Stres Ve İman İliskisi

Discussion in 'Din ve İslam' started by sha., Dec 18, 2009.

Tags:
  1. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    'Az' konuşan fakat 'öz' konuşan büyükler vardır. Babam da bunlardan
    tres Ve İman İliskisi biridir. Çok sık bir arada olamadığımız için benim için bu 'öz'
    konuşmalar daha kısa olur. Birkaç yıl önce öyle bir laf söyledi ki
    sustum kaldım. Uzun süre kafamın içinde dolandı söylediği cümle.
    'Strese girenin imanından şüphe ederim!' demişti babam.
    Stresle ilgili kitaplar okuyan, zaman zaman 'stresle mücadele'
    konusunda seminerler veren biri olarak, cümleyi çok ağır bulmuş olsam
    bile, kafamın içinde cümle dönüp durdu uzun zaman. Yaşadığımız
    yüzyılın en önemli problemlerinden biri olan stres hakkında bu kadar
    kesin ve keskin bir ifade duymamıştım.
    Geçen yıl memlekette bir arkadaşla otururken hayatın sıkıntıları ve
    zorlukları konuşulmaya başlanınca bende kendisine stres ve stresle
    mücadele hakkında bildiklerimi anlatmaya başladım. Arkadaşım da
    benimle birikimlerini paylaşıyordu. Bir ara babamın söylediği 'Strese
    girenin imanından şüphe ederim!' lafını attım ortaya. Arkadaşım 'doğru
    bir cümle' dedi. 'Hatta bir insan stres yüzünden hasta olursa Allah o
    insana bunun hesabını bile sorar' dedi.

    * * * * * * * * *

    Stres, halkın bildiği ve kullandığı anlamıyla, sıkıntıları kafaya
    takmak demektir. Sıkıntılar insanı mutsuz ediyor. Mutsuzluk insanı
    hasta ediyor.
    Kimisi hastalıklarla mücadele etmekten yoruluyor. Mutsuz ve hasta oluyor.
    Kimisi ailesiyle problemler yaşamaktan bunalıyor.
    Kimisi çocuklarıyla baş edememenin sıkıntısını yaşıyor.
    Kimisi maddi sıkıntılarla boğuşuyor.
    Kimisi çevresindekilerin kendisini anlamadığından dert yanıyor.
    Kimisi bir sevdiğini toprağa verince hayata küsüyor.
    Hayatta insanı strese sokan o kadar çok şey var ki. Herkes kendisine
    dert edecek bir sıkıntı bulabilir.
    Stresle iman arasında bir bağlantı var mı dersiniz?
    Sıkıntılarla dolu bir hayat denilince benim aklıma hep Peygamberler
    geliyor. Allah Peygamberlerin kıssalarını ayrıntılarıyla bize niçin
    aktarıyor dersiniz? Okuyup, ibret almamız için değil mi?
    Peygamberlerin hayatlarından yola çıkarak bazı sorular sormak istiyorum.
    Hz. Eyyüb'ü hastalıkla imtihan eden Allah, bizi de aynı imtihana tabi
    tutma hakkına sahip değil mi?
    Hastalığı kafaya takıp bunalıma giren insan 'Allah'ım beni niçin
    hastalıkla imtihan ediyorsunuz ki?' demiş olmuyor mu?
    Hz. Nuh'u oğluyla imtihan eden Allah, sizi evlatlarınızla imtihan edemez mi?
    Hz.İbrahim'i babasıyla imtihan eden Allah, sizi öz babanızla imtihan edemez mi?
    Hz. Lut'u eşiyle imtihan eden Allah'a, 'Beni niçin eşimle imtihan
    ediyorsun ki?' deme hakkına sahip olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?
    Hz. Yusuf'u kardeşiyle imtihan eden Allah, belki sizi de
    kardeşlerinizle imtihan ediyordur!
    Tüm peygamberlerin hayatları sıkıntı (imtihan) dolu olduğuna göre,
    bizim hayatımızda da bazı sıkıntıların olması hayatın bir parçası
    değil mi?
    Anne veya babasını kaybedince bunalıma giren bir insan Allah'a 'Benim
    annemi / babamı niye alıyorsun ki?' deme hakkına sahip olduğunu mu
    sanıyor?
    'En büyük acı evlat acısıdır!' denir. Bu acıyı yaşayan anne babalar
    'Allah kimseye yaşatmasın!' derler.
    Alemlere rahmet olarak yaratılan Hz. Muhammed Mustafa'ya bile torpil
    yapmayan Yaratıcının, bize torpil yapmasını beklemeye hakkımızın
    olmadığını hiç düşündünüz mü? Beş defa evlat acısıyla imtihan edilmiş
    bir Peygamberin ümmeti olduğumuzu bilmek zorundayız.
    'Kardeşim onlar Peygamber, biz insanız' diye kimse itiraz etmesin.
    Peygamberler de bizler gibi üzülen, ağlayan, Allah'a sığınan
    insanlardı. Allah tarafından özel seçilmiş oldukları gerçeği 'insanı'
    acılara tepkisiz kalacakları anlamına gelmez. Bize düşen hayatı doğru
    anlamaktır. Unutmamalıyız ki, Peygamberlerine torpil yapmayan Allah,
    bize de torpil yapmaz.

    * * * * * * * *

    Stres ile iman arasında ki ilişki kafamın içinde uzun zamandır
    dolanıyordu. Bir okuyucum bana öyle bir söz gönderdi ki, o sözü
    okuyunca kafamın içinde dolanan cümleler köşe yazısına dönüştü. Bu
    yazıyı da o güzel sözle bitirmek istiyorum.
    Çok sıkıldığınız zaman bu cümleyi hatırlayın. Hatta bana kalsa pano
    haline getirilip ev veya işyerinin duvarlarına asılması gereken bir
    söz.
    Bir gün dünyaya ait büyük bir derdin olursa Rabbine dönüp, 'Benim
    büyük bir derdim var!' deme, derdine dönüp 'benim büyük bir Rabbim
    var!' de.

    Alıntı
     

Share This Page