Güzel Sanatlar Türkiyede güzel sanatlara ilişkin faaliyetlerin koordinasyonu Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesindeki Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir. Başta fonetik ve plastik sanatlar olmak üzere, güzel sanatlar alanında ulusal ve uluslararası faaliyetleri bizzat gerçek-leştiren ya da organize eden Genel Müdürlük bünyesinde 24ü profesyonel, 4ü amatör toplam 28 sanat kurumu yanında Devlet Resim Heykel müzeleri ve Devlet Güzel Sanatlar galerileri bulunmaktadır. Konu Başlıkları: 1-) Resim Sanatı 1-) Heykeltraşlık 2-) Seramik Sanatı 3-) Fotoğraf Sanatı 4-) Karikatür 5-) Türk Süsleme Sanatları 6-) Türk El Sanatları 7-) Hat Sanatı Resim Sanatı: Resim. 1910larda sanat eğitimi için Avrupaya giden İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Namık İsmail, Avni Lifij ve Feyhaman Duran gibi ressamlar, Cormon Atölyesinde öğrenim görmelerine karşın izlenimcilik akımının ilkelerini ya da sembolist yorumları Türk resmine kazandırmışlardır. 1914 Kuşağı olarak anılan bu sanatçılar, Güzel Sanatlar Akademisinin öğretim üyeleri olarak, Cumhuriyet döneminin ressamlarını da yetiştirmişlerdir. Türk resmine modern yorumları kazandıran ilk ressamlar olan Ali Avni Çelebi ve Zeki Kocamemi, Hoffman Okulunun etkilerini ve dışavurumcu görüşün öncülüğünü, arkadaşları Şeref Akdik, Mahmut Cuda, Hale Asaf, Muhittin Sebati, Refik Epikman, Cevat Dereli ve heykeltıraş Ratip Aşir Acudoğlu ile paylaşırlar. Müstakiller adı altında toplanan bu ressamlar, Zonguldak, Samsun, Bursa, İzmit gibi illerde Anadolu sergileri düzenleyerek Modern Türk resminin yaygınlaşmasına da önayak olmuşlardır. Bu atılımı yeni ufuklara taşıyan Zeki Faik İzer, Nurullah Berk, Elif Naci, Cemal Tollu, Abidin Dino, Sabri Berkel ve heykeltıraş Zühtü Müridoğlu, D Grubu adı altında birleşerek kübizm kaynaklı analitik çözümlemelere ve soyutlamalara yönelmişlerdir. Sahil, Hikmet Onat Sanayi-i Nefise Mektebi 1936 Üniversite Reformu ile Gü-zel Sanatlar Akademisine dönüştürülmüş, Yüksek Resim Bölümü Başkanlığına Fransız ressam ve gravür sanatçısı Léopold Levy getirilmiştir. Levy, akademi kadrolarını D Grubu ressamları ile birlikte yeni bir sisteme sokmuştur. Levynin öğrencileri tarafından kurulan Yeniler Grubu sanatçılarından Turgut Atalay ve Mümtaz Yener sosyal gerçeklere yönelirken, Nuri İyem soyuttan yola çıkarak Anadolu kadınının, gecekonduların, grevlerin ve göçlerin ressamı olmuştur. Ana ve Çocuk, Neşet Günal Yenilerin yarattığı Non-Figüratif resim 1950lerde Mübin Orhon, Fahrünnisa Zeyd, Nejat Devrim, Adnan Çoker, Lütfü Günay, Devrim Erbil, Özdemir Altan, Adnan Turani, Güngör Taner ve Mustafa Ata gibi ressamlar tarafından geliştirilirken, sosyal gerçekçi resim, Duran Karacanın Çukurova görünümlerinde, Cihat Aralın tuvallerinde ve Neşet Günal, Neşe Erdok atölyesinde yetişen sanatçılar arasında yaygınlaşmıştır. Tophane, Bedri Rahmi Eyüboğlu 1950lerde Bedri Rahmi Eyüboğlu ve atölyesinde yetişen sanatçıların birleştiği Onlar Grubu ise Türk resim sanatında geleneksel kaynakları, minyatür, hat ve kilim, halı ve mozaiklerin esinlerini çağdaş yorumlarla birleştirdiler. Mehmet Pesen ve Nedim Günsür geleneklere yönelirken Orhan Peker, Leyla Gamsız, Turan Erol renk ve leke soyutlamalarının anlatım gücünü resimlerine kattılar. Resim sanatının 1980 ve 1990larda önemli bir atılım dönemi geçirmesiyle, fantastik gerçekçilik başta olmak üzere tuval resmine yeni eğilimler katılmış, Fikret Mualla, Avni Arbaş, Komet, Burhan Uygur, Ergin İnan, Erol Akyavaş, Burhan Doğançay, Utku Varlık gibi sanatçılar uluslararası başarılar elde etmişlerdir. Gökhan Anlağan, Hüsamettin Koçan, Mehmet Gün, Mahir Güven, Alp Tamer Ulukılıç, İsmet Doğan, Canan Tolon, Murat Morova, İnci Eviner, Gülsün Karamustafa, Hale Tenger, Mehmet Uygun, Altan Çelem, Hakan Akçura, Mehmet Güleryüz, Selda Asal ve Serhat Kiraz gibi sanatçılar, tuval resimleri ya da kavramsal uygulamalarla Türk sanatına yeni boyutlar kazandırmışlardır. Öncü ve deneysel çalışmalar, ilki 1977de düzen-lenen İstanbul Sanat Bayramı çerçevesinde yer alan Yeni Eğilimler sergileriyle desteklenmiştir. 1980 sonrası yıllarda ve günümüzde geleneksel tuval resminin yanı sıra kavramsal sanat çalışmaları da yaygınlaşmıştır. Murat Morova, Zahit Büyükişleyen, İsmet Doğan, Serhat Kiraz, Zafer Gençaydın, Şenol Yokozlu, Bedri Baykam, Tomur Atagök, Habip Aydoğdu, Vural Yurdakul, Mustafa Ata, Güngör Taner ünlü ressamlardan bazılarıdır. Heykeltıraşlık. Osgan Efendinin atölyesi ve Nijat Sirel, Mahir Tomruk heykel sanatının ilk öğrenimli sanatçılarıdır. Heykel sanatı Cumhuriyet döneminde iki farklı alanda ilerleme göstermiştir. Canonicanın İstanbul-Taksim Özgürlük Anıtı, Hanak ve Thorakın Ankara-Güven Park Anıtı, Krippelin İstanbul-Sarayburnu Atatürk Anıtı, Ankara-Ulus İyigün Anıtı bu dönem özelliklerini yansıtır. Adsız, Tamer Başoğlu Türk heykelcileri de anıt yapımında çalışmışlardır. Nitekim yabancı sanatçıların da katıldığı Erzurum Anıtı yarışmasında Ali Hadi Bara birincilik ve Zühtü Müridoğlu ikincilik ödülünü almışlar, Manisa Anıtı yarışmasını ise Nijat Sirel kazanmıştır. Heykel sanatının anıtlarına Hakkı Atamulu, Yavuz Görey, Kamil Sonad, İlhan Koman, Hüseyin Gezer, Turgut Pura gibi sanatçılar imza atmışlardır. Heykel sanatında toplumsal gelişmeleri anımsatacak anıtların ilk örneklerini Ratip Aşir Acudoğlu üretmiş, Menemen Anıtı ile Erzincan Deprem Anıtı Almanya ve Fransada 11 yıl heykel öğrenimi gören sanatçı tarafından yapılmıştır. 1937 yılında Alman Heykel sanatçısı Rudolf Belling, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümünün başına ge-tirilmiş, 1954 yılına kadar akademide öğretim üyeliğini sür-dürerek çok sayıda öğrenci yetiştirmiş, aynı zamanda heykel çalışmalarını sürdürmüştür. İstanbul Taşlık Parkındaki ve Ankara Ziraat Fakültesi bahçesindeki İnönü heykelleri Bellinge aittir. Daha çok figüratif bir anlayışla ürünler veren bu heykeltıraşlar figüratif-soyut ve non-figüratif denemeler yapmış; Hadi Bara, İlhan Koman, Mehmet Şadi Çalık ve Turgut Pura gibi sanatçılar ise özellikle soyut uygulamalara öncelik tanımışlardır. 1950lerde Akademinin heykel bölümünde Hadi Bara ve Zühtü Müridoğlunun etkili olduğu görülür. Soyut çalışmalar ile çeşitli araç ve tekniklerin kullanımı bu döneme özgü bir gelişmedir. Ali Teoman Germaner, Tamer Başoğlu, Gürdal Duyar, Namık Denizhan, Metin Deniz, Meriç Hızal, Rahmi Aksungur gibi heykeltıraşlar, bu okulun öğretim kadrosunda yer almışlardır. 1961 Paris Gençler Bienali Heykel Dalında birincilik ödülü alan Kuzgun Acar, soyut çalışmanın en ilginç örneklerini vermiştir. İstanbul Manifaturacılar Çarşısındaki Kuşlar röliefi Kuzgun Acara aittir. Figüratif heykele yeni boyutlar getirmeye çalışan Mehmet Aksoy, maden, taş ve ağaç gibi gereçlerle soyut anlatımlara yönelen Ferit Özşen, Saim Bu**** Meriç Hızal, Remzi Savaş, Eyüp Öz ve Yunus Tonkuş, Yavuz Görey, Zerrin Bölükbaşı, Hüseyin Gezer, Haluk Tezonar uluslararası sergilerde iyi dereceler alarak Türk heykel sanatını tanıtan sanatçılardır. Seramik Sanatı Cumhuriyetin ilk yıllarında diğer sanat dallarında olduğu gibi, seramik alanında da yurt dışına sanatçılar gönderilmiş, Pariste eğitim gören ilk seramik sanatçılarından İsmail Hakkı Oygar, Hakkı İzer ve Vedat Ar, yurda döndüklerinde seramiği geleneksel anlayıştan farklı, dekorsüsleme kavramı dışında bir anlayışla ele almışlar ve özgün çalışmalara yönelmişlerdir. İsmail Hakkı Oygarın seramik sanatına getirdiği çağdaş yaklaşım, daha sonra gelen sanatçıların çalışmalarıyla önemli gelişmeler göstermiştir. 1929 yılında sanatçıların katkılarıyla Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde seramik atölyesi açılmış ve seramik eğitiminde örgütlenme başlamıştır. İlk özel seramik atölyesi 1950lerin ortalarında Füreyya Koral tarafından kurulmuş; Füreyya Koral, Sadi Diren, Nasip İyem, Bingül Başarır, Candeğer Fürtun, Atilla Galatalı, Beril Anılanmert, Hamiye Çolakoğlu, Zehra Çobanlı, Jale Yılmabaşar gibi birçok sanatçı, 1949dan itibaren uluslararası düzeyde ürünler vermişlerdir.
Fotoğraf Sanatı Atatürk’ün desteğiyle sanata ve sanatçıya verilen önemin artması Türk fotoğrafında da etkisini göstermiştir. O döneme kadar Türkiye’de fotoğraf hep gayrimüslim azınlıklar tarafından çekilirken Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte Türk fotoğrafçıları artmaya ve önem kazanmaya başlamıştır. “Mor Yağmur”, Mehtap Yıldız Cemal Işıksel, Nurettin Erkılıç, Selahattin Giz, Limasollu Naci, Şinasi Barutçu, İhsan Erkılıç, Baha Gelenbevi Cumhuriyet döneminin ilk önemli fotoğrafçılarıdır. Türk fotoğrafının gerçek kimliğine kavuşma ve dışa açılma döneminin başlangıcı ise 1960’lı yılların başıdır. Özellikle Ara Güler’in 1961’de İngiltere’de dünyanın yedi yıldız fotoğrafçısından birisi olarak seçilmesi Türk fotoğraf sanatının dünyada bir yer edinmeye başladığının ilk göstergesidir. 60’lı yıllardan sonra Türkiye’nin pek çok yöresini özgün bakışla çeken Ozan Sağdıç; fotoğrafçılığın değişik alanlarında eserler veren Zeynel Yeşilay; yerel motifleri temel alarak çalışmalarını sürdüren Gültekin Çizgen; yeni arayışlarıyla fotoğrafa farklı bakış açıları sunan Şahin Kaygun gibi isimlerle güçlenen ve sesini duyuran Türk fotoğraf sanatı, dikkatleri attığı sağlam adımlarla üzerine toplamıştır. Bunların yanısıra, Atila Torunoğlu, Mustafa Kapkın, Halim Kulaksız, Reha Günay, Fikret Otyam, Şemsi Güner, Sabit Kalfagil, İsa Çelik, İzzet Keribar, Şakir Eczacı başı, Cengiz Karlıova, İsa Özdemir, İbrahim Demirel, Sami Güner, Mehmet Bayhan, İbrahim Göğer, Serpil Yıldız, Çerkes Karadağ, Nuri Bilge Ceylan, Ramazan Öztürk ve Coşkun Aral da başarılı çalışmalarıyla dikkat çeken isimler arasında yer almaktadırlar. 2003 yılında Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu’nun (TFSF) kurulmasıyla fotoğraf sanatı örgütlenme yolunda bir adım daha ileriye gitmiştir. Karikatür: Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte Cemal Nadir Güler ve Ramiz Gökçe, Türk karikatürünün iki önemli imzası olmuşlardır. Aynı dönemde Yusuf Ziya Ortaç’ın yayımladığı ve Cumhuriyet döneminin en uzun ömürlü mizah dergisi olan “Akbaba” da, değişik anlayışların sergilendiği, güçlü yazar ve çizer kadrosuyla döneme damgasını vurmuştur. 22. Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması’nda birincilik ödülünü Almanya’dan Friederike Gross kazandı. İkinci Dünya Savaşı sonrası çok partili düzene geçilmesiyle gelen yeni özgürlüklerle birlikte, mizah da nitelikdeğiştirmiştir. Sabahattin Ali ve Aziz Nesin’in çıkardıkları ve çizerliğini Mustafa Uykusuz’un yaptığı “Marko Paşa” dönemin en önemli mizah dergisidir. 1950’lerde karikatür sanatına yeni bir anlayış getiren 50 kuşağı karikatürcüleri, yazı ve söze dayanmayan bir çizgi mizahı geliştirmişlerdir. Yeni karikatür anlayışlarını, yalnız çizerek değil, toplu sergiler, yazılar, seminerler ve yayımladıkları “41 Buçuk”, “Tef”, “Dolmuş”, “Taş Karikatür” gibi mizah dergileriyle de yaygınlaştırmışlardır. Turhan Selçuk, Nehar Tüblek, Ali Ulvi Ersoy, Eflatun Nuri Koç, Selma Emiroğlu, Semih Balcıoğlu, Bedri Koraman, AltanErbulak, Mustafa Eremektar, Sinan Bıçakçıoğlu, Ferruh Doğan, Tonguç Yaşar, Suat Yalaz, Yalçın Çetin ve Oğuz Aral dönemin tanınmış karikatürcüleridir. 1960-70 arası yetişen Cafer Zorlu, Zeki Beyner, Tan Oral, Nezih Danyal, Ercan Akyol, Erdoğan Bozok, Orhan Özdemir ve Selçuk Demirel de 50 kuşağının oluşturduğu karikatür anlayışını özgün katkılarıyla sürdürmüşlerdir. 1970’li yıllarda Oğuz Aral’ın yönetimindeki “Gırgır” haftalık mizah dergisinde toplanan genç karikatürcüler, Tekin Aral’ın da katkılarıyla daha çok çarpık kentleşmenin yarattığı kişi ve olayları alaya alan, söze dayalı, güncel bir mizah oluşturmuşlardır. 1980 sonrası toplumda beliren değer değişimlerini İsmail Gülgeç, Kamil Masaracı, Salih Memecan, Semih Poroy, Behiç Ak, Piyale Madra, Hasan Kaçan, Ergün Gündüz, Latif Demirci, Haslet Soyöz, Kemal Gökhan Gürses söz ve yazıyı çizgileriyle kaynaştırarak eleştirmekte ve yorumlamaktadırlar. Semih Balcıoğlu Anadolu Üniversitesi, Karikatür Sanatını Araştırma ve Uygulama Merkezi, Eskişehir’in Odunpazarı semtinde restore edilerek 2004 yılı sonlarında açılan ve arşivinde yaklaşık 2 bin eser bulunan bir müzeye sahiptir. Anadolu Üniversitesi Türkiye’de böyle bir araştırma merkezi ve müzesi olan tek üniversitedir. Türk Süsleme Sanatları. Orta Asya’dan Anadolu’ya taşınan süsleme sanatları, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde büyük önem kazanmış ve yüzyılların birikimi ile Cumhuriyet dönemine ulaşmıştır. 1936 yılında Devlet Güzel SanatlarAkademisi’nde Türk Süsleme Sanatları bölümü açılmış; tezhip, hüsni hat, ebru, minyatür ve çini deseni eğitimi verilmeye başlanmıştır. Günümüzde İstanbul ve İzmir’deki üç üniversitede (Mimar Sinan, Marmara, 9 Eylül Üniversiteleri) ana branş olarak süsleme sanatları eğitimi verilmektedir. Bunun yanısıra Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü tarafından da geleneksel Türk süsleme sanatlarının yaşatılması amacıyla birçok faaliyet yürütülmektedir. Bu alanda ürün veren sanatçıları, günümüzün sanat anlayışı ve zevkine uygun çağdaş yoruma özendirmek ve sanatçıların son eserlerini sergilemek amacıyla 1986 yılından itibaren “Türk Süsleme Sanatları Sergisi” düzenlenmektedir. Türk El Sanatları: Türk el sanatlarının kökleri çok eskilere dayanmaktadır Anadolu’da yaşamış pek çok uygarlığın kültürü, Türkler’in yerleşmesinden sonra yeni bir sentez içinde varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bu nedenle Türk el sanatlarının kökleri çok eskilere dayanmakta ve sosyokültürel açıdan önem taşımaktadır. Örgün ve yaygın eğitim kurumlarının, resmi ve özel kuruluşların ve ilgili kişilerin desteği ile günümüze kadar ulaşan başlıca Türk el sanatları şunlardır: dokuma sanatları (kumaş, halı, kilim, cicim, sumak, keçe); işleme sanatları (iğne, sim); örgü işleri (oya ve dantel, boncuk, tığ, mekik); maden sanatı (kuyumculuk, cam sanatı); ağaç işleri sanatı; hammaddesi taş olan el sanatları (Oltu, Mermer, Lületaşı); dekoratif yapma bebek; deri sanatları. Hat Sanatı: Hat sanatı denilince Arap harfleri çevresinde oluşmuş güzel yazı sanatı akla gelir. Bu sanat Arap harflerinin 6 ile 10. yüzyıllar arasında geçirdiği uzunca bir gelişme döneminden sonra ortaya çıkmıştır. Türkler, hat sanatıyla Anadolu’ya geldikten sonra ilgilenmeye başlamışlar ve bu alanda en parlak dönemlerini de Osmanlılar zamanında yaşamışlardır. Türk hat sanatının kurucusu sayılan Şeyh Hamdullah’ın üslup ve anlayışı 17. yüzyıla kadar sürmüştür. Hafız Osman (1642-98) Arap yazısına estetik bakımdan en olgun biçimini kazandırmış ve bu tarihten sonra yetişen hattatların hepsi Hafız Osman’ı izlemişlerdir. Türk hat sanatı 19. yüzyılda ve 20. yüzyıl başlarında da parlaklığını sürdürmüş, ama 1928’de Arap alfabesinden Latin alfabesine geçilince yaygın bir sanat olmaktan çıkıp yalnızca belirli eğitim kurumlarında öğretilen geleneksel bir sanat durumuna gelmiştir. Türk hat sanatının son büyük ustası Hattat Hamid Aytaç’tır. 1891 yılında Diyarbakır’da doğan Hamid Bey, Türk matbaacılığına çinkografi, çelik üzerine resim ve yazı hakketme yani gravür, kabartma ve lüks baskı tekniğini de ilk geti-renlerdendir. İstanbul’da en yeni camilerden olan Şişli Camii’nin eşsiz yazıları ile bir çok evlerde, salonlarda ve işyerlerinde Mısır ve Irak’ta, hatta dünyanın her yerinde onun binlerce nefis yazısı vardır. Uzun ve verimli bir ömür süren Hattat Hamid Aytaç, bütün İslam aleminden, hatta Japonya’dan bile bir çok öğrenci yetiştirmiştir. Alıntı