Her vatanın temelinde sıkıntı, yokluk, acı, gözyaşı ve ölüm vardır. Bütün bunlara daha iyi, daha onurlu ve daha özgür bir yaşam için razı olunmuştur. Onun içindir ki, vatan toprakları üzerinde yaşayanlar onun değerini bilmek ve sahip çıkmak sorumluluğuyla yükümlüdürler. Mehmet Akif Ersoyun aşağıdaki dizelerinde bakınız bu gerçek nasıl dile getiriliyor. Sahipsiz kalan bir vatanın batması haktır / Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır. Aşağıda yer alan anı, vatan gerçeğini en iyi anlayan ve onun gereğini yapmaktan çekinmeyen insanların başında Atatürkün yer aldığını yansıtması açısından önemlidir. Mustafa Kemalin Samsun ve çevresindeki faaliyetlerinden korkan İstanbul Hükümeti, İçişleri Bakanı Ali Kemalin bir genelgesi ile Onu görevden alıyor. Bu sıralarda, Ali Galip adında birisi de, Erzurum Valiliğine atanmak maskesi altında Mustafa Kemali tutuklamakla görevlendiriliyor. Ve Sivasta bazı tertiplere başvuruyor. Bu komployu Amasyada haber alan Mustafa Kemal, bir atlı birlik oluşturarak habersizce Tokata gidiyor. Kendileriyle sohbet etmek üzere şehrin ileri gelenlerini topluyor. Bu toplantıda bulunan avukat Ali Bey, gözlemini şöyle anlatıyor: Yirmi kişi kadar vardık. Atatürk, etrafında bazı kişilerle birlikte geldi. Köşede bir sandalye vardı. Selam verip oraya oturdular ve bize memleketin kurtuluş yolu hakkında hiçbir şekilde unutamayacağım şu açıklamada bulundular: - Hiçbir koruma aracına sahip olmasak bile, dişimiz tırnağımızla, zayıf ve dermansız kolumuzla mücadele ederek şeref ve haysiyetimizi, namusumuzu korumayı kaçınılmaz görüyorum. Tarih, bize vatan uğrunda canını, malını esirgemeyen milletlerin asla ölmediklerini göstermektedir. Ben hayatımı, hiçbir zaman milletimizden üstün görmedim ve görmeyeceğim. Her an memleket için şerefimle ölmeye hazırım. N.A. BANOĞLU, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, s.370-371