurlu ve mesud yasadilar. Sam'dan Yemen'e de giden Sit aleyhisselam Habil'i sehit ettikten sonra Yemen'e gidip azginlasan Kabil'in cocuklarina ve torunlarina Allah'in yasaklarini ve emirlerini anlatti. Bu kavim Hz. Sit'in davetini kabul etmeyip azginlik gösterdiler. Hz. Sit onlar ile cihad etti. Bu savasta kilic kullandi. Sit aleyhisselam vefat etmeden önce yerine oglu Enus'u halife tayin etti. Sit aleyhisselam vefat ettikten sonra kuvvetli rivayete göre Mina'daki mescidin minaresi dibinde medfün olan Adem aleyhisselam'in yanina defn edildi. Adem aleyhisselam vefat edecegi zaman oglu Sit aleyhisselama: "Yavrum ! Bu alninda parlayan nur son peygamber olan MUHAMMED (S.A.V.)'in nurudur. Bu nuru mü'min temiz ve iffetli hanimlara teslim et ve ogluna da böyle vasiyette bulun" buyurdu. Ebu Zer Gifari radiyallahu anh söyle rivayet etti: "Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem'e: «Ya Resulallah ! Allahü Teala kac kitap gönderdi ? » diye sordum. « 104 kitap gönderdi. Sit'e 50 sahife indirdi...» buyurdu." Sit aleyhisselam hakkinda bilgimiz azdir cünkü hakkinda herhangi bir ayet inmemistir.​
     
  19. ......

    ...... Misafir



    Hz. ISA (a.s)

    Kur'an-i Kerîm'de adi geçen ve Israilogullarina gönderilen peygamberlerden. Hz. isa (a.s) batili tarihçilere göre miladi yildan dört veya bes sene kadar önce dogmustur.
    Yine batili tarihçilere göre Hz. isa (a.s) Romalilarin elinde bulunan Yahudiye'de Romalilardan Tiberius iktidari döneminde otuz yaslarina dogru peygamberligini Insanlara bildirdi. Önce Celile'de sonra Kudüs'te Insanlari hak dine davet etti. Yahudilerin dinini ikmal onlarin dine kattiklarini düzeltmek için gönderilen Hz. isa (a.s) kendisine indirilen incil adli kutsal kitapta bunu söyle anlatir: "Ben yok etmege degil tamamlamaya geldim." Hz. isa (a.s) yahudilerin tahrif ettigi Eski Ahid'i onlarin anlayisindan kurtarmaya Hz. Musa (a.s)'in getirdigi akideyi yerlestirmeye ve yahudilere daha önce bildirilen zahmetli bazi ilahi kanunlari hafifletmeye çalisti.

    Memleketi Celile'de Genaseret gölü kiyisinda ilk vaaz ve tebliglerini bildiren Hz. isa daha sonra Kudüs'e gitti. Yahudiler Hz. isa'yi dönemin Romali Kudüs valisi Pontus Pilatus'a sikayet ettiler. Havarilerin içinde Yahuda isimli birisi Hz. isa'ya ihanet etti ve Hristiyanlarin inancina göre Hz. isa çarmiha gerilerek öldürüldü. Kur'an-i Kerîm'de ise hadise söyle anlatilmaktadir: "Halbuki onlar isa'yi öldürmediler ve asmadilar. Fakat kendilerine bir benzetme yapildi" (en-Nisa 4/156). Rivayete göre Hz. isa'ya ihanet eden Yahuda Romalilar tarafindan isa (a.s.) zannedilerek asilmistir.

    isa (a.s); orta boylu kirmiziya çalar beyaz benizli daginik düz saçli idi. Saçini uzatir omuzlari arasina salardi. Genis gögüslü küçük yüzlü çok benli idi: Sirtina yün elbise ayagina agaç kabugundan yapilmis sandal giyer çogu zaman da yalinayak yürürdü.

    Kendisinin geceleri varip barinacagi bir evi ev esyasi ve zevcesi yoktu. Hiç bir seyi yarin için biriktirip saklamazdi. isa (a.s) dünyadan yüz çevirir ahireti özler Allah'a ibadete koyulurdu. Yeryüzünde nerede günes batarsa orada konaklar iki ayaginin üzerinde namaza durur; gece namaz gündüz de oruç ile günlerini geçirirdi (M. Asim Köksal Peygamberler Tarihi II. 334 335). isa (a.s) göge kaldirildigi zaman yün bir kaftan bit çift mesti bir de deri dagarciktan baska bir sey birakmamisti (Abdurrezzak Musannef XI 309).

    Kur'an-i Kerîm'e göre Hz. isa (a.s)'in annesi Hz. Meryem'dir. Meryem (a.s) yine Kur'an'da ismi geçen dört seçkin aileden biri olan imrân ailesinden idi. Hz. Meryem Zekeriya (a.s)'in korumasi ve gözetim altindaydi. Meryem Beytü'l-Makdis'te dogu tarafta özel bir bölmeye yerlestirilmisti. Zekeriya (a.s) Meryem'in yanina geldikçe orada rizkini ve yiyecegini hazir görürdü. Hz. Meryem Beytü'l Makdis'te zikirle ibadetle hayatini geçiriyordu. iste bu sirada Allah ona bir beser sûretiyle Cebrail'i gönderdi. bu durum Kur'an-i Kerim'de su sekilde anlatilir: "Meryem dedi ki; ben senden Rahman'a siginirim. Eger O'ndan korkuyorsan bana dokunma! O da ben temiz bir oglan bagislamak için Rabbinin sana gönderdigi elçiden baskasi degilim dedi. Meryem; bana bir Insan temas etmemisken ben kötü kadin olmadigim halde nasil oglum olabilir? dedi. Cebrail bu böyledir; çünkü Rabbin "bu bana kolaydir onu Insanlar için bir mucize ve katimizdan da bir rahmet kilacagiz" diyor dedi. is olup bitti. Böylece Meryem isa'ya gebe kalarak bir köseye çekildi. Dogum sancilari basladi ve basina gelen bu hadiseden dolayi çok üzülerek keske bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim dedi" (Meryem 19/1 8-23).

    Cebrail Meryem (a.s)'e babasiz doguracagi çocugun özelliklerini ve mücadelesini haber vermis Meryem'i teselli etmis ve ayrilip gitmisti. Hz. Meryem'in kendisini Allah'a ibadete verdigini ve onun tertemiz bir kadin oldugunu bilenler de bilmeyenler de bu duruma hayret etmis ve dogumun bu sekilde nasil olabilecegi tartismasina girmislerdi. Hz. Meryem ise olayi çocuga sormalarini isaret etmisti. Fakat "Onlar biz besikteki çocukla nasil konusabiliriz? dediler. Çocuk ben süphesiz Allah'in kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yapti. Nerede olursam olayim beni mübarek kildi. Yasadigim sürece namaz kilmami ve zekât vermemi anneme iyi davranmami emretti. Beni bedbaht bir zorba kilmadi. Dogdugum gün de ölecegim gün de dirilecegim gün de bana selâm olsun dedi" (Meryem 19/23-33).

    isa (a.s)'in babasiz olarak mucizevî bir sekilde dogusu Allah'in dilemesinden ibaretti. Hatta Allah katinda olus itibariyle Adem (a.s) ile isa (a.s) arasinda fark yoktu. Nitekim ayet-i kerimede durum su sekilde izah edilir: "Gerçekten isa'nin babasiz dünyaya gelis hâli de Allah katinda Adem'in hâli gibidir. Allah Âdem'i topraktan yaratti sonra da ona ol dedi; o da hemen (Insan) oluverdi" (Âlu imrân 3/59).

    isa (a.s) otuz yasinda iken peygamberlik görevi aldiginda hemen israilogullarina durumu bildirdi. isa (a.s)'nin çagrisina kulak tikayan ve ellerindeki Tevrat'i tahrif edip pek çok degisiklikler yapan israilogullari Hz. isa (a.s)'a inanmadilar. Ayrica Allah Hz. isa'nin risâletini destekleyen mucizelerde gösteriyordu. Kur'an-i Kerim'de zikri geçen mucizeleri sunlardir: isa (a.s) nin çamurdan kus biçiminde bir heykel yapmasi ve onu üfleyince kus olup uçmasi ölüleri diriltmesi; anadan dogma körleri ve alaca hastaligina tutulmus olanlari tedavi etmesi; gökten sofra indirmesi (el-Mâide 5/110-115); Havarîlerin ve diger arkadaslarinin evlerinde ne yediklerini ve neler sakladiklarini söyleyerek gaybdan haber vermesi (Âlu imrân 3/49).

    israilogullari isa (a.s.)'i ve ona tâbi olanlari durdurmak için pek çok yol denediler; sonunda Hz. isa'yi öldürmege karar verdiler. Ancak Allah onlarin planlarini etkisiz hâle getirdi. Yahudiler isa (a.s.)'a benzeyen birini yakalayip astilar ve "Meryem oglu isa Mesih'i öldürdük" dediler (en-Nisâ 4/157). Öte yandan Kur'an-i Kerîm asil durumu su sekilde açiklar: "Halbuki onlar isa'yi öldürmediler ve asmadilar. Fakat kendilerine bir benzetme yapildi. Ayriliga düstükleri seyde dogrusu süphededirler. Onlarin bu öldürme olayina ait bir bilgileri yoktur. Ancak kuru bir zan pesindedirler. Kesin olarak onu öldürmediler bilakis Allah onu kendi katina yükseltti. Allah güçlüdür hâkimdir" (en-Nisâ 4/157-158).

    isa (a.s) ayette de belirtildigi gibi öldürülmeden göge yükseltilmistir. Mezari dünyada degildir. Ayrica Mi'rac'da peygamberimiz kendisini görmüstür. Hz. isa göge yükselmeden önce havârîlerine ve tüm Insanliga su müjdeyi vermisti: "Ey israilogullari! Dogrusu ben benden önce gelmis olan Tevrat'i dogrulayan ve benden sonra gelecek ve adi Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen Allah'in size gönderilmis bir peygamberiyim" (es-Saf 61/6).

    Hz. isa (a.s) göge çekildigi siralarda kendisine inananlarin sayisi çok azdi. Daha sonra bir ara Hz. isa'nin getirdigi inanci kabul edenler çogaldi ise de sonunda Hristiyanlar da israilogullari gibi yoldan çikti ve pek çok yanlisliklara saptilar. Bugün Hiristiyanlarin sahip olduklari teslis inanci isa (a.s)'nin göge yükseltilmesinden hemen sonra ortaya çikmistir.

    isa (a.s)'in annesi Hz. Meryem Hz. isa'nin göge çekilmesinden sonra alti sene kadar daha yasamis ve ölmüstür (Hakim Müstedrek II 596).

    Hz. isa (a.s)'a dört büyük ilâhi kitaptan biri olan incil verilmistir. Kur'an-i Kerîm'de incil'in Hz. isa'ya verilisi ile ilgili su bilgiler vardi: "Arkalarindan da izlerince Meryem oglu isa'yi Tevrat'in bir tasdikçisi olarak gönderdik; ona da bir hidâyet bir nur bulunan incil'i ondan evvelki Tevrat'in bir tasdikçisi ve sakinanlara bir hidâyet ve ögüt olmak üzere verdik" (el-Mâide 5/11). Ancak bu incil de Tevrat gibi tahrifata ugramis: tir. Bununla birlikte Allah Teâlâ tarafindan son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s)'e indirilen Kur'an-i Kerîm Zebur Tevrat ve incil'in hükümlerini ve geçerliliklerini ortadan kaldirmistir. Hz. isâ Islâm âlimlerinin çogunluguna göre cisim ve ruhuyla göge yükseltilmistir. Kiyamet vaktine yakin yeryüzüne inecek haçi kiracak domuzu öldürecek ve Islâm seriatiyla hükmedecektir (bk. Buhârî Buyu' 102).

    Hz. isa bedeniyle göge yükseltildiginden Kur'an-i Kerim'de bildirilen "ölümden evvel" (en-Nisa 4/159) ve "ölecegim güne ve diri olarak ba's edilecegim güne" (et-Tevbe 9/34) mealindeki ayetler Hz. isa'nin nüzûlünden sonraki ölümünü anlatir. Hz. isa gökten Arz-i Mukaddes'e inecek elinde bir kargi olacak; Afik denilen bir yerde ortaya çikacak ve Kargi ile Deccâl'i öldürecek ve sabah namazinda Kudüs'e gelecektir. imam kendi yerini ona vermek isteyecek fakat o imâm'in gerisinde Hz. Peygamber (s.a.s)'in seriatina uygun olarak namazini kilacaktir. Sonra domuzu öldürecek ve haçi kiracak sinagoglar ve kiliseleri yikacak ve kendisine iman etmeyen bütün hristiyanlarla savasacaktir.

    Hz. isa nüzûlünden sonra kirk sene daha yasayacak öldügünde müslümanlar namazini kilacak ve Islâm dinine uygun olarak gömülecektir.​
     
  20. ......

    ...... Misafir



    HZ. LUT (S.A.)

    1. Hz. Lut hakkinda genel bilgiler
    Kur'an-i Kerimde bildirilen peygamberlerden olan Hz. Lut Ibrahim aleyhisselamin kardesi Hârân'in ogludur. Halilallahla birlikte Nemrud'un memleketinden hicret edip Sam'a geldikten sonra (bkz. Hz.Ibrahim) Lut gölü yakinindaki Sedum sehri halkina peygamber olarak gönderildi. Insanlara Ibrahim aleyhisselamin dinini teblig etti .
    2. Hz. Lut'un hikâyesi
    Hz. Lut ailesini toplayip Ibrahim aleyhisselamla Sam'a hicret ettikten sonra Allah tarafindan Lut gölünün güney-bati tarafinda bulunan Sedum sehrinin halkina peygamber olarak gönderiliyor. Bu kavim cok azgindi ve erkeklerle münâsebeti âdet haline getirerek livata fiilini isliyordu. Bu is icin de bilhassa genc delikanlilar üzerinde kötü emel besliyorlardi. Hz. Lut kavmine teblige basladi: « (Allah'a karsi gelmekten) sakinmaz misiniz ? Bilin ki ben size gönderilmis güvenilir bir elciyim. Artik Allah'a karsi cikmaktan sakinin ve bana itaat edin. Rabbinizin sizler icin yarattigi eslerinizi birakip da insanlar icinden erkeklere mi yaklasiyorsunuz ? Dogrusu siz siniri asmis (sapik) bir kavimsiniz » . Fakat onlar dinlemediler ve « Ey Lut ! (bu davadan) vazgecmezsen iyi bil ki sürgün edilmislerden olacaksin ! » dediler. Lut aleyhisselam onlari azaptan korkuttugu halde onlar inanmadilar ve sapikliklarina devam ettiler ve böylece Allah'in azabini hak ettiler. Allah'in elcileri Cibril Mikail ve Israfil Ibrahim aleyhisselama müjde (bkz. Hz. Ibrahim) ile geldiler ve ona Lut kavmini helak edeceklerini bildirdiler. Onun da Lut aleyhisselamdan korkmasina karsilik " Her halde onu ve ehlini kurtaracagiz. Ancak karisi öteki zalimler zümresinden " diye cevap verdiler. Hz Ibrahim'den ayrildiktan sonra genc delikanli oalark Lut aleyhisselam misafir oldular. Hz. Lut onlari evine aldi. Kavmi güzel ve genc delikanlilari görünce pis olan hisleri hortladi ve Lut peygamberin kapisina dayandilar ve ondan kendilerine bu delikanlilari teslim etmelerini istediler: «Lut'un kavmi kosarak yanina geldiler. Daha önce de kötü isleri yapmaktaydilar. (Lut):" Ey kavmim ! Iste sunlar kizlarimdir (onlarla evlenin); sizin icin onlar daha temizdir. Allah'tan korkun ve misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin ! Icinizde akli basinda bir adam yok mu ! " dedi » . Fakat onlar dinlemediler ve « Dediler ki: Senin kizlarinda bizim bir hakkimz olmadigini biliyorsun. Ve sen bizim ne istedigimiz elbette bilirsin » . Lut aleyhisselamin gücsüzlügüne yavunmasi üzerine«(Melekler) dediler ki: Ey Lut! Biz Rabbinin elcileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kisminda ailenle (yola cikip) yürü. Karindan baska hicbiri geride kalmasin. Cünkü onlara gelecek olan (azap) süphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vâdolunan (helak) zamani sabah vaktidir » . Sedum kavminin helaki sabah vakti geldigi zaman gerceklesti. O sehir'in alti üstüne gecirildi ve üzerlerine taslar yagdirildi. Lut aleyhisselamla olanlar kurtarildi karisi ise belasini buldu. Hz. Lut daha sonra Hicaz havalisine gitmekle emrolundu ve vefatina kadar orada kaldi . Peygamberimiz (s.a.v.) buyurmustur ki: « On sey vardir ki Lut kavmi onlari yapmis ve o yüzden helak edilmistir. Ümmetim ise onlara bir de kendisi katar. Bunlar livata findik gibi taslari sapanla atmak güvercinle (kumar) oynamak def calmak icki icmek (özürsüz) sakal kesmek (emr edilenden fazla) biyik uzatmak islik calmak el cirpmak (erkekler icin) ipek gömlek giymek bir tane de ümmetim ilâve eder ki; o da kadin kadina münâsebette bulunmaktir » ( Râmuz). Baska bir hadis-i serifinde de iki cihan serveri peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) buyurmustur ki: « Benden sonra en korkutugum sey ümmetimin Lut kavminin yaptigini yapmalaridir » (Tirmizi Ibn-i Mâce). Kitab-i Mukaddes'teki cok ve pis yalanlarla dolu Lut aleyhisselamin hikayesi Tesniye bölümünün 13. bâbinin 1-13 noktalarinda ve 19. bâbinda okunabilinir. ​
     

Bu Sayfayı Paylaş