Öz Eski Yunan filozoflarindan Yeniçaga hatta 20. yüzyil filozoflarina degin tartisilan töz (substans) problemi filozoflar tarafindan degisik betimlerle dile getirilerek degerlendirilmistir. Kimi filozoflar tözle tekleri kimileri çoku dile getirmislerkimileriyse tözle yaratici ama yaratilmayani anlamislardir. Bu yazida felsefe tarihindeki savlar ve çagdas yorumlar incelenecektir. Genel Olarak Töz Kavrami Felsefe tarihi boyunca filozoflar töz hakkinda degisik düsünceler ileri sürmüslerdir. Kimileri için töz tek yapi yahut güçtür. Örnegi Herakleitosda Ates yanmak ve sönmek suretiyle degismeyi ve seyleri meydana getirmektedir. O her ne kadar Atesi töz olarak kavramlastirmadiysa da içerik açisindan tözü Atestir. Kimileri de daha çok sayida töz kabul eder. Anaksagoras tözlerin çokluguna inanirdi (Nietzsche 1985:77). Farkli kaynaklarda töz sözcügünün anlamlarina söyle bir göz atilirsa; Historisches Wörterbuch der Philosophiede (Tarihsel Felsefe Sözlügü) (1998:495) tözYunancasi ousia hypostasis Latincesi; substantia veya essentia olarak verilmektedir. Ancak söz konusu yapitta sözcügün Latincesinin yapayligi dile getirilmektedir. Akarsu su tanimlari vermektedir; töz sözcügünün Yunancasinin hypostasis hypokeimenonLatincesi substantiadir genel anlami altta bulunan degisen durumlar ve niteliklere karsi kalici olan bir baska seyde degil kendi kendisiyle kendi kendisinde varolanöznede degil kendisinde varolan. Bagimsizca kendi içinde varolan ya da Spinozanin deyisiyle varolusu için baska bir seye gereksinim duymayan sey olarak dile getirilmektedir. Tözün baglasik kavrami ilinektir (Akarsu 1994:177). Dünyanin kendisinden geldigi sey anlamina gelen (Ajdukiewicz 1994:102) töz kisaca kendisine bir seyin yüklenebilecegi ancak kendisinin baska bir seye yüklenemeyecegi sey olarak anlasilabilir. Doganin dünyanin yapisi hakkinda metafiziksel arastirmalardan kaynaklanan bir problem de töz ve yapisinin ne olduguna iliskin kavrayis olarak belirlenmektedir. Dogada hangi töz türlerinin oldugu sorusuna verilen yanitlar ayni zamanda farkli bakis açilarina da isaret etmektedir. Bu bakis açilari Ajdukiewicz tarafindan düalist materyalist tinselci ve özdesçi kuramlar olarak siniflandirilmaktadir (Ajdukiewicz 1994:103). Ousia substans öz ve essentia yaninda töze cevher de denmektedir. Monizm (monos=bir) düalizmin tek bir töz kabul eden elestiricilerine verilen addir. Monizmin esas olarak iki türü: Yalnizca maddesel tözlerin varolduklarini tinsel tözlerin maddesel tözün türevi olduklarini (farkli kavrayislara sahip [mekanik maddecilik diyalektik maddecilik vb. gibi yaklasimlar] maddecilik görüsleri olmakla birlikte) ileri süren maddeci monizm ve dünyada yalnizca tinsel tözlerin varolduklarini ileri süren tinselci monizm vardir. Tinselci monizm de maddecilik gibi degisik görüslerle ortaya çikar. Baslicalari: Maddi varligin büsbütün tinsel dünyanin kurgusu (konstruksiyonu) oldugunu ileri süren öznel idealizm ve hem maddi hem de zihinsel evrenin tümüyle mantiksal varliklar dünyasina iliskin oldugunu ileri süren nesnel idealizm; Spinozanin ruh-beden özdesligine dayanan monist kurami. Bu yazida töz problemini farkli sekillerde dile getiren filozoflarin düsünceleri topluca gözden geçirilerek bir ana bakisa ulasilmaya çalisilacaktir. Tözle baglantili olarak nedenin dört anlamindan söz eden Aristoteles (1993:983a 25)her seyden önce cisimlerin varoldugunu yani gerçek tözlerin cisimler oldugunu ileri sürmektedir. Bir anlamda nedenden formel (ousia) tözü1 yani özü2 anlariz demektedir. Aristoteles (1993:988a 20-35) kendinden önceki filozoflarinnedenlerden birini sezdiklerini bunun maddi neden olarak betimlenebilecegini -Örnegin Platona göre o Büyük ve Küçük olan (Büyük ve Küçük olan o halde bir cisim-disi maddedir [hyle asomatos]) Italya okulu için Belirsiz olan Empedokles için Ates Toprak Su ve Hava Anaksagoras için benzer parçalardan meydana gelen sonsuz seylerdir. O halde bütün bu filozoflar bu tür bir nedeni (yani maddi nedeni) sezmislerdir... Ancak bazilari örnegin Dostluk ve Nefreti veya Akli ilke olarak kabul edenler hareketin kaynagini zikretmislerdir- göstermektedir. Tözle ilinek arasindaki ayrim bir örnekle açiklanir; beyazlik insanin bir ilinegidir çünkü insan beyazdir. Ancak beyazlik insanin özü degildir ne var ki eger her seyin ilinek oldugu söylenirseilineklerin bir ilk öznesi olmayacaktir (yani en yüksek dayanak olan töz [to ekshatonhypokeimenon]) çünkü ilinek daima bir öznenin yüklemini ifade eder (1993:1007a 30). Aristoteles (1993:1017b 10-30) töz (ousia) sözcügüyle ilgili olarak Toprak Ates Su ve bütün benzer seyler gibi basit cisimler; genel olarak cisimler ve hayvanlarda tanrisal varliklar gibi onlardan meydana gelen seyler nihayet bu cisimlerin kisimlari anlamina gelir. Bütün bunlarin töz diye adlandirilmalarinin nedeni onlarin bir öznenin yüklemi olmamalari degil tersine her seyin kendilerinin yüklemleri olmasidir. Bir baska anlamd a ruhun hayvanin varliginin nedeni oldugu gibi dogalari bir öznenin yüklemi olmama anlamina gelen seylerin varliginin içkin nedeni olan her sey de tözdür. ... O halde tözün iki anlami vardir: A) Töz bir yandan en son dayanak baska hiçbir seyin yüklemi haline getirilemeyendir. B) Töz öte yandan özü bakimindan ele alinan birey olarak (maddeden) ayrilabilen seydir yani her varligin sekli veya formudur demektedir. Varligin ilk kategorisinin töz (ousia) oldugunu varligin incelenmesinin öncelikle tözün incelenmesi oldugunu ileri süren Aristoteles (1993:1028a 10-35a) asil anlamda varligin yani herhangi bir anlamda varligin degil ilk anlamda varligin töz olabilecegini vurgulamaktadir. Varligin ne oldugu sorunu ona göre tözün ne oldugu sorunudur ve diger kategorilerin bagimsizca varolamamalarina karsin töz bagimsiz olarak var olabilir. Tözün tanim bakimindan da ilk oldugunu varligin dogasina iliskin oldugunu göstermektedir. Aristoteles (1993:1028b 35 / 1029a 5-35) tözün (ousia) hiç olmazsa dört ana anlamda kullanildigini gerek öz gerek tümel gerek cins ve nihayet gerekse öznenin her varligin tözü oldugu düsünülür demektedir. Aristoteles (1993:1036b 25-30) Metafizigin Z kitabinin ilerki bölümlerinde töz (ousia) tanimina maddi kisimlar anlaminda ele alinan kisimlarin giremeyecegini belirtmektedir. Birden fazla varliga ait olan tümellerin (1993:1038b 5-15) ortak olan sey olmalari nedeniyle töz olamayacagi ileri sürülmektedir. Çünkü ona göre bireyin tözü ona has olan ve bir baskasina ait olmayan tözdür. Töz bir öznenin yüklemi olmayan sey anlamina gelirken tümel her zaman bir öznenin yüklemidir. Ayni sekilde Idealarin da töz olmadiklarini (1993:1039a 25-30 / 1039b 5-30) tözün form oldugunu (1993:1041a 5-10) ileri sürmektedir. Ousia töze isaret etmektedir. Ancak Ilk temel kategoridir töz (ousia). Daha sonralari buna altta bulunan ve ilineklerin tasiyicisi anlaminda substanz da -sub/stare: altta olmak tasimak; isim olarak substratum- denmistir. Aristoteleste bu kavram bazen maddi bazen formel ya da öz veya nitelik anlamlarinda somut madde ve bilesigi (sinonim) olarak kullanilmaktadir. Önermede tözü özne temsil etmekte yüklemse töz durumundaki özneyi ilineksel yoldan tamamlamaktadir (Diemer/Patzig 1990:20). Töz degismeye karsi degismez kalan seydir ama degisme ve gelismeyi olanakli kilandir. O tüm görünüslerin sebebi olarak içsel bir seydir ve her seyi belirleyendir tüm çokluk degisme ve görünüs karsisinda bir-olandir. Onun için töz bilgide dogruluk (hakikat)sebebi tüm ahlaksal eylemle rin deger sebebi ve her seyin ilkesidir. Tözün birligi iki temel ögeden form ve maddeden olusmaktadir. Bu mitolojik kökenli bir modeldir. Yasli Platondan geçerekbu ögreti giderek form-madde ögretisine dönüsmektedir (Diemer/Patzig 1990:111-112). Ousianin felsefe tarihinde töz kavramina dönüserek anlam daralmasi ya da farklilasmasina ugradigi görülmektedir. Ikisi sonlu ancak yok olmayan -madde ve ölümsüz ruh- ve digeri sonsuz (Tanri) olan üç tözden (substansdan) söz eden Descartes bir cevher ya bir cisim ya bir cisimli varlik ya da gerçekte ikisini de barindiran Tanridir ya da cismi de içeren asil bir yaratiktir demektedir. Bu tözlerden cisimsel olani organlardan kurulu digeri ise saftir. Beden (madde) bölünebilir bir yapiya sahip olmasi nedeniyle saf degil ve maddesel oldugu için kaybolabilir. Bu kaybolma yok olma anlamina gelmemektedir. Cisim de önemli bir tözdür. Ancak ruh ile sonsuz ve mutlak form ile karsilastirincaruh ile sonsuz tözün araçlarindan baska sey degil gibi görünmektedir. Madde ile ruh karsitliklarina karsin birlikteler çünkü ona göre devinimini ancak beden araciligi ile (yemek yürümek duymak eylemek vb.) gerçeklestirebilmektedir. Insan düsüncesi ya da ruhu (Descartes ruh ve düsünceyi ayni anlamda yani birbirine özdes olarak kullanmaktadir) dogasi geregi ölmezdir. Ruhun bilinmesi diger seyleri bilmekten daha kolaydir. Düsünme anlayis akilli olma ya da varolan bir sey ruhun sifatlari olarak ele alinmaktadir. Ruhun duymasi beden yoluyla olmaktadir. Objektif olmak düsüncede varolmaktir. Ruhun özü düsünmektir. Her ne kadar bende cevher fikri varsa da bu fikrin bana sonsuz bir cevher tarafindan konmus olmasi gerekir. Maddeyle ilgili olarak Descartesbizden disarida bizde duyulur seylerin fikirlerini meydana getiren bir cevher (töz) oldugunu ileri sürer. Bu cevher maddedir. Buradan çikacak sonuç: yani madde vardir. Vücudun herhangi bir uzvunun (kol bacak) bedenden ayrilmasiyla ruhtan bir sey ayrilmayacagini belirtmektedir. Düsünüyorum öyleyse varim (1984:33) önermesiDescartes felsefesinde düsünmenin belirleyiciligini en açik bir sekilde dile getirmektedir. Ona göre düsünmenin belirleyiciligi su sekilde dile getirilebilir: Sonra ne oldugumu dikkatle inceledim ve hiçbir bedenim olmadigini içinde bulundugum ne bir dünya ne de bir yer olmadigini farz edebildigim halde bu yüzden kendimin var olmadigimi farz edemedigimi; tersine sirf baska seylerin dogrulugundan süphe etmeyi düsünmemden kendimin var oldugum sonucunun pek açik ve pek kesin bir sekilde çiktigini; oysa düsünmekten kesilseydim hayal ettigim bütün seyler dogru olsalar bile var olduguma inanmak için elimde hiçbir neden kalmayacagini görerek anladim ki: ben bütün özü (mahiyeti) ve dogasi düsünmek olan ve var olmak için hiçbir yere ihtiyaci bulunmayan ve maddi hiçbir seye bagli olmayan bir cevherim. Öyle ki bu ben yani kendisiyle ne isem o oldugum ruh bedenden tamamiyla farklidir hatta bilinmesi onu bilmekten daha kolaydir ve beden var olmadigi halde bile ne ise o olmaktan geri kalmaz (1984:33). Cottingham ikici töz kuramini gelistirdigini belirttigi Descartesin yalnizca tanrinin her türlü seyden bagimsiz ve kesin anlamda töz oldugunu gösterdigine isaret ederek (Cottingham 1996:222-223) Descartesin her töze bir ana nitelik yükledigini; bunlarin zihin için düsünme cisim için uzam oldugunu vurgulamaktadir. Descartes substans kendi kendine varolabilendir substansdan ancak ve ancak varolmak için baska bir seyi gerektirmeyecek sekilde varolani anlayabiliriz demektedir. Spinoza Etikasinda Tanrinin betimini dile getirdigi ilk bölümde tözle ilgili olarak; kendi basina varolan ve kendisi ile tasarlanan yani kendisini teskil edecek baska bir fikrin yardimi olmaksizin hakkinda fikir edindigimiz seye cevher (töz) demektedir. Mutlak olarak sonsuz bir varliga yani sonsuz sifatlari olup bassiz ve sonsuz (ezeli) ... cevhere Tanri demektedir. Ona göre cevherin (töz) duygulanisi varligindan sonra gelmektedir. Farkli sifatlari (ona göre ya da yüklemleri) olan iki cevher arasinda ortak hiçbir sey yoktur. Bir cevher baska bir cevher tarafindan meydana getirilememektedir. Her cevher zorunlu olarak sonsuzdur. Mutlak olarak sonsuz bir cevher bölünemezdir. Tanridan baska cevher olamaz ve tasarlanamaz. Varolan her sey tanrida vardir tanri olmadan hiçbir sey varolamaz ve tasarlanamaz. Tanri her seyin geçici degil içkin nedenidir (2000:9-54). Spinozanin töz görüsünün birlik anlayisi oldugu ileri sürülebilir. Tanridan baska cevher olamayacagina ve tasarlanamayacagina göre tanri tüm nesneleri ve kavramlari kapsamaktadir. Varolan her sey tanrida varolduguna tanri olmadan hiçbir sey olamayacagina göre tanri her sey de vücuda gelmekte öyle ki tüm tasarlama ve varolma eger ancak tanriyla olanakli hale geliyorsa bu demektir ki tasarlama ve varolma tanriyla içi içe onunla birlik halindedir. Alıntı