Shay günlüğü

'Kuflu Geyik' forumunda bermer tarafından 23 Şub 2013 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. bermer

    bermer Well-Known Member

    Ne yapardınız?...

    Kararı siz verin. Komik bir cümle beklemeyin, Çünkü yok.

    Yine de okuyun. Sorum şu: Aynı kararı siz verir miydiniz?

    Okuma ve öğrenme zorluğu çeken çocuklara özel eğitim veren bir okul için bağış toplama yemeğinde, çocuklardan birisinin babası katılımcılar tarafından asla unutulmayacak bir konuşma yaptı.

    Okula kendini adamış öğretmenleri kutladıktan sonra şöyle bir soru sordu: 'Dışardaki etkenler tarafından etkilenmedikçe doğa herşeyi mükemmel bir şekil ve sırada yapıyor. Ama yine de oğlum Shay, diğer çocukların öğrendikleri gibi öğrenemiyor. Diğer çocukların anlayabildikleri gibi anlayamıyor. Oğlumda doğal olması gereken şeyler nerede?'

    Bu soru karşısında dinleyiciler sessiz kaldılar.

    Baba devam etti. 'Ben inanıyorum ki, dünyaya fiziksel ve zeka engelli Shay gibi bir çocuk geldiğinde, gerçek insan doğası kendini gösterme fırsatını buluyor ve bu da insanların o çocuğa davranış şekillerinde kendini gösteriyor.'

    Ve sonra aşağıdaki hikayeyi anlatmaya başladı:

    Shay ve babası bir gün parkta Shayin tanıdığı birkaç çocuğun baseball oynadıklarını gördüler.

    Shay sordu, 'Acaba oynamama izin verirler mi?'

    Shay'in babası çoğu çocuğun Shay gibi bir çocuğun takımlarında oynamasını istemeyeceklerini ama aynı zamanda eğer oğluna izin verirlerse oğlunun o çok ihtiyacını duyduğu, engellerine rağmen başkaları tarafından kabul edilmenin özgüveni ve sahiplenme duygusunu vereceğini de biliyordu.

    Shay'in babası çocuklardan birinin yanına yaklaştı ve (fazla birşey beklemeyerek) Shay in oynayıp oynayamayacağını sordu. Çocuk şöyle danışabileceği birilerine baktı ve sonra 'Şu anda 6 sayı gerideyiz ve oyun sekizinci turunda. Herhalde takıma girebilir ben de onu dokuzuncu turda vurucu olarak sokmaya çalışırım' dedi.

    Shay büyük bir gayretle takımın yanına gitti ve yüzünde kocaman bir gülümseme ile takım t-shirtini giydi. Babası gözünde yaş, kalbi sıcak duygularla dolu onu izledi. Çocuklar oğlunun kabul edilmesinden dolayı babanın mutluluğunu gördüler. Sekizinci turun sonunda Shay'in takımı birkaç puan kazandı ama hala 3 sayı gerideydi. Dokuzuncu turun başında Shay eldiveni eline geçirdi ve sağ açık sahaya çıktı. Ona doğru hiç top isabet etmemesine rağmen oyunda olmaktan son derece mutluydu ve babasının ona tribünlerden el salladığını gördüğünde yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.

    Dokuzuncu turun sonunda Shay'in takımı yine puan kazandı. Şimdi bütün kaleler doluydu, oyunu kazanma şansı ortaya çıkmıştı ve topa vurma sırası Shay'e gelmişti.

    Bu noktada Shay'in vurucu olmasına izin vererek oyunu kaybetme riskini mi almalıydılar? Şaşırtıcı bir hamleyle Shay'e sopayı verdiler. Herkes topa isabet ettirme şansının sıfır olduğunu biliyorlardı çünkü bırakın topa vurmayı Shay sopayı bile elinde tutmasını bilmiyordu.

    Ama Shay sahaya çıktığında top atıcı, diğer takımın kazanma şanslarını bir kenara bırakarak Shay'e bu fırsatı tanıdıklarını görünce birkaç adım öne giderek yumuşak bir şekilde topu Shay'e doğru fırlattı. İlk topa Shay zorlukla sopayı savurdu ama ıskaladı. Atıcı tekrar birkaç adım öne doğru geldi ve topu yine yumuşak bir şekilde Shay'e doğru attı. Shay sopayı savurdu ve hafifçe topa dokunarak yere atıcıya doğru vurdu.

    Oyun şimdi bitecekti. Atıcı topu yerden aldı ve ilk kaledeki adamına kolaylıkla atabilecek ve Shay'i sobeleyerek oyunu bitirebilecekti.

    Ama atıcı topu aldı ve ilk kaledeki adamının başının üzerinden diğer takım arkadaşlarının erişemeyeceği yere fırlattı.

    Tribünlerdeki herkes ve iki takımda bağırmaya başladılar, 'Shay, ilk kaleye koş, ilk kaleye koş!' Shay hayatında hiç bu kadar uzağa koşmamıştı ama ilk kaleye gidebildi. Şaskınlıktan büyümüş gözleriyle yere çöktü.

    Herkes bağırmaya devam etti, 'İkinci kaleye koş, ikinci kaleye koş' Nefes nefese Shay zorlukla ikinci kaleye koşabildi. Shay ikinci kaleye geldiği sırada açık sahada diğer takımdan biri topu almıştı ... takımın en küçüğü olan bu çocuk kahraman olma şansını elinde tutuyordu. Topu ikinci kaledeki adamına atabilirdi ama top atıcısının niyetini anladığından o da kasıtlı olarak topu üçüncü kaledeki arkadaşının başının üzerinden attı.

    Herkes bağırıyordu, 'Shay, Shay, Shay, bütün yolu koş Shay'

    Karşı takımdan birinin yardım ederek onu üçüncü kaleye doğru döndürmesiyle Shay üçüncü kaleye koşabildi, 'Üçüncüye koş! Shay, üçüncüye koş!'

    Shay üçüncüye gelirken diğer takımdakı çocuklar ve seyirciler ayağa kalkmışlardı ve bağırıyorlardı, 'Shay, hepsini koş! Hepsini koş!' Shay hepsini koştu ve oyunu takımı için kazanan bir kahraman olarak herkes tarafından alkışlandı.

    'O gün', dedi babası, gözlerinden yaşlar aşağıya doğru süzülerek, 'iki takımdaki çocuklar da dünyaya bir parça sevgi ve insanlık getirmeyi başardılar'.

    Shay bir sonraki yaza yetişemedi. O kış öldü. Bir kahraman olduğunu ve babasını mutlu ettiğini ve eve geldiğinde annesinin de gözyaşları içinde onu kucakladığını asla unutmadı.

    Son NOKTA: E-mail ile hiç düşünmeden binlerce fıkra yolluyoruz, ama hayattaki seçimler konusunda mesaj olduğunda insanlar tereddüt ediyorlar.

    Bunu size yollayan kişi hepimizin bir farklılık yaratabileceğimiz inancını taşıyor. Hepimizin her gün binlerce fırsatı olabiliyor 'doğal olan şeyleri' gerçekleştirmek için.

    Bilgin bir adam bir zamanlar demişki: Her toplum, kendilerinden daha az şanslı olanlara nasıl davrandığıyla değerlendirilir.

    Şimdi iki seçeneğiniz var:
    1. Delete (Sil)
    2. Forward (İlet)

    Gününüz bir Shay günü olsun!

    Bermer'in Notu: Bu mailime gelen yazıyı olduğu gibi paylaşmak istedim. Doğruluğunu hiç test etmedim, belki kurgu bir hikaye belki gerçek.. Ama beni etkilediği ve gözümden yaş gelmesine neden olduğunu belirtmeliyim...

    Bu duygulara yabancı değilim... Özürlü ve engelli kardeşin varsa toplum içinde çıplakmışsın gibi dikkat çekersin... İnsanlar sana ve yanındakine bulaşıcı hastalık varmış da değerse geçecekmiş gibi yaklaşırlar, dokunmadan geçmeye, göz göze gelmeye çalışırlar. Oraya ait değilmiş hissiyatı ile yaklaşırlar.

    Bir de yanındaki engellinin sağır olduğunu sanarak konuşurlar ki... "Sonradan mı oldu, anne baban akraba mı? ne yiyip içiyor, görüyor mu, ameliyat olsa geçer mi, ne kadar aklı var, kim bakıyor" bilumum saçma sapan soru..

    En kötüsü de bu konuşmaları duyan kardeşin, " Abla ben hasta mıyım ?" diye soru sorup boğazına düğümü oturtması, cevap verebilecek gücü bulup dikkatini dağıtmak için aklından bin tane cevap gelmesi ve bunları elekten geçirip onu mutlu edecek en iyi cevabı vermeye çalışmak olur.

    Zamanla insanların içine çıkmak istemez, kendi küçük dünyasında mutludur, Orada, onu ne yargılayan, ne de inceleyerek de yok saymayı marifet sayan insanlardan uzakta... Farklıdır... Özeldir...

    Özel kalacaktır hem bir annenin yüreğinde, hem de bir ablanın içinde...

    Hayat zaten zor, bir de zorlaştıran düşüncesizler olmasa...
     
  2. alkane

    alkane Well-Known Member

    Ah bermerya gözlerim doldu:':)':)'(
     

Bu Sayfayı Paylaş