SHOULD 1- An escapable obligation or a duty: Zorunluluklarda - You should do your homework in time. - Ev ödevini zamanında yapmalısın. 2- Strong possibility, a logical deduction for present or future: olması muhtemel olaylarda - She has attended an English course. She should be good at English now. - İngilizce kursuna devam etti. şimdi İngilizcesinin iyi olması gerekir. 3- An action that will be of advantage to the doer: yaparsan senin için iyi olur - She should take some notes during the lesson. - Derste bazı notlar almalısın/not alman iyi olur. 4- In questions with I and We asking for agreement or advice: ricalarda - It is very hot. Should I open the windows? - Hava çok sıcak.pencereleri açayım mı? 5- Expresses an unfulfilled expectation or obligation with yapmalıydı fakat yapmadı ,past tense should have + past participle: - He should have come to the meeting. (But he didnt) - Toplantıya gelmesi gerekirdi/gelmeliydi. ( Fakat gelmedi ) - You shouldnt have believed him. (But you believed) - Ona inanmamalıydın. (Fakat inandın) 6- Description: Should + see-hear-taste: hoşuna gidecek yapmalısın - You should see his eyes. They are your favorite color. - Onun gözlerine bakmalısın. Senin en sevdiğin göz rengi. - You should see their wedding rings. They are beautiful. - Onların nikâh yüzüklerine bakmalısın. Çok güzeller. OUGHT TO 1- Obligation, duty, and advice (Mecburiyet, yükümlülük ve nasihat): - You ought to eat less if you want to keep fit. - Formunu korumak istiyorsan daha az yemelisin. - You oughtnt to eat so much if you want to keep fit. - Formunu korumak istiyorsan fazla yememelisin. - Your marks are poor, you ought to study harder. - Notların zayıf, daha sıkı çalışmalısın/çalışsan iyi olur. 2- Probability or possibility (Olasılık): - He got a good mark in the exam. He ought to be happy. - Sınavda iyi not aldı.Mutlu olmalı/herhalde mutludur. 3- Expresses a duty which hasnt been done or fulfilled expectation with ought to have + past participle (Yapılması gereken fakat yapılmayan bir yükümlülük) - Your marks are very poor. You ought to have studied harder. - Notların çok zayıf, daha çok çalışmalıydın/daha çok çalışman gerekirdi (ama çalışmamışsın.) - You oughtnt to have neglected your lessons. - Derslerini ihmal etmemeliydin. Örneklerde görüldüğü gibi ought to have + past participle geçmişle ilgili bir ödevin yapılmadığını; olumsuz şekliyle de yapılan hatayı belirtilir.