Gizemli - Korkulu Hikayeler

'Hikayeler, Efsaneler ..' forumunda ...... tarafından 6 Eyl 2009 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. ......

    ...... Misafir



    Bir askerin drami


    Görevli bir mutemet astsubay bankaya gidip taburdaki askerlerin maaşlarını çekmiş. biliyosunuz askerlere ödenen rakamlar çok düşüktür ama bunlar bir araya gelince hayli yüklü bir meblağ olur. adam bankadan çıktıktan sonra evi yolunun üzerinde olduğundan şoförüne eve uğrayacağını söylemiş. niyeti rahat rahat bi tuvalete girmekmiş adamcağızın.
    Eve geldiğinde karısının küçük oğluyla banyoda olduğunu görmüş. büyük oğlu da oturma odasında legolarla oynuyomuş. astsubay para çantasını oğlunun yanında bırakıp tuvalete girmiş. ancak geri döndüğünde zavallı adam inanılmaz bir manzarayla karşılaşmış. oğlan çantadaki deste deste paraları cayır cayır yanan sobaya atıyomuş. babasını görünce de sırıtmaya başlamış yaptığının ne menem birşey olduğundan habersiz yumurcak. astsubay hemen çocuğun elinden hızla çekmiş bond çantayı. ama çanta neredeyse boşalmışmış. yaşadığı şokla oğluna hızlı bir tokat aşketmiş astsubay. tokadın şiddetiyle savrulan çocuğun kafası sobanın kenarına çarpmış ve oracıkta ruhunu teslim etmiş. yaptığından bin pişman astsubay küçük oğlunun kalbini dinleyip de atmadığını görünce çılgına dönmüş. o an kemerinden beylik tabancasını çıkarıp bir saniye bile duraklamadan kurşunu kafasına sıkmış.

    Silah sesini duyan karısı koşarak odaya gelmiş. zavallı kadın oğlunun ve kocasının yerde kanlar içinde yattığını görmüş ve ne yaptığını bilmeden bağırıp-çağırmaya başlamış. o sırada banyoda yıkadığı küçük oğlu gelmiş aklına. hızla banyoya koşmuş ama maalesef oğlunun küvetin içindeki suya yüzükoyun paralel vaziyette cesediyle karşılaşmış. birkaç dakika içinde yaşadığı bu zincirleme felaket sonucunda aklını kaçırmış kadın ve hayatının geri kalan bölümünü akıl hastanesinde geçirmiş ​
     
  2. ......

    ...... Misafir



    Sonsuzluğa Dair


    Gece karanlıkta gördüğü gölgeye aşık olmuştu peşi sıra koşmuştu... ama o her koştuğuna gölge'de onunde kaçıp gidiyordu...
    Devamli uzaklaşıyordu...
    Onu yakalamak için daha hızlı koşmaya başladı...
    Güneş yavaştan kendini göstermeye başlamıştı fakat genç hala yetişememişti gölgeye!
    Ve birden kaybediverdi onu güneş doğmuş ve gölgesi yok olmuş gidivermişti aynı gökkuşağı gibi aynı yağmur gibi...
    Her gece gölgesini kovalamak coçukta bilinmez bir arzu istek haline gelmişti...
    Birgün mutlaka yakalayacak ona sarılacaktı...
    Her gece binbir telaşla çıkıp dışarıya koşuyordu asla yetişemeyeceğini bildiği gölgesinin peşinden...
    Yani bir tutkuya tutulmuştu gerçekleşmeyeceğini bile bile...
    Gölgesine vurulmuştu güneş doğana kadar onunla olacak gün boyu acısını bırakacak...
    Ve içinden bir kaç sözcük geçti... Peşinden gittiği ama ulaşamadığı gölge'ye...
    Sen gölge'ydin ben küçükken dikkatlice süzdüğüm ama hiç ulaşamadığım birgün sana ulaşmak istedim ömrüm boyunca ama olmadı ulaşamadım dedi....
    Sevgiydi gölge....
    Ulaştıkca kaybedilen kaybettikçe aranılan...
    Sonsuzluğa dair. ​
     
  3. ......

    ...... Misafir



    Ni$an yüzzügü


    Istanbul'da her sey çok güzel giderken aniden farkli davranmaya basladi. Beni aramaz sormaz oldu. Ailesi de durumun farkindaydi ve bana sabirli olmam gerektigini ogullarinin bunalim geçirdigini söylüyorlardi. Onu görmemek çok koyuyordu ancak aramaya korkuyordum; artik ne yaptigini bilmiyordu.

    Bütün bir sene umutla bekledim ve yaz tatili geldiginde Bolu'ya döndüm. Sonunda bir gece beni aradiginda sevinçten çildiriyorum sandim. Burak hemen görüsmek istedigini söylüyordu. Nasil disari çikip kollarina atildigimi bilmiyorum. Bütün kötü günler bitmis Burak iyilesmisti.

    O gün sabaha kadar eski günlerdeki gibi birlikte olduk. Çocuklugumuzun geçtigi sokaklarda yürüdük sabah olunca da tepedeki çay bahçesinde kahvalti yaptik. Huzur içinde eve dönüp uykuya dalmistim ki telefonun sesiyle uyandim. Annem çiglik çigliga agliyordu; Burak ölmüstü. Beni biraktiktan sonra evine gidip odasina çekilmis bir sigara yakip disariyi uzun uzun seyretmis. Daha sonra da odasinin penceresine çikip kendini asagiya birakmis.

    Burak'in intiharindan sonra ciddi bir bunalim geçirdim. Ailem bu depresyondan kurtulabilmem için beni bir sürü doktora götürdü. Bu arada onun varligini sanki hiç ölmemis gibi yanimda hissediyordum. Her yalniz kaldigimda benimle konusuyor ve onu unutmami istiyordu. Genelde arkamdan sesleniyor bir an önce kendimi toparlamami ölümün kendi seçimi oldugunu söylüyordu.

    Bu konuda kimse bana inanmiyordu. En acisi da Burak'tan geriye hiçbir sey kalmamasiydi. Bu süre içerisinde birlikte çekildigimiz tüm fotograflar bir sekilde yok oldu. Kimi kayboldu kiminin üstüne bir seyler döküldü. Sonuç olarak ondan geriye nisan yüzügümüz ve bana yazmis oldugu bir mektuptan baska hiçbir sey kalmadi. Burak'in bu hatiralarini cüzdanimin içinde tasiyor ve gözüm gibi sakliyordum.

    Bir gün yolda yürürken cüzdanimi düsürdüm. Içinde yüklü sayilabilecek miktarda parayla Burak'in mektubu ve nisan yüzügümüz vardi. Karakola gidip durumu anlattim ve olaydan bir hafta sonra cüzdanimin bulundugu bana bildirildi.

    Karakola gidip cüzdanimi açtigimda gözlerime inanamadim. Param ve diger esyalarim eksiksiz içindeydi ancak Burak'in mektubu ve nisan yüzügümüz artik cüzdanda degildi... ​
     
  4. ......

    ...... Misafir



    Kücük Kiz

    Adamın biri bi cumartesi gecesi evine dönüyomuş. Birden 15-16 yaşlarında sevimli bi kızın yolun kenarında otostop yaptığını görmüş. Adamın da aynı yaşlarda iki kızı varmış. Hemen arabayı kızın yanına yanaştırmış "Gece yarısı böyle ıssız bir yerde n'apıyosunuz Allah aşkına? Bu saatte otostop mu yapılır?" demiş.

    Kız "Uzun hikaye. Rica etsem beni evime götürür müsünüz? Buraya çok yakın. Bu iyiliğinizi ömür boyu unutmam" diyerek arka koltuğa oturmuş. Kızın üzerinde cicili bicili hoş bi elbise varmış. Evinin adresini vermiş.

    Gerçekten de yakınmış ev. Adam eve vardığında önünde durmuş "İşte geldik küçük hanım" diyerek arka koltuğa dönmüş ama arkada hiç kimse yokmuş. Gözlerine inanamamış tabi. Hemen arabasından inip evin kapısını çalmış.

    Beyaz saçlı çok yorgun görünen yaşlı bi kadın açmış
    kapıyı. Adam heyecanla "Bana inanmayacaksınız ama yoldan küçük bi kız aldım. Bana buranın adresini verdi ama tam geldiğimizde..." Yaşlı kadın adamı susturmuş "Biliyorum biliyorum" demiş "Sonra da ortadan kayboldu di'mi? Bu başımıza ilk defa gelmiyo. Her cumartesi akşamı
    aynı şey olur...

    "Meğer kız bi cumartesi gecesi diskodan dönerken trafik kazası geçirmiş ve oracıkta ölmüş. Şimdi her cumartesi gecesi kazada öldüğü yerden otostop yapıp evine gelmek istiyomuş ama bunu bugüne kadar başaramamış. Kadın bunları anlatırken adamın gözü piyanonun üzerindeki
    kızın fotoğrafına ilişmiş. Evet kız aynı kızmış ve üzerinde de aynı elbise varmış.
     
  5. ......

    ...... Misafir



    Arkadaslar uzun ama cok guzel bir gercek yasanmis olay....

    HÜLYA VE HAKAN iSMiNDE iKi GENÇ VARMIS

    KIZ GÜZELMi GÜZEL GENÇ YAKISIKLIMI YAKISIKLI BU IKI GENÇ BiRBiRLERiNi
    SEVMiS VE BIR FLORT DÖNEMINDEN SONRA EVLENMEYE KARAR VERMisLER.

    IKISNININ DURUMU IYI VE ZENGIN VARLIKLI AiLELERiN ÇOCUKLARIYMISLAR
    VE SONUNDA HAKAN VE AiLESi HÜLYAYI iSTEMEYE GELMisLER.




    NISAN YÜZÜKLERi TAKILMIs VE EVLiLiK GÜNLERi BELiRLENMiS
    BIRGÜN HAKAN HÜLYAYI ARAMIs KIZ TELEFONA BAKMIs "AsKIM NAPIYORSUN" DEMIS

    KIZ YEMEK YAPTIGINI YEMEK YIYECEGINI SOYLEMIS.

    HAKAN "ASKIM YEMEGINI YEDIKTEN SONRA SENI ALMAYA GELECEGIM BIRLIKTE
    SINAMAYA GIDERIZ IKI TANE BILET ALDIM" DEMIS.



    KIZ TELEFONU KAPATIP YEMEDE DEVAM ETMIS TAM O SIRADA TÜP PATLAMIS
    BÜTÜN TÜP PARÇALARI HÜLYANIN BÜTÜN VÜCUDUNU DELIK DESIK ETMIS!!!!


    HASTANEYE YOGUN BAKIMA KALDIRILMIS!!1

    HAKAN KOSA KOSA HASTANEYE GITMIS AMA HÜLYA ONUNLA GÖRÜSMEK ISTEMEMIS..ÇÜNKÜ YANIKTAN ÖYLE IGRENC BIR HAL ALMISKI YÜZÜ VE VÜCUDU BAKILDIGI ZAMAN IGRENIYORMUS INSANLAR.

    ANNESI HÜLYANIN YANINA GELMIS VE "KIZIM HAKAN PERISAN BIR HALDE NEDEN ONU GÖRMEK ISTEMIYORSUN" DEMIS
    KIZ; "ANNE SEN BÝLE YÜZÜMÜN BU HALINE BAKMAYA IGRENIYORSUN....

    BENI O GÜZEL HALIMLE HATIRLASIN HERSEY BITTI SÖYLE ONA SAKIN BENI ARAMASIN"



    ANNE KIZININ DEDIKLERINI ÇOCUGA AYNEN ILETMIS. ÇOCUK ÜZÜNTÜYLE HASTANEDEN ÇIKMIS VE ARABASINI SÜRATLA KULLANMAYA BASLAMIS VE
    TRAFIK KAZASI GEÇIRMIS VE KÖR OLMUS.



    ANNESI TEKRAR KIZININ YANINA GELMIS VE HAKANA OLANLARI ANLATMIS ARTIK EVLENMENIZ ICIN HICBIR MANI YOK ARTIK BIRBIRINIZE DESTEK ÇIKMALISINIZ BAK HEM ARTIK SENI ISTESENDE GÖREMEZ DEMIS...

    BUNUN ÜZERINE KIZ HAKANLA EVLENMIS.IKI TANE ÇOCUKLARI OLMUS VE YILLAR SONRA HÜLYA KALP KRIZINDEN
    ÖLMÜS.

    ÖLDÜGÜ GÜN ÇOCUKLAR ANLAMISLAR KI BABALARI KÖR DEGilL VE ASLINDA HiÇ KÖR OLMAMIS!!!!


    SEVDIGINI KAYBETMEMK ICIN BUKADAR SEYI GOZE ALABILECEK INSANLAR VARMIHALA DUNYADA?? ​
     
  6. ......

    ...... Misafir



    Ingiltere'de okuyan iki Türk kizi yurttta ayni odada kaliyorlarmis. Bir gece kizlardan biri arkadasinin evine ders çalismak için gidecekmis.

    Diger kizla vedalasip çikmis ama daha yurttan 100 metre falan uzaklasmis ki ders kitaplarindan birini unuttugunu farketmis. Odaya geri dönmüs tabiyatiyla. Kapiyi açtiginda isiklarin kapali oldugunu görmüs. "Banu yatti heralde" diye düsünüp ayaklarinin ucuna basa basa karanlikta kitabini aramis. Bulamayinca da "Simdi kizcagizi rahatsiz etmeyim nasilsa arkadasimda ayni kitaptan var. Idare ederiz artik" deyip çikip gitmis. Ertesi sabah sinavdan sonra odasina döndügünde bir de ne görsün! Oda bastan asagi kan içinde! Arkadasinin vücudu da parçalar halinde oraya buraya dagitilmis.

    Duvarda da (muhtemelen kizin kaniyla yazilmis) bir yazi varmis:
    "Aren't you glad you didn't turn on the lights?"

    (Isiklari açmadigin için memnun musun?)​
     
  7. ......

    ...... Misafir



    Cin ile Dalga Geçme


    17 yasindaydim ve annemin memleketi olan Giresun'daydik. Döndü abla o siralarda 22 yasinda falandi (annemin amcasinin kizi). O'nu her gece cinler döverdi ve üzerinde tasidigi kuran'i çikartmasi için baski yaparlardi. Birlikte yatiyorduk onlarda kaldigim zamanlarda ama sabahlari vücudunun her yerinde morluklar oluyordu bende ise hicbirsey olmuyordu ve hicbirsey hissetmiyordum... Bir gece Döndü ablasi ablasinin akrabasi Emine ve onun nisanlisi epey geç saate kadar oturduk. Döndü'nün annesi ise saat 11 gibi yatti uyudu baska odada. Biz hala sohbet ediyorduk. Saat gece 02.00 olmustu.. Ben cin cagirmayi önerdim. Bu onlarada cazip gelmis olacak ki kabul ettiler. KIKI adinda kibrit cinini hepiniz duymussunuzdur. Bir kutudan 4 tane kibrit çöpü aldik ve cin cagirdik dualarla. Bu islerden çok iyi anliyordu Döndü. Sorular soruyorduk kibritlerde saga sola hareketle bize cevap veriyordu. Ben yasiminda küçük olmasindan dolayi bayagi zirvalamaya baslamistim. Cin ile dalga geçiyordum. Yanimdakiler ise iyice korkmuslardi benim cine ileri geri konusmamdan! Beni sürekli sus diye uyariyorlardi. Neyse bir müddet sonra isik kendiliginden kapandi kalktim dügmesine bastim actim arkami döndüm ki tekrar çat!! diye dügmeden kapandi isik.. Bulundugumuz oda köy evi oldugundan mutfak ve oturma odasi bir kullanilan bir oda.. Mutfak dolabi zangir zangir titremeye ve tabaklar birer birer yere dökülmeye basladi.. Hepimiz korkudan sapsari olmustuk TV açik degildi birden TV acildi. O zamanlar sadece TRT 1 gösteriyordu köy yerinde. Bilmedigimiz yabanci kanallar fisek gibi acilip kapaniyordu.. Biz binbir dua okuyarak cini göndermeye calisiyorduk. Artik yorulduk ve kibrit çöplerini masanin üzerine biraktik. Aman Allah'im cin gitmemisti ve masanin üzerindeki kibrit çöpleri kendiliginden hareket ediyordu. Döndü'nün akrabasi olan kadin bayildi bayilacak. Saat 04.00 olmustu artik ve Döndü'nün akrabasi olan Eminenin nisanlisi eve gidecekti. Köy yerlerini bilirsiniz acayip sessiz ve ürkütücü olurlar. Evine gidecegi yol da ormanin içinden gecen ve derenin oldugu bir yer. Neyse bu çikti gitti ve biz cini göndermek icin ugrasmaya devam ettik.. Tabi ki basaramadik öyle kizdirmisim ki onu her yeri darmadagin etti diyebilirim... Ve isin ilginç yani yan odada yatan yengemin çit bile duymamis olmasiydi.. Sabah ezani okunurken hepimiz korkudan ve uykusuzluktan uyuyakalmisiz.. Yengemin sesiyle uyandik ORTALIGIN HALI NE BÖYLE diye soruyordu. Ona anlattik o da ürperdi ve kizdi bize.. Emine'nin nisanlisi da ertesi günü geldi ve gece eve gittigi yolda onu taslamisti cinler bu taslar pek bir yerine isabet etmemissede omuzuna ve alnina carpmis ve oldukca morarmisti.. Ayni gece ben ananemin evine gittim yatmaya ve o gece Döndü ablami da çok sikistirmislar ve acaip dövmüs cinler. Kiz günlerce vücudu ve yüzü morluklar içerisinde gezmek zorunda kaldi... Komsumuz olan bir hocaya olanlari anlattik! Hoca bile dehsete kapildi ve cinin beni yasim küçük oldugu için affettigini yoksa yetiskin bir insanin cinle o sekilde dalga geçse çarpilacagini agzinin burnunun ters dönecegini söyledi.​
     
  8. ......

    ...... Misafir



    Genç bi kız ailesinin evde olmadığı bi akşam arkadaşlarını davet etmiş. Kız kıza yemişler içmişler derken içlerinden biri “Hadi cin çağıralım” demiş. Ev sahibi kız da hiç inanmazmış böyle şeylere ama arkadaşlarına ayıp olmasın diye kabul etmiş. Harfler kesilmiş fincan ortaya konmuş ve elele bir masanın etrafında daire olunup cin çağırma olayına girilmiş. Cin gelmiş gelmesine ama bizim kız hala fincanı arkadaşlarının ittiğini düşünüyomuş. Bi ara fincan hızlı hızlı harflere giderek şöyle demiş: “İçinizde bana inanmayan biri var. Yarın saat 4’te o kişiyle tavla oynamaya geleceğim!” Kızlar feci tırsmıslar ama ev sahibi kız hala dalgasındaymış işin. Saat çok geç olmadığı halde seans hemen bitirilmiş ve kızlar evlerine dağılmış.
    Bizimki zaten o tür şeylere hiç inanmadığından cin olayını ertesi sabah unutmuşmuş bile. Öğlene doğru telefon çalmış. Arayan kızın çok sevdiği çok iyi anlaştığı teyzesiymiş “Bugün içimde bi sıkıntı var evdeysen bi ara sana uğruycam. Dertleşelim biraz” demiş. Kız da sevinmiş teyzesini görecek diye “Hemen gel ben de seni çok özledim” demiş.

    Kız teyzesini hakikaten dertli ve solgun görmüş. Hoşbeş etmişler ama teyze hala dalgınmış. Kız “Teyzecim sen konuştukça daha kötü oldun istersen başka bişey yapalım” demiş. Teyzesi de “O zaman tavla oynayalım. Ne zamandır seninle oynamadık. Kafam dağılır biraz” demiş. Kız tavlayı almaya giderken bi gece önceki olay aklına gelmiş “Meğer benim teyzem cinmiş” deyip gülümsemiş.

    Kızla teyzesi güle oynaya tavla oynarken bi ara teyze tuvalete gitmek için kalkmış. O içerdeyken telefon çalmış. Arayan kızın babasıymış. Adamcağız çok üzgün bi sesle konuşuyomuş: “Kızım teyzen öğlen bi trafik kazası geçirdi. Durumu çok iyi değildi ama Allahtan ümit kesilmez deyip sana haber vermedik ama az önce teyzeni kaybettik başımız sağolsun…”​
     
  9. ......

    ...... Misafir



    MEZARLIKTAKİ YANGIN

    Su an 17 yasındayım ve olay bundan 7-8 sene evvel YASANMISTIR.

    O yaz en büyük zevkimiz arkadaslarla gece asagı inmek idi ve hemen hemen indigimiz her gece birbirimize korku hikayeleri anlatırdık. Anlattıgımız hikayeler genelde kendi hayal ürünümüz olurdu fakat anlatırken sanki yasamış gibi anlatırdık ve kendi uydurdugumuz hikayeye o ortamın verdigi gerilimle kendimiz de inanır ve korkardık.
    Içimizde en çok hikaye anlatan Nedim diye bir arkadasımız idi. Nedim yasça bizden büyüktü ve bizi korkutmayı iyi başarıyordu açıkçası. Yine böyle bir gecede Nedim bize çok ilginç bir hikaye anlattı. Hikayeye göre bazi insanlar sebepsiz yere içlerinden gelen bir ateşle küle dönüsecek kadar yanıyorlarmis. Bu yanma o kadar çabuk gerçeklesiyomuşki kendisini kurtarmaya zamanı olmuyormus kurbanın. Ayrıca bu olay kurban yalnızken gerçekleşiyormuş yani görgü tanığı olmuyormuş hiçbir zaman. Bu anlattıgı hikaye ilginç olduğu kadar inandırıcı gelmemisti çogumuza. Fakat Nedim evinden getirdigi ansiklopedi de yazılanları bize gösterince tüylerimiz diken diken olmustu hepimizin. Bu olaylar gerçek yasanmıs olaylar olarak anlatılıyordu ansiklopedide kanıtları ile. O gece eve kosar adımlarla çıktım ve bütün gece gözlerime uyku girmedi. Ertesi gün ise belki hepimiz için hayatımızın en korkunç günü olmustu.

    Gelen habere göre Nedim bir sokak arasında ölü bulunmustu ve isin ilginç yanı Nedim'in gömüldügü mezarlıkta 1 hafta sonra yangın çıkmıstı ve bütün mezarlar yok olmustur.Inanmayan arkadaslar eski gazeteleri karıstırabilirler. Tarih: 3 Eylül 1997 Mersin mezarlıgı orman tarafında onlarca mezar yanmıstır.​
     
  10. ......

    ...... Misafir



    Tepedeki Ev


    Yillardan 1994'dü.Ben annem ve abim Tunceli'deki köyümüze gitmistik.O zamanlar 12 yasinda falandim.Oraya gittik ve amcamlarin evine yerlestik.Benim orada tanidigim hiç kimse olmadigi için ben amcaogluyla(Yusuf)la oynuyordum.O bana biraz macera yasamak istediginden falan bahsederdi hep ve bir gece onla uyumadik ve biraz macera yasabilmek için neler yapabilecegimizi düsündük ve en sonunda köyü çevreleyen daglardan birindeki bir eve gitmeyi önerdi Yusuf fakat bunun çok tehlikeli olabilecegini köyün ileri gelenlerinin sik sik onlari oraya çikmamalari konusunda uyardigini söyledi.Bizde bunu büyük bir gizlilikle yapacaktik.Yusuf'un en yakin arkadasi Ismete anlattik düsündügümüzü ilk basta biraz tirsti fakat daha sonra oda bunu kabul etti.Ertesi gün çantalarimiziyiyeceklerimizi hazirladik ve erkenden yola çiktik.O gün hava biraz pusluydu ve içimden bir ses bunun tehlikeli olabilecegini söylüyordu.Fakat bunu onlara söylemedim ve yolumuza devam ettik ve yolda giderken etrafta bol bol koyuinekkeçitavuk gibi hayvanlarin kemikleriyle karsilasiyorduk ben biraz daha korkmustum ve nerdeyse aglamak üzereydim.en sonunda oradaki eve vardik ve içeri girdik içerde anlamadigimiz diller yazilar falan vardi ve penceresi oldugu halde içerisi karanlikti içeride anlayamadigimiz çok degisik cisimler vardi etrafta taslarin içerisinde sular falan vardi.Ve döner biçagi gibi kocaman ama paslanacak kadar eski birkaç biçak vardi birden Ismet degisiverdi sanki biz kormaya baslamisken o gülüyordu.Kendi kendine oynasirken taslardaki suyu üstüne döktü ve bir biçagi eline alip oynamaya basladi bir anda biçakla oynarken biçakla parmagini kesti ben çok korkmustum aglamaya basladim çünkü bir anda Yusuf da degismis sanki çildirmis gibi oldu bu arada Ismetin parmagi çok feçi bir sekilde kaniyordu.Daha sonra kostum kostum sanki bir sey beni kovaliyor gibiydi ve annemin dürtmesiyle uyandim bana gece boyunca döndügümüagladigimi tepindigimi söyledi.Kahvaltida Yusufla konusmaya basladim rüya mi anlattim ve belki inanmayacaksiniz ama bana tepedeki evi nerden bildigimi sordu.Daha sonra disari çiktik ve Ismeti gördük parmagi sariliydi​
     
  11. ......

    ...... Misafir



    Gencin biri otostop yapıyormuş. İyi kalpli kamyoncunun biri durmuş ama kamyonun ön tarafında yer yokmuş. Gence kasada gitmeyi kabul ederse onu alabileceğini söylemiş. Çocuk atlamış kamyonun arkasına. Giderlerken acayip bir yağmur başlamış. Kamyonun arkasında da boş bir tabut varmış. Islanıp üşümeye başlayan genç tabutun içine gireyim de bari ıslanmayayım diye düşünmüş.

    Delikanlı keyfi yerinde tabutun içinde kestirmeye başlamış. Bu arada kamyoncu yol kenarında otostop yapan iki köylüyü de almış. Tabii onlara da kasaya binmeleri gerektiğini söylemiş. Köylüler tabutu görünce biraz ürkmüşler ama yine de binmişler.

    Kamyon anayoldan ayrılıp köy yoluna girince tabutun içinde kestiren genç sarsıntıdan uyanmış. Acaba yağmur dindi mi diye bir bakayım demiş ve tabutun kapağını aralamış. Bizim köylüler içinde ölü olduğunu düşündükleri tabut açılınca bağıraraktan kamyondan atlamışlar. Tabi haşat olmuşlar.​
     
  12. ......

    ...... Misafir



    KARABASAN GERCEGi BiR GENCiN YASADIKLARI

    Uyandiginiz halde yataktan kalkamamaniz bir guc tarafindan hareketlerinizin engellenmesi kipirdayamamaniz yada konusamamaniz bagirmaya calistiginiz halde sesinizin tum cabalamalariniza ragmen cikmamasi bu sure zarfinda cesitli sesler ve halusunasyonlar gormeniz yani halk arasinda Karabasan diye tabir edilen olay.
    19 yasindaydim. O zamana kadar karabasanin ne adini ne sanini duymustum. Ilk yillar sesli ve goruntulu yogun bir sekilde yasadim. Ailecek panik icerisindeydik. Caresizlikten herkezin verdigi akli uygulamaya koyulduk.Bu arada cok komik olaylar da yasadim. Dortyol agizlarina sekerli sular doktum yatagimin altinda kuranla uyudum o olmadi bicakla uyudum o olmadi makasla uyudum o da olmadi hocaya gittik bana muska yazdi. O olaydan sonra yogunluk azaldiysa da tam olarak kesilmedi.Cahil insanlar da degiliz ama nedense o zamanlar hic aklimiza bir psikologa danismak gelmedi . Cunku birazdan anlatacagim seyler cok mistik doga ustu olaylardi.

    Her olay sonrasinda yataga oturup '' Neden Ben?'' diye aglardim. Ne yapmistim acaba.Neden boyle korkunc olaylar beni bulmustu.Bu konuyu her ne kadar arastirdiysam da bir sonuca ulasamamistim. Gorduklerim ruya miydi acaba? Kendimi cok tahlil ettim .Her defasinda gozlerim acik bulundugum mekani cok iyi gorebiliyordum. Fakat bir turlu ne hareket ediyor ne de bagirabiliyordum.Hadi hareket edip bagiramiyorum tamam ama o anda duydugum sesler ya da gordugum goruntuler beni zivanadan cikariyordu . Yasadiklarimi arkadaslarima anlattigimda pek inanan olmadi.Benim gibi karabasanlar tarafindan basilanina da rastlayamamistim. Bulundugum mekani degistirirsem belki yarari olur deyip yurtdisina ciktim olmadi evlendim yine olmadi. Dindar bir teyzemize bu konuyu anlattim. Teyze bana Kuran dan bazi ayetler okudu. O gunden sonra olaylar kesildi.Arasira yine bu olayi yasasamda eskisi gibi degil artik..

    Basimdan gecenleri bir internet sitesinde 4-5 satirla ozetledim.Bu konuda yuzlerce mesaj aldim.Bir kismi cinlerle ilintili oldugunu soylerken diger kismi beyinsel fonksiyonlarla iniltili oldugundan bahsettiler. Buyuk cogunluk ise basindan bu tarz olaylar gecen insanlardan aldigim mesajlardi. Hepsi de benden bu konuda yardim istiyordu. Hal boyle olunca kayitsiz kalamadim ve bu siteyi yapmaya karar verdim.Benim yasadiklarim korkunctu hic bir yerde cevap bulamamistim daha da kotusu bu olayin yalnizca benim basima geldigini saniyordum.Ama simdi biliyorum ki bu olayi bir cok insan yasiyor .Turkiye'de bu konuyla ilgili ne bilimsel ne de dinsel bir bulguya rastlayamadim. Tahmin edersinizki bu olay yalnizca Turk insanin basina gelmiyor. Amerika'da bu olaya SLEEP PARALAYSIS adi verilmis.

    Bir grup insan bu olayin cinler tarafindan yapildigini diger bir grupsa bu konunun beyinle ilgili olup adinin uyku felci oldugunu savundular.Ben her iki grubun da aciklamalarina yer verecegim. Bu konuda bilgisi olanlarin bilgilerini bizimle paylasmalarini da isteyecegim.Ayrica basinizdan gecen deneyimlerinizi de bana yazabilirsiniz.Yalniz bildigimiz bir sey var ki her ne ise Dunyanin her yerinde bu olayi insanlar yasiyorlar. Eger bu olaylar surekli basiniza geliyor ise benim size tavsiyem hastahanelerin neurology klinigine gidip bir beyin filmi cektirmeniz. Hepinize karabasansiz GeceLer dilerim. ​
     
  13. ......

    ...... Misafir



    Cinler


    Büyükbabam köyde oturduğu için köyde her zaman olan şey ahır veya ağıldır. Bunları da otlatmak için bir çobana ihtiyaç vardır.

    Bir gün büyükbabam bir çoban almış yanına çobanda kamburmuş sen bu işi yapamazsın yaparım der demez büyükbabam bunu yanına almış.

    Büyükbabam bunu işe aldığının 7.gününde bu çoban rüyasında aynen şimdi anlatacaklarını görmüş..

    7 tane CİN bizim evin tam ortasında "ÇARŞAMBADIR ÇARŞAMBA ÇARŞAMBADIR ÇARŞAMBA" diye kendi kendilerine oynuyorlarmış.Bizim çobanda onlarla beraber oyuna katılıp çarşambadır çarşamba diye oynamış cinlerin arasından birisi demişki "Bu bizim sözümüzü dinliyor buna bir iyilik yapalım" demiş.Diğer cinlerde tamam der demez cinlerden biri bu çobanın kamburunu düzeltmiş.Düzeltir düzeltmez Çoban uykudan kan ter içerinde kalkıyor ve birde bakıyor ki kamburu yok çok seviniyor tabi garibanım... kamburu yok oldu ya bunu anlatıyo işte büyükbabama ertesi gece bu çoban tekrar yatağına yatıyor aynı rüyayı tekrar görüyor fakat bu sefer CİNLER o günün perşembe olmasına rağmen yine "ÇARŞAMBADIR ÇARŞAMBA ÇARŞAMBADIR ÇARŞAMBA DİYE oynuyorlarmış çoban yine girmiş aralarına ve aynen şöyle demiş "TAMAM DÜN ÇARŞAMBAYDI AMA BUGÜN PERŞEMBE HADİ PERŞEMBE DİYE OYNAYALIM DEMİŞ" CİNLER HİÇ ORALI BİLE OLMADAN YİNE "ÇARŞAMBADIR ÇARŞAMBA ÇARŞAMBADIR ÇARŞAMBA" diye oynamaya devam etmişler çoban iyice ısrar edince böyle yapalım diye cinlerden biri aniden "ADAMIN YANINA GELMİŞ VE DEMİŞKİ DEMEK SEN BİZİM DEDİĞİMİZİ DEMEZSİN HA AL SANA BİR MAHLUK DEYİP TEKRAR ESKİ HALİNE YANİ KAMBUR HALİNE GETİRMİŞ" tabii sabah kalktığında da aynı eski haline dönmüş bu gerçek bir olay yani arkadaşlar ne bir rivayet ne de bir efsane..​
     
  14. ......

    ...... Misafir



    AYNADA KAYBOLAN ADAM


    Mehmet Aksu o sabah yine çalar saatin sesiyle uyandı. Serin bir Eylül sabahıydı. Yorganı üstünden attı. Sabah serinliği içini titretti. Yatağında doğruldu.


    Karısı Tülin saatin sesine uyanmamıştı. O da karısını uyandırmaya kıyamadı. Tülin Hanım bir melek gibi uyuyordu. Ağzı hafifçe aralık ve yüzünde sonsuz bir huzur..


    Mehmet Aksu yataktan çıktı. Ayaklarını yere bastı. Çıplak ayakları terliklerini ya da halıyı değil de buz gibi parkeyi bulmuştu. Midesi büzüldü ayaklarını yerden kaldırdı.


    “Hay Allah..”


    El yordamıyla terliklerini bulup onları yatağın baş kısmına daha yakın bir yere koydu. Ayaklarıyla bu sefer terlikleri bulup giydi. Ayağa kalktı. Yürüdü.


    Banyoya girmeden önce pencereden dışarı baktı. İstanbul’un soğuk gri kaldırımları henüz ıssızdı. İşe gitmek zorunda olmanın sıkıntısıyla içini çekti. Bugün de bir yenilik yok. O hep aynı eski hayat..


    Memuriyete git. Evraklar. Fatura. Rüşvet. Bütün gün insanlarla uğraş. Kavga gürültü. Gürültü patırtı. Stres. Amirlerin yaptığı eziyeti çek. Sabahtan akşama kadar büroda canını çıkarsınlar. Akşam yorgun argın eve dön. Sonra da karıda bir surat. Karının suratını çek.


    Halbuki böyle uyurken melekten farkı yok Tülin’in. Bir bebek gibi masum.


    Mehmet Aksu’nun içinde derinde eskilerde bir yerde küllenmiş bir ateş yine yanacakmış gibi parladı.


    Sonra bir Eylül rüzgarı külleri savurdu. Toz etti.


    Haydi banyoya! Marş marş!


    Bir-kii bir-kii..


    İstemeye istemeye banyoya gitti.. Yüzünü yıka.. İlk çiş.. Traş..


    Her zamanki sabah eziyeti..


    Hayattan bıkmış.


    Uykusu var Mehmet Bey’in. Biraz uyumak istiyor. Bir gün de traş olmamak işe gitmemek istiyor. Karısının dırdırını bugün çekmemek karısıyla tartışmamak onu üzmemek istiyor. Tülin’in yine o aşık olduğu kadın yatakta uyuyan melek hayallerdeki rüya kız olmasını istiyor.


    Yeni bir Dünya istiyor! Bu İstanbul bu iş bu ev.. Bunlar ona göre değil. O eskiden bu Dünya’ya maceralar yaşamaya sevip sevilmeye gelmişti. Kahraman olacaktı o! Ünlü ve zengin biri önemli biri olacaktı. Onun hayalleri vardı. Dünya’yı değiştirmesine yetecek kadar büyük bir gücün damarlarında dolaştığını yüreğinde kabardığını ruhunu doldurduğunu zannediyordu. Bu memuriyetten kısa süre sonra ayrılacak kendisi Tülin ve çocuklar için yepyeni harika bir hayat kuracaktı. Onlar da onu sevip sayacak hiç sözünden çıkmayacak onun her dileğini yerine getireceklerdi. Fakat o zaten bu saygıyı hakediyor olacaktı. Hele şu memuriyetten ayrılıp işini bir kursun. Uygun bir fırsatın karşısına çıkmasını bekledi. O doğru anı..


    Yirmi beş yıldan beri de beklemeyi sürdürüyor.


    Yeni bir Dünya istiyor! Sokaklardaki çamurun bir araba tarafından üstüne başına sıçratılmayacağı otobüs kuyruklarında otobüs ve dolmuşlarda sürünmeyeceği hakettiği kadar para kazandığı için artık rüşvet almak zorunda kalmayacağı ve bu yüzden vicdanının sızlamayacağı bir Dünya. Belki de rüşvet almak dışında hiçbir suç işlemediği ve karısı ve çocukları hiçbir suç işlemedikleri halde kendisi ve ailesi adına polislerden korkmayacağı yepyeni bir Dünya!


    Yine güneşin doğduğu.. Yine ayın çıktığı.. Yine kuşların dallarda neşeyle cıvıldaştığı.. Boğazın manzarasının yine aynı olduğu.. Yine en güzel en kıymetli şehri İstanbul şehiri olan.. Yine bebeklerin doğup aşıkların seviştiği.. Yepyeni büyük bir Dünya!


    Mehmet Aksu sıkıntıyla sakalını sıvazladı. Ne de çabuk uzuyordu sakalı. Traş olmaya başladı.


    Aynada yine o bildik sıkıntılı bıkkın surat.. Her şeyden bıkmış.. Sevmediği şeylerden bıkmış. Yoksulluğundan işinden şehrin kapkara isinden.. Sevdiği şeylerden bıkmış. Karısından çocuğundan şu İstanbul şehirinden.. Hepsinden bıkmış.. Hepsinden!


    Traş olmayı bitirdi.


    Aynada yine aynı yüz. Değişen bir şey yok. Mavi gözleri sıkıntı bıkkınlık ve uykusuzluktan yarı kapalı. Yüzü gölgeli.. Umutsuz. Kaybetmiş bitirmiş kaçık. Hiçbir çare yok.


    Gülümse. Bir kandırmaca da olsa bu haydi bir kere gülümse.. Gülümsediğini göreyim aynadaki şu sefilin.. Ne olur bir kez gülümse! Bir tek kere yalnız bir kez! Gülümse..


    Yüzündeki pek sık kullanmadığı kasları biraz zorladı. Faydasız.


    Kuşkusuz iş yerinde Mehmet Bey gülümsüyordu. Fakat içten sahici samimi değildi bu gülümşeyişlerin hiçbiri. Öyle bir gülümseme tüm suratı aydınlatır ışığı gözlerden taşar. Amirini sevmeyen işini sevmeyen bir memurun gülümsemesiyse göz çukurlarına bir damla bile ışık düşürmez. Suratına geçirdiği plastik bir maskedir yalnız.


    Mehmet Aksu’nun aynadaki görüntüsü gülümsemedi. ‘Komik bir şey yok ki güleyim! Mutlu da değilim ki ben.. Neye güleceğim? Bu hayatın kendine mi? Kasvetli soğuk karanlık.. Sabahları çıkıp işe gitmek zorundayım. Bunda gülünecek ne var? Çok mu komik sizce? Çok mu?’


    Hayatın yorduğu adam yavaşça gözlerini kapadı. Artık sonuna gelmişti. Dayanacak gücü yoktu. Pes etmek üzereydi. Mutsuz.. Depresyondaydı. Umutsuz..


    Gözlerini kapatıp Yeni Bir Dünya diledi. Kendisi ve ailesi için. Yepyeni sıfır kilometre başka bambaşka bir Dünya!


    Gözünü açtı.


    Karşısındaki aynada görüntüsü kaybolmuştu!


    Bir an aynaya boş boş baktı. Sonra gözleri hayretle açıldı. Ne oldu? Ne oldu bu.. Bu nasıl olur?!


    Bir gariplik daha vardı. Bunun ne olduğunu biraz daha sonra farketti.


    Dünya tersine dönmüştü! Aynen bazen fotoğrafların gazetelere ters basıldığı gibi..


    Şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Ne olduğunu anlaması için aradan birkaç dakika geçmesi gerekti.


    “Banyo yine aynı banyo.. Ben.. İşte şofben işte halı işte duş.. İşte klozet kapağı işte diş fırçam.. İşte.. Aynada.. Aynada hepsi.. Ben.. Ne ol.. Ne oldu?. Ayna.. Ben.. Yani..”


    Mehmet Aksu aynanın öbür tarafına geçmişti. Gerçek Dünya’daki Mehmet Bey ise ortadan kaybolmuştu. Artık o tarafta adamın bir görüntüsü yoktu. O ise aynadaki kendi görüntüsü olmuştu.


    Bu kadar basit!


    Anladı..


    Gözlerini tekrar kırpıştırıp aynaya baktı..


    Belki de adamın dileği kabul olmuştu!


    Mehmet Aksu öylesine yorgun ve umutsuzdu ki bu olayın tuhaflığı ve inanılmazlığı onu pek etkilememişti. Hem.. İstanbulluydu o! Tuhaf ve inanılmaz olaylara zaten eskiden beri alışıktı! Dünya’nın en tuhaf en inanılmaz şehrinde doğup büyümüştü. Bu kadarı Dünya’daki herkese yeter!


    Aynaya baktı.


    Büyük bir gülümseme ağır ağır ve sessizce adamın traşlı yorgun yüzüne yayıldı. Üstelik gözlerindeki bir ışık bu yorgun bu yaşlı yüzün şimdi sanki daha genç daha parlakmış gibi görünmesine neden oluyordu. Umudun ışığıydı bu.


    Banyonun kapısını açtı. Derin bir nefes aldı ve ağır sessiz adımlarla umut dolu ışıklı yeni bir

    Dünya’ya yürüdü..


    Banyodaki ayna hala aynı yerinde öylece asılı duruyordu.​
     
  15. ......

    ...... Misafir



    KAFALARI KOPMUŞ


    İngiltere aniden bastıran sisiyle ünlüdür. Yine sisin yoğun olduğu bir gün kadının biri şehirlerarası bir yolda arabasıyla seyahat ediyormuş. Sabahın erken saatleriymiş. Sis yüzünden pür dikkat ve olabildiğince yavaş gidiyormuş. Derken yolun iki tarafında oldukça garip açıyla park etmiş iki araba görmüş. Önce korkmuş. Ama merakına yenik düşmüş ve arabasını biraz ileride güvenli bir yere çekmiş.

    İhtiyatla ilk arabaya yaklaşmış. Her halinde savrularak durduğu belli olan otomobilin görünen bir hasarı yokmuş. Otomobilin etrafında dolaşan kadın şoför mahalinde yan koltuğa doğru yatmış bir adam olduğunu görmüş. Açık pencereden içeri uzanarak adama seslenmiş. Yanıt alamamış. Bu arada farkında olmadan kapıyı tutunca eline yapışkan bir şey bulaşmış. Alacakaranlıkta eline bulaşan şeyin önce ne olduğunu anlayamamış ama birden bire jeton düşmüş. Elindeki kanmış.

    Panik içinde arabasına koşmuş. Son sürat en yakın yerleşim yerine gidip polise durumu anlatmış. İngiliz polisi hemen harekete geçmiş. İki arabanın bulunduğu yere vardıklarında olağanüstü tedbirler alarak arabalara aynı anda iki ekip halinde yaklaşmışlar. Biraz sonra her iki ekip lideri polis müdürüne arabalarda kafası kopuk birer ceset olduğunu rapor etmişler.

    Bir süre sonra cesetlere ait iki kafa bulunmuş. Kafaların her ikisi de darmadağan olmuş vaziyetteymiş. Otomobillerde ise hiç bir hasar yokmuş cesetlerde başka bir darbe de. Kafalar ise kesici bir aletle kesilmemiş güçlü biri ya da bir şey tarafından sanki bir serçe kafasıymış gibi çekip kopartılmışa benziyormuş. Polisler bu işin içinden bir türlü çıkamamış. Olaya İngiliz gizli polisi MI5 el koymuş.

    MI5'da yeni kurulan seri katil araştırma birimi olay mahalini didik didik incelemiş. İki gün sonra MI5 karargahına bu esrarengiz olay hakkında bir rapor ulaşmış. Dehşet verici bu olay aslına basit bir trafik kazasıymış. Raporda olay şöyle anlatılıyormuş. Yoğun sise rağmen hız yapan iki sürücü de bellerine kadar sarkarak yolu daha iyi görmeye çalışıyorlarmış. Karşı yönlerden gelen bu iki otomobildeki sürücüler hızla gelen diğer otomobili çok geç farketmişler. Kafaları birbirine hızla çarpınca ikisinin de kafası kopmuş​
     
  16. ......

    ...... Misafir



    Otostopçu Hayalet


    Adamın biri bi cumartesi gecesi evine dönüyomuş. Birden 15-16 yaşlarında sevimli bi kızın yolun kenarında otostop yaptığını görmüş. Adamın da aynı yaşlarda iki kızı varmış. Hemen arabayı kızın yanına yanaştırmış "Gece yarısı böyle ıssız bir yerde n’apıyosunuz Allah aşkına? Bu saatte otostop mu yapılır?" demiş. Kız "Uzun hikaye. Rica etsem beni evime götürür müsünüz? Buraya çok yakın. Bu iyiliğinizi ömür boyu unutmam" diyerek arka koltuğa oturmuş. Kızın üzerinde cicili bicili hoş bi elbise varmış. Evinin adresini vermiş. Gerçekten de yakınmış ev. Adam eve vardığında önünde durmuş "İşte geldik küçük hanım" diyerek arka koltuğa dönmüş ama arkada hiç kimse yokmuş. Gözlerine inanamamış tabii. Hemen arabasından inip evin kapısını çalmış. Beyaz saçlı çok yorgun görünen yaşlı bi kadın açmış kapıyı. Adam heyecanla "Bana inanmayacaksınız ama yoldan küçük bi kız aldım. Bana buranın adresini verdi ama tam geldiğimizde..." Yaşlı kadın adamı susturmuş "Biliyorum biliyorum" demiş "Sonra da ortadan kayboldu di’mi? Bu başımıza ilk defa gelmiyor. Her cumartesi akşamı aynı şey olur..." Meğer kız bir cumartesi gecesi diskodan dönerken trafik kazası geçirmiş ve oracıkta ölmüş. Şimdi her cumartesi gecesi kazada öldüğü yerden otostop yapıp evine gelmek istiyomuş ama bunu bugüne kadar başaramamış. Kadın bunları anlatırken adamın gözü piyanonun üzerindeki kızın fotoğrafına ilişmiş. Evet kız aynı kızmış ve üzerinde de aynı elbise varmış..​
     
  17. ......

    ...... Misafir



    Sahil Macerası

    Saat sanırım 12 ydi. Sahildeki dalgaların sesi çok etkileyiciydi. Çok güzel bir yer buldum burada biraz yüzmek dalgaların sesini dinlemk istiyordum. Usulca patikadan aşağıya indim. 5 dk olmuştuki bir sesle irkildim. Beraber sahile inmiş bir çift olduklarını gördüğümde bir an için rahatlamışlardı. Farklı düşüncelere dalmıştım hemen oradan uzaklaştım. Onları rahatsız etmek istemiyordum. Ama sesleri
    bana yaklaştıkça kızın sesi tanıdık geliyordu. Olamaz dı bu imkansız dı bu benim sevgilim di. Ne yapacağı şaşırdım elim ayaklarıma dolanıyordu. Sinirlenmiştim sanki 5 dk önceki insan değildim zaten olamazdım. Bir hamle yapıp onlara saldırmak istedim.. Sonra bir el silah sesi duydum. Evet ayağından vurulan erkek acı içinde kıvranıyordu. Kim vurduğunu göremiyordum. Sevgilim koşmaya başladı. Kaçıyordu. Bir silah sesi daha duyuldu. Sevgilim yere yığılmıştı hareketsiz oluşundan ne olduğu anlaşılıyordu. Erkekten yapma yalnış anladın sesleri yakarışları çıkıyordu. O an yerimden fırladım onu ben öldürmek istiyordum. Nasıl yaptım bilmiyorum ama koşarak çıktım bulunduğum kuytu köşeden. Onu ben öldüreceğim diye haykırdım. Karşımda duran 20 yaşlarında çok güzel bir kızdı. Yemşeşil gözleri sarı saçlarıyla önümde duruyordu. Öylece bakakaldı. Ve tek silah
    sesi daha duydum. Ağlamaya başladı. Bunu yapmamalıydı. Diyordu. Anlatmaya başladı onu çok sevmiştim diye.. İnanamadım aynı kaderi paylaştığım kız benden daha cesur çıkmıştı. Ona olanları
    anlattığımda bana çok ilginç olarak baktı inanmıyordu. Sanki erkeklerden artık nefret ediyordu. Masum gözlerinde sevgiden eser yoktu. Silah elindeydi. Ve ayağıma bir el ateş etti. Kurşun
    dayanılmaz acı veriyordu. Az önce olanlar benim başıma gelmek üzereydi. Nasıl kurtulabilirdim diye düşünüyordum. Dengesini kaybettiği belliydi. Hiç bir şey onu engelleyemezdi. Tam ona doğru hamle yapmak üzereyken başka bir silah sesiyle irkildim diğer ayağımdan vurulmuştum. Öyle kalakaldım
    Gelen kasaba polisiydi. Yaklaştığında az önceki masum kız tam bir tiyatro oyuncusuydu. Olanları öyle farklı anlattı öyle şekilde anlattıki ben bile inandım. Şu anda hapisteyim ve sanırım çok uzun süre
    daha burada kalacağım. Oysa kimbilir hangi erkekten intikam alıyor...​
     
  18. ......

    ...... Misafir



    Ben öldüm galiba!


    Mezbahadan et taşıyan bir tırın sabahın erken saatlerinde yüklenip bir an önce yola çıkması gerekiyormuş. Işe sabahın kör vakti gelen işçiler tırı yüklemeye başlamışlar. Alelacele işi bitirmişler. Tırın şoförü arkadaki soğuk hava deposunun kapısı kapatılır kapatılmaz yola çıkmış. Ancak son eti çengele takmaya uğraşan işçinin içeride kaldığını kimse farketmemiş. Uyku sersemi olan işçi de başına gelen korkunç şeyi ancak tır hareket edince farkedebilmiş. Tır hiç durmadan 8 saat yol alacağindan arkadaşları kaybolduğunu farketmezlerse donarak öleceği kesinmis.

    Bir süre duvarları yumruklamış ama sesini duyuramayacağını biliyormuş. Bir süre sonra üşümeye başladığından hareketleri yavaşlamış ve bir kenara çöküp ölümü beklemeye başlamış. Oturup kaçınılmaz sonunu beklemeye başlamış ve cebinden çıkardığı kağıt kaleme yazmaya başlamış. 1. saat: çok üşüyorum; 2. saat: her yerim uyuşuyor; 3. saat: ayaklarımı hissetmiyorum; 4. saat: donarak ölmek istemiyorum kalemi tutucak gücüm kalmadı ellerim dondu...

    Tır etleri teslim edeceği yere geldiğinde şöförü dondurucunun kapısını açınca içerisinin soğuk olmadığını farketmiş. Sabah yola çıkarken aceleden dondurucuyu çalıştırmadığını hatırlayan şoför lanetler okurken köşede büzülmüş yatan işçiyi görmüş. Adamın uyuyakaldığını sanan şoför işçiyi sarstığı halde uyandıramamış.

    Polis olaya el koymuş şoför tutuklanmış. Bir müddet sonra adli tabip raporunda işçinin ölüm nedeni vücut ısısının hızla düşüşü olduğu açıklanınca temize çıkmış. Meğerse talihsiz işçi psikolojikman ölmüş.​
     
  19. ......

    ...... Misafir



    Kahverengi Pijamalı Adam

    Dedem öldükten (daha doğrusu gömüldükten) sonra teyzemler komşularıyla ona kuran okuyorlarmış... Bunu bana teyzem kendi anlattı bu arada neyse bir komşusu dua okurken karşı koltuğa bakıyormuş teyzem de bir yandan dua okuyup bir yandan etrafına bakınıyormuş ezberindeymiş dualar herkesin neyse bu komşu dua okurken birden donakalmış... Dudakları kıpırdamıyormuş kadın koltukta geri geri gidiyormuş ve bembeyaz olmuş... Tabi teyzem duayı bitirip amin dedikten sonra kadının yanına gitmiş ne oldu falan diye sormuş kadında tık yok...
    Teyzem kadını dürttüğü anda kadın tekrar eski haline dönüp duayı bitirmiş amin deyip yüzünü sıvazlamış ve direkman ağlamaya başlamış... Teyzem yine sormuş kadına nooldu diye kadın yanıtlamış:
    "Ben dua okurken birden karşı koltukta kahverengi pijamalı bir adam belirdi dua okuyordu aynı benim gibi... Sonra sen dokununca kendime geldim ve duayı bitirdim adam kafasını kaldırdı baban olduğunu anladım" demiş. Ve devam etmiş:
    "Ben yüzümü sıvazladıktan sonra adam kafasını kaldırdı eminim babandı" demiş. "Gülümsedi el salladı ve kayboldu bende kendimi tutamadım demiş"

    Neyse ben detayları anlatım dedem sigara yüzünden damarları tıkandığı için öldü ve diyaliz makinasına bağlı yaşıyordu son sözleri de "Diyaliz" olmuş zaten... Dedem hastanedeyken bir kahverengi pijama giyiyordu hep ve dua okuyan kadın dedemin hiç ziyaretine gitmedi hastanede yani bilinçaltı olamaz...​
     
  20. ......

    ...... Misafir



    Şarkı söylemeye Devam Et ( Umudunu Asla Yitirme )

    Her iyi anne gibi Karen de bir bebeğin yolda olduğunu öğrenince üç yaşındaki oğlu Michael’i yeni bir kardeş için hazırlamaya başlamıştı. Bebeğin kız olacağı anlaşıldı ve Michael annesinin karnındaki kız kardeşine her gün her akşam şarki söylemeye başladı. Onunla tanışmadan önce aralarında bir sevgi bağı oluşmaya başlamıştı. Hamilelik normal bir şekilde gelişiyordu.
    Karen de Tenesse'de Morristown Panther Creek United Methodist Kilisesi'nde aktif bir üye olarak çalışmalarını da sürdürüyordu.
    Vakti gelince doğum sancıları başladı. Sonra her beş dakikada bir üç dakikada bir ve her dakika.....
    Fakat doğum anında ciddi bazı sorunlar ortaya çıktı ve Karen'in sancıları saatler sürdüğü halde bebek doğmadı. Bir sezaryen mı gerekecekti? Nihayet çok zor çabalar sonucu Michael'in kız kardeşi dünyaya geldi. Ama çok ciddi bir sorun var gibiydi.
    Gece yarısı çalan ambulans sirenleri arasında Tenesse Knoxville'deki St. Mary Hastanesi Çocuk servisinin yoğun bakım ünitesine kaldırıldı. Günler geçtikse küçük kız kötüleşiyordu.
    Çocuk doktoru çok üzgün bir şekilde "Çok az bir ümit var. En kötü son için hazırlıklı olmalısınız" dedi.
    Karen ve eşi cenaze töreni için mezarlık yetkilileriyle konuştular. Evlerinde bebekleri için harika bir oda hazırlamışlardı. Oysa şimdi cenaze için tören hazırlıyorlardı. Michael öte yandan anne ve babasına kız kardeşini görebilmek için yalvarıp duruyordu. "Ona şarkı sözleri söylemek istiyorum" diyordu.
    Yoğun bakımdaki iki hafta sanki cenaze töreninin bir hafta sonra olacağını işaret ediyor gibiydi Michael şarkı sözleri söylemek konusunda ısrar ediyordu. Ama yoğun bakım ünitesine çocukların girmesi kesinlikle yasaktı. Ancak Karen kararını verdi. Onu oraya sokacaktı. İzin verseler de vermeseler de...
    Eğer kız kardeşini o zaman göremezse bir daha asla göremeyebilirdi. Ona kendisine oldukça büyük gelen bir ziyaretçi giysisi giydirdi ve yoğun bakım ünitesine soktu. Sanki yürüyen bir kirli çamaşır torbasıydı.
    Ama baş hemşire onun bir çocuk olduğunu anladı ve: "O çocuğu buradan çıkarın. Çocukların girmesi yasak." diye uyardı. Genelde uysal bir kadın olan Karendin içindeki anne birden güçlü bir şekilde başkaldırdı ve baş hemşirenin yüzüne çelik gibi bakışlarla bakarak:
    "Kız kardeşine şarkı sözleri söylemedikçe buradan gitmeyecek." dedi.
    Michael’i kız kardeşinin yatağına götürdü. Savaşı kaybetmek üzere olan küçük kıza baktı. Bir süre sonra şarkı sözleri söylemeye başladı saf temiz kalpli 3 yaşındaki çocuğun pırıl pırıl sesiyle. "You are my sunshine my only sunshine you make me happy when skies are grey..." (Sen benim gün ışıgımsın tek gün ışıgım gökyüzü griyken beni mutlu edersin.)
    Aniden küçük kız tepki verdi. Kalp atışları sakinleşti ve düzenli olmaya başladı.
    "Şarkıyı sürdür" dedi Karen gözleri yaş dolu.
    "You never know dear how much I love you. Please don't take my sunshine away!" (Seni ne çok sevdigimi asla bilmeyeceksin sevgilim. Lütfen gün ışıgını benden alma.)
    Micheal şarkı sözleri'yı sürdürdükçe bebegin sorunlu kesik kesik olan solunumu küçük bir kedicigin nefes alış verişi gibi düzenli bir hale girmeye başladı.
    "Şarkı söylemeye devam et bebegim." "The other night dear as I lay sleeping I dreamed I held you in my arms." (Geçen gece uyurken rüyamda seni kollarımda tuttuğumu gördüm sevgilim.)
    Michael'in küçük kardeşi sakinleşmeye devam etti. Ama bu bir iyileşme de gösteren bir sakinleşmeydi.
    "Devam et Michael" Şimdi o diktatör tavırlı baş hemşirenin bile yüzü yaşlarla ıslanmıştı.
    Karen de coşkuyla şarkı sözleriya katıldı. "You are my sunshine my only sunshine. Please don't take my sunshine away."
    Ertesi gün hemen ertesi gün küçük kız eve gidebilecek kadar iyileşmişti. Women's Day isimli dergi bu olaya "Abinin şarkı sözlerisının mucizesi" adını verdi.
    Bilim adamları ise ona sadece "mucize" dediler.
    Karen ise "Tanrı sevgisinin mucizesi" dedi.
    Sevdiğiniz insanlar için ümidinizi asla yitirmeyin.
    Sevgi inanılmayacak kadar güçlüdür.​
     

Bu Sayfayı Paylaş