Aldığımız kararları gerçekleştirebilmemiz için birinci koşul, kendimize güvenmemiz. İşte bunu kanıtlayan bir örnek: Yapılan bir araştırmada, rast gele 10 öğrenci seçilmiş ve öğretmenlere bu 10 öğrencinin üstün zekalı olduğu söylenmiş. Yıl sonunda bu 10 öğrencinin diğerlerinden daha başarılı olduğu görülmüş. Bunun sebebi, öğretmenlerin o öğrencilere farklı gözle baktıkları için onlara daha fazla ilgi göstermeleri, onlarla daha sık göz teması kurmaları ve onları motive etmeleri. Öğrencide ben iyiyim duygusu yaratıldığı zaman gerçekten de iyi oluyor. Bu yüzden insanların önce kendilerine inanmaları gerekiyor diyor Mete Gür. Sakın ters paranoyak olma Paranoyası olan insanlar, takip ediliyor muyum diye sürekli arkalarına bakarlar. Ters paranoyası olan insanlar ise, sürekli takip edecek birini ararlar diyor ve kendi kendine karar alamayan insanların, sürekli kendilerine yol çizecek birilerini aradıklarını, sorumluluk almaktan kaçtıklarını söylüyor Mete Gür. Bunun sebebini ise yetiştirilme tarzına bağlıyor. Yani, eğer bir çocuğun alması gereken kararları onun yerine anne babası alıyorsa, bu çocuk ileriki yaşamında karar almaktan korkar hale geliyor, bu yüzden kararlarını başkalarına verdirmeye çalışıyor. Bunu aşmak için en gerekli olan şey ise, yaptığımız hatalarla yüzleşebilmek. Başarısızlıklarınla barış Başarısız olmak, aslında sanıldığı kadar korkunç bir durum değil. Çünkü başarısızlık olmasa, başarı da olmazdı. Yani, üstesinden gelemediğimiz şeyleri unutmaya çalışmak yerine, onlardan ders çıkarmak gerek. Her başarısızlık, bize başarıya nasıl ulaşılacağını gösteren bir işaret. Zayıf noktalarının farkına var Zayıf noktalarınızı kabul etmezseniz, hiçbir zaman başarılı olamazsınız diyor Mete Gür. Bu yüzden kendimize karşı dürüst olmalı, zayıf noktalarımızı saklamak yerine, onları yenmeye çalışmalıyız. Bu şekilde başarı için ilk adımı atmış oluyoruz zaten! Pozitif ve gerçekçi ol Hedefler belirleyip kararlar alırken, bazen gerçekçi olamıyoruz. Gerçekçi kararlar alabilmek için, işte Mete Gürün önerileri: Diyelim ki doktor olmak isteyen bir genç sınava birkaç kez girmesine rağmen tıp fakültesini kazanamıyor. Bu durumda tek bir hedefe saplanmamak gerekli. O öğrenci tıp fakültesini kazanana kadar belki de başka bir fakülteye gidip bu okulu bitirebilirdi. Böyle durumlarda alternatif hedefleri de değerlendirmek gerekiyor. Bu kişi o hedefi hangi sebepten dolayı saptadığını gözden geçirmeli. Örneğin, gerçekten kendisi doktor olmak mı istiyor, yoksa sadece ailesi istiyor diye mi o hedefi seçti? O hedefe ulaştığı zaman belli bir kazanç ve statüye sahip olacağını mı düşünüyor? Bunları gözden geçirip iyi analiz etmeli. Gerçekten istiyor musun Körü körüne hedefler belirlemek ve bu hedeflere saplanıp kalmak pek doğru bir davranış değil. Sırf yapmış olmak için hedef belirleyen insanlar var. O veya bu şekilde hedeflerine ulaştıkları zaman da, aa, bu muydu diyerek hayal kırıklığına uğrayabiliyorlar haliyle. Geleceğe yönelik hedefler belirlerken iyi düşünmek gerekli diyor Mete Bey. S.K.T geçmiş bilgilere takılma Bilgi güçtür, ama her zaman değil. S.K.T, yani son kullanma tarihi" geçmiş bilgileri kullanarak karar vermeye çalışmak, bozuk yumurtayla yemek yapmaya benzer. Bu yüzden, karar verirken kullanılan bilgilerin güncelliğini gözden geçirmen gerek. Örneğin küçükken eli kesildiği için kan görmekten korktuğunu düşünen biri kendine şu soruyu sormalı: Tamam, küçükken başıma böyle bir şey gelmişti. Ama şu anda da kan görsem korkar mıyım? Kararlarını değiştirmekten korkma Kalıplaşmış düşüncelere takılıp kalmak, bazen hayatımızı olumsuz yönde etkiler. Örneğin seçtiğimiz meslek bizi mutlu etmiyor mu? Öyleyse yeni bir karar alabilir ve kendimize yeni bir yol çizebiliriz. Dünya artık insanlara birden fazla kariyer yapma şansı tanıyor. Biz de kendimize bu şansı tanımalı ve kararlarımızda esnek olabilmeliyiz! Sünger moduna geçme! Karar verme aşamasında bazen öyle bir moda bürünürüz ki, kafamız bir sünger gibi, ne gelirse içine alır; her söylenen fikirden etkileniriz. Ve en çok da, bize en son ne söylendiyse onun etkisinde kalırız diyor Mete Bey. Kararlarımızı alırken başkalarına danışmamız elbette yanlış bir davranış değil, ama her söylenenden etkilenmek, hiç de doğru değil. İşte, bu yüzden sünger moduna geçmemek, bunun yerine altın arayıcısı gibi olmak gerek. Nasıl ki altın arayıcıları kepçelerini toprağa daldırıyor, sonra da kepçedeki çamur ve kayaları ayıklayıp altını alıyorsa, biz de kararlarımızı alırken böyle davranmalı, bize söylenenleri filtre etmeliyiz. Sonuçlarla kişilik arasında ilişki kurma Başarısız olmamız, hiçbir zaman değersiz bir insan olduğumuz anlamına gelmez! Mete Bey, bunun özellikle üniversite sınavı sürecinde önemli bir düşünce olduğunu söylüyor ve ekliyor: Sınava girecek öğrenciler, ailelerinin ve arkadaşlarının onları sevmeleri ile sınav arasında ilişki kurmaya başlıyorlar. Ben sınavda başarısız olursam, o zaman kabul görmem, dışlanırım, yeteri kadar sevilmem gibi olumsuz düşüncelerle kafamızı karıştırmaya hiç gerek yok. Bu, sınav kaygısını daha çok artırır. O öğrenci aslında sınavdan başarısız olmaktan değil de, sevilmemekten korkar hale gelir. Bu korku da, sınav başarısını ve yaratıcı düşünceyi yok eder. Burçin Öztınaz