Tractatus-Ludwig Wittgenstein

'Felsefe-Psikoloji-Sosyoloji' forumunda Uygu tarafından 23 Eyl 2012 tarihinde açılan konu

  1. Uygu

    Uygu New Member

    Nasıl uzamsal nesneleri uzam dışında zamansal olanlarını da zaman dışında hiçbir biçimde düşünemiyorsak aynı şekilde hiçbir nesneyi başka nesnelerle bağlantı olanaklarının dışında düşünemeyiz.

    Nesneyi olgu bağlamının bağı içinde düşünebiliyorsam onu bu bağın olanağı dışında düşünemem.

    2.122-Şey bütün olanaklı olgu durumlarında yer alabilmesi bakımından bağımsızdırama bu bağımsızlık biçimi olgu bağlamının karşılıklı bağıntıları içinde bulunmanın bir biçimi bir bağımlılık biçimidir. (Sözcüklerin iki farklı tarzda bir yalnız bir de tümce içinde ortaya çıkmaları olanaksızdır.)

    2.123-Nesneyi tanıyorsam onun olgu bağlamlarında yer almasının tüm olanaklarını da biliyorumdur.(Bu olanakların her birinin nesnenin doğasında yatması gerekir.)
    Sonradan yeni bir olanak bulunamaz.

    2.01231-Bir nesneyi tanımak için gerçi niteliklerinin dışsal olanlarını değil—ama içsel olanlarının hepsini bilmem gerekir.

    2.0124-Bütün nesneler verilmişse bununla bütün olan akli olgu bağlamları da verilmiştir.

    2.013-Herbir şey sanki bir olanaklı olgu bağlamları uzamında bulunur. Bu uzamı boş olarak düşünebilirim ama şeyi uzamsız olarak düşünemem.

    2.0131-Uzamsal nesnenin sonsuz uzam içinde bulunmasıgerekir. (Uzam noktası da bir kanıtlama yeridir.)
    Görüş alanı içindeki bir leke gerçi kırmızı olmak zorunda değildir ama bir renkte olmak zorundadır: çevresinde sanki renk-uzamı vardır. Ses bir yükseklikte olmak zorundadır dokunma duyumunun nesnesi bir sertlikte v.b.

    2.014-Nesneler bütün olgu durumlarının olanağını içerirler.

    2.0141-Olgu bağlamlarında yer almasının olanağı nesnenin
    biçimidir.

    2.02-Nesne yalındır.

    2.0201-Karmaşıklar üzerine her dilegetiriş bunların oluşturucu öğeleri üzerine olan bir dilegetiriş ile karmaşıkları tam olarak betimleyen tümcelere ayrılabilir.

    2.021-Nesneler dünyanın tözünü oluştururlar. Bu yüzden
    bileşik olamazlar.

    2.211-Dünyanın hiçbir tözü olmasaydı bir tümcenin anlamlı olup olmadığı başka bir tümcenin doğru olup olmadığına bağımlı olurdu.

    2.212-O zaman dünyanın (doğru ya da yanlış) bir tasarımını oluşturmak olanaksız olurdu.

    2.22-Açık ki gerçeğinden ne denli farklı da olsa düşünülen bir dünya gerçeğiyle ortak birşeye—bir biçime— sahip olmak zorundadır.
    2.23-Bu belirgin biçim de işte nesnelerden oluşur.

    2.231-Dünyanın tözü ancak bir biçim belirleye bilir maddesel nitelikler değil. Çünkü bunlar ilkin tümceler yoluyla ortaya konurlar ilkin nesnelerin karşılıklı biçimlenmeleri yoluyla kurulurlar.

    2.232-Yaklaşık olarak söylendikte: Nesneler renksizdirler.

    2.233-Aynı mantıksal biçimde iki nesne—dış niteliklerini bir yana bırakırsak- biribirlerinden yalnızca ayrı olmak bakımından ayrılırlar.

    2.02331-Bir şey ya başka hiçbir şeyin sahip olmadığı niteliklere sahiptir ki o zaman bir betimleme yoluyla ötekiler arasından ayırdedilebilir ve ona gönderide bulunulabilir;ya da bütün nitelikleri ortak olan birden fazla şey vardır ki o zaman bunlardan herhangi birine işaret etmek tümüyle olanaksızdır.Çünkü şeyi ayırdedecek hiçbirşey olmasaydı onu ben de ayırdedemezdim yoksa zaten işte ayırdedilmiş olurdu.

    2.24-Töz olduğu gibi olandan bağımsız olarak olandır.

    2.25-O biçim ve içeriktir.

    2.0251-Uzam zaman ve renk (renklilik) nesnelerin biçimleridir.

    2.26-Ancak nesneler varsa dünyanın bir belirgin biçimi olabilir.

    2.27-Belirgin olan varolan ile nesne birdir.

    2.271-Nesne belirgin olan varolandır; biçimlenme değişken olan kalıcı olmayandır.

    2.272-Nesnelerin karşılıklı-biçimlenmesi olgu bağlamını kurar.

    2.03-Olgu bağlamında nesneler biribirlerinin içinde dururlar bir zincirin baklaları gibi.

    2.31-Olgu bağlamında nesneler biribirleriyle belirli bir tarzda bağlantı içindedirler.

    2.32-Nesnelerin olgu bağlamında biribirleriyle bağlantı içinde bulunmalarının tarzıolgu bağlamının yapısıdır.

    2.33-Biçim yapının olanağıdır.

    2.34-Olgunun yapısı olgu bağlamlarının yapılarından oluşur.

    2.4-Varolan olgu bağlamlarının toplamı dünyadır.

    2.5-Varolan olgu bağlamlarının toplamı hangi olgu bağlamlarının varolmadığını da belirler.

    2.6-Olgu bağlamlarının varolmaları ve varolmamaları gerçekliktir.(Olgu bağlamlarının varolmasına da olumlu varolmamasına olumsuz bir olgu deriz.)

    2.061-Olgu bağlamları biribirlerinden bağımsızdır.

    2.62-Bir olgu bağlamının varolması ya da varolmamasından başka birinin varolduğu ya da varolmadığı sonucu çıkarılamaz.

    2.63-Toplam gerçeklik dünyadır.

    2.1-Olguların tasarımlarını kurarız.

    2.11-Tasarım mantıksal uzam içinde olgu durumlarını olgu bağlamlarının varolmalarını ve varolmamalarını ortaya koyar.

    2.12-Tasarım gerçekliğin bir taslağıdır.

    2.13-Nesneler tasarım içindeki karşılıklarını tasarımın öğelerinde bulurlar.

    2.131-Tasarımın öğeleri tasarımın içinde nesneleri karşılarlar.

    2.14-Tasarımı oluşturan öğelerinin biribirleriyle belirli bir tarzda bağlantı içinde olmalarıdır.

    2.141-Tasarım bir olgudur.

    2.15-Tasarımın öğelerinin biribirleriyle belirli bir tarzda bağlantı içinde olmalarışeylerin öyle bir bağlantı içinde olduklarını ortaya koyar.Tasarımın öğelerinin bu bağlamına onun yapısı bu bağlamın olanağına da onun tasarımlanma biçimi densin.

    2.151-Tasarımlanma biçimi şeylerin aralarında tasarımın öğelerinin aralarındaki gibi bir bağlantı bulunmasının olanağıdır.


    2.1511-Tasarım gerçeklik ile öyle bağlıdır; ona dek uzanır.

    2.1512-Bir cetvel gibi gerçekliğin yanına konmuştur.

    2.15121-Üzerindeki bölümlenme çizgilerinin ancak en uç noktaları ölçülecek nesneye dokunur.

    2.1513-Bu bakış açısından öyleyse onu tasarım kılan tasarımlayıcı ilişki de tasarıma aittir.

    2.1514-Tasarımlayıcı ilişki tasarımın öğeleri ile şeylerin karşılıklı konumlarından oluşur.

    2.1515-Bu karşılıklı konumlar sanki öğelerin tasarımın gerçekliğe dokunmasını sağlayan duyargalarıdır.

    2.16-Olgunun tasarım olabilmesi için tasarımlanan ile ortak birşeye sahip olması gerekir.

    2.161-Tasarım ile tasarımlananda özdeş birşeyin bulunması gerekir ki biri ötekinin tasarımı olabilsin.

    2.17-Tasarımın kendi tarzınca—doğru ya da yanlış—tasarımını kurmak için gerçeklik ile ortaklaşa sahip olması gereken tasarım kurma biçimidir.

    2.171-Tasarım biçimine sahip olduğu her gerçekliğin tasarımını kurabilir.Uzamsal tasarım uzamsal herşeyin renkli olanı renkli herşeyin v.b.

    2.172-Kendi tasarım kurma biçiminin tasarımını ise kuramaz tasarım; onu serimler.
    2.173-Tasarım nesnesini dışarıda durarak ortaya koyar (durduğu nokta onun ortaya koyma biçimidir) bu yüzden de tasarım nesnesini doğru ya da yanlış olarak koyar ortaya.

    2.174-Ama tasarım kendisini kendi ortaya koyma biçiminin dışına koyamaz.

    2.18-Her tasarımın hangi biçimden olursa olsun—doğruya da yanlış—tasanmını kurmak için gerçeklik ile ortaklaşa sahip olması gereken mantıksal biçim; yani
    gerçekliğin biçimidir.

    2.181-Tasarım kurma biçimi mantıksal biçim olduğunda tasarıma da mantıksal tasarım denir.

    2.182-Her tasarım aynı zamanda mantıksaldır. (Buna karşılık örneğin her tasarım uzamsal değildir.)

    2.19-Mantıksal tasarım dünyanın tasarımını kurabilir.

    2.2-Tasarım tasarımlanan ile mantıksal tasarım kurma biçimine ortaklaşa sahiptir.

    2.201-Tasarım gerçekliğin tasarımını olgu bağlamlarının varolma ve varolmama olanaklarından birini ortaya koyarak kurar.
     
  2. Uygu

    Uygu New Member

    202-Tasarım olanaklı bir olgu durumunu mantıksal uzam içinde ortaya koyar.

    203-Tasarım ortaya koyduğu olgu durumunun olanağını içerir.

    21-Tasarım gerçeklik ile uyuşur ya da uyuşmaz; uygun ya da uygunsuz doğru ya da yanlıştır.

    22-Tasarım ortaya koyduğunu kendi doğruluk ya da yanlışlığından bağımsız olaraktasarım kurma biçimi yoluyla ortaya koyar.

    221-Tasarımın ortaya koyduğu anlamıdır.

    222-Anlamının gerçeklik ile uyuşması ya da uyuşmamasından oluşur doğruluğu ya da yanlışlığı.

    223-Tasarımın doğru mu yanlış mı olduğunu bilmek için onu gerçeklik ile karşılaştırmamız gerekir.

    224-Yalnızca tasarımın kendisinden doğru mu yanlış mı olduğu bilinemez.

    225-A priori doğru tasarım yoktur.Olguların mantıksal tasarımı düşüncedir.

    001-"Bir olgu bağlamının düşünülebilir olması" şu demektir: Biz onun bir tasarımını kurabiliriz.

    1-Doğru düşüncelerin toplamı dünyanın bir tasarımıdır.

    2-Düşünce düşündüğü olgu durumunun olanağını içerir. Düşünülebilir olanolanaklıdır da.

    3-Mantıksız olan hiçbirşeyi düşünemeyiz çünkü o zaman mantıksız düşünmemiz gerekirdi.

    31-Bir zamanlar Tanrı'nın herşeyi yaratabileceği ama yalnızca mantık yasalarına aykırı birşeyi yaratamayacağı söylenirdi.—Çünkü "mantıksız" bir dünyanın neye benzediğini söyleyemeyiz.

    32-"Mantıkla çelişen" birşeyi dilde ortaya koymak yapılamayacak birşeydir tıpkıgeometride uzam yasala¬rıyla çelişen bir sekili yerlemleriyle ortaya koymak; ya davarolmayan bir noktanın yerlemlerini vermek gibi.

    1.0321-Fizik yasalarına aykırı düşen bir olgu durumunu uzamda pekâlâ ortaya koyabiliriz ama geometri yasalarına aykırı olanını koyamayız.

    1.04-A priori doğru bir düşünce olanaklılığı doğruluğunu belirleyen bir düşünce olurdu.

    ı.5-Bir düşüncenin doğru olduğunu a priori olarak bilebilmemiz için doğruluğunun düşüncenin kendisinden (karşılaştırma nesnesi olmaksızın) belli olması gerekirdi.

    1.1-Tümcede düşünce duyusal algılanabilir olarak dilegelir.

    1.11-Tümcenin duyusal algılanabilir imini (sesli ya da yazılı imini vb.) olanaklı olgu durumunun izdüşümü olarak kullanırız.İzdüşüm yöntemi tümce-anlamının düşünülmesidir.

    1.12-Düşünceyi dilegetirmemize yarayan ime tümce-imi diyorum. Tümce de dünya ile izdüşümsel ilişkisindeki tümce-imidir.

    1.13-İzdüşüme ait ne varsa tümceye de aittir; ama izdüşümü yapılan değil.Öyleyseizdüşümü yapılanın olanağı ama kendisi değil.Tümcede öyleyse anlamı henüz içerilmez ama onu dilegetirme olanağı içerilir.("Tümcenin içeriği" anlamlı tümcenin içeriği demektir.)Tümcede anlamının biçimi içerilir ama içeriği içerilmez.

    1.14-Tümce-imini oluşturan öğelerinin sözcüklerinonun içinde biribirleriyle belirli bir tarzda bağlantılı olmalarıdır.Tümce-imi bir olgudur.

    1.141-Tümce bir sözcük karışımı değildir.—(Nasıl müzik teması bir ses karışımı değilse.) Tümce eklemlidir.

    VI42-Yalnızca olgular bir anlamı dilegetirebilir bir adlar sınıfı bunu yapamaz.

    VI43-Tümce-iminin bir olgu olduğu yazının ya da basımın alışılmış dilegetiriş biçimince örtülür.Çünkü örneğin basılı tümcede tümce-imi sözcük¬ten özünde bir farkı yokmuş gibi gözükür.(Bu yüzden Frege tümceyi bileşik bir ad olarak niteleyebildi.)

    VI431-Tümce-iminin özü onu yazılı imler yerine uzanılı nesnelerin (masalariskemleler kitaplar gibi) biraraya gelerek oluşturduğunu düşünürsek iyice açıklık kazanır.Bu şeylerin karşılıklı uzamsal konumları da o zaman tümcenin anlamını dilegetirirdi.

    VI432-"Karmaşık 'aRb' imi a'nın b'yle R ilişkisi içinde olduğunu söyler" değil: "a"nın "b"yle belirli bir ilişkide olduğu aRb olduğunu söyler.

    3.144-Olgu durumları betimlenebilir adlandırılamaz.(Adlar noktalara benzertümceler ise oklara onların anlamı vardır.)

    V2-Tümcenin içinde düşünce öyle dilegelebilir kidüşüncenin nesnelerini tümceiminin öğeleri karşılar.

    3.201-Bu öğelere "yalın imler" tümceye de "tam çözümlenmiş" diyorum.

    3.202-Tümcede kullanılan yalın imlere ad denir.

    3.203-Ad nesneyi imler. Nesne onun imlemidir. ("A" ile "A" aynı imdir.)

    3.21-Yalın imlerin tümce-imi içindeki karşılıklı-biçimlenmesi olgu durumundaki nesnelerin karşılıklı-biçimlenmesini karşılar.

    İ.22-Ad tümce içinde nesnenin yerini tutar.

    3.221-Nesneleri ancak adlandırabilirim. İmler onların yerini tutar. Ancak onlar üzerine konuşabilirim onları konuşarak dışavuramam. Bir tümce bir şeyin ancak nasıl olduğunu söyleyebilir ne olduğunu değil.

    İ.23-Yalın imin olanaklılığını istemek anlamın belirginliğini istemektir.

    5.24-Karmaşığı söz konusu eden tümce onun oluşturucu öğesini söz konusu eden tümce ile içsel ilişki içindedir.Karmaşık ancak betimlenmesi yoluyla verilebilir; bu da uygun olacak ya da uygun olmayacaktır. İçinde karmaşıktan söz edilen tümce o var değilse anlamsız değil salt yanlış olacaktır.Bir tümce-ögesinin bir karmaşığı imlediğiiçinde geçtiği tümcelerdeki belirsizlikten görülebilir. Biliriz ki bu tümceyle henüz herşey belirlenmemiştir. (Genellik simgelemi de bir temel-tasarım içerir.)Bir karmaşığın simgeleminin bir yalın simge içinde özetlenmesi bir tanım yoluyla dilegetirilebilir.

    3.25-Tümcenin ancak bir ve tek bir tam çözümlemesi vardır.

    3251-Tümce dilegetirdiğini belirgin açık olarak belirtile bilecek biçimde dilegetirir: Tümce eklemlidir.

    3.26-Ad hiçbir tanımla daha öte öğelerine doğru çözümlenemez : ad bir temel imdir.

    3.261-Her tanımlanan im tanımlanmasında kullanılan imlerin ötesini imler; tanımlar da yolu gösterir.Biri temel im olan biri temel imlerce tanımlanmış olan iki im aynı tarzda imleyemezler. Adlar tanımlarca bölünemezler.(Tek başına bağımsız imlemi olan im yok.)

    3.262-İmlerde dilegelmeyeni uygulamaları gösterir. İmlerin yuttuğunu uygulamaları dışavurur.

    3.263-Temel imlerin imlemleri açımlamalarla açıklanabilir. Açımlamalar temel imleri kapsayan tümcelerdir. Bunlar öyleyse ancak bu imlerin imlemleri önceden tanınıyorsa anlaşılabilir.

    3.3-Ancak tümcenin anlamı vardır; ancak tümcenin bağlamında bir adın imlemi vardır.

    3.31-Tümcenin anlamını niteleyen parçasına bir dilegetiriş (bir simge) diyorum.
    (Tümcenin kendisi de bir dilegetiriştir.) Dilegetiriş tümcenin anlamının özüne ilişkin olaraktümcelerin aralarında ortaklaşa sahip olabildikleri herşeydir.
    Dilegetiriş bir biçim ve bir içerik belirtir.

    3.311-Dilegetiriş içinde geçebileceği bütün tümcelerin biçimlerini varsayar. Bir tümce sınıfına ortak niteleyici işarettir.

    3.312-Öyleyse nitelediği tümcelerin genel biçimi yoluyla ortaya konur.Ve bu biçim içinde de dilegetiriş sabit bütün geri kalanlarda değişken olacaktır.

    3.313-Dilegetiriş öyleyse değerleri bu dilegetirişi kapsayan tümceler olan bir değişkence ortaya konur.(Sınır durumda değişken sabit haline dilegetiriş tümce haline girer.)Böyle bir değişkene "tümce değişkeni" diyorum.

    3.314-Dilegetirişin ancak tümce içinde imlemi vardır. Her değişken bir tümce değişkeni olarak yorumlanabilir.
     

Bu Sayfayı Paylaş