Türkiye Cumhuriyeti'nin tek partili dönemi, 4 Eylül 1919 Sivas Kongresi ile başlar ve 1950 yılında yapılan genel seçimlere kadar sürer. I. Dünya Savaşı sonunda galip güçlerce dikte ettirilen ve ağır şartlara sahip barış antlaşmaları II. Dünya Savaşına zemin hazırlarken, Lozanda karşılıklı pazarlıkla barışın güvencesini oluşturan bir düzenleme yapılmıştır. Bu nedenle, Savaşı bitiren antlaşmalar içinde halen uygulanan sadece Lozandır. Tabiatıyla, bunda Türkiyenin Atatürkün belirlediği Yurtta Sulh, Cihanda Sulh ilkesine sadık kalması ve Lozan Antlaşmasının hükümlerinin uygulanmasında da bu ilkeyi gözetmesinin rolü büyüktür. Türkiye Cumhuriyetinin temel nitelikleri, Lozan Antlaşmasında da yer almıştır. Buna göre, ülkesi ve ulusuyla bölünmez bir bütün oluşturan Türkiyede yaşayan ve Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes eşit ve aynı haklara sahip Türk ulusunu oluşturmaktadır. Kurtuluş Savaşı Dönemi; 1919-1923 İstiklal Harbi sırasında ilki, (23 Nisan 1920 toplantısı için) 19 Mart 1920'de; ikincisi ise 1923'te yapılan iki seçim vardır. Servet esası kalkmış ve seçmen yaşı 18'e inmişti. 1927, 1931, 1935, 1939, 1943, 1946 ve 1950 seçimlerinin lk dördü İntihab-ı Mebusan Kanununa göredir. 5 Aralık 1934'te 2598 sayılı kanunla kadınlara da seçme ve seçilme hakkı verildi. Seçmen yaşı 22 oldu. 1942 tarihli Mebus Seçimi Kanunu da, iki dereceli sistemi kabul ediyordu. İlk defa 1946 tarihinde, Milletvekili Seçimi Kanunu ile tek dereceli sistem getirilmiştir. Devlet kuran parti; CHP Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşının başladığında, Samsuna çıkarak Anadolu'da kurtuluş ümidi ararken, Erzuruma, oradan da Sivasa geçerek kongreler topladı. Ulusun kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesinde Anadolunun çeşitli yörelerinde kurulmuş olan dernekler 4 Eylül 1919 tarihli Sivas Kongresi'nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleşerek ülkenin geleceğini tartışmış ve ayrıca CHPnin kuruluşuna uzanan ilk kurultay olarak kayıtlara geçmiştir. CHP, kuruluşu bu kongrede filizlendiği için devlet kuran parti diye anılmıştır. Ancak daha ilk kurultayda, sonraki dönemlere de damgasını vuracak muhalif hareketler de başlamıştı... İlk kurultayını Sivasta yapan Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk tarafından Halk Fırkası adıyla 9 Eylül 1923te kuruldu. 20 Kasım 1923te de, Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Halk Fırkasının bünyesine katıldı. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ardından da Serbest Cumhuriyet Fırkası adlarıyla iki partinin kurulmasına ön ayak oldu. Ancak ikisi de, Türkiye tarihine acı hatıralarla geçen iki ayaklanmayla kısa sürede kapanmak zorunda kaldı. CHF, bu dönemde yine genç Cumhuriyetin büyümesi için atılan adımlarda başrolü oynuyordu. 15 Ekim 1927de başlayan 2. kurultay, 20 Ekime kadar sürdü ve tarihe geçti. Türk Devletinin Adı: Türkiye Cumhuriyeti Ana madde: Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanı Cumhuriyetin İlanı, milletin yönetilme şeklinin belirlenmiş olduğu, Atatürk'ün siyasi devrimlerinden bir tanesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) 25 Ekim 1923'te ortaya çıkan kabine bunalımı sonucunda, bu yönetim şeklinin kusurları daha net ortaya çıkmış ve 29 Ekim'de Anayasanın ilgili maddeleri değiştirilerek, ülkenin yönetim şekli cumhuriyet olarak belirlenmiştir. Saltanatın kaldırılmasının ve Lozan Antlaşması'nın ardından TBMM'de en çok tartışılan konulardan biri, yeni devletin niteliği sorunuydu. Hükümetinin dayandığı prensipler demokratikti ama bir taraftan da adı "Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti" idi. Bazı yabancı ülkeler, Lozan Antlaşmasını imzalamak ve onaylamak için yeni devlet rejiminin daha açık bir şekilde belirlenmesini istiyorlardı. Mustafa Kemal Paşa 28 Ekim gecesi İsmet İnönü'yle, devletin niteliğinin cumhuriyet olduğunu saptayan bir yasa tasarısı hazırladı. 29 Ekim 1923 günü; "Hakimiyet kayıtsız ve şartsız milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına dayanır. Türkiye Devletinin hükümet şekli Cumhuriyettir" esasına dayalı olarak Cumhuriyet ilan edildi ve yeni Türk Devleti'nin adı artık Türkiye Cumhuriyeti idi. Atatürk Dönemi; 1923-1938 Atatürk İlkeleri olarak bilinen ilkeler doğrultusunda, 1922 ve 1938 yılları arasında hayata geçirilen bir dizi yasal değişiklik yapılmıştır. Bu devrimlerin amacı, Atatürk tarafından; "Türkiye'yi gelişmiş devletler seviyesine çıkartmak" olarak beyan edilmiştir. Tarihçi Toktamış Ateş, Türk Devrim Tarihi adlı eserinde şunları yazıyor: "Kemalist Devrim'in özü, felsefe olarak Tanrı egemenliğine dayanan bir monarşiden, halk egemenliğine dayanan bir cumhuriyete geçilmesi; iç siyaset amacı olarak monarşik iktidarın 'kaderci kulları' yerine çağdaş bir cumhuriyetin 'onurlu vatandaşlarını' oluşturmak; dış siyaset amacı olarakda 'tam bağımsızlıktan kesinlikle ödün vermeden', karşılıklı çıkar temeline dayanan eşitlikçi ilişkiler kurmaktı. Tüm Kemalist devrimler aslında bu amaçlara yöneliktir." Atatürk Devrimlerinin karakteristik özellikleri şöyle sıralanabilir. Devrimler; bir bağımsızlık egemenlik mücadelesidir. Türk Milletinin çağdaşlaşmasını sağlayan kökten, sosyal bir değişimdir. İlerleme ve gelişmeyi hedefleyen dinamik bir harekettir. Milli birlik ve beraberliğe önem verir. Ayrıca bu devrimler demokratik rejime yönelmiş ve onun savunucusu olmuştur. Tek partili dönem politikaları; Demokrasi Türkiye'deki tek parti yönetiminin, bugünkü anlayış ve tanım çerçevesinde bir demokrasi olmadığı çok açıktır ancak o günlerin koşullarında tek partili cumhuriyet insan haklarına saygı ve özgürlük kriterleri açısından çok yukarlarda bir yerdedir. Doğu ve Orta Avrupa sağ ve sol diktatörlerin baskısı altında idi. Almanya'da HitlerMussolini, İspanya'da Franko'nun faşist yönetimleri vardı. Fransa, Belçika ve İsviçre'de kadınların en temel insan haklarından biri olan siyasal haklardan yoksun bulunuyorlardı. Yani nüfusun yarısını oluşturan kadınların seçme ve seçilme özgürlükleri yoktu.İtalya'da Tek parti yönetimindeki demokrasi uygulamaları bu perspektif içinde değerlendirildiğinde ve O günün dünyasını incelendiğinde bu kriterler açısından bir sıralama yaparsak Türkiye çok yukarlarda yer almaktadır. Kurtuluş Savaşı döneminden Cumhuriyetin ilanına kadar TBMM aynı zamanda Hükümet görevi de yapmıştır. Cumhuriyet Halk Fırkası kurulana değin Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Meclisteki tek parti olarak bulunmuştur. Mustafa Kemal Türk Devleti'nin aynı zamanda ilk Başbakan'ıdır. Cumhuriyet'in ilanına kadar Mustafa Fevzi Çakmak, Hüseyin Rauf Orbay ve Ali Fethi Okyar'da Başbakan olarak görev yapmışlardır. Ali Fethi Okyar hem Meclis Hükümeti hem de Cumhuriyet Hükümeti Başbakanlığı yapan tek isimdir. Ali Fethi Okyar, 15 Ağustos 1921'de İstanbul Milletvekilliğine seçilerek TBMM 1. Dönem'e katıldı. 10 Ekim 1921 - 4 Ekim 1922 arasında Dahiliye Vekilliği yaptı. TBMM 2. Dönemde yeniden İstanbul Milletvekili seçildi. 14 Ağustos 1923'den Cumhuriyet'in ilanına kadar İcra Vekilleri Heyeti Reisliği ve Dahiliye Vekilliği yaptı. Cumhuriyetin ilk Meclisinin 1 Kasım 1923'teki toplantısında TBMM Başkanı oldu. İsmet İnönü, Cumhuriyet'in ilanı ile sonuçlanan süreçte, Mustafa Kemal'le yakın siyasal işbirliği içindeydi. İlk Cumhuriyet hükümetini kurdu (30 Ekim); aynı zamanda Halk Fırkası (sonradan Cumhuriyet Halk Partisi-CHP) genel başkan vekilliğini üstlendi. Böylece hükümet ve parti üzerinde otorite kurma olanağı elde etti. Muhalefet partisi olarak kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TPCF) karşısında istediği yetkileri elde edemediği için 8 Kasım 1924'te başvekillikten istifa etti Atatürk döneminde çok partili hayata geçiş çalışmaları olmuşsa da pek başarı sağlanamamış ve kurulan siyasi partilerin ömrü kısa olmuştur. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Ali Fuat Cebesoy, Kâzım Karabekir, Refet Bele, Rauf Orbay ve Adnan Adıvarın öncülüğünde 17 Kasım 1924te kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin 2. siyasi partisidir. 5 Haziran 1925te kapatılmıştır. Haziran 1926'da İzmir Suikasti sonrasında bazı paşalar tutuklanır ve idam hükmüyle yargılanır. Fakat Kazım Karabekir'in de içinde bulunduğu bu paşalar İsmet İnönü'nün müdahalesi ile idamdan kurtulmuştur. Serbest Cumhuriyet Fırkası Atatürk'ün istek ve onayıyla, dönemin Paris Büyükelçisi Fethi Okyar'ın başkanlığında Cumhuriyet Halk Fırkası'na karşı biriken hoşnutsuzluk ve tepkileri dağıtmak, hükümeti sarsmayacak bir muhalefet partisi oluşturmak amacıyla kuruldu. Milli Şef Dönemi; 1938-1950 Ana madde: İsmet İnönü İsmet İnönü Atatürk'ün ölümü üzerine 11 Kasım 1938'de cumhurbaşkanlığına seçildi. Etkin siyasal yaşamdan çekildikten bir yıl sonra cumhurbaşkanı seçilebilmesi, büyük ölçüde Cumhuriyet'le özdeşleşmiş olmasıyla ilgiliydi. Cumhurbaşkanlığının yanı sıra CHP genel başkanlığına da getirildiğinden yönetim üzerinde geniş otorite sahibi oldu. CHP'nin 26 Aralık 1938'de toplanan I. Olağanüstü Kurultay'ında partinin "değişmez genel başkan"ı seçildi. Ayrıca kendisine "Milli Şef" sıfatı verildi. Cumhurbaşkanı seçilmesinden hemen sonra başlayan II. Dünya Savaşı1939-1945) döneminde İnönü ülkeyi savaştan uzak tutmaya çalıştı. Savaş yıllarındaki ekonomik ve toplumsal sıkıntılar ise, dönemin unutulmayan mirası olarak kaldı. Gene bu dönemde Hasan Ali Yücel'in öncülüğündeki Köy Enstitüleri ( kuruldu ve geliştirildi. II. Dünya Savaşı'nın hemen ardından, gerek uluslararası siyasetteki gelişmeler, gerekse ülke içindeki yeni oluşumlar rejimin genel niteliğinde önemli değişiklikleri gündeme getirdi. II. Dünya Savaşı Ana madde: II. Dünya Savaşı İnsan kaynakları yönünden ağır sonuçları yaşanan bir Kurtuluş Savaşı'nın hemen ardından yeni bir savaşa girmemek konusunda kesin olarak kararlı olan Türk yönetimi, sonuna kadar denge politikasını sürdürebilmiştir. Dönemin Türk yönetiminin savaş dışı kalmak konusundaki çabalarının ilk su yüzüne çıkmış girişimleri 1939 yılı başlarına denk gelir. Esasen Türk yönetimi, Avrupa'da topyekün bir savaşın kaçınılmaz olduğu konusunda sağlam bir öngörüye sahiptir. Amerikalı general McArthurla 1931 senesinde yaptığı bir konuşmada Mustafa Kemal Atatürk şöyle diyor. "Versay anlaşması I. Dünya Savaşını hazırlayan nedenlerin hiç birini ortadan kaldırmamış, aksine dünün başlıca rakipleri arasındaki uçurumu daha fazla derinleştirmiştir. Galip devletler yenilenlere barış koşullarını zorla kabul ettirirken bu ülkelerin etnik, jeopolitik ve ekonomik özelliklerini dikkate almamışlar, yalnız düşmanlık duygularının üzerinde durmuşlardır. Böylelikle de bugün içinde yaşadığımız barış, ateşkesten öteye gidememiştir. Bence dün olduğu gibi yarın da Avrupanın kaderi Almanyanın tutumuna bağlı kalacaktır." 2 Ağustos 1944 tarihine kadar Türk yönetimi bu baskılara direnmiş, savaşın kaderinin belli olduğu tesbitiyle Müttefiklerle anlaşmaya yönelmiştir. Almanya ile ve hemen ardından Japonya ile tüm diplomatik ve ekonomik ilişkilerini kesme kararı alan Türk yönetimi, Müttefik liderleri Şubat 1945te toplanan Yalta Konferansında, yeni kurulacak Birleşmiş Milletlere yalnızca 1 Mart 1945 tarihine kadar Almanyaya savaş açmış ülkelerin katılmasını içeren bir karar almaları üzerine, 23 Şubat 1945'te Almanyaya savaş ilan etmiştir. T.B.M.M. İlk Cumhuriyet Hükümeti'nin Bakanlar Kurulu Listesi (30 Ekim 1923) Başbakan ve Hariciye (Dışişleri) Bakanı İsmet Paşa (İnönü) Şer'iye (Din İşleri) Bakanı Saruhan Milletvekili Mustafa Fevzi Efendi Ekranı Harbiye-i Umumiye (Genelkurmay) İstanbul Milletvekili Fevzi Paşa (Çakmak) Dahiliye (içişleri) Bakanı Kütahya Milletvekili Ferit Bey (Talay) Maliye Bakanı Gümüşhane Milletvekili Hasan Fehmi Bey Müdafaai Milli (Milli Savunma) Bakanı Karesi Milletvekili Kazım Paşa (Özalp) İktisat Bakanı Trabzon Milletvekili Hasan Bey (Saka) Adliye Bakanı İzmir Milletvekili Seyit Bey Maarif (Milli Eğitim) Bakanı Adana Milletvekili İsmail Safa Bey (Özler) Nafia (Bayındırlık) Bakanı Trabzon Milletvekili Muhtar Bey Sıhhiye (Sağlık) Bakanı İstanbul Milletvekili Dr. Refik Bey (Saydam) İmar ve İskan Bakanı İzmir Milletvekili Necati Bey Alıntı