onursuzluğun çıkmazında pusuya düşer aşk" asılı kaldığından en olmayacak yerinde aşk(ın) sıvaları dökülmüş bir sabaha uyanır yetim çocuk yüzü taşıyan kadın ebruli bir sessizliğe açılırken penceresi kanatırcasına siler vücudundan aşkın bıraktığı kumral izleri yaralı bir atın vurulmaya gidişi gibi dilsizdir kadın konuşamaz susar söylencelerini düş akışıdır gözleri bekleyişin görünmez gecesinde dönemez / bir anahtar olup yaşamın kilidinde her dem artar/bakışlarını ıslatan yağmur tutunamaz / kalakalır kopmuş zaman şeridinde böylesi bir yenilgiyi / kabullenemediği için büyür yüreğinde susturamadığı kin saplanır yaşamına bir cehennem suskusu ateş kendini yakmaz yıkamaz kendini su ağlar gecelerce / yetim çocuk yüzlü kadın gök / dolu / su yer / dolu / su