Resimde Çizgi Çeşitleri

'Güzel Sanatlar' forumunda Uygu tarafından 26 Eyl 2012 tarihinde açılan konu

  1. Uygu

    Uygu New Member

    Resimde olsun, geometride olsun; sonsuz istif ve tertipler yalnız iki çeşit çizgiye dayanır. Düz çizgi, eğri çizgi. Gerçek o da değil de, geometri uz*manının söylediğine bakarsak, bir tek çizgi, düz çiz*gi vardır. Eğri dediğimiz çizgi, yan yana gelmiş bir*çok düz çizgiden yapılıdır. Ama biz yine çizgileri iki*ye ayırıp düzlerle eğrileri inceleyeceğiz.

    Düz çizgiler, hangi tertip ve kombinezonlar için*de ele alınırsa alınsın, statik, hareketsiz çizgilerdir. Düz çizgilere bakan göz hiç bir kırılmaya, iniş çıkı*şa, dalgalanmaya takılmadığı için, bir durgunluk, du*rulma, yerleşme etkisi altında kalır. Hele bu çizgi*ler, dikey ve yatay olarak doksan derecelik açı prensibi üstüne kurulmuş ise, bu yerleşme, bu hareket*sizlik, statizm duygusunu büsbütün kuvvetlendirir.

    Eğer düz çizgiler toplumu, tertibi, doksan de*recelik açı prensibinden ayrılır, eğik çizgiler kombi*nezonları olarak görünürse, statizm duygusu yine kalır, ama bir hareket, bir kıpırdanma etkisi doğ*muş olur. Tam düzey, tam yatay prensibinden ay*rılmış düz çizgiler, sağa, sola yatmakla hareket, kıpırdanma duygusuna yol açmış bulunurlar.

    Düz çizgilerin statik etkisine karşılık, eğri çiz*giler, eğrilikleri arttıkça, dinamizm, hareket duygu*sunu uyandırırlar. Hareket, düzlükten, kararlılıktan kurtulup eğriliğe, eğrilip bükülmeye, boyuna yer, mekân değiştirmeye yönelmek olduğuna göre, eğri çizgiler de, ne tertipte istiflenirse istiflensinler, boyuna kıpırdama, hareketlenme etkisini uyandırırlar. Toprak çekiminin birer sembolü olarak ele alabileceğimiz yatay ve dikey çizgilere tam karşıt, eğri çiz*giler, bu çekimden kurtulup boşluk içinde kıvranma*ları, yaşamaları sembolüdür. Eğri çizgilerin egemen oldukları herhangi bir alana bakan göz, yaşama*nın, kaynaşmanın etkisi altında kalır.

    Düz çizgilerde olduğu gibi, eğrilerle de hare*ket, kıpırdanma basamakları kurabiliriz. Örneğin, hafif eğrilerin dinamizm etkisiyle spirallerin, sinüsoitlerinki arasında fark büyüktür. Bir çizgi ne kadar eğrilip bükülürse -tıpkı deniz dalgaları gibi- o nispette canlılık, kıpırdanma duygusu uyandırır.

    Çizgiler ve kişi duygularında uyandırdıkları et*kileri söz konusu ederken onların tabiatla, tabiat gös*teri ve değişimleri ile doğrudan doğruya ilgili olduklarını hatırlamamız gerek. Geometrik biçimler genel olarak, ne kadar da soyut olsalar, dış dünya ile köp*rü kurmuş durumdadırlar. Herhangi geometrik bir şekil bize, tabiatın bir parçasını hatırlatabilir. Spi*ral buluttan, üçgen, dörtgen kayadan, yuvarlak ay*dan, güneşten söz açabilir. Dikey gözümüzde ağaç gövdesi, yatay denizin ufukta uzanan çizgisi olabi*lir.

    Çizgilerin değişimleri de, sanki tabiat gösteri*lerini dile getirirler. Düz çizgilerin hareketsizlik, du*rulma etkisi uyandırdığını söyledik. Tabiatta da öy*le değil midir? Sakin, rüzgârsız, çalkantısız bir ha*vada her şey düz, yatay ve dikey sistemine uygundur. Toprak üstünde ağaç gövdeleri, genel olarak, dok*san derecelik bir açıdadır. Durgun deniz kırıksız, iniş, yokuşsuz bir yataydır. Tabiatın durgunluk duygusu uyandıran bu görünüşleri, ona bakan gözlerin çalkan*tısız çizgileri seyredişindedir.

    Ama, fırtına kopmaya gelsin. O zaman denizin yatay çizgisi kırık, hareketli dalgalar halinde bozu*lur. Göğe yükselen ağaç dalları boşluk içinde zikzak*lar çizer. Bulutlar, dağınık, lime lime parçalar halin*de birbirini kovalar. Statizmi kovalayan dinamizm, tabiattaki düz çizgileri bozarak yerlerine kırık, eğri çizgiler getirir.

    İşte, geometrik biçimlerin insan üstünde uyan*dırdıkları etkinin tabiatla sıkı ilgisi bundan ötürü. Renklerde olduğu gibi, çizgiler de, anlamları, etki*leri bakımından, yeryüzü gösterileri ile sıkı sıkıya il*gilidirler.

    "Neo-Empresyonizm" akımının kurucusu, res*sam Georges Seurat, çizgi metafiziğinin yukarıda özetlediğimiz karakteristiklerini göz önünde bulundu*rurken, daha da ileri giderek; bugün klasikleşmiş bir*takım prensiplerin temelini atmış bulundu. Seurat'ya göre, çizgiler; yalnız hareket-hareketsizlik, statik-dinamik etkiler uyandırmakla kalmaz. Belli tertip*leri içinde çizgi kombinezonlarının doğrudan doğruya iç duygularına, sevinç, acı, keder, canlılık yada ölülük -ölgünlük gibi duygularımıza seslendiği olur.

    İlkin Seurat'nın, daha sonra Paul Serusier ile birçok çağdaş ressamın ileri sürdükleri, ve "çizgi psi*kolojisi" olarak vasıflandırabileceğimiz temelleri şöy*le özetleyebiliriz.

    Tam durgunluk, hareketsizlik etkisi yatay ve di*keylerin doksan derecelik açılar meydana getirmesi*ne bağlıdır. Deniz çizgisinin bittiği yer, ufuk çizgisi, yatay çizginin sembolüdür.

    Toprağı da yatay çizgisinin bir sembolü olarak ele alabilir ve "çizgi psikolojisi"ni bu sembol üstüne kurabiliriz.

    Şöyle ki:
    Toprak üstünden yukarıya, göğe doğru yükselen çizgiler, hayat, canlılık, varlık duygusunu uyandı*rır.

    Aksine, toprak üstünden aşağıya, toprak içleri*ne doğru düşen çizgiler bitkinlik, cansızlık, ölümlü*lük duygusunu uyandırır.

    Yandaki krokiyi dikkatle incelersek, bu kura*mın doğruluğunu çabucak fark ederiz. Yukarıya doğru yönelişte hayat, canlılık, varlık, aşağıya doğru düşüşte ölüm, bitim anlamı hemen göze çarpar.
    Burada da, tabiat gösterileri ile soyut çizgiler arasında sıkı bir bağ kurmamız mümkün.

    Dirilik, canlılık, hayat, toprak üstünden yukarı fışkırır. Filiz toprak üstünden göğe yönelmek ister. Kişi, sevincini belirtmek için kollarını havaya kaldı*rır, bitkinliğini, cansızlığını ifade için de yere, top*rağa doğru indirir. Genç ağacın yaprakları yukarı*ya doğrudur, dökülen, bir mevsim için de olsa, sonbaharda ölen ağaç yapraklarını toprağa verir. Salkımsöğüdün uyandırdığı melânkoli duygusu, dalları*nın aşağıya doğru düşüşündedir.

    Yukarıya yönelen çizgilerin canlılık, mutluluk, hayat, aşağıya doğru inenlerin keder, ikisinin orta*mı olan yatay çizgilerin durgunluk etkisi uyandır*dığı kuramı şu üç figürün incelenmesinden belli oluyor. Seurat'da çok önce, on dokuzuncu yüzyıl ortala*rında, Fransız Humbert de Superville, çizgilerin mor*folojisini kurmuş, bu üç figürü tertiplemişti. Charles Blanc, "Çizgi Sanatlarının Grameri" adlı kitabında, 1860 yılında Humbert de Superville'in vardığı sonuç*ları açıklamıştı. Bunlar, sonraları Georges Seurat ve Kübistler tarafından ele alındı, bugünkü kesin pren*sipler böylece kurulmuş oldu.

    Renklerin insan huyu, ruh durumu üstünde ne kadar etkili oldukları öteden beri bilinen bir gerçek. Örneğin, kırmızı renk çok hareketli, dinamiktir. Kır*mızı rengin egemen olduğu bir yerde, kişinin huzur*lu çalışması imkânsızdır. Buna karşılık mavinin, tirşe yeşilinin, kanarya sarısının sükûnet, mutluluk ver*diği bilinir.

    Atölye, fabrika, okul gibi yerlerde du*varlar böyle sükûn verici renklere boyanır. Renkle*rin kişi huyu, ruh durumu üstündeki bu özelliği öteden beri incelemelere konu olmuştu, ama çizgilerin de eşit etkilerle kişi tepkilerini başka başka yönlere götürdüğü pek bilinmemişti. Biz burada çizgilerin resim planındaki önemli rollerini taslak halinde ince*lemek istedik.


    Alıntı
     

Bu Sayfayı Paylaş